Genelkurmay Başkanı’nın konuşması, ardından Cumhurbaşkanı Sezer’in konuşması derken gerginlik bekleyenler geçen hafta yine yanıldı. Global piyasalardaki coşku; ne Kuzey Irak’taki Barzani çıkışlarını, ne Genelkurmay’ın “siyasi irade talebini” ne de IMF Başkanı Rato’nun yendeki ‘carry trade’ uyarılarını dikkate alıyor.
Hemen herkes kulağını olumsuz haberlere kapatmış ve gözünü hep daha yükseğe dikmiş durumda. Adeta Olimpiyatlar’ın sloganı gibi “Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü”.
Dikkat edilecek olursa özellikle son iki yılda tüm finansal piyasalardaki, ama özellikle de emtia ve hisse senedi piyasalarındaki hareketler önceki yıllara oranla çok daha hızlı ve sert oluyor.
Emtialarda bir hafta içinde yüzde 10’luk hareketler artık normal kabul edilmeye başladı. Hadi diyelim bu piyasalar görece olarak derinliği olmayan piyasalar. Peki döviz piyasalarına ne demeli? Belki de milyonlarca katılımcısı olan bu piyasalarda bile haftalık hareketlerin yüzde 2’leri aşması normal karşılanabiliyor. Neredeyse bu işin profesyonellerini bile zorlar hale geldi.
Geçtiğimiz hafta yurt dışı; özellikle emtia piyasalarında bir tür zafer haftasıydı. Altının onsu 685 dolara, petrol 69.50 dolara yükselirken, bakır son altı ayın en yüksek seviyesini gördü, gümüşün onsu ise doları aştı.
Hem de bunlar ABD’deki ithalat fiyatlarının aylık yüzde 1.7, üretici fiyatlarının Mart ayında yüzde 1 arttığı; geçtiğimiz yılın en önemli “günün ekonomik göstergesi” olan; 10 yıllık ABD tahvil getirilerinin kritik 4.75 seviyelerine geldiği dönemde olması, piyasaların olumsuz haberleri hiç de umursamadığını göstermesi açısından ilginç. İşler şimdi onların arzu ettiği şekilde devam ediyor, “sular yukarı akmaya başladığında” ki benim tahminim bu yıl için Haziran-Temmuz ayları; bu kez de olumlu haberleri duymayacaklardır.
Yurt içindeki piyasalar nasıl ki son beş altı yılda ekonomi yönetimini IMF’ye ‘havale ettilerse’, uluslararası piyasalarda işi FED’e havale etmiş durumdalar. Nasılsa FED piyasaların çok fazla bozulmasına izin vermez. Piyasalar sıkıştığında gerekirse faiz indirir ya da başka bir yolunu nasılsa bulur ve hatta ‘bulmak zorunda’ diyerek herkes “oyunu” tam gaz sürdürüyor.
Bize de bunları yorumlamak kalıyor.
ABD 10 yıllık tahvilleri
Bu haftanın dış piyasalar açısından dikkatle izlenmesi gereken göstergeleri dolar/euro paritesi ve ABD 10 yıllık tahvil getirileri. Dolar/euroda 2004 Aralık ayında görülen 1.3667 seviyesine çok yaklaşıldı. Geçen haftanın 1.35’in üzerinde kapanması bu seviyenin görülme ihtimalini artırıyor, hatta 1.3720 ile yeni bir zirve bile görülebilir. Üstüne geçilmesi euro-yen paritesinin 1.6280’lerin üzerine çıkması durumunda söz konusu ki buna bir süre daha var gibi. Parite; doların euro karşısında değer kaybetmesi, başta petrol ve altın olmak üzere; emtia fiyatlarının artmasına neden olması açısından da önemli. Zira dolar değer kaybettikçe, emtia piyasasının oyuncuları adeta fiyatlara “zam” yapıyorlar.
ABD 10 yıllık tahvil getirilerinde yüzde 4.44’den 4.76’ya gelindi. 4.78’in üzerine geçilmesi, 4.92’lerin görülmesine neden olabilir ki bu seviyeler piyasaları rahatsız edebilir.
Hazine İhaleleri
YarIn yapılacak yeni gösterge tahvil ihalesi nedeniyle, bono bileşik fazilerinde geçen haftanın ikinci yarısında az da ols bir yükseliş oldu. Yeni gösterge ihalesinin miktarının az olması ve Mayıs başında yeniden ihracının beklenmesi, şu andaki gösterge bonoya satışı sınırladı, faiz artışları global piyasalarında katkısıyla fazla olmadı.
Sabit faizli 5 yıllık bono ile birlikte yapılacak yeni gösterge tahvil ihalesine katılım; cumhurbaşkanlığı meselesi nedeniyle sınırlı kalabilir ve bu da faizlerin az da olsa piyasanın üzerinde gerçekleşmesine neden olabilir. İhale öncesinde ya da ihalede Nisan başındaki 19.65-19.75 bileşik seviyelerinin görülmesi mümkün.
İlgilisine: NYMEX’te işlem gören benzin kontratlarında (RBOB) geçen hafta ciddi bir bacwardation başladı.
Citius, Altius, Fortius
Genelkurmay Başkanı’nın konuşması, ardından Cumhurbaşkanı Sezer’in konuşması derken gerginlik bekleyenler geçen hafta yine yanıldı
Haberin Devamı