Bu bir kriz

Haberin Devamı

Kriz zamanlarında. Eğer merkez bankaları; hele ki doğudan batıya; Avustralya, Malezya, Endonezya, Filipinler, Kore, Japonya, İsviçre, Avrupa, Kanada ve son olarak da ABD Merkez Bankası FED devreye girmek zorunda kalmışsa buna kriz demek yanlış olmaz.

Nedenleri artık herkesin malûmu... Amerika’daki düşük kalitedeki ev kredilerine dayalı menkul kıymetlerin yarattığı riskler.

Bu kıymetlerin altına konan “dayanak varlıklardaki” ödeme problemlerinin şu veya bu sebeple artması, bu kredilere dayalı menkul kıymetlerin likiditelerinin adeta ortadan kalkması ve sonrasında bunların değerlemelerindeki ve kredi risklerindeki sorunlar derken ard arda gelen iflas, kapanma veya ödeme güçlüğüne düşme haberleri... Herkes düşüş/düzeltmeyi Çin borsasından başlayacağını beklerken; darbe, kapitalizmin kalesi ABD’den geldi.

Bekleniyor muydu ?

Cevap ne yazık ki evet. Bundan çok değil, bir buçuk ay önce ABD’deki New Century adlı mortgage şirketi ve ardından diğer ev kredileri veren yada aracılık eden diğer büyük şirketlerin batmaları bunun bir habercisiydi. Ancak herkes, sorunun daha öncekiler gibi, “pansumanla” tedavi edilebileceğini düşündüğünden, olayın “kanser” boyutunu algılamak istemiyor; ‘boğa piyasasının’ sürmesini arzuluyordu. Bir anlamda ‘güneşi balçıkla sıvama’ çabası sürüyordu.

Hatta başta FED olmak üzere gelişmiş ülkelerin merkez bankaları bile bu konuda adeta “işbirlikçi” gibi davranıyorlardı. Kimse tekere çomak sokmak istemedi. Ancak gelinen noktada bu davranışın bedelini yine merkez bankaları ve dolayısıyla sıradan halk ödeyecek...

Geçen hafta Perşembe günü Fransa’nın en büyük bankalarından BNP’nin üç fonunun elindeki kıymetleri “değerleyemediğinden” dolayı ödemelerini durdurdurğunu açıklaması adeta fitili ateşledi. Perşembe ve Cuma günü bir sonraki ismin kim olacağının bilinememesinin yarattığı panik, bankaların birbirleriyle işlem yaptıkları limitlerin dondurulmasına, piyasalardaki “nakit likiditenin” bir anda ortadan kaybolmasına neden oldu.

Tam bu noktada merkez bankaları piyasadaki paniğin önüne geçebilmek ve nakit likiditenin temini için devreye girmek zorunda kaldılar. Avrupa Merkez Bankası piyasalara resmi politika faizi olan yüzde 4’ten; Perşembe günü 94.8, Cuma günü de 61 milyar euro gecelik fonlama sağladı . FED’de önce 24, ardından da Cuma günü üç ayrı işlemle piyasalara 38 milyar dolar verdi. Bu rakam 19 Eylül 2001’den sonra FED’in sağladığı en büyük likidite.

İşin ilginç yanı Cuma günü; “Korku dağları bekler” deyişine uygun; Amerikan bankaları FED’den; resmi faizi olan yüzde 5.25’ten; ihtiyaçlarından fazla likidite almış olsalar gerek, gün sonunda bunca paniğe rağmen gecelik para piyasası faizleri yüzde 1’lere kadar geriledi.

İyi haber; bu krizin ortalarına geldik. Kötü haber ise hanüz sona ermesine daha çok zaman var. !

Bundan sonra ne olur?

Piyasalarda bir problem olursa merkez bankaları bunu bir şekilde çözer deyip, istediği gibi “at oynatanlar” haklı çıkacaklar gibi. Zira sorunun çözümü için piyasalara likidite sağlanması gerekiyor, hem de ucuz tarafından. Bunun içinde FED’den “olağanüstü” bir faiz indirimi bakleniyor. Normal şartlarda son toplantısını 7 Ağustos’ta yapan ve faiz değiştirmeyen FED’in; 18 Eylül’deki bir sonraki toplantısını beklemeden faiz indireceği konuşuluyor.

Çok büyük ihtimalle de olacak görünüyor. Zira Cuma günü ABD borsalarındaki hareketler bu beklentiyi haklı çıkaracak türdendi. Ancak bu faiz indirimi kısa vadede sorunları “arızi” olarak çözse bile, bu tedavinin “yan etkisi” olarak ortaya çıkacak enflasyon daha büyük sorun olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının karşısına çıkacak. Bu da çok büyük ihtimalle 2008’in sorunu olacaktır.

Kısa vadede piyasalarda cılız bir toparlanma ve hatta yükseliş, ancak uzun vadede çok daha ciddi sorunlar bekliyor global piyasaları.

DİĞER YENİ YAZILAR