Geçtiğimiz hafta, bir önceki haftanın sonunda beklentilerin çok altında gelen Mayıs ayı (beklenti 160 bin kişilik artıştı, gerçekleşme 38 bin oldu) verisinin şokuyla geçti. Haftanın başında konuşan Fed Başkanı Janet Yellen, ekonomide artıların eksilerden fazla olduğunu ve kademeli faiz artışının doğru bir strateji olduğunu söylerken, tek veriye aşırı ağırlık verilmemesi gerektiğini” söylerken, istihdam verisiyle birlikte yine de yeni sorular oluştuğunu belirtti. Büyük olasılıkla bu veri revize edilecek. Yine de 160 bine yakınlaşması olasılığı çok düşük.
Bu arada Yellen’in faiz artışları konusundaki söylemini “önümüzdeki aylarda” olacak yerine “zaman içinde” yapılacağı şeklinde değiştirmesi de piyasaların kafasını karıştırdı.
İlk önemli veri Çin’den
Veri ve konuşma sonrasında Haziran’da bir faiz artışı ihtimali “sıfırlanırken”, Temmuz olasılığı da yüzde 20’nin altına düştü. Bu durum varlık piyasalarında (emtia, borsalar) kısa vadeli bir ralliye yola açarken, bono faizlerinde yeniden düşüşlere neden oldu.
Alman 10 yıllık tahvil getirilerinin yüzde 0’a inmesi de bu yüzdendi. AB Bölgesi’nde negatif faizlerin uzunca bir süre daha devam edeceği beklentisi özellikle bankacılık sektörü hisselerini vurdu. Bankacılık endeksi yeni düşükleri test etmeye başladı. Korkarım negatif faiz dönemi, bankacılık hisselerini “törpülemeye” devam edecek. Geçen hafta Türkiye’nin 2016 yılı ilk çeyrek büyüme verisi yüzde 4.8 olarak açıklandı.
Mutlak veri olarak bakıldığında; ihracat, turizm ve enerji alanındaki olumsuzluklara rağmen; umut verici bir veri. Ancak detaylara bakıldığında, sürdürülebilirlik adına soru işaretlerini bünyesinde barındıran bir veri geldi. Böylesi terör ve belirsizliğin arttığı, turizm sektörünün ağır darbe aldığı bir ortamda; sağlık ve eğlence sektörlerinin büyümeye bu denli katkı sağlamış olması ilginç. İlginç olduğu kadar sürdürülebilir de değil gibi görünüyor.
Bu haftanın önemli olaylarından birisi yarın (14 Haziran) açıklanacak olan; Çin’in “anakara” piyasasındaki hisse senetlerinin MSCI endekslerine dahil edilip, edilmeyeceği kararı olacak.
31 Mayıs’ta bu sebeple yüzde 3.5’e yakın bir yükseliş kaydeden Shangay Composite Endeksi o günden bu yana 50 günlük basit hareketli ortalaması (BHO) civarında hareket ediyor. Geçen Cuma günü 2.930 seviyesinden geçen BHO’nın bugün değilse de yarın açıklanacak karar sonrasında yukarı yönde aşılması, gelişen ülke piyasalarına (Fed’in faiz artırmasının ileriye ertelenmesiyle) moral verecek. Piyasalarımız açısından da yakından izlenmesi gereken önemli bir “olay riski (Event Risk)” olduğunu düşünüyorum.
Kalmak mı zor gitmek mi?
Asıl önemli olan “olay riski” önümüzdeki hafta 23 Haziran’da yapılacak olan Brexit oylaması. İngiliz halkı kendisi için; İngiltere’nin AB’de kalması mı, ayrılması mı daha doğru olduğu kararını verecek. Hafta içinde yayınlanan ORB anketinde ağırlıklandırılmış oylar yüzde 53 ‘ayrılalım’, yüzde 47 ‘kalalım’ şeklinde çıkmış olsa da Cumartesi günü Sunday’s Observer’ın anketinden yüzde 44 ‘kalalım’, yüzde 42 ‘ayrılalım’ geldi.
Genel kanı ‘kalalım’ tarafının galip geleceği yönündeydi. Nitekim pound/dolar paritesi ve FTSE 100 endeksi (Londra Borsası) ‘ayrılalım’ fikrini pek de fiyatlıyor gibi durmuyorlardı. Eğer Brexit hayata geçecek olsaydı, hafta içinde 1.4642’ye kadar yükselen pound haftayı 1.4262’den kapatırken, halen daha 1.40’lı seviyelerden olabilir miydi? Gerçi hem pound/dolar paritesi hem de FTSE 100 endeksinin her ikisi de 50 günlük BHO’nın altında haftalık kapanış yaptı.
(FTSE 100 6.115 seviyesinden kapandı) Nisan ayı ortasından bu yana ilk kez böylesi bir kapanış oluyor. Uzun zamandan (Şubat sonundaki 1.37’li seviyelerden) bu yana pound (ve FTSE 100) ilk kez Brexit riskini fiyatlamaya başlamış görünüyor.
Dolar oynaklaşır mı?
Euro/dolar paritesinin 1.1251’den haftayı kapattığı bir ortamda, dolar/TL kuru da 2.9250 seviyelerinin üzerine çıktı. Brexit hem euro hem de poundun dolar karşısında değer kaybetmesi doğal olarak gelişen ülke para birimlerini de zorluyor. Bu belirsizliğin ortasında dolar endeksi 94.70’li seviyelere yükseldi. Japon Yeni’nin de 107’nin altına inmiş olması dolara olan “iltifatın” devam ettiğinin bir göstergesi. Dolar/TL haftayı 2.8960’daki 50 günlük BHO’sının, daha da önemlisi 2.9262’den geçen 200 günlük BHO’sının üzerinde 2.9288’den kapatmış olması, bu hafta dolar/TL’nın oynak bir seyir izleyeceğini söylüyor. Bu hafta için aşağıda 2.8950, yukarıda 2.9650 seviyeleri önemli olacak. 2.9650’nin (bu seviye uzun zamanda bu yana aşağı ve yukarı yönlü hareketlerde kritik seviye oldu, olmaya da devam ediyor) üzerine haftalık kapanış bazında aşılacak olur ise 3.01’li seviyelerin test edilmesi olasılığı artacaktır. 2.8950’nin altında çok uzun süreli kalınacağını da düşünmüyorum.
AB’den çıkarsa?
EĞER İngiltere AB’den çıkacak olursa bunun ilk aşamada ülke ekonomisi ve pound ile borsa üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Bu durumda yüksek 1.32’li, düşük 1.33’lü seviyelere kadar gerileyen bir pound görebiliriz. Ha keza FTSE 100’de de ilk aşamada 5.725 ve ardından da 5.300 seviyelerinin test edilmesi olasılığı artacak.
AB’de kalırsa?
Pound/dolar paritesi tarafında ilk aşamada 1.4750 (belki de 24 Haziran’da) ardında da 1.5270-1.5310 bandı resmin içine girecektir. FTSE 100 tarafında ilk aşamada 6.400 seviyesinin test edilmesi işten bile değil. Brexit piyasalar için önemli bir “olay riski” içeriyor ve pound bu haftanın en önemli “göstergesi” olmaya devam edecek.