Bazı gelişmekte olan ülkelerdeki 3 aylık referans faizlerle gösterge bonolara bakıldığında ilginç bir tablo karşımıza çıkıyor:
Ülke/Referans 3 Aylık Bileşiği Gösterge Bono faiz (Yıllık bileşik)
Polonya/WIBOR 6.40 6.55 6.39
Çek Cum./PRIBOR 4.05 4.11 4.52
Macaristan / BUBOR 8.56 8.88 8.22
Türkiye/TRLIBOR 16.66 17.73 19.44
G.Afrika/JIBAR 12.02 12.57 10.48
19 Mayıs itibarıyla olan bu tabloda Brezilya ve diğer bazı ülkeler yer almıyor. Verilere bakıldığında YTL cinsinden piyasa faizleriyle bono bileşikleri arasındaki “pozitif” fark ilk anda göze çarpıyor.
İlerideki risklerin daha az olacağına inanan birileri var ve uzun vadeli bono alacak olurlarsa, bugün para piyasalarından üç aylık bono ile fonlayarak bile kâr edebiliyorlar. Hem politik hem de ekonomik risklerin faiz seviyesinin yükselmesine sebep olduğu söylenebilir.
Aradaki bu denli büyük net farkı açıklamak için pek yeterli görünmüyor. Peki bu fark nasıl kapanacak? Ya bono faizleri aşağı inecek ya da para piyasası faizleri yükselecek. Denebilir ki MB faizleri arttırmaya başladı. Fark bu şekilde kapanabilir. Son artışla beraber gecelik faizlerin yıllık bileşiği 17.05’e geldi. 19.50’lere kadar en azından 200 baz puanlık fark var.
Peki bugünkü ortamda; yani en büyük “korku” olan kurlar 1.23’lere geri gelmişken, faizleri 200 baz puan daha arttırmaya gerek var mı?
MB bir çok değişik sebepten dolayı faizleri geçen hafta 50 baz puan arttırdı. Daha da arttıracak beklentisiyle dövize satış geldi. Yen cephesinde sorun olmadığını görüp buradaki ucuz fonlama sayesinde dövizini satanlar, zaten yukarıdaki tablodan memnunlar. Bir de üstüne yeni faiz artışı gelirse kazanç ‘katmerlenecek’.
Yabancı yatırımcılar geçtiğimiz yılın Eylül ayından bu yana bono almak konusunda isteksiz davranıyorlar. Yabancılar fonlarını; bono yerine, daha güvenli limanlarda (MB para piyasalarında) değerlendirmeyi tercih ettiklerinden dolayı para piyasası ile bono faizleri arasındaki fark var ve açılıyor.
Türban meselesiyle başlayan, kapatma davası ile devam eden politik gündeme hergün yeni ekonomik gündemler eklenmesi de bunu destekliyor. Ekonomiden “sorumlu” bakanların 40 ile 60 milyar dolar arasında değişen “cari açık bahislerine” dün de MB başkanının istifa dedikoduları eklendi.
Her ne kadar MB basın sözcüsü tarafından yalanlansa bile, atanması zaten sorun olan Sayın Yılmaz’ın görev süresi boyunca hükümet cephesinden pek yardım aldığı söylenemez. Bu istifa haberi ister doğru olsun, ister yalan; MB’nın kurum kimliğine darbe vurulması, zaten zayıflayan kredibilitenin iyiden iyiye azalmasına yol açacaktır.
Kimse zannetmesin ki yeni bir başkan atandığında, bu kredibilite kısa sürede tesis edilebilir. Alınan kararlar tek başına sayın Yılmaz’ın kararları değildi ki!
Bono faizlerindeki sorun!
Haberin Devamı