Biçare Merkez Bankası!

Haberin Devamı

Yarın akşam Merkez Bankası; enflasyon tahminlerini yüzde 9.3’e revize ettikten sonraki ilk faiz kararını açıklayacak. MB; özellikle de Londra’dan gelen baskılar sonrasında; yarınki toplantıda çok büyük ihtimalle faiz arttıracak. Piyasa beklentisi 0.50 puanla başlanması, sonrasında da benzer artışlarla 1.25-2 puanlık toplam artış yapılması yönünde.
MB toplam enflasyon (TÜFE) hedefleri yapıyor. Ancak “yerel” faiz artışlarıyla kontrol edilemeyen “küresel” gıda ve petrol fiyatlarındaki artışlar yüzünden enflasyon hedefleri bir türlü tutturulamıyor. Beyhude bu çaba sırasında boşuna yüksek faiz ödememek için; FED benzeri bir endeksin hedeflenmesinin daha doğru olacağını önermiştim.
MB Başkanı Sayın Yılmaz, Bakanlar Kurulu’na yaptığı sunumda buna karşı çıkmış. Ayrıca 1976-80 arasında ABD’de geç kalınan faiz artış kararları nedeniyle enflasyonu kontrol altına almanın maliyetinin çok daha fazla olduğuna değinmiş. Bu konuda haklı. Zamanında müdahale edilmesi maliyetin daha az olmasına yardımcı oluyor. Katılmadığım bir kaç nokta var. Bunlardan ilki, bu hata 30 yıl öncesinin ve o günden bu yana çok ders alındı. İkincisi de bizdeki faizler zaten yüksek!
Şu andaki mücadele programı; düşük kur ile hem enflasyonu, hem de beklentileri yönetmek. Bunun içinde yüksek faiz gerekiyor. MB faizleri sırf bu politika nedeniyle yüksek tutmak zorunda kalırken hedefin ortak sorumlusu olan hükümet değil desteklemek tam tersine köstek oluyor. Enflasyon hedefi sadece MB’nın değil, hükümetin de sorumluluğunda! Hükümet bu yolda hiç de yardımcı değil. Bir taraftan sürekli sorun yaşanan atamalar var. Diğer tarafta ‘hedef ve ülkü birlikteliğinin’ olmaması. MB sıkı para politikası doğrultusunda faizleri arttırıyor, hükümet ise harcamaları arttırmak için her türlü fırsatı kullanıyor. Nasılsa artık IMF gibi ‘Şunu yap, bunu yapma’ diyecek bir “büyük abi” de yok tepesinde.
İşsizlik fonuna el atmakla başladı bu akım. Ardından faiz dışı fazla hedefi düşürüldü. Son olarak da dünkü yazımda değindiğim TOKİ’nin harcayacak para bulmak için alacaklarının yüzde 25’inden vazgeçmesi hep bu harcama arzusunun bir parçası. Ucuza satıldığı için “kapış kapış” giden Telekom’dan gelecek özelleştirme gelirinin de yeni yatırımlara yönlendirecek olması da hep bu yeni “harcama politikasının” bir parçası değil mi? Hükümet enflasyon hedefini hiç üstüne alınmayınca, MB’nın faiz artışları biçare çabalar olarak kalıyor. Sahi, enflasyon hedeflemesine geçildiğinden bu yana MB’nı sürekli eleştiren hükümetin; bu politikayı sahiplendiğine dair herhangi bir emare gören var mı?

DİĞER YENİ YAZILAR