Ayakta kalan fonların iştahı artmış!

Haberin Devamı

Son zamanlarda piyasa katılımcıları; Türk borsasının diğer borsalardan neden “ayrıştığını” anlamaya çabalıyorlar. Diğer borsalar düşerken, İMKB değil düşmek, tam tersine yükseliyor. Kısa vadeli veriler ve temel faktörlerle açıklaması zor olan bu ayrışmayı ayakta kalan fonların risk iştahının artmasıyla açıklamak mümkün olmasa da...

Salı günü Londra’da İş Yatırım’ın liderliğinde, Yunanistan’dan Piraeus Securities ile İsrail’den Excellence Nessuah Investment House’un ortaklaşa düzenledikleri “Doğu Akdeniz’in Gizli Zenginlikleri” başlıklı toplantıya gösterilen ilgi en azından ipuçları veriyor.

Bu toplantıda Türkiye, İsrail, Yunanistan ve Romanya’dan seçilmiş 50 kadar şirket, 100’den fazla yatırım fonunun yöneticileriyle buluştu. İlki; İş Yatırım tarafında 2007 yılında “Türkiye’nin Gizli Zenginlikleri” başlığıyla İstanbul’da yapılmış olan toplantı, 2009’da üç ülkenin aracı kurumlarının ortak çabasıyla daha geniş bir coğrafyayı kapsar hale getirilmiş. Hazırlıkları oldukça zahmetli olan ancak son derece başarılı geçen organizasyona fon yöneticileri beklenenden fazla ilgi göstermişler. Hazırlıklara başlandığında 50 kadar fon yöneticisinin katılacağını bekleniyormuş. Ancak piyasaların rahatlaması, risk iştahının artmasıyla; katılan fonlar beklenenin iki katından fazla olmuş. Bir gün içinde karmaşık bir matriks gibi hazırlanan toplantıların sayısı 400’e yaklaşmış. Bunların yarıdan fazlası da Türk şirketleriyle olmuş.

Yoğun ilgi gösterilen toplantı sırasında ve sonrasında konuştuğum fon yöneticileri Türkiye’nin diğerlerine oranla daha fazla dikkat çektiğini ve “üzerine daha rahat hikaye yazılabildiğini” söylediler. Türkiye’nin ayrışmasında bu ilginin payı ne kadar önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz. 2007 yılındaki toplantıdan oldukça pozitif geri dönüşler alan İş Yatırım, bu toplantıya gösterilen ilgi sonrasında önümüzdeki dönemden de umutlu.

Sesleri fazla yüksek çık(a)mayan bir kaç fon yöneticisi ise özellikle Ağustos ayındaki Hazine itfaları sırasında ve sonrasında; içerden ya da dışarıdan kaynaklanabilecek sorunların, bono faizlerinde ve kurlarda “sıçramalara” yol açacağından(!) dem vurdular. Çoğunluk “pozitif ayrışımcılık” tarafında olduğundan, bu cılız sesleri fazla duyan olmadı.

Türk şirketlerine olan ilgi, kriz sonrasında başlayacak(?) toparlanmada Türkiye’nin öncülerden biri olmaya aday olduğu şeklinde yorumlandı. Fon yöneticileriyle yüz yüze görüşen şirket yöneticileri ise, kendilerine yöneltilen sorulardan toplantılara katılan fon yöneticilerinin “temkinli iyimser” bir yaklaşım içinde olduklarını belirttiler.

Fon yöneticilerinden IMF’ye pek fazla takılan yok, herkes olacakmış gibi davranıyor! Aksi herhangi bir şekilde konuşulmuyor. Hatta Türk katılımcılar haricinde telekonferans aracılığıyla konuşan Sayın Mehmet Şimşek’e IMF’yi soran bile olmadı. Mali displine geri dönüleceğini belirten ancak IMF anlaşması konusunda “herhangi bir şey” söylemeyen Mehmet Şimşek’in Ekim ayında Meclis’e sunulacak bütçe kanununda “mali kuralın” da yer alacağını söyledi. Nasıl bir kural getirileceğine değinmese de piyasa katılımcıları açısından belki de tek umut vaad eden açıklaması da bu oldu herhalde....

Londra’nın feri kaçmış!

En son altı-yedi ay kadar önce gitmiştim Londra’ya. Krizin etkileri henüz daha sokağı vurmamıştı. Evet Londra yine kalabalık, yağmura rağmen yine hareketliydi. Ama boş dükkanlara, erken başlayan indirim mevsiminin yeni indirimlerle sürüyor olmasına, sokaktaki insanların ürkekliğine bakınca aklıma bizim 2001’deki günlerimiz geldi...

Sanki Londra’nın ışıkları daha bir loş olmuş, feri kaçmış gibiydi...

DİĞER YENİ YAZILAR