Geçtiğimiz hafta; önümüzdeki yılın Kasım ayında Brisbane’de yapılacak G-20 toplantısının ön çalışmalarını izlemek üzere Avustralya’daydım. Sydney, Canberra, Gladstone ve Brisbane’deki hazırlıkları gördükten sonra; bu ayın başında G-20 dönem başkanlığını alan Avustralya’nın çoktan çalışmalara başladığını, hatta gündemin bile ilerisinde olduğunu düşündüm. G-20 toplantılarına önümüzdeki hafta değineceğim. Bu Pazar günü sadece Avustralya izlenimlerimi paylaşmak istedim.
Gördüğüm en temiz şehirler
Sanayi ve madencilik kasabası Gladstone da dahil olmak üzere tüm şehirler inanılmaz temiz. Birden fazla şehre uçtuğum için havaalanlarının da tertemiz olmasını atlamamam lâzım. Şimdiye kadar gördüğüm en temiz şehirlerdi. Halen İngiliz Kraliçesi’ni tanıyan bir ülke olarak trafik tabii ki sağdan. Sakatlar için kaldırımlar çok iyi düzenlenmiş. Kaykaycılara da yarıyor... Ülke pahalı! Bana göre hem de çok pahalı. 1 bira ya da Bigmac+kola 8.50 Avustralya doları (yaklaşık 19.5 TL). İşgücünün pahalılığından dem vurup, koskoca kıtada 22.5 milyon olarak yaşamaya devam ediyorlar. Kişi başına düşen milli gelir 40 bin doların az üzerinde. Bana göre bunun da üzerinde “zengin yaşıyorlar”.
Plastik ağırlıklı kağıttan yapılmış paraları çok renkli ve saydam bir bölüm var. Bozuk paraların değeri düşük olanları, yüksek değerli olanlara göre daha büyük ve ağır.
Sokak alışverişinin neredeyse tek hakimi Çinliler, ya da bana öyle geldi. Metro ve hafif raylı sistemleri çok başarılı ve hemen her şehrin merkezinden havaalanına kolaylıkla tek hatla gidilebiliyor. Tarihi 1800’lere dayanan ülkede 1900’lerin başında yapılmış eski binalarını korumaya özen gösteriyorlar. Kiralık iş yeri çoktu. Çin’in yavaşlaması ağırdan da olsa orada da hissedilmeye başlamış. Ülkede “ada halet-i ruhiyesi” hakim sanki. “Biz bizeyiz” diye düşünüyorlar herhalde, çok rahatlar. Parmak arası terlik adeta “milli kıyafet”.
Gerçekten de insanlar birbirlerine, trafikteki araçlar hem birbirlerine hem yayalara inanılmaz saygılı davranıyorlar. Avrupa’dan bile daha saygılılar ve bir de gülümsüyorlar. Mutlu yaşıyorlar. Sokağa adım atar atmaz hissediyorsunuz. Asya-Pasifik bölgesinin ve de kıta Avrupa’sının çok kültürlülüğünü içselleştirmişler. Kimse kimseye farklı bakmıyor, davranmıyor.
Brisbane Belediye Başkanı Graham Quirk’in de söylediği gibi Avustralya’nın bir “saygı ülkesi” olduğunu hissediyorsunuz. Gündüz otobüs durağında, gece ise taksi kuyruğunda tek sıra halinde bekliyorlar ki bu beni bile şaşırttı. Sokaklarda yürürken keşke bizim şehirlerimiz de, insanlarımız da böyle olsa demeden edemedim.
Kadınlar önemli pozisyonlarda
Katıldığım toplantılarda fark edilecek kadar çok sayıda kadın yönetici olması dikkatimi çekti. Tam ve eşit olarak iş hayatına katılmış durumdalar ve çok önemli pozisyonları kadınlar işgal ediyor.
APSA’yı da atlamayayım. Asya-Pasifik bölgesinin Oscar’ı sayılan Asia Pasific Screen Awards (APSA) bu sene Brisbane’de yapılmış. Sinema sanatçımız Tamer Levent’in jüri üyeliğini yaptığı ödüllerin “en iyi kadın oyuncu” adaylarından birinin “Yozgat Blues” filmindeki rolüyle Ayça Damgacı olması tören sırasında beni gururlandırdı. Ödül kazanan önemli oyuncu ve yönetmenlerin film çekimi v.b. nedenlerle törene katıl(a)mamış olmaları APSA’nın önümüzdeki yılardaki zorluklarından biri olacağa benziyor. Yine de önümüzdeki yıllarda daha fazla Türk filminin başvurması; hem sinema endüstrimiz, hem de Türkiye için önemli faydalar sağlayacaktır.
Yazın yaşandığı bir ülkeden; daha doğrusu kıtadan; kışın soğuğuna gelmek biraz zor oldu. Büyük bir misafirperverlikle karşılandığımız ülkeden kalan sıcak anılarla bir süre daha ısınırım ben...
Avustralya: Saygı ülkesi
Haberin Devamı