Avrupa krizden çıkmak için euroyu ‘kuzey-güney’e ayırsın

Haberin Devamı

Yunanistan’ın drahmiye geçmesinin ardından İspanya’nın da Peseta’ya dönmesi konuşulmaya başlandı. Benim önerim, eski para birimlerine dönmektense, euroyu ikiye bölmek. Akdeniz’in güneyindeki sorunlu ülkeler (İrlanda da dahil edilebilir) Güney Euro; ekonomileri sağlam, diğerlerini finanse eden kuzey ülkeleri de Kuzey Euro kullanacaklar. Durumunu düzelten Kuzey Euro’ya çıkabilir, durumu bozulan da Güney Euro’ya inebilir.

Yunanistan’ın Drahmi’ye geçmesi konuşuluyordu aylardır. Şimdi de İspanya’nın Peseta’ya dönmesi konuşulmaya başlandı! Pazartesi günü derecelendirme kuruluşu Moody’s; Komşu’nun euro birliğinden çıkması ve İspanya ile İtalya gibi ülkelere yardım gerekeceği ihtimalinin belirsizliği artıyor olmasından dolayı; Almanya, Hollanda ve Lüksemburg’un AAA olan notlarının görünümünü negatife çevirdi. Moody’s bununla da yetinmedi ve Salı günü de Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun (EFSF) görünümünü (“ana sponsorlarının” görünümlerini indirdiğinden dolayı) negatife düşürdü! Görünümler, notlar düşerken, İspanya ve İtalya tahvil getirileri yeni yükseklere/zirvelere çıkıyor.

AB bölgesindeki “borç krizi” artık iyiden iyiye arap saçına dönmüş durumda. Zayıf ekonomisi olan ve yüksek faizlere “maruz” kalan ülkelerle, bunları bir anlamda fonlayan ve borçlanmasına “eksi faiz ödeyen” ülkeler arasındaki uçurum git gide büyüyor. Bu aşamadan sonra AB’nin önündeki seçenekler azalıyor. Yapılması gereken “daha federal” bir yapıya gidilmesi. Bu kolay bir süreç olmayacak. Bazı ülkeler “bağımsızlıklarından taviz vermek” zorunda kalacaklar. Hangi ulus buna razı olur, ciddi bir soru işareti. Ancak bu olmadan ortak bir maliye politikası, ortak bir borçlanma politikası yaratmak oldukça zor. Bunlar olmadan da “borç krizine” makul bir çözüm üretmek de güç.

Daha federal bir yapıya geçilmeden, sadece bazı ülkeleri eurodan atmakla da bu kriz aşılamaz. Yunanistan Drahmi’ye, İspanya Peseta’ya, İtalya Liret’e dönse de; var olan borçları da yerel paraya dönüştürülmezse değişen bir şey olmayacak ki! Düşünün, bu ülkeler kendi para birimlerine geçtiler ve rekabetçi kur için devalüasyon yaptılar. Belki İtalya ve İspanya bundan kısmi olarak fayda sağlayabilir. Ancak borçları euro olarak kaldığı sürece borçluluklarında değişen bir şey olmayacak ve borçlarını ödemekte yine zorlanacaklar. Hadi diyelim ödemeye niyetliler, nesiller boyunca bu borcu ödemeye devam edecekler. Borçlarını da yerel paraya çevirirlerse, borçları reel bazda (ya da euro bazında) devalüasyon oranı kadar azalacaktır. Bu yöntem uygulanırsa mesele önemli ölçüde kolaylaşacak.

Yerel paraya geçmek yerine ben daha kolay iki yöntem önereyim. İlki; doğrudan varolan euro borçlarında “tenzilata” gidilmesi. Böylelikle euroyu dağıtmadan sorun olan borçlar ödenebilir seviyeye inecek. Nesiller ipotek altına alınmayacak, sorunlu ülkelerin ekonomileri birkaç yıllık patinaj sonrasında yeniden toparlanıp, hızlanabilecek.

Diğer alternatif ise euroyu (bölgesini) ikiye bölmek: Güney Euro-Kuzey Euro. Akdeniz’in güneyindeki sorunlu ülkeler (İrlanda da dahil edilebilir) Güney Euro; ekonomiler sağlam, diğerlerini finanse eden kuzey ülkeleri de Kuzey Euro kullanacaklar!

Bu durumda doğal olarak Güney Euro’nun (GE) değeri; bugünkü tek euroya göre; düşecek, Kuzey Euro’nun (KE) ki ise yükselecek. Bugünden bakıldığında GE’nin dolar karşısındaki paritesi 0.80 olurken, KE/dolar paritesinin 1.50 olacağını varsayabiliriz. Değeri düşen GE, Akdeniz’deki euro üyelerinin ekonomilerini; borçları da GE cinsinden ödemeleri kaydıyla çalışır, büyebilir hale getirecek. KE ülkeleri daha değerli bir para birimi ile bir süre yaşamak zorunda kalacak.

İki ayrı merkez bankası kurmak çok da anlamlı değil. Şu andaki Avrupa Merkez Bankası (ECB) her iki para bölgesi için farklı para arz düzenlemelerine giderek “paralel yönetim” becerilerini geliştirmek durumunda olacaktır.

Ekonomisini ve borç ödeyebilme kapasitesini iyileştirenler; önceden belirlenmiş kurallar ve paritelerden KE’ye geçebilecek, ya da dengeleri bozulan KE üyeleri de GE “ligine” düşebilecek. Burada kritik olan “kuralların önceden belirlenmiş” olması gerekiyor! Kötü sürpriz güven kaybına yol açacağından; AB’nin bu aralar ihtiyacı olan son şey; bu konuda azami özen gösterilmeli.

AB’nin önümüzdeki dönemdeki iki seçeneği ya kırk katır, ya kırk satır olacak.

DİĞER YENİ YAZILAR