ABD Merkez Bankası (FED) hedef faiz oranını “pratikte” yüzde 0’a (yazıyla sıfıra) indirdi.
FED politika faizlerini 75 baz puan indirirken ilk kez politika faizlerinde 0 ile yüzde 0.25’i hedefleyeceğini söyledi. Açıklamada “sürdürülebilir ekonomik büyümenin yeniden başlaması ve fiyat istikrarının yeniden sağlanabilmesi için her türlü aracın kullanılacağı” yer aldı. Hemen akıllara hangi büyüme, hangi istikrar soruları geliyor!
Bu “söylem” çerçevesinde FED devlet destekli mortgage kredileri ve uzun vadeli devlet tahvillerini almaya hazır olduğunu açıkladı. Günlerdir 10 ve 30 yıllık ABD Hazine bonolarının neden bu denli “çok ve hızlı” alındığı artık daha iyi anlaşıldı!(?)
Bu açıklamalardan sonra 10 yıllık ABD devlet tahvillerinin getirisi dün yüzde 2.08’e, 30 yıllıklar yüzde 2.62’ye kadar düştü, euro dolar paritesi 1. 4439’a kadar çıktı!
Senatonun onayladığı 700 milyar dolarlık paket, ardından FED’in 600 milyar dolarlık paketleri bile işe yaramadı. Yüzde 5.25’ten başlayan ve “sıfıra” kadar gelen indirimler, en azından bu cephede bir beklentinin kalmaması açısından “iyi” ve olumlu bir adım!
Bir balka soru da işler bu denli sarpa sarmışken, ve de faizler “sıfıra” inmişken ABD’ye kim borç verecek? ABD Hazinesi tahvil ihraç edecek. Satabildiklerini satacaklar. Daha sonra bu satılanları bankalar ve finans kurumlarından FED geri alacak!
Ne gam! Kimse almazsa, ABD Hazinesi ihraç eder. FED de “para basıp” bunları alır! Bu nasıl bir para basmadır? Bu nasıl bir bono ihracı ve parasal disiplindir?
Size de bu iş Hataylı’ların meşhur “Ali DİBO” şirketini hatırlatmıyor mu?
YTL, sepet bazında düşüyor!
Dolar özellikle euro karşısında değer kaybederken, YTL karşısındaki kaybı sınırlı kaldı. 4 Aralık’tan bu yana YTL, dolar bazında yüzde 1.2 değer kazanırken, 1 dolar+1 euro sepeti bazında yüzde 5 civarında değer kaybetti.
YTL’nin değer kaybının sebepleri konusunda akla ilk gelenler:
1- IMF ile anlaşmadaki “miktar” 10 milyar doların altında kalacak, “bu para yetmeyecek” endişesi şimdiden etkili oldu.
2- IMF anlaşması Şubat başına kalacak. Ocak ayı içinde küresel piyasalarda yeni düşüşler yaşanacak. Bu da kurlarda yeni zirvelerin görülmesine neden olacak.
3- IMF ile bir program üzerinde anlaşmakta sorun çıkacak. Hatta heyet geri dönecek. IMF ile bir anlaşma olmuyor endişesiyle kurlarda bir sıçrama yaşanacak.
4- Merkez Bankası, FED’in “Sıfır faiz” ve “parasal genişleme” politikalarından da güç alarak faizleri 75 puandan bile daha fazla düşürecek, bu da kurların yükselmesine neden olabilecek. (Bence bugünkü ortamda, PPK’da değil 100 baz puan, 200 baz puanlık bir indirim yapılsa da kurlarda bir şey olmaz!)
Hangisinin daha kuvvetli ihtimal olduğunun detaylarına önümüzdeki günlerde değineceğim.