Her gün yeni bir kâbusa uyanıyoruz adeta… Reyhanlı, Suruç, Diyarbakır, Ankara’da bombalar patlıyor; ülkenin güneydoğusunda mahalle mahalle sokağa çıkma yasakları konuyor, her gün çatışma ve ölüm haberleri geliyor.
Dün de 17 saniye için Türk hava sahasını ihlal ettiği için bir askeri uçağın düşürüldüğü haberi geldi. Sonrasında bunun Rus uçağı olduğu anlaşıldı. Başbakanlık tarafından yapılan açıklamada “angajman” kurallarının yürürlüğe girdiği ve uçağın Türk uçakları tarafından düşürüldüğü söylendi.
Asıl çarpıcı ve de piyasaların çakılmasına yol açan Rus lider Putin’in açıklamaları oldu. “Terör işbirlikçileri tarafından sırtımızdan vurulduk… Teröristler petrolü Türkiye’ye satıyorlar… Rus savaş uçağının düşürülmesi Türk-Rus ilişkilerinin temelden etkileyecektir” dedi. Ardından Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un İstanbul’daki toplantısını iptal etmesi işin tuzu biberi oldu. Medvedev de “Türk şirketleri Rus pazarındaki paylarını kaybedebilir, savaş uçağının düşürülmesi ortak projelerin bitirilmesiyle sonuçlanabilir“ diyerek koroya katıldı.
İçeride Güvenlik Zirvesi, dışarıda NATO toplantısı ile bu konuya “akil” bir çözüm bulmaya çalışılıyor, gerilim yatıştırılmaya çalışılıyor. Ancak; üç sene yaşadığımdan Moskova’daki tecrübelerim bana; Rusya için bir savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesinin kolay kolay unutulacak bir olay olmadığını söylüyor. Mutlaka bir “karşılığı” olacaktır. Dün açıklanan yeni kabineyi dahi gölgede bırakan yeni “Demokles’in Kılıcı” tepemizde sallanmaya başladı.
İlk darbe turizme
Rusya ile ilişkilerin bozulması ilk aşamada turizmi vuracağa benziyor. Lavrov’unRus vatandaşlarının Türkiye’ye gitmekten kaçınmaları, Mısır kadar tehlikeli bir yer olduğunu söylemesi gelecek için ilk olumsuz işaretlerden biri oldu. Doğalgaz meselesini hiç mi hiç hatırlatmak istemiyorum. Doğalgaz ithalatımızın yaklaşık yüzde 55’i Rusya’dan geliyor. Bize karşı bir yaptırım uygulanmayacağı ilk elden açıklansa da Rusya’nın olayların gelişimine göre bu kararı gözden geçirebileceğini asla akıldan çıkarmayalım. Ruslar farklıdır, alıngandırlar.
Yaptırımlardan sonra Rusya’ya artan yaş meyve sebze ihracatının önümüzdeki günlerde yeni “gümrük engelleri” ile karşılaşması işten bile değil. Tavuk ihracatı ilk nasibini alan oldu. Medevedev’in de hatırlattığı üzere Rusya’daki Türk müteahhitleri de unutmamak gerek. Onların işi, en azından bir süreliğine zorlaşacak.
Rusya-Türkiye gerginliğinin doğrudan bir çatışma ya da savaş ortamına evrilmesini beklememekle beraber, kısa zamanda ilişkilerin rayına oturmasını beklemek de hayalcilik olur. En olası sonuç; uğruna nice çabalar sarfettiğimiz “güvenli koridor” oluşturma hayalimiz artık sonsuza kadar bitmesi ve en istemediğimiz ‘Kürt Koridoru’nun oluşması olacaktır. Afrin ile Kobani arasındaki bölgenin Kürtler’in eline geçmemesi için gösterdiğimiz çabalar korkarım akamete uğrayacak. Rusya’nın bölgedeki kürtlere silah desteğini artırmasından söz edildiği bir ortamda bu bölgeye askeri bir harekât düzenlememiz çok daha büyük sorunlara yol açacaktır.
Umuyor ve diliyorum, git gide içinden çıkılmaz bir noktaya varmadan, Suriye politikamızda radikal değişiklikler olur. Aksi takdirde “alacakaranlık kuşağında” yeni kâbuslara hazırlıklı olmamız gerekecek.