Bu krizin ahlâki erozyona (moral hazard) yol açacağına değinmiş ve bu konuya devam edeceğime değinmiştim. Kriz sonrası için daha çok geçerli olan bu kavram kriz sırasında da “etik” bozulmalar olarak karşımıza çıkıyor. Son örnek o çok güvenilen İsviçre bankalarından geldi. Hani geçtiğimiz hafta İsviçre hükümetinin “desteklemek” zorunda kaldıklarının bazılarından...
Müşterilerine tüm risklerini açıkça anlatmadan gelişmekte olan ülkelerdeki şirketlerin dolar veya euro cinsinden bonolarını satmışlar. Hatta bunlar için tasarruf sahiplerine kredi de kullandırarak, daha da fazla bono satmışlar. Buraya kadar hiç bir sorun yok.
Zira bonoların getirileri yüzde 6-8 arasında, kullandırılan kredilerin faizleri yüzde 3-4 civarında. Piyasalarda işler yolundayken bir sorun yoktu. Yatırımcılar yıllık bazda yüzde 3-4 fazladan faiz kazanıyorlardı. Ancak işler sarpa sarıp, bonoların fiyatları düşünce, bonoların piyasa değerleri kredileri ödeyemez hale gelmiş.
Banka 100 dolarlık bonoya karşı, 100 dolarlık kredi vermiş durumda. Bononun değeri 50’ye düşse bile banka halen daha 100 dolarlık alacağını istiyor. Aslında bononun vadesine kadar beklense yine bir sorun yok. Şirket boçlerini, yatırımcı da kredisini zamanında ve sorunsuz ödeyecek.
Sorun tam da buradaki, meşhur İsviçre bankaları, yarı yolda oyunun kuralını değiştiriyorlar ve vadesi gelmeden krediyi “çağırıyorlar”. Yatırımcı da eğer başka bir kaynağı yoksa, elindeki (yine aynı banka tarafından satılmış olan) bonoyu zararına satmak durumunda kalıyor ve çok ciddi zararlar yazabiliyorlar.
Banka önce elindeki düşük kaliğtedeki bonoları müşterilerine “çakıyor”. İşler sarpa sarınca ben artık bu “ürünü satmıyorum” diyerek krediyi kapatıp, müşterilerinin fahiş zararlar yazmasına neden olabiliyor.
Liberal ekonomiden söz etmek zorlaşmışken, şimdi de bankacılık etiğinin kalmadığından söz etmek zorunda kalmak ne acı!
Ahlâki erozyon örnek: 1
Haberin Devamı