9 İhtimal...
Anlamak, anlatabilmek, anlaşılmak ve anlaşabilmek üzerine kurulu bir yol, bir yöntem ve bir çözüm…
Sylviane Herpin diyor ki ; Düşündüğünüz, söylemek istediğiniz, söylediğinizi sandığınız, söylediğiniz, karşınızdakinin duymak istediği, duyduğu, anlamak istediği, anladığını sandığı, anladığı…arasında farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var…
Sürekli bir döngü…Bir süreç….Hayatın akışına yön veren, anı, günü, geleceği belirleyen bir süreç. İLETİŞİM.
Anlamak, anlatabilmek, anlaşılmak ve anlaşabilmek üzerine kurulu bir yol, bir yöntem ve bir çözüm…
Wikipedia’nın diliyle ; belirli mesajların kodlanarak bir kanal aracılığıyla bir kaynaktan bir hedefe/alıcıya aktarılması süreci. Ve wikipedia ayrıca diyor ki; İletişim tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar. İşte en önemli nokta da bu. Tüm tarafların ortak dili anlamaları. Yaşanan anlaşmazlıkların, kopan iletişim ağlarının, yaşanan iletişim kazalarının , iptal olan projelerin kısaca hayata dair yarım kalan her şeyin temelinde iletişimi sağlayamamak söz konusu ortak dili konuşamamak var.
İletişim kuramamak üzerine bir kara mizah…
Dünyanın en büyük çanı 1733'te Kremlin'de yapılan Çar Kolokol Çanı. Ancak 216 ton ağırlığındaki bu çan, bugüne kadar hiç çalmamıştır. Nedeni de gerçek bir kara mizah örneği. Çanın yapımında kalabalık bir ekip çalışıyor ve bir söylentiye göre bu ekipler arasında çan daha bitmeden büyük bir anlaşmazlık yaşanıyor. İşçiler ikiye bölünüyor ve birbirleri ile iletişimi kesiyorlar. Çan bitiyor ve sergilenmek üzere büyük bir alana yerleştirilip saklanmaya başlanıyor. Günlerden bir gün çanın saklandığı yerde yangın çıkınca, birbiri ile küs olan iki ekip konuşmamakta inat ediyor ve içlerinden akıllı bir arkadaş yangını suyla söndürmeye karar veriyor. Kimseye sormadan, fikir almadan yapılan bu eylem sonucunda iyice ısınmış olan çan, üzerine su dökülünce çatlıyor ve kullanılmaz hale geliyor. İşte iletişimsizliğin ağır bedeli. Kolokol Çanı ömrü hayatında bir kez bile çalamadan halen Kremlin’de sergilenmektedir.
İletişim, karşımızdaki kişinin farklı olduğunu kabul ettiğimiz zaman başlar.
Bu kabullenme kurduğumuz iletişimin kalitesini, sürekliliğini sağlar. İletişim beyinde başlıyor, beynin yönlendirmesi ile sözcüklere dökülüyor, beden dili ile güç kazanıyor. Duyma, dinleme ile taçlanıyor. Robert Winston İnsan Beyni Evrenin En Karmaşık ve Gizemli Nesnesi kitabında yaşanan tüm iletişim süreçlerinde hayatımızın gidişatını beynimizin derinliklerinde ortaya çıkan duyularımızın, duygularımızın ve kişiliğimizin tek bir noktadan nasıl idare ettiğin gözler önüne seriyor. İnsanın nasıl iletişim kurduğu ve bu iletişimi nasıl yönettiğini inceleyen araştırmalar sırasında bilim insanları da artık beyin devrelerinin olağanüstü karmaşıklığını görebiliyor, âşık olduğumuzda, yalan söylediğimizde ya da piyangoyu kazandığımızı hayal ettiğimizde hangi bölgelerinin enerji harcayıp hangilerinin elektrik ürettiğini gözlemleyebiliyor. Dolayısı ile iletişimin her anının beyinde nasıl bir etki yarattığına şahit olunabiliyor.
Teknoloji çağında iletişim mi ? Sadece İletim mi?
Teknoloji çağı iletişimi iletime dönüştürmüş durumda. En yakın geçmişe bakıldığında 70 li yıllar gerçek iletişimin en güzel örneklerinin artık son kez yaşandığı bir dönemdi. Telefon ile aramak yerine insanların birbirlerini ziyaret ettikleri , köşedeki çiçekçiden çiçek alıp hasta ziyaretine gittikleri , akşam oturmasına giderken 1 kg tulumba tatlısı alınıp karton kutusuna özenle rafya fiyonk yaptırılan, büyükannelerin büyükbabaların dizinde masal dinlenen, kardeşlerin birbirleri ile yatmadan önce karanlıkta en keyifli sohbetleri yaptıkları, bayramda seyranda sıcak kucaklaşmaların, sohbetlerin yaşandığı bir dönem. İş arkadaşları ile vapurda simit çay sohbetlerinin yapıldığı, tek bir çizim masasını gece sabaha kadar nöbetleşe kullanan mimarlık öğrencilerinin şikayetten uzak arkadaşlıklarının yaşandığı, bireysellikten uzak arabası olan arkadaşın arabasına doluşulup işe gidilen, pazardan gelirken karşı komşuya da iki kilo elma alınan, küçülenlerin aile içinde yıllarca dolaştığı, yeğenlerin kuzenlerin birbirlerini tanıdığı, amcaların, halaların, teyzelerin ana baba yarısı olduğu, yağmurda çizmelerin içine naylon torba geçirilen ve bir gün olsun şikayet edilmeyen bir dönem. İletişim Kalesinin güçlü duvarlarından kopuk yaşam tarzının geçemediği bir dönem.
Peki ne zaman yıkıldı bu kalenin duvarları ?
Telgrafın Tellerinden Telefonun Tuşlarına
Çiçeğin internetten sipariş edildiği, komşular ile apartman toplantılarında tanışılan, herkesin arabasına tek başına binmeyi seçtiği, kuzenlerin birbirleri ile ya cenazede ya düğünde karşılaştığı, konuşulmayan, iletişim kurulmayan, 4A nın yani Anlamak, anlatabilmek, anlaşılmak ve anlaşabilmekdörtlüsünün unutulduğu, bayram coşkusunun, yeni bir yıla girmenin heyecanının yerini telefonun tuşlarından anlam kazanamayan smslerin soğuk ikllimine bıraktığı zaman yıkıldı bu kalenin duvarları. “Ayşe bebek hoş geldin…Ahmet’ciğim sana ve eşine mutluluklar dilerim.” mesajını aldığımız gün yıkıldı bu kalenin duvarları.
İletişim bir bumerangtır.
Unutulmamalıdır ki iletişim bir bumerangtır. Karşımızdaki kişiye nasıl davranırsak, nasıl iletişim kurarsak bize aynı şekilde yansır. Doğru iletişim kurmanın en önemli sırlarından biri iletişimde farkındalık oluşturmaktır bu farkındalık ta duygusal zeka ile mümkündür. Duygusal zeka başlı başına engin bir konu, bununla beraber duygusal zekayı geliştirme konusunda küçük ip uçları vermek gerekirse işte kalenin duvarlarını tekrar sağlamlaştırabilmek adına yapılabilecekler;
Kendini Tanımak
Duyguları Kontrol Etmeyi Öğrenmek
Kendini Başkalarına Açık Tutmak
İletişim Kurma Yetkinliğini Geliştirmek
Çözüm Odaklı Olmak
Eleştiriye ve Yeni Fikirlere Açık Olmak
Farklı Bakış Açıları Geliştirmek
Anladın mı ? sorusunun yerine Anlatabildim mi? sorusunun daha çok sorulduğu iletişim kalesinin duvarlarının güçlendiği bir dünya için daha çok iletişim daha çok paylaşım. Sonuçta iletişim ne için ? Anlaşabilmek için…
"Dünyaya gelmemde maksat ne idi,
Bir sadık dost bulup dem sürme idi."
Aşık Veysel
Bilge Baykuş’tan haftanın kitap önerisi ; Koridor Yayınları, Joel Ben Izzy, Dilenci Kral ve Mutluluğun Sırrı