Yanlış anlamışız! Haremdeki kadınlar seks kölesi değilmiş

İngiltere'nin en saygın gazetelerinden The Times'ın magazin ekinde, Batı dünyasının harem kültürünü ne kadar yanlış anladığı ve bir seks fantezisi haline getirdiği üzerine uzun bir yazı yayımlandı. Aynı zamanda bir Osmanlı imparatorluğu tarihçisi olan yazar Philip Mansel'in "Constantinople" adlı kitabından alıntıların da kullanıldığı Deirdre Fernand imzalı yazıda Hürrem, Nurbanu ve Kösem Sultan'ın oğulları için verdiği taht mücadelesi örnek gösterilerek, "Osmanlı'da kadın Batılı hemcinslerine göre daha güçlüydü" denildi. Amerikalı John Singer Sargent (1856-1925) ve ingiliz John Frederick Lewis (1805-1876) gibi oryantalist ressamların tablolarında, haremlerin kadınlara kötü muamele yapılan, cinselliğin ve aşk entrikalarının ön plana çıktığı yerler olarak gösterildiğine dikkat çekilen yazıda, Mansel'in "İslam ve kadın arasındaki ilişki, baskın erkek, ezilmiş kadın anlamına gelmiyor. Harem kültürü seks köleliği demek değildir. O dönemdeki kadının rolünü göz ardı etmişiz. Ama kadınlar hükümetin tam kalbinde yer alıyorlardı ve sultanlara da çok yakınlardı" görüşüne yer verildi.

Üniversite gibiydi
Osmanlı imparatorluğu ile ilgili çalışmalarıyla tanınan Amerikalı tarihçi Pat Shipman ise "O dönemde haremler birer meslek lisesi veya üniversite vazifesi görüyordu. Cariyeler kahvenin fincana nasıl koyulacağından defter tutmaya kadar herşeyi buralarda öğreniyorlardı" dedi. Viyana kapılarına kadar dayanan Kanuni Sultan Süleyman'ın da asıl adı Roxelana olan Ukrayna asıllı gözdesi Hürrem Sultan'la evlendiği belirtilen yazıda, Hürrem Sultan'ın, oğlu ikinci Selim'i tahta geçirme çabasıyla Osmanlı döneminin en güçlü kadınlarından biri olduğuna dikkat çekildi. Haberde, Hürrem Sultan'ın bu nedenle veliaht doğurma ihtimali bulunan hamile cariyelerini çuvallara koydurup Boğaz'a attığı öne sürüldü. Siyasi gücü doğrudan kullanabilen diğer padişah eşleri olarak da 2'nci Selim'in karısı Nurbanu Sultan ile 1'inci Ahmed'in eşi Kösem Sultan örnek gösterildi.