Gazete Vatan Logo

‘Tecavüz mü önemli kızımın kemik yaşı mı’

‘Zincirleme cinsel istismara uğradığı’ öne sürülen 14 yaşındaki Ü.E.’nin babası N.E. “Kızıma psikolojik destek verilmesi gerekirken, kemik yaşı tespiti için tutuklu sanık serbest bırakıldı” diyerek isyan etti

‘Tecavüz mü önemli kızımın kemik yaşı mı’

Antalya’da nüfus kaydında 17 Aralık 2000 doğumlu görünen Ü.E., Facebook’tan tanışıp yazıştığı E.P’ye, “Enişte dediğim babamın halasının eşi Mahmut E. önceleri beni ‘çocuğum’ diye öpüyordu. 2014 Temmuz ayından itibaren tehditle taciz etmeye başladı. Bunu kimseye anlatmamam için korkuttu. Onunla sevişmem karşılığında bana harçlık veriyor. Bunu anlatırsam ailem de beni evlatlıktan reddeder diye korkuyorum” dedi. Bunun üzerine E.P. küçük kızın eğitim gördüğü okulu aradı ve yöneticilere durumu anlattı. Okul yöneticileri de rehber öğretmen eşliğinde kızla görüşüp durumu polise bildirince 58 yaşındaki Mahmut E. ’çocuğun cinsel istismarı’ suçundan tutuklandı.

Zincirleme istismar

Savcı 15 yıl hapsi istenen sanık hakkında mağdurenin yaşının küçük olması nedeniyle cezanın yarı oranında artırılmasını talep etti. Kendisine iftiran atıldığını öne süren Mahmut E.’nin avukatları ise Ü.E’nin nüfusa geç yazıldığını öne sürerek kemik yaşının tespitini istedi. Ü.E.’nin annesi 37 yaşındaki N.E., “Kızım doğduğu gün 17 Ağustos depremi olmuştu. Kızımın nüfus cüzdanındaki doğum tarihi ise 17 Aralık 2000. Olay tarihi itibarıyla kızım 14 yaşını doldurmamıştı” dedi. Bunun üzerine Ü.E.’nin kemik yaşının tespiti için rapor istendi. Bu süreçte tutuklu yargılanan sanık da tahliye edildi. Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi, olay tarihinde mağdur kız Ü.E.’nin 15 yaşın üzerinde olduğuna dair rapor düzenledi.

Haberin Devamı

Adli Tıp raporu

Son duruşmada İl Nüfus Müdürlüğü temsilcisi Halil İbrahim Kaya, mağdureye ilişkin kemik yaşı raporuna göre doğum tarihinin 17 Ağustos 1997 olarak düzeltilmesi halinde bir diyecekleri olmadığını söyledi. Buna mağdurenin yakınları itiraz etti. Cumhuriyet savcısı ise doğum tarihinin, Adli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda ay ve gün baki kalmak kaydıyla 1998 olarak düzeltilmesi gerektiğini düşündüklerini söyledi. Mahkeme, nüfus kaydında 17 Aralık 2000 olan Ü.E.’nin doğum tarihinin 17 Aralık 1998 olarak düzeltilmesine ve nüfusa bu şekilde tesciline karar verdi. Duruşma ertelendi.

Kanun ne diyor?

Haberin Devamı

TCK’nın 103’üncü maddesine göre, ‘çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi 8 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılır. İstismar suçu 15 yaşını doldurmamış çocuklara karşı işlendiğinde ise ceza yarı oranında artırılır.

Namus davasıyla girdik yaşla çıktık

Baba N.E., Adli Tıp Kurumu raporuna dayanarak kızının doğum tarihinin düzeltilmesiyle sanığa verilecek cezanın hafifletilmek istendiğini belirterek, şöyle konuştu: “Ben askerdeyken oğlum 1 Kasım 1997 tarihinde dünyaya geldi. 25 Kasım 1998 tarihinde terhis oldum. Oğlumu nüfusa kayıt ettirmek için gittiğimde doğumun üzerinden 7 aydan fazla süre geçtiği için gecikmeden dolayı hapis cezası olduğu söylendi. Bunun üzerine ceza almamam için oğlumun doğumu 1 Mayıs 1998 şeklinde yazıldı. 17 Ağustos 1999 depreminin olduğu gün ise kızım dünyaya geldi. Kızımın doğumu da 17 Aralık 2000 olarak yazıldı. Kızım 2014 yılı Haziran ayından 2015 yılı Nisan ayına kadar cinsel istismara maruz kaldı. Çocuğuma psikolojik destek verileceği yerde kemik yaşının tespitine gidildi. Oğlumun doğum raporunu ibraz edince 17 Aralık 1998 diye karar verildi. Namus davasıyla girdik. Yaşla çıktık.”

Haberin Devamı

UZMANLAR UYARIYOR ‘Kemik yaşıyla karar çok tehlikeli’

Kemik yaşı tespitiyle ilgili konuştuğumuz İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, sadece kemik yaşı tespitiyle yanılma payının büyük olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Coğrafi bölgeye, iklim koşullarına, beslenme şekline ve kişinin hormonal yapısına göre yaşın daha büyük ya da daha küçük çıkması söz konusu. 2-3 yaşa kadar yanılma payı olabiliyor. Sadece kemik yaşı tespitine göre karar vermek çok tehlikeli. Bu pek çok yanlış karara yol açabiliyor. Fiziksel başka bulguların, psikolojik testlerin de yapıldığı daha bütüncül bir değerlendirme yapılmalı.”