Romatizma en çok elleri ve dizleri sever
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Yaprak Demir, "İltihaplı romatizma olarak bilinen romatoid artrit, çok yavaş ve sinsi başlar. Vücutta en sevdiği bölgeler ise el ve diz eklem yerleridir" diyor
Annemin, 2 yıldır eklem yerlerinde şiddetli ağrıları oluyordu. Aynı zamanda sol orta parmağını oynatırken takılmalar meydana geliyor. Fizik tedavi doktoruna gittik. Önce röntgen, sonra MR çektirmemiz istendi. Sonuçlar alındıktan sonra bizi romatoloji doktoruna yönlendirdiler. Doktorumuz annemde ‘romatoid artrit’, yani iltihaplı romatizma olduğunu söyledi. Raporlu ilaçlar yazdı. Geçtiğimiz yaz başından beri annem bu ilaçları kullanmaya başladı. Ama son 1 aydır ağrıları yine arttı ve annem kendiliğinden ilaçları kesti. Ağrıları da büyük ölçüde azaldı, şu an çok rahat. Doktoruna danıştık, ‘Ağrıları yoksa ilaçlarını bir süre kullanmasın’ dedi. Şimdi benim sorum şu olacak; ağrıları yok diye ilaçlarını kesmesi doğru mu? Acaba hastalığı yanlış mı teşhiş edildi? İlaçlarını kestiği için ağrılarının azalması normal mi? Bu ilaçları ömür boyu kullanması gerekiyormuş, gerçekten böyle mi, ilaçları kullandığı sürece hastalığın ilerlememesi mümkün mü? Bu sorular hakkında ve günlük hayatta romatoid artrit hastası bir insanın neler yapıp, neler yapmaması konusunda bilgilendirirseniz çok memnun olurum.
Muhammed Y.
Romatoid artrit yaygın olarak eklemleri tutan, sistemik bulgular gösteren bir bağ dokusu hastalığıdır. Sabah tutukluğu, her iki taraf eklemin simetrik tutulumu, üç ve daha fazla eklem tutulumu, cilt altı romatoid nodül olması belli başlı bulgularıdır. Bütün eklemler tutulabildiği gibi, el ve el bilek eklemlerinin tutulumu da sık görülmektedir. Hastalık kadınlarda 2-4 kat daha fazla görülür. Çoğunlukla yavaş ve sinsi başlar, haftalar ve aylar içinde sabah tutukluğu ve eklem şişlikleri belirginleşir. Bunun yanında akut başlangıç gösteren formları da bulunmaktadır.
Hastalığın erken teşhisi ve tedavisi hastalığın ilerlemesini kontrol altına alabilir. Tedavi uzun sürelidir ancak eğer hastalık aktivitesi kontrol altına alınabildiyse bir süre sonra ilaç tedavisi kesilebilir.
Dr. Yaprak Demir
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
Vücudumda sürekli bir kaşıntı var
25 yaşındayım. Son 2 yıldır vücudumda devam eden bir kaşınma var. Özellikle kollarımda ve bacaklarımda... Ama banyo yaptıktan sonra daha yoğun ve sık kaşınıyorum. Önce cilt uzmanına göründüm, kan tahlili aldılar, kolestrolüm yüksek çıktı, başka bir şey çıkmadı. Bana alerji ilacı verip, 3 ay boyunca kullanmamı istediler. Kullandım ama yararı olmadı. Daha sonra da böbreklerime baktırdım, kan ve dışkı testlerini yaptırdım, yalnız orada da bir şey bulamadılar. Mikrop olduğunu söyleyip ilaç verdiler; kullandım ama hâlâ kaşıntım devam ediyor. Acaba karaciğerden kaynaklanıyor olabilir mi, bu kaşıntılarım? Ya da sizin düşünceniz nedir? Dikmen.
Yapılan tetkiklerde birşey çıkmadığı söylendiğine göre karaciğerde problem olduğu düşünülmez... Kontak dermatit tarzı cildiyeyi ilgilendiren hastalıklar daha çok ihtimal dahilinde... İkinci bir cildiye hekiminden daha görüş alınması tavsiye olunur. Bundan bağımsız olarak ‘kolesterol yüksek’ dendiyse bir dahiliye uzmanına zaten başvurulmalıdır. Bu esnada karaciğere de bakılır. Tetkikleri görmeden ancak bu kadar bilgi verilebilir...
Dr. Sadi Vural
Dahiliye Uzmanı
Dizlerim çok ağrıyor
Benim diz ağrılarım var. Çok yoğun yürüyüş, hareket ve zorlamanın akabinde başladı. Boyum 1.62, kilom 75. Sanırım kilomun fazlalığı da buna etken oldu. 49 yaşındayım. 2.5 senedir bu ağrıdan mustaribim. Eklem bağları da zayıf olabilir... Annem, ablam ve onun kızında da böyle bir sorun var. Belki ailesel yatkınlık da söz konusu olabilir. Bu konu ile ilgili fizik tedavi, MR, minisküs, laparoskopi ile tedavi, vitamin vs. zerk etmek ve bilmediğimiz yeni tedavilerle ilgili bilgi verirseniz, ben de tedavim için bir yol çizeceğim. Asuman Ç.
Diz eklemi vücudun ağırlığını taşıyan en önemili eklemlerden biridir. Diz eklemindeki yapılar çoğunlukla kas dengesizlikleri ve mekanik zorlanmalar sonrasında ortaya çıkar. Diz eklemi deyince aklımıza kemik yapıların yanında bağlar, menisküsler de gelmektedir. Menisküsler diz ekleminin hareketine yardımcı olan yapılardır. Diz ağrılarının birçok sebebi olabilmektedir. Bağ yaralanmaları, kıkırdak dejenerasyonları, kireçlenmeler, bursitler bunların bazılarıdır. Diz ağrılarının tanısında şüphesiz en önemli adım iyi bir fizik muayenedir. Fizik muayene sonrasında gerekli ise direk grafiler, manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve bazen diz artroskopisi uygulanabilir. Uygulanan tedaviler hastalığa spesifiktir. Yalnız ilaç tedavisinin yeterli olabileceği durumlar olabildiği gibi, fizik tedavi veya cerrahi tedavi de gerekebilir.
Obeziteye karşı burun spreyi
Amerikalı Campellis Pharmaceuticals adlı ilaç şirketi tat alma ve koklama duyularını geçici olarak bloke eden bir sprey geliştirdiğini ve bu sayede obezite ile mücadele edilebileceğini duyurdu. “Kokusunu ya da tadını almadığımız şeyleri beynimiz de arzulamaz” diyen şirket yetkilileri bu buluş için yaptıkları patent başvurusundan da olumlu sonuç aldı. Spreyin içindeki CP404 adlı kimyasal bir madde, burun ve ağızdaki kalsiyum kanallarını bloke ederek tat ve koku alınmasını engelleyebiliyor. Şirket, spreyin 2008 sonunda piyasaya çıkacağını açıkladı.
Kaynak: Medical News Today
Her derde deva yiyecekler geliyor
İngiliz The Times gazetesi gıda firmalarının son yıllarda yatırımlarının hemen hemen tamamını sağlığa olumlu katkısı bulunan besinler üretmek üzerinde yoğunlaştırdığını, 2007 yılından itibaren bu tür gıdaların süpermarket raflarındaki yerlerini almaya başlayacağını kaydetti. İşte bizi bekleyen yeni gıda ürünleri:
* B ve C vitamini ile çinko katkılı dondurma: Bağışıklık sistemini güçlendirecek.
* Antioksidan ve demir katkılı çikolata: Beyin fonksiyonlarına yardımcı olacak.
* Zeytinyağındaki Opextan maddesini içeren gıdalar: Kırışıklıkları önleyecek, yaşlanmayı geciktirecek.
* Yabanmersini katkılı sakızlar: Diş hastalıklarını önleyecek.
* Kahve çekirdeği katkılı meyve suları: Antioksidan etkisiyle hücre bozulmalarını önleyecek.
* Balıktaki Omega 3 asitlerinin ekleneceği ekmek, yoğurt, yumurta ve sütler: Hiperaktiviteyi önleyecek ve kalp sağlığını koruyacak.
* Anne sütündeki yararlı bakterilerin eklendiği pastörize sütler.
* Kalsiyum katkılı portakal suyu: Süt içmek istemeyen çocuklar için birebir. Hem C vitamini açısından zengin hem de en az bir bardak sütteki kadar kalsiyum içeriyor. Kaynak: The Times
Sigara tiryakiliği de genetik çıktı
Japonya’daki Osaka Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, nikotin bağımlılığının genetik olduğu öne sürüldü. Araştırmaya göre, günde 1 paket ya da daha fazla sigara içen 300 kişi incelendi. Bu kişilerde bulunan CYP2A6 adı verilen bir genin, sigara içmeyenlere göre daha aktif olduğu belirlendi. Sigara içenlerin yüzde 70’inde bu gen daha aktif durumda. Uzmanlar, bu genin sigaraya başlamaya neden olabileceğini, ancak sigara içmenin babadan oğula geçer gibi genetik olup olmadığı konusunda ellerinde yeterli bilgi olmadığını açıkladı. CYP2A6 genini etkilebilecek bir yol geliştirilebilirse, sigara bağımlılığı gen tedavisiyle sona erdirilebilecek. Kaynak: Reuters
Brokolinin filizi de yararlı
Japonya ve Baltimore’daki araştırmacılar, brokoli filizlerinin günlük tüketiminin, mide zarının iltihaplanmasına neden olan ve ciddi bir bozukluk yaratan kronik bakteriyel gastriti iyileştirebileceğini buldular. Sofralarda sıkça gördüğümüz yeşil, ağacımsı brokoli çiçeklerinin aksine, brokolinin tohumlarından çıkan üç günlük filizlerinde, kanseri önleyici etkisi belgelenen bir bileşik olan ‘sülforafan’ son derece yüksek yoğunlukta bulunuyor. Johns Hopkins araştırmacıları, bileşiğin gastrite yol açan bakterileri tedavi eden antibiyotik özelliklerinin olduğuna dair bazı kanıtlar bulunduğunu ifade ediyor. Dr. Jed Fahey, ‘Yapılan araştırma sonucunda, bakteriyel enfeksiyonun ve gastiritin göstergeleri, brokoli filizi yiyen grupta ciddi ölçüde azaldı’ dedi. Brokoli filizleri yiyenler, araştırmanın sonunda günlük dozlarını almayı durdurduklarında ise, gastirit ve enfeksiyon oranları tedavi öncesi düzeylere yükseldi. Johns Hopkins bilim adamları, brokoli filizlerinde bulunan sülforafanın cilt kanseri üzerinde iyileştirici etkisi üzerine de çalışmalarını sürdürüyor.
Kaynak: ASM Vital Dergisi