Pornocu ajan cinayeti gördü
Almanya’daki son Ceska cinayeti, 10 Nisan 2006’da Kassel’de işlendi.Yozgat, en genç kurbandı
Dindar bir ailenin oğlu olan Halil Yozgat, en genç kurbandı.
İşlettiği internet kafede öldürüldü. Polis ilk kez bu olaydan sonra birini gözaltına aldı, ancak 24 saat sonra bıraktı. Adı açıklanmayan bu kişi hakkında bir delil bulunamamıştı. Ama Anayasayı Koruma Örgütü’ne bağlı olarak çalıştığı biliniyordu. Bir de internet kafede porno sitelere baktığı.
HALİL Yozgat (21), Kassel’de yaşayan 19 bin Türk’ten biriydi. Akşam lisesinde okuyordu. İki yıldır ailesine ait internet kafede çalışıyor, cep harçlığını çıkarıyordu. Ders saatlerinde annesiyle babası kafede duruyorlardı. Ekonomik olarak zor günler geçiriyorlardı. Babası İsmail Yozgat, akrabalarının ısrarına dayanamamış, 29 yılda biriktirdiği on binlerce Euro’yu YİMPAŞ’a yatırmış ve tüm parası batmıştı.
Halil, dört çocuklu dindar bir ailenin tek oğluydu. Bir öğretmeniyle anlaşamadığı için lise son sınıfta okulu bırakmıştı. Kiloluydu, arkadaşlarının tavsiyesiyle zayıflamak için sigaraya başlamıştı. Ama içki içmezdi. Annesi Ayşe Yozgat, internete meraklı oğlunun bir internet kafe işletme hevesinden hiç hoşlanmamıştı ama kabul etti. Çünkü Halil, babasından harçlık istemeye utanıyordu.
SÜLEYMANCI CAMİSİ
Halil, Kuran öğrenmeye ilk 10 yaşındayken hafta sonları Diyanet’in Kassel’deki Merkez Camii’nde başladı. Bir gün annesine "Hoca bildiklerimi tekrarlatıyor, ben Süleymancılar’ın camisine gideceğim" dedi. Yeni eğitiminden çok memnundu. Süleymancılar’a 3 yıl gitti. Ama liseyi bırakınca, camiyi de bıraktı. Süleymancılar’ın Köln’deki yatılı medresesine gidip hoca olmak istiyordu. Annesi "Oğlum bronşitin nükseder, toz çok orada" diye buna izin vermedi. Ayşe Yozgat, oğlu için "Cumasına giderdi, orucunu tutardı ama radikal değildi" diyor.
Halil, anne babasının yardımıyla internet kafeyi işletirken bir yandan akşam okuluna gitmeye başlamıştı.
ANNE O ADAM SAPIK
Kafenin devamlı müşterilerinden biri de Alman İçişleri Bakanlığı’na bağlı istihbarat teşkilatı Anayasayı Koruma Örgütü’nden bir ajandı. Ayşe Yozgat onu iyi tanıyordu. Ajan, bir buçuk yıldır haftada üç gün geliyordu internet kafeye. 50’li yaşlarda, çok uzun boylu, asık suratlı bir adamdı. Adını kimsenin bilmediği adamın evi Kassel dışındaydı ama internet için hep Yozgatlar’ın kafesine gelir, iki saat kalırdı. Yozgat ailesi de bu devamlı müşteriye bedava kahve ikram ederdi. Bir keresinde giderken bilgisayarı kapatmadı. Ayşe Yozgat, ekranda "Çok kötü ve çirkin" fotoğraflar gördü. Hepsi açık saçıktı. Tövbe dedi, kapatmaya çalıştı, başaramadı, fişten çekti. Oğluna anlatınca Halil de "Anne, o sapık" dedi.
BABASINA DOĞUM GÜNÜ
10 Nisan 2006. O akşam Halil’in okulda sınavı var. Sabah anne ve babasıyla birlikte check-up yaptırmak için hastaneye gitti. Ertesi gün babasının doğum günüydü. Annesine, "Öyle bir doğum günü yapalım ki hiç unutmasın" dedi. Hastaneden sonra uyumak için eve gitti. Annesiyle babası da hediye almak için alışverişe. Babası, bir alet çantası beğendi. Saat 17.00’ydi, Halil’in okul saati yaklaşmıştı. Babası nöbeti devralmak üzere internet kafeye gitti. İçeri girdi, Halil’i göremedi. "Okula geç kaldın!" diye seslendi. Cevap alamadı. Baktı, masada iki damla kan vardı. Birden gördü oğlunu. Masanın altında yere uzanmıştı. Kucakladı, sıcaktı. Gözleri mosmordu, kulakları kanıyordu. Ne oldu, dedi. Ses yok. Sabahki mide muayenesi kanama yaptı, diye düşündü. Bitişikteki Türk kahvesine gitti, yardım istedi. Polis, doktor, herkes geldi.
CİNAYETİ GÖREN ÇOCUK
Annesi, "Oğlum masasında öldürüldüğü sırada, yanındaki telefon kulübelerinde Iraklı bir erkekle Antepli bir kadın varmış. Kadının üç yaşındaki oğlu bizim Halil’i çok sevdiği için yanındaymış. Çocuk olayı görüp annesinin yanına kaçmış. Tanıklık yapacak yaşta değil maalesef" diyor.
Ayşe Yozgat’a göre cinayet sırasında istihbarat ajanı da oradaydı. Ancak polisin, görgü tanıklarının ifade vermesi için yaptığı duyuruya cevap vermedi. Sonunda ajan, 21 Nisan’da gözaltına alındı. Kassel Başsavcısı Hans Manfred Jung, "Şüpheli, polis ve savcılık tarafından 24 saat boyunca sorgulandı, daha sonra serbest bırakıldı" diye açıkladı. "Cinayetten bir dakika önce olay yerinden ayrıldığını söyledi ama cinayetle ilgisi olduğuna dair herhangi bir delil yok." Ajanın evinde yapılan aramada da, seri cinayetlerle ilgili bilimsel bir kitap bulundu.
PORNO MERAKLISI AJAN
Ajanla ilgili şüpheler tamamen ortadan kalkmış değil. Ama, internet kafeye gidip gelmesi, istihbarat elemanı olması, hatta porno meraklısı olması, onun katil olduğu anlamına gelmiyor elbette. Polise, diğer cinayetlerin işlendiği saatlerde başka yerlerde olduğunu da kanıtladığı söyleniyor.
Halil’in annesi ise, ajandan şüphelenmeye devam ediyor. Oğlunun hiç tehdit almadığından da emin: "Okulu 22.30’da bitiyordu. Bazı müşteriler kalkmayınca kafeyi 23.00’te kapattığımız olurdu, ben kalırdım onun yerine. Oğlum bir tehdit alsa benim o saatlere kadar kalmama izin verir miydi? Onun lüks arabalarda filan gözü yoktu." Babasına göre de Halil’i çok iyi bir nişancı öldürdü: "Ya Alman polis ya da asker..."
Katİl profesyonel ve emin adımlar atıyor
MEHMET ALİ KESKİNKILIÇ (Emniyet Genel Müdürlüğü CESKA Komisyonu Başkanı):
Öldürülenler Türk olduğu için, Türkiye uzantısı var mıdır, diye başından beri konuya hassasiyetimiz vardı. Alman Bosporus Polis Komisyonu’nun girişimiyle biz de Ankara’da Ceska Komisyonu’nu kurduk. Her bilgiyi, her ihbarı Alman polisiyle paylaşıyoruz.
Türkler için muhbirlik hoş bir kavram değil. Bu nedenle 300 bin Euro ödüle rağbet etmediler. Tabii korku da var. Bu cinayetlerin motifi hakkında Almanlarla çok tartıştık. Irkçılık, ultra milliyetçilik, kafatasçılık mı var, diye baktık. Ancak cinayetlerde böyle bir motifle karşılaşmadık. Rus, İtalyan mafyası veya uyuşturucu hesaplaşması olabilmesi için maktuller arasında bağlantı kurmamız lazım. Aralarında komşuluk, akrabalık bağı yok. Daha önceden tanışma, aynı firmada çalışma, akrabalık, etnik köken, siyasi düşünce; bunlar da yok! ABD’deki sniper’lar gibi nedensiz öldürebilir gibi düşündük ama görgü tanıkları ve ailelerden böyle bir sonuca varamadık. Ama senaryoların aklımıza gelmesi yetmiyor. Verilerin desteklemesi gerekiyor.
ROBOT RESİMLER
Polis, ipuçlarından yola çıkarak çizdiği iki robot resmi tüm Almanya’ya dağıttı. Sportmen görünüşlü, genç, siyah saçlı ve uzun boylu bu iki erkek, birbirine çok benziyordu ve kardeş olabilecekleri belirtiliyordu. Biri tetiği çekerken diğeri gözcülük yapmış olabilirdi (solda ve ortada). 25 Şubat 2002’de Yunus Turgut’un hayatını kaybettiği beşinci cinayetten 5 yıl sonra, geçtiğimiz 11 Eylül’de bir kadının tarifiyle bir başka robot resim daha çizildi. 40 yaşlarında, 1.90 boyunda, zayıf, kısa sarı saçlı, tıraşlı ve gözlüksüz bir erkekti bu (sağda).
Neden seri katil senaryosu güçlü?
Tüm cinayetler aynı silah (Ceska 83) ve aynı yöntemle işleniyor: Katil silahı poşete sarıp yakın mesafeden, kurbanın yalnız olduğu anda ateş ediyor.
Kurbanlar arasında büfelerde çalışan Türkler olmaları dışında, hiçbir tanışıklık, akrabalık yok.
Polise göre, mafya, cinayetleri farklı silahlarla işler. Ayrıca mafya tetikçileri insan vücudundaki hayati noktaları (kalp ve kafa) bu kadar iyi hesaplayamaz, bu kadar titiz davranmaz.
Katil, hepsinde de ölümcül, merkezi sinir sistemini çökertecek noktalara, yani kalbe ve kafaya en çok 2 metreden ateş ediyor. Çok iyi bir yakın mesafe atıcısı. Eski bir asker ya da polis olabilir.
Bu profile uymayan tek cinayet var, o da ilki. Nürnberg’de Enver Şimşek, tam sekiz kurşun yemiş, sadece üçü kafasına gelmiş. Bunun nedeni, Şimşek’in kaçmaya çalışması. Ondan sonra katil bütün kurbanlarını gafil avlamış.
Katil, her Türk’ün dükkanına girdiğinde öldürmüyor. Polisin tahminine göre, içeride kurban yalnız değilse dikkat çekmeden gidiyor.
Katil Alman mı? Polis, diğer Schengen ülkelerinden gelen biri olabileceği ihtimalini de düşündü. Sınırda pasaport kontrolü olmadığı için başka bir Schengen ülkesinden biri rahatlıkla Almanya’ya girip çıkabilirdi. Ama yapılan araştırmada Ceska’nın yalnız Almanya’da cinayet silahı olarak kullanıldığı ortaya çıktı.
5. cinayetle 6. cinayet arasından iki buçuk yıl geçmesi, katilin bir süre cezaevinde yatmış olması ihtimalini de düşündürtüyor. Ama belki de cinayet işlemek için uygun fırsatı yakalayamadı. Seri katillerin ne zaman ve nerede tekrar tetiğe basacakları belli olmuyor.
PEKİ YA DİĞER SİLAH
Bütün bu senaryoyu karıştıran bir başka önemli veri var. Kurbanlara isabet eden mermilerin balistik incelemesinde, hep aynı Ceska kullanıldığı ortaya çıktı. Ama 1. cinayette (Enver Şimşek) ve 3. cinayette (Süleyman Taşköprü) 7.65’lik Ceska’yla birlikte, bir de 6.35’lik bir silahtan çıkan mermiler bulundu. Polis seri katilin bir yardımcısı olabilir, diyor.
BU CİNAYETLER HAKKINDA BİLGİSİ
OLANLAR İÇİN BAŞVURU ADRESİ
organize@kom.gov.tr
0312-412 70 84 (24 saat)