'O mevziden tek sağ çıkan bendim!'
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 13 askerin şehit olduğu saldırıda yaralanan, 8 ameliyat geçirerek 45 kiloya düşen gazi Regaip Özdemir, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ndeki (GATA) 36 günlük tedavinin ardından memleketi Trabzon’da ailesinin yanında istirahat ediyor.
Gazi Özdemir, dün geldiği Araklı ilçesine bağlı Sahil Mahallesi 14 no’lu Deniz Sokak’ta bulunan ve penceresine Türk bayrağı asılan evlerinde annesi, babası, kardeşleri ve akrabalarıyla birlikte, tanıdıkları ve tanımadıkları birçok kişinin ziyaretlerini kabul ediyor.
Silvan ilçesinde 14 Temmuzda teröristlerin saldırısı sırasında karnından ve kollarından yaralanan ve olayın ardından Diyarbakır’da kaldırıldığı hastanede ilk ameliyatı gerçekleştirilen Özdemir, daha sonra sevk edildiği ve 36 gün tedavi gördüğü GATA’da da 7 ameliyat olmak üzere toplam 8 ameliyat geçirdi. Olayın meydana geldiği dönemde 65 kilo olan Özdemir, zorlu tedavi sürecinde 45 kiloya düştü.
Gazi Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zor olaylar yaşadıklarını belirterek, "Hastanede olan ilk günlerimi hatırlıyorum da gerçekten konuşamadığım ya da zor konuştuğum zamanlar vardı. O dönemlerden bu dönemlere
geldim. Bayağı toparladım, şu an gerçekten iyiyim. Beni yataktan iki kişinin kaldırdığı günler oluyordu. Şu anda kendim kalkıp yürüyebiliyorum. Bu halime binlerce kez şükürler olsun. Herkes dua etti bana, herkesten Allah razı olsun" dedi.
"13 şehit arkadaşım oldu" diyen Özdemir, "Hepsinin de ailesine başsağlığı diliyorum. 4 tanesi acemi birliğimden beri tim arkadaşımdı, samimi arkadaşlarımdı. 13 şehidin 12’si bizim bölükten, çok iyi tanıdığım kişiler. 3 tanesi rütbeli, diğer 9 tanesi asker. Hepsini çok iyi tanıyordum. Bildiğim, candan arkadaşlarımdı. Hepsine çok üzüldüm ama yapacak bir şey yok, ’vatan sağ olsun’ diyeceğiz. Hepsinin ailesine başsağlığı diliyorum. Gidip göremedim, görmek
isterdim ama kendi durumumdan dolayı gidemedim. İnşallah biraz daha toparlanayım birkaç aileyi gidip görmeyi özellikle çok istiyorum" diye konuştu.
Özdemir, toplam 8 ameliyat geçirdiğini, üç ay sonra bir ameliyat daha olma ihtimali bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Göbeğimin alt kısmına geldi şarapnel parçası. Sağ kolumun
dirsek kısmına da şarapnel parçası geldi. Sol koluma ise keleş kurşunu geldi. Karnımda bir karışa yakın dikiş yeri var. Bağırsaklarım zedelenmişti ameliyatla beraber doktorlar temizlediler. Allah razı olsun ilgilendiler. Gelen, giden, tanıdığım, tanımadığım çok kişi oldu. Bu süreçte herkes yanımdaydı. Herkese çok teşekkür ediyorum. 8 aylık askerdim olay sırasında. Ailem beni hiç bırakmadı, hep başından beri yanımdalar. Ağabeyim, annem olsun hepsi yanımda. Ağabeylerim, babam uzun süre işlerine gidemediler. Herkese bu unvanı yakalamak nasip olmaz. Herkesin başına gelebilecek bir şey değil. Keşke olmasaydı ama demek ki olacağı varmış, vatan sağ olsun ne diyelim."
"BENİM OLDUĞUM MEVZİDE DİĞER ARKADAŞLARIM ŞEHİT OLDU"
Özdemir, çatışma sırasında 92 kişi olduklarını belirterek, olay anını şöyle anlattı:
"Bir dağın tepesindeydik. Mevzi mevzi 4’er, 5’erli gruplar halinde dağın etrafına dizilmiştik. Dağın her tarafını görecek şekilde ama hakim tepede değildik. Bizden daha yüksek tepe vardı. Zaten baskın da oradan geldi. İstirahatteydik, çoğu kişi uyuyordu, yemek yiyen de vardı. Nöbetçiler de vardı ama artık yani görmediler mi geldiklerini, o şekilde sızdıklarını. Ben zaten o anda uyuyordum. Bizim tim nöbet sırasını devretmişti başka time. Ben sesler üzerine gözlerimi açtım uykudan. Üzerimize güneşten korunmak için yağmurlukları asmıştık, yağmurlukların altından çıktım her taraf toz dumandı. Hem dere yatağından, hem hakim bölgeden, iki tarafından saldırdılar. Bizim olduğumuz yerde ateş etme imkanımız yoktu çünkü bizim önümüzde başka askerler vardı. Geri çekilmek zorunda kaldık. Hakim tepeden de ateş geldiği için direkt bizim üzerimize ateş geldi. Zaten benim olduğum mevzide de bir tane rütbeli 4 tane askerdik. Tek sağ çıkan benim oradan. Benim olduğum mevzide diğer arkadaşlarım şehit oldu. Yangın artık atılan roketin, bombanın üzerine mi çıktı yoksa onlar mı verdi bilmiyorum da diz boyu, belki dizden biraz daha yüksekte otlar vardı kuru kuru. Zaten çok sıcak bölge, otlar hep kurumuştu, yangın çıktı işte. Yaralandıktan sonra ateşi gördüm, ilk başta uzaktaydı sonra yana yana yanıma kadar geldi. Ateşten kaçtım, kaçarken kurşunu yedim zaten."
Olaydan sonra konuştuğu arkadaşlarından çatışmanın 55 dakika sürdüğünü öğrendiğini ifade eden Özdemir, şunları söyledi:
"Helikopterlerin gelmesi 1,5 saat sürmüş. Diyarbakır’daki hastaneye kadar şuurum yerindeydi. Doktorlar beni ameliyata almak için uyuttu. Zaten sonra gözlerimi açtığımda Ankara’daydım. Helikopterler geldi, etrafımızdaki dağları falan taradılar. Bir haber çıkmış ’Türk uçakları bombaladı’ diye, öyle bir şey yok. Onlar roketatar falan attılar, bir tane değil, çok roket atar attılar. El bombası falan da attılar. Büyük ihtimalle bizi görmüş, izlemişler. Hatta bir gün değil, birkaç gün. Toz dumandan ben onları göremedim. Biz Hazro ilçesine bağlı bir yerdeydik. Akşam saat 20.00-21.00 gibi çıktık, sabaha kadar yürüdük. Olay olduğunda 4. günümüzdü arazideki. İki astsubay ile bir sağlık personeli
kaçırılmıştı, biz onları aramak için çıkmıştık. Mutlaka PKK’lılar, teröristler bizi görmüştürler, rahatsız olmuşturlar ki önce Hazro ilçesine baskın yaptılar, taciz ateşi yaptılar. Onun üzerine karakola gittik takviye olarak. Bıraktık artık o tarafı, onların yanına gittik. Oradan da onları aramak için dağa çıkınca pusuya düşürüldük."
"ÇOK ŞÜKÜR ALLAH’IMA EVLADIMIZ YANIMIZDA AMA ÇOK ACILAR ÇEKTİK"
Gazi Özdemir’in ağabeyi Musa Özdemir de kardeşinin tedavi süresi içinde 20 kilo kaybı olduğunu belirterek, "Hastaneden taburcu olduktan sonra kendisini Karadeniz’de, Trabzon’da daha iyi şekilde balığımızla, hamsimizle, yöresel yemeklerimizle inşallah daha iyi bir süreç bekliyor. İnşallah eski halini alacak" dedi.
Kötü haberi ilk başta net alamadıklarını ifade eden Özdemir, şunları kaydetti:
"Babam aradı beni, ’televizyonda haberlerde 13 şehit varmış, haberin var mı’ diye. Televizyona koştum baktım. Birliğini aradım ulaşılmıyor. Hastaneleri
aradık ulaşılmıyor, kimse net haber vermiyor. Saat 21.00 gibi Diyarbakır’daki hastaneyi aradık, ’7 yaralımız var’ dediler, yarılılar arasında kardeşimin de olduğunu söylediler ama ’durumu hakkında bilgi veremiyoruz’ dediler. Ancak böyle net haberi alabildik. Kötü bir olay, umarım kimsenin başına artık böyle bir şey gelmez. İnşallah bu terörün sonu bir gün gelir, gelecek. Üç beş çapulcunun böyle
gücü, ülkemizi bölmeye yetmez."
Anne Ayşe Özdemir ise çok zor günler geçirdiklerini belirterek, "Allah kimseye yaşatmasın. Çok şükür Allah’ıma evladımız yanımızda ama çok acılar çektik. Anlatılacak gibi değil. Halen şoktayım. Allah kimseye yaşatmasın. Şehit
ailelerimize başsağlığı diliyorum, Allah sabır versin olanlara da" diye konuştu.
Oğlunu ziyarete arkadaşlarının hepsinin geldiğini, bu durumdan çok memnun olduklarını ifade eden Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"20 kilo kaybı var ama sağlığı olsun önemli değil. İnşallah onu da düzelteceğiz. Doktorları çok mücadele ettiler, çok çaba gösterdiler. Allah razı olsun onlardan da komutanlarımızdan da çok ilgilendiler. Şehitler yaktı bizi.
Sadece biz yanmadık Türkiye birden yandı. Allah onlara fırsat vermesin, Allah merhamet versin onlara. Çocuğum konuşurken ben dayanamıyorum. 8 çocuğum var ama hepsinin yeri başka, Regaip dördüncüdür. Regaip’im bir tane, Musa’m bir tane, İzzet’im bir tane, Murat’ım var. Anne kurban olsun, onu nasıl askere göndereceğim. Ağabeyi de askere gitmemiş.
Kimse çocuk askere göndermesin diyorum, başka bir şey demiyorum. Öcalan’a krallar gibi bakıyorlar hapiste, niye bakıyorlar, neden bakıyorlar? Benim çocuğum da bir suç işlesin madem, çıksın dağa, girsin hapse, ona da baksınlar krallar gibi. Benim çocuğumun suçu neydi? Ne zorluklarla getirdim ben o çocukları 20 yaşına. Üniversite okutacaktım. ’Gideyim askerliğimi yapayım geleyim anne,
gelince okurum’ dedi. Benim çocuğun gelince işe girecekti veya üniversite okuyacaktı. Sağlığına daha kavuşabilecek mi, yok. Devlet ne verirse versin ona çocuğumun sağlığı geri gelmeyecek. Ama Allah’ıma şükürler olsun gözünü
kaybetmemiş, elleri, kolları ayakları kopmamış. Çok beterler var orada gördüm, onlara da çok üzüldüm. Demek ki kaderde bunu da görmek varmış."
"13 ARKADAŞIM ŞEHİT OLDU, BEN DE ŞEHİT OLMAK İSTEDİM..."
DİYARBAKIR’ın Silvan İlçesi’nde 14 Temmuz’da 13 askerin şehit düştüğü PKK saldırısında ağır yaralanan Karslı Jandarma Onbaşı Erdem Yıldız, Ankara GATA’daki 35 günlük tedavisinin ardından memleketi Kars’a geldi. Yıldız, "Ben de şehit olmak istedim, vatan sağ olsun" dedi.
Kars’ın Arpaçay İlçesi’ne bağlı Kuyucuk Köyü’nde oturan Jandarma Onbaşı Erdem Yıldız, 14 Temmuz’da Diyarbakır’ın Silvan İlçesi’nde çıkan çatışmada ağır yaralanarak Arkara GATA’da tedavi altına alındı. Hava değişimi için bugün öğlen saatlerinde memleketi Kars’a uçakla gelen Erdem Yıldız, havalimanında yakınları tarafından bayraklarla karşılandı.
Oluşturulan uzun konvoy eşliğinde evine göden Yıldız, "Aileme kavuştuğum için mutluyum. Fakat orada 13 arkadaşım şehit oldu. Ben de şehit olmak istedim. 13 kardeşim için üzüldüm, olan onlara oldu. Benim sağlığım çok şükür iyi. Sol gözümde biraz sorun var, ona da hava değişiminden sonra bakacaklar. Ben de şehit olmak istedim, vatan sağ olsun" dedi.
Yıldız, olay anında tek hatırladığı şeyin ise "Kardeşlerim şehit oldu, bırakın ben de şehit olacağım" diye bağırması olduğunu söyledi.
Onbaşı Yıldız’ı havalimanında karşılayanlar arasında Kars Belediye Başkanı Ak Parti’li Nevzat Bozkuş da vardı. Erdem Yıldız’a ’Geçmiş olsun’ diyen Nevzat Boşkuş, "Canları pahasına ülkemizi savunan gazilerimize, şehitlerimize minnettarız" dedi.
Erdem Yıldız’ı havalimanında araç konvoyları ile karşılayan Kuyucuk Köyü muhtarı Turan Demir ise "Silvan’daki çatışmada yaralanan askerlerden birisi Erdem Yıldız’dı. Tedavisi bitti. Bugün de taburcu edildi, köyüne geliyor. Biz de köy halkı olarak gazimizi karşılamaya geldik. Terör olaylarını kınıyoruz. Herkes elini taşın altına koymalıdır. Nice canlarımızı verdik, bu böyle gitmez" diye konuştu.
ŞEHİT AĞABEYE KIZKARDEŞ VEFASI
İZMİR’in Yağhaneler semtinde 2008 yılında, polis ve askeri aracının geçişi sırasında düzenlenen bombalı saldırıda şehit olan er Hüseyin Arısoy, olayın yıldönümünde kız kardeşi 22 yaşındaki Kadife Arısoy ve yakınlarınca olay yerine dev pankart açılıp çelenk bırakılarak anıldı.
Ağabeyinin şehit olmasının ardından memur olma hakkı elde edince tayinini isteyip İzmir’e yerleşen Kadife Arısoy, "Ağabeyimin hatıraları artık İzmir’de yaşadığı için ben ve kız kardeşim buraya geldik. İşe giderken her gün olay yerinden geçip onu yad ediyorum ve onun en sevdiği, aşık olduğu şeyi yapıyorum. Onun için Kordon’a gidip denizin üzerinden güneşin batışını izliyorum" dedi.
Yağhaneler semtinde, 21 Ağustos 2008 tarihinde sabah saatlerinde meydana gelen olayda, çalıntı otomobile yerleştirilen bomba, polis midibisü ve bir askeri aracın geçişi sırasında uzaktan kumandayla patlatıldı. Olayda, minibüsü sollamaya çalışan askeri araç içerisindeki biri albay 3 asker ile 7 polisin de aralarında bulunduğu 17 kişi yaralandı. Olayın ardından ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan er Hüseyin Arısoy, 8 gün süren yaşam savaşı sonunda şehit oldu. Şehit er, memleketi Niğde’nin Ulukışla ilçesine bağlı Darboğaz Beldesi’nde toprağa verildi.