Gazete Vatan Logo

'O bayrak inecek!'

İstanbul sokaklarından bir 'tahammül' öyküsü...

Yılbaşı ertesi bir vatandaşın yaşadığı ilginç 'bayrak krizi' ülkemizdeki tahammül sınırlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Radikal Gazetesi'ninin blog bölümü Radikal Blog'a Margarethe Asgard adıyla yazan kullanıcı, gökkuşağı renklerini barındıran bayrak nedeniyle yaşadıklarını anlattı. İşte bir 'bayrak mağduru'nun ağzından o anlar...


Balkonumda 24 Saatini Tamamlayamayan Gökkuşağı'nın Hikayesi

Okumaya başlayacağınız bu yazı yeni yılın ilk gününde yaşadığım güldüren, çıldırtan, bağırtan ve bunların hepsini yaparken de düşündüren bir homofobik taciz olayına dayanıyor:

Yaklaşık 6 aydır, Türkiyeli olmayan ve burada çalışan sevgilimle Bakırköy'e bağlı bir semtte beraber yaşıyoruz. Yazı boyunca, birçok yerde olduğu gibi kendi mahallemde de hiç inmeyen ülke bayraklarına ve hepsinin aynı hizada asılmasına yönelik olarak yaptığım deneyin etkilerinden bahsediyor olacağım.

6 senedir LGBTI hareketinin içerisinde bir şeyler yapmaya çalışan birisi olarak, bir zamandır aklımda olan bir fikirdi bu. Tüm mahalle ülke bayrağını nasıl asıyorsa, ben de gökkuşağı bayrağını öyle asacaktım.

(Tıpatıp aynı şekilde asıyor olmam tartışmaya açık bir eylemdir, ancak bu bayrak fetişliğine bir tepki olarak farklı bayrakların da asılabileceğini ya da neden bayrak asıldığını sorgulayabilmek gibi argümanlarla astım diyebilirim.)

En sonunda yılbaşı kutlaması için 31 Aralık'ta evimize gelen arkadaşlarımın getirdiği pastanın fiyongunu gözüme kestirdim ve bayrağı balkonun demirliklerinin tam ortasına getirip iple bağlayıp aşağı sarkıttım. Etti, patatesti, şaraptı, geri saymacaydı derken 2013'ü postalayıp kendimizi de yatağa attık. Ertesi gün yani 1 Ocak günü, hafif bir baş ağrısı ve temiz hava alma ihtiyacıyla dışarı çıktık, kahvaltı için bir şeyler aldıktan sonra, eve geldik ve mükellef bir kahvaltıya oturduk. Geçen gece yapılan saçmalıklardan bahsederken, bir yandan da ev temizliğine giriştik.

"O BAYRAK İNECEK"

Gayet sıkıcı geçen kısa bir süpürme halinden sonra tam tuvalete girecekken, balkonda sigara içen arkadaşımın bana seslendiğini duydum. Sonra diğeri gelip "Dilara bi balkona gelsene" dedi. Hala bayrakla ilgili bir konu olabileceği aklına dahi gelemeyen ben, merakla balkona çıktım. Sigara içen arkadaşım, bir kat aşağıdan dairemize doğru bakan Adam'ın kafasını göstererek "Beyefendi bayraktan rahatsız oluyormuş" dedi. "Dedi, dedim, dediler" kalabalığından kurtulmak için geçen diyaloğu aşağıda paylaşıyorum:

Adam (Bayrağı aşağıya doğru çekiştirerek) : Sen bu bayrağın ne olduğunu biliyor musun?

Ben: Evet. Gökkuşağı bayrağı

Adam: Hayır, Gey bayrağı bu. Ne yapmaya çalışıyorsun sen?

Ben (Gülerek): Bir şey yapmaya çalışmıyorum, barış bayrağı bu.

Adam: Hayır Gey bayrağı bu, anlatamıyorum galiba.

Ben: Bakın beyefendi, bu gökkuşağı bayrağı, barış bayrağıdır. Ve evet LGBTİ'ler de sallar bu bayrağı.

Adam: Hayır Gey bayrağı bu. Çıkar dedim o bayrağı. Çıkacak o bayrak.

Ben: İnsan gibi konuşun benimle, emredemezsiniz bana.

Adam: Bak başımıza iş açacaksın, apartmanı yanlış temsil ediyosun, çıkıcak o bayrak.

Ben (Türk bayrağını göstererek): Beyefendi bakın başka bayraklar da asılıyor bu apartmanda, neden onlara değil de benim astığım bayrağa laf ediyosunuz anlayamıyorum?

Adam: Anlamayacak bir şey yok, çıkacak o bayrak diyorum.

Ben: Bakın hala emrediyosunuz, düzgün konuşun diyorum benimle.

Adam: Bak içerde ne yaparsan yap, beni ilgilendirmez ama bu bayrak apartmanı yanlış gösteriyor. Mahalleyi başımıza mı toplayacaksın?

Ben: Benim yaptığımla bu bayrağın ne alakası var? Ayrıca niye toplanacakmış insanlar?

Biz ayrı tellerden çalar ve diyaloğa dair hiçbir şey yapamazken, hikayemin en abzürt kısmı gerçekleşti. Adam'ın "Çıkar diyorum o bayrağı" cümlesinin tonu giderek yükselirken, apartmanın solundaki sokağa doğru yürüyen iki sarışın teyze yukarı bakıp bana bağırmaya başladılar. Hayatım boyunca hiç görmediğim bu iki teyze de adama katılıp anlamadığım bir şekilde "Biz Cumhuriyet çocuğuyuz" kavgası yapmaya başladılar. Çok kısa süren bu oratoryo benzeri monoloğu da yine paylaşıyorum:

Teyze1: Çıkacak o bayrak, indirilecek.

Teyze2: Bu ülkede tek bir bayrak vardır o da şanlı kırmızı bayrağımızdır.

Ben: Ben şu anda gerçekten anlayamıyorum, siz kimsiniz, bağıramazsınız bana.

Teyze1/2: Anlayamayacak bir şey yok inecek o bayrak.

Teyzelerin kısa oratoryosundan güç alan Adam, "Bak gördün mü? başladı bile!" diyerek "halkın sesi"nin bana karşı olduğunu ve bu bayrağın başıma bela açacağını söyleyerek beni tehdit etmeye başladı. 3 farklı şekilde ettiği tehditleri yine laf kirliliğinden uzak durmak adına diyalog şeklinde paylaşıyorum:

Adam: Senin ev sahibini tanıyorum ben, illa bunu mu istiyorsun? İlla başını belaya mı sokmamı istiyosun?

Ben: Tanımanız ne değiştirecek anlamadım. Bakın benimle düzgün konuşun kaç sefer oldu aynı şeyi söylüyorum.

Adam (Karşı tarafta duran, belediyenin güvenliklerini göstererek) : Ha tamam o zaman, güvenlikleri mi salayım üstüne? Bunu mu istiyosun? İndir o bayrağı diyorum ya, inecek o bayrak.

Benim "hey allaaam yarabbim" tepkim üzerine, 3. tehdidini de yapan Adam, haykırmaya başladı:

Adam (Sokakta durup bizim kavgamızı izleyen kalabalığı göstererek) : Bak herkes sana bakıyo, bu insanları üstüne mi salayım?

Ben: Yeter artık ama çok ileri gidiyosun, beni tehdit edemezsin kimsin sen? Kes sesini.

Adam: İnecek o bayraaak, ineceeek!

Bu anda gerçekten karar vermem gerekiyordu, hiçbir yere gitmeyen bir diyalog, etrafta toplanan insanlar, burada 1 senelik çalışma izniyle oldukça tutucu bir yerde çalışan ve polisle başının derde girmemesi gereken bir sevgili gibi başlıklar arasında gelip giderken, bayrağı çıkarmaya karar verdim. Çıkarırken de sinirle ne dediğimi bilemez halde, Adam'ın ne kadar homofobik biri olduğunu, beni resmen linç için hedef gösterdiğini vs. söyleyip içeri girdim. Biraz sakinleştikten sonra adamla konuşmam gerektiğine karar verip, kapısını çaldım, yaptığının ne olduğunun farkında olup olmadığını, bu tehditleriyle polise gidebileceğimi ve şahitlerim olduğunu söyleyecektim ancak kapıyı açmadı ya da evde değildi.

Bunun üzerine biraz daha düşünüp yöneticiye indim, olan biteni tamamiyle anlattım, burada da apayarı bir halle karşılaştım. Kendini Süryani olarak tanımlayan yöneticimiz, ben tüm hikayeyi anlattıktan sonra, Adamın haksız olduğunu söyleyip, "Yahudi o zaten" dedi. İçimden bir "haydaa" daha çektikten sonra konu üzerine hiç yorum yapmadan "Ha öyle mi tamam" diyerek evinden ayrıldım.

Şimdi bayrak balkonda değil, ancak "apartmanın temsili" sayılmayacak bir yere, balkonun hemen yanındaki cama asmayı düşünüyorum. Veya tamamen kendi üretimim, üzerinde domates, biber olan ayrı bir bayrak yapıp asacağım, neler olur bilmiyorum ancak hayatıma sokulan bu koca buruna karşı gökkuşağının bir yerlerde yine de durmasını ve bu korkunç insanların karanlık hayatlarına renk getirmesini istiyorum.
Gökkuşağı bayrağıyla cinselliği, cinsel kimlikle yönelimi birbirine karıştıran, astığım bayrağı "Türklük"'e tehdit olarak görüp şovenist monologlarla beni hedef gösteren, heteroseksizm ile milliyetçilik ve ırkçılık arasında sıkışmış, papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayan mutsuz insanlar, 2014'ün sizlere mutluluk, akıl ve fikir getirmesini diliyorum.

Haberin Devamı