Cinsel istismar davasında cezaya yer yok kararı!
Diyarbakır’da görülen çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma davasında gerekçeli karar açıklandı. Mahkeme, sanık hakkında 'cezaya yer yok' kararı verdi.
İddiaya göre olay, 2007 yılında şüpheli M.T. ile mağdur B.L., İstanbul’da tanışarak Diyarbakır’a gelmesiyle başladı. M.T. ailesiyle tanıştırdığı B.L. ile düğün yaparak imam nikahıyla birlikte yaşamaya başladı. Olayın ardından B.L.’nin annesi kızını alarak İstanbul’a döndü ve kızı da M.T.’nin kendisini kaçırıp cinsel istismarda bulunduğunu iddia ederek şikayetçi oldu. M.T. hakkında 2011 yılında açılan davada gerekçeli karar açıklandı.
İddia makamı esas hakkındaki mütalaasında, "Her ne kadar sanık hakkında cinsel istismar ve hürriyeti tahdit suçlarından dolayı TCK'nın 103/1-a-2, 109/1-3-f-5, 53 maddeleri uyarınca kamu davası açılmış ise de, sanığın beyanından da anlaşıldığı üzere, mağdure ile ilk cinsel ilişkiye girdiği tarihte mağdurenin yaşını 18 olarak bildiği, zaten mağdurenin de görünüm itibariyle 18 yaşında gösterdiği, bu kapsamda sanığın suçun kanunu unsurlarında hataya düştüğü, TCK'nın 30. maddesinde düzenlenen hata halinde kişinin kastının ortadan kalkacağının belirtildiği, bu durumda sanığın hataya düşme sebebiyle kastının söz konusu olmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında cinsel istismar ve hürriyeti tahdit suçlarından dolayı CMK'nun 223/3-d maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi" ifadelerine yer verdi.
Sanık M.T., Lice ilçesinde verdiği ifadesinde, "Ben halen Lice Kapalı Cezaevi’nde hükümlü olarak bulunurum. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Cezaevine 12 Mayıs 2008 tarihinde girdim. Bugüne kadar da halen cezaevindeyim. 25 Aralık 2008 tarihinde ise Çınar cezaevindeydim. Olaylarla hiç alakam yoktur. Neden benim ismimin geçtiğini anlamış değilim. Suçsuzum" dedi.
Sanığın Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği savunmada ise, "Bu konuda emniyette verdiğim ifademi tekrarlarım, ben işimin 17 yaşında olduğunu biliyordum, birbirimizi severek evlendik, şu anda resmi nikahlı olarak evliyiz, eşim şu anda babasının yanında misafirlikte kalmaktadır, şu anda beraberce aynı yerde oturmaktayız, suçlamaları kabul etmiyorum. Benim eşim İstanbul'da, kendi annesinin yanında kalmaktadır. Burcu ile de bizim evliliğimiz devam etmektedir, resmi nikahı da yaptık, ayrıca 1 çocuğumuzda vardır. Ben Burcu ile evlendiğimde yaşının 18 olduğunu biliyordum, nüfus kimliğinde küçük olarak yazılmış aslında Burcu'nun yaşı daha büyüktür bende böyle düşündüğüm için kendisi ile evlendim. Kendisi ile evliliğimiz halen devam etmektedir, iki de çocuğumuz vardır. Burcu'yu ben önceden de tanıyordum görünüm olarak da yaş olarak da 18 yaşındaydı" ifadelerini kullandı.
Mağdur B.L.’nin İstanbul Beyoğlu’nda alınan ifadesinde, "Mehmet isimli şahıs ile kaçmadım. Bir kaç gün önce tanışmıştım. Arkadaşlık yapmaya başladık. Benimle evlenmek istediğini söyledi. Ben de kendisiyle evlenmek istediğimi söyleyince ikimiz rızamla Diyarbakır iline gittik. Diyarbakır'a otobüs ile ikimiz gittik. Gitme amacımız Mehmet'in ailesi ile tanışmaktı. Diyarbakır'da Mehmet'in ailesi ile tanıştım. Mehmet'in babası Antalya'da çalıştığı için onu Diyarbakır'da bekledik. Mehmet'in babası geldikten sonra Batıkent'teki Batıkent Düğün Salonu’nda düğün salonunda yanlış hatırlamıyorsam 2 Mart 2008 tarihinde evlendik. Mehmet'in ailesi ile birlikte aynı evde kaldık. Burada Mehmet ile rızam ile birden fazla kez cinsel ilişkiye girdik. İlk kez Mehmet ile cinsel ilişkiye giriyordum. Mehmet ile bir müddet sonra tartışmaya başlamıştık. Mehmet'in teyzesi olarak bildiğim Yaşar isimli şahıs ve Mehmet'in kız kardeşi olarak bildiğim Ayşe olarak bildiğim şahıs benim aileme haber vermiş. Bunun üzerine annem gelip beni Diyarbakır ilinden alıp İstanbul'a getirdi. Ben beni kaçırıp cinsel istismarda bulunan Mehmet isimli şahıstan davacı ve şikayetçiyim. Cezalandırılmasını istiyorum. Ben Mehmet ile kaldığım süre içerisinde Mehmet beni birden fazla kez dövdü. Beni elleriyle dövüyordu. Beni darp etmesi nedeni ile de kendisinden davacı ve şikayetçiyim, cezalandırılmasını istiyorum" dedi.
Mağdur B.L.’nin mahkemede verdiği beyanda ise, "Mehmet benim resmi nikahlı eşimdir, biz birbirimizi sevdik ve anlaşarak kaçtık, önce gayri resmi olarak evlendik. Ben Mehmet ile kaçmadan önce annem ve babam ile birlikte İstanbul’da oturuyordum, sanık ile İstanbul’da tanıştık bir süre arkadaşlık yaptık, şu anda bu evliliğimizden olma 9 aylık bir erkek çocuğumuz bulunmaktadır. Beni zorla alıkoymadı, zorla ırzıma geçmedi, ben rızam ile kendisi ile evlendim. Sanıktan şikayetçi değilim. O zaman aileme kızdığım için o kızgınlık ile bu şekilde ifade verdim, doğru olan şu andaki ifademdir, ben eşimi seviyorum, şikayetçi değilim" diye konuştu.
Sanık ve mağdurun beyanlarının ardından mahkeme, "Mahkememizce yapılan yargılama sonucu iddia, sanık savunması, müşteki/katılan beyanı, tanık beyanı, hazırlık evrakları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanık ile müştekinin arkadaş oldukları, evlenmek düşüncesi ile olay tarihinde birlikte İstanbul’dan Diyarbakır’a geldikleri ve gayri resmi olarak düğün yaparak 2 Mart 2008 tarihinde evlendikleri, Diyarbakır koşu yolu semtinde bir evde kaldıkları, burada birden fazla kez cinsel ilişkiye girdikleri, bir müddet sonra mağdurun annesinin mağduru alarak İstanbul’a geri götürdüğü, mağdurun kendisini kaçırıp cinsel istismarda bulunan sanıktan önce şikayetçi olduğu, ancak, mahkememiz huzurunda 13 Temmuz 2011 tarihinde vermiş olduğu beyanında, sanıktan ailesinin baskısı sonucu şikayetçi olduğunu, sanık ile kendi isteği ile gayri resmi olarak evlendiğini, şu an ise resmi nikahta yaptırdıklarını, 9 aylık bir de çocuklarının olduğunu, halen birlikte yaşadıklarını, eşini sevdiğini ve sanıktan şikayetçi olmadığını beyan etmiştir. Sanığın mağdurenin 17 yaşında olduğunu düşünerek, mağdure ile evlenmiş olduğu, bu haliyle sanığın suçun kanuni unsurlarında hataya düştüğü, sanık hakkında nitelikli cinsel istismar ve hürriyeti tahdit suçlarından kamu davası açılmış ise de, TCK'nun 30. maddesi uyarınca sanığın ceza sorumluluğunu kaldıran nedenle hataya düştüğü anlaşılmakla, CMK'nın 223/3-d maddesi uyarınca hakkında ceza verilmesine yer olmadığına” karar verdi.