Gazete Vatan Logo
YaşamCebrail bir gece Hira’da Peygambere göründü

Cebrail bir gece Hira’da Peygambere göründü

Hz. Muhammed Hira Dağı’ndaki mağaraya gider evrenin yaratıcısını düşünürdü.

Bir gece yine mağaradayken Allah’ın meleği Cebrail ona Alak Suresi’nin ilk 5 ayetini vahyetti.

Muhammed, gençliğinde Kabe’nin yapımı için diğer gençler gibi omuzunda taş taşımıştır. Taşıyanlar, omuzlarını taştan korumak için peştemallarını omuzlarına koymuşlardı. Muhammed’in peştemalı ise bacaklarına dolalıydı. Amcası Abbas, “Yeğenim, peştemalını omuzuna koysana” deyince o da peştemalını çözüp omuzuna koydu. Birden, “Peştemalım” deyip yere yığıldı. Peştemalını bağladılar. Kalkıp çıplak omuzuyla taş taşımaya devam etti. Sıra Hacer-i Esved’i yerine koymaya gelmişti. Her kol, bu işi kendisinin yapmasını istiyordu. Ayrılığa düştüler. Tartışma büyüdü. O kadar ki taraflar ellerini kana batırarak ölünceye dek çarpışma andı içtiler. Bu durum sürerken aklı başında kimseler 4-5 gece biraraya gelerek bir çözüm yolu aradılar. Sonra mescitte toplandılar.

“Tartışmayı bırakın”

Kureyş’in en yaşlısı olan Muğire ibn Abdullah ibn Ömer dedi ki: “Ey Kureyşliler! Tartışmayı, kavgayı bırakın. Şimdi mescidin kapısından ilk gelen kimse, aranızda hakem olsun, karar versin.” Herkes buna razı oldu. Mescidin kapısından ilk giren Muhammed oldu. Onu görünce, “İşte güvenilir Muhammed. Onun hükmüne razıyız” dediler. Durum kendisine anlatılınca Muhammed, “Bana bir örtü getirin” dedi. Getirilen örtüyü serdi. Eliyle taşı alıp örtünün içine koydu. Her kabilenin, bir ucundan tutup örtüyü kaldırmasını söyledi. Kaldırılan örtüdeki taşı alıp yerine koydu, üstünü örttü.

Bir nur bekleniyordu

Hz. Muhammed, tahsil görmemişti. Zaten o dönemde okuma yazma bilenlerin sayısı da çok azdı. Dünyayı cehalet sarmıştı. İnsanlar, elleriyle yaptıkları putlara tanrı diye tapıyorlardı. Zayıflar eziliyor, insanlar köle diye eşya gibi alınıp satılıyor, kadınlar hor görülüyor, kız çocuklarından utanç duyuluyordu. Üstüne karanlık çökmüş olan dünyayı, bu karanlıktan kurtarıp aydınlığa kavuşturacak bir nur, insanlığı hidayete götürecek bir rehber bekleniyordu. Kainatın bir tek yaratıcısı olduğunu düşünen Hz. Muhammed ancak O’na kulluk edileceğine inanıyor, O’na yöneliyordu.

Düşüncelere dalıyordu

35 yaşlarına geldiği zaman içinde bir başkalık hissetmeye başladı. Yalnız kalıp düşünceye dalmak, evrenin yaratıcısını düşünmek istiyordu. Bu maksatla Mekke’nin 5 kilometre kuzeyine düşen Hira Dağı üzerindeki mağaraya çekilir, Allah’ın varlığını bütün ihtişamıyla ifade eden mehtaplı çöl gecelerinin parlak yıldızlarını, mağaranın hakim olduğu harika manzarayı seyreder, derin düşünceye dalardı. Yanına biraz azık, biraz su alarak mağaraya gider, azığı tükeninceye kadar birkaç gün orada kalırdı. Azığı tükenince gelip azık alır, yine mağaraya dönerdi. Onun bu halini görenler, “Muhammed Rabbine âşık oldu” diyorlardı.



Hz. Muhammed’in hayatı

‘Uyandığım zaman kalbime bir kitap yazılmış gibiydi’


Muhammed her yıl bir ay Hira’ya çekilip tehannüs eder yani günahtan arınmaya çalışırdı. Bir rivayette tehannüs yerine tehannüf kelimesi geçer. Tehannüf, haniflik yapmak Allah’ı birleyerek ibadet etmektir. Başka bir rivayete göre Hz. Muhammed, her yıl ramazan ayında Kabe’nin yanında ibadete çekilirdi (itikaf ederdi).

Civarını (itikafını) bitirince önce Kabe’yi yedi kez veya Allah’ın dilediği kadar tavaf eder, sonra evine dönerdi. Bazen yolda yürürken ağaçlardan ve taşlardan sesler duyardı. Bu tefekkürler ve riyazetler onu, peygamberlik görevine hazırlıyordu. Böylece birkaç yıl geçti.Peygamber olarak görevlendirileceği yıl ise ramazan ayında, hanımı Hatice ile beraber Hira’ya çekildi. İbn Hişam’ın rivayetine göre kendisi şöyle buyurmuş:

‘Rabbinin adıyla oku’

“Ben uyurken Cebrail bana ipek kılıf içinde bir kitap getirdi. ’Oku’ dedi. ’Okuyamam’ dedim. Boğazımı sıktı, boğulur gibi oldum. Sonra bıraktı, ’Oku’ dedi. ’Okuyamam’ dedim. Yine boğazımı sıktı, boğulur gibi oldum. Tekrar bıraktı, ’Oku’ dedi. ’Ne okuyayım’ dedim. Boğazımı sıktı, boğulur gibi oldum. Yine bıraktı, ’Oku’ dedi. ’Ne okuyayım’ dedim. Bir daha sıkmaması için öyle söyledim. ’Yaratan Rabbinin adıyla oku, O insanı alaktan yarattı. O keremi sonsuz Rabbinin adıyla oku. O kalemle öğretti, insana bilmediği şeyleri öğretti’ dedi. Okudum. Okumayı bitirince dönüp gitti. Uykumdan uyan-dığımda kalbime bir kitap yazılmış gibiydi.”

Burada Peygamber’in, ilk vahyi uyku halinde aldığı anlaşılmaktadır. Fakat Süheyli’nin dediği gibi Hz. Ayşe’nin ve başkalarının rivayetlerinde uykudan uyanma kaydı yoktur. Urve hadisinden de Cebrail’in Alak Suresi’ni, Peygamber’e uyanıkken vahyettiği anlaşılır.

Çünkü hadisin başı şöyledir: “Peygamber’e ilk vahiy sadık rüya şeklinde başladı. Gördüğü her rüya, sabah aydınlığı gibi çıkardı. Sonra ona yalnızlık sevdirildi. Nihayet 40 yaşlarına geldiği sırada bir gece yine mağaradayken Allah’ın meleği Cebrail ona göründü.”


ALAK SURESİ

İkinci ayetinde insanın alaktan yaratıldığını söylediği için bu adı alan sure, ilk suredir. Mushaf’ta 96, inişte 1’inci sırada bulunan sure 19 ayeti içerir. Oku kelimesiyle başladığından sureye İkra Suresi de denilir. Alak, asalak demektir ki bununla, döllendikten sonra rahmin cidarına tutunan embriyo kast edilmiştir. İlk 5 ayeti, ilk inen Kur’ân ayetleridir.


İlk 5 ayeti, ilk inen Kur’ân ayetleridir

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla,

1- Yaratan Rabbinin adıyla oku. 2- O, insanı alaktan (embriyodan) yarattı. 3- Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. 4- O ki kalemle (yazmayı) öğretti. 5- İnsana bilmediğini öğretti. 6- Hayır, (Rabbinin bu kadar iyiliğine rağmen yine) insan azar. 7- Kendini zengin (kendine yeterli) gördüğü için, 8- Ama dönüş Rabbinedir (O’nun huzurunda bu azgınlığının hesabını verecektir). 9- Gördün mü şu men edeni? 10- Namaz kılarken bir kulu (namazdan) 11- Gördün mü, ya o (kul) doğru yolda olur,12- Yahut kötülüklerden korunmayı emrederse 13- Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar yüz çevirirse? (O zaman bu yaptığı kendisi için iyi mi olur?) 14- Allah’ın (daima kendisini) gördüğünü bilmedi mi (o)? 15- Hayır, (olmaz böyle şey), eğer bundan vazgeçmezse (onu) perçem(in)den yakalar(ateşe sürükler)iz, 16- O yalancı, günahkâr perçem(den). 17- O zaman (o gitsin) de meclisini (adamlarını) çağırsın. 18- Biz de zebanileri çağıracağız.

19- Hayır, ona boyun eğme, (Rabbine) secde et ve yaklaş.




ANADOLU’NUN İLK CAMİSİ

Habib-i Neccar


Antakya’da bulunan Habi-i Neccar Camii, Anadolu’da yapılan ilk cami olarak bilinir. Caminin kuzeydoğu köşesinde Hz. İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya (Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar’ın türbesi vardır. Antakya, Hz. Ömer’in komutanlarından Ubeydullah Bin Cerrah tarafından 636 yılında alındığı dönemde fethin simgesi olarak, Habib-i Neccar ve Hz. İsa’nın iki havarisinin mezarının bulunduğu yerde bir cami inşa edilmiştir. 1098 yılında Haçlılar’ın eline geçen ve 1099’da Antakya Prensliği halini alan şehri, Memluk Sultanı Melik Zahir Baybars fethedince camiyi yeniden yaptırmıştır. Caminin medrese duvarlarında üzerinde Baybars’ın adı olan bir kitabe vardır. Depremlerden zarar gören cami ve minaresi birçok kez yenilendi.



ORUCU NELER BOZAR?

SORU ve CEVAP

Yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak orucu bozar. Unutarak oruç yemek orucu bozmaz. Yalnız oruçlu olduğunu hatırlayınca hemen ağzını çalkalamalıdır. Hatırladıktan sonra da yemeye devam ederse orucu bozulur. Birinin unutarak oruç yediğini gören kimse bakar, eğer o kişi oruç tutmaya muktedir, güçlü kuvvetli biri ise hatırlatır. Yok güçsüz, zayıf, ihtiyar biri ise hatırlatmamak daha iyidir. Zira bu, o kimseye Allah’ın ikram ettiği bir rızık sayılır.



İFTAR SOFRASI

Bezelye Çorbası


YAPILIŞI

YağI hafifçe kızdırın. İnce doğranmış soğanla dövülmüş sarımsağı ezin. Üzerine su ilave edin. Maydanoz ve limon suyunu ekleyin. 1-2 kez karıştırıp kaynamaya bırakın sonra bezelyeleri atın. Arada bir karıştırarak bezelyeler yumuşayınca kadar pişirin. Soğuduktan sonra tüm malzemeyi mikserle çekin. Karıştırarak kremayı ilave edin. 1-2 taşım da bu şekilde kaynatın ve servis yapın.


GÜNÜN MÖNÜSÜ

- Bezelye çorbası

- Biber dolması

- Domates salatası

- Burma tatlısı



MALZEMELER

- Yarım kilo dondurulmuş bezelye

- 1 baş soğan

- 1 diş sarımsak

- 2 çorba kaşığı margarin (tercihen tereyağı )

- Yarım limon suyu

- Yarım demek ince kıyılmış maydanoz

- 1 ufak kutu çiğ krema

- 6 su bardağı su



BİR AYET

Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Onlar da ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah’ın cezası çetindir. İnkâr edenlere söyle: “Yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir döşektir.”

Âl-i İmran: 11-12



YARIN:

“Başımı kaldırdım. Cebrail’i iki ayağını göğün ufkuna koymuş vaziyette gördüm. Ona öylece baka kaldım.”


Hazırlayan: Prof. Dr. Süleyman Ateş

Haberin Devamı