Gazete Vatan Logo

Büyükannemin insanları!

Onların hikayesi iki yakaya, azınlıklara, milliyetçiliğe farklı bir yerden bakacağınız bir hikâye

Herkes bir yerlerde kökleri olduğunu, nereye ait olduğunu bilmek ister. Mübadele, sonraki kuşakları sırf bu sebepten kanatır. Ama ne olduğunu, nereye ait olduğunu bilemeyen kuşaklar, bir gün bir yerde karşılaşır. Tıpkı Stavro ile Adnan, Athanasios ile Cengiz gibi...

Yunan Stavro ve Athanasios Aslanidis ile Adnan ve Cengiz Keser Ege’nin iki yakasının insanları. Onları birleştiren ise yıllar sonra ortaya çıkan birinci dereceden akrabalıkları. Aslanidis ve Keser ailesinin hikâyesi mübadeleye, öteki olmaya, nereye gidersen git bir yere ait olamamaya, iki yakaya, azınlıklara, milliyetçiliğe farklı bir yerden bakacağınız bir hikâye.

Stilyani Gülizar oluyor

1922’de savaş yıllarında 11 yaşındaki Stilyani’nin Samsun Ladik’teki ailesi dört yana savruluyor, kimi ölüyor, kimi de topraklarını bırakıp kaçıyor. Stilyani ise tek başına kalmış bir Rum kızı. O sırada bir Türk aile Stilyani’ye sahip çıkıyor ve adını Gülizar olarak değiştiriyor. Yıllar geçiyor, Gülizar bir Türk’le evlendiriliyor, Kesen soyadını alıyor, çocukları oluyor. Samsun’da mütevazı bir hayat sürüyor, aile toprakla uğraşıyor. Mübadele ile Yunanistan’a giden akrabalarını bir daha hiç görmüyor.

Almanya’da kesişen yollar

1960’larda Gülizar’ın oğlu Abdullah ve Seyfettin Almanya’ya çalışmaya işçi olarak gidiyor. Bir gün Abdullah Kesen orada kendisine tıpatıp benzeyen bir Yunanlı ile tesadüfen karşılaşıyor. Benzerlikleri çevredekiler kadar ikisinin de çok dikkatini çekmiş. Bu benzerlik herkesi hayrete düşürmüş, sohbet etmeye başlamışlar. Abdullah Yunan benzerinin adının Todor Aslanidis olduğunu aile kökenlerinin de tıpkı kendileri gibi Samsun Ladik olduğunu öğrenmiş. Sonra birbirlerini kaybetmişler. Adnan Kesen, babasının hikâyesini şöyle anlatıyor:

‘Yunan akraba mı olurmuş!’

“Tabii o yıllarda bir Türk için bir Yunan ile akraba çıkmak, hatta bunu düşünmek zor bir şey. Babam da aynı şeyleri düşünmüş, bir Yunan için de aynı durum geçerli. Bu nedenle karşılaştıkları benzerlerinin akraba olacağını düşünmemişler, ya da düşünmeyi yakıştıramamışlar kendilerine. Zaten sonra da bir daha karşılaşmamışlar. Babam Almanya’dan döndüğünde bunu annesi Gülizar’a anlatmış ve annesi de ona kendi hikâyesini anlatmış. O zaman babam annesinin Rum kökenli olduğunu, o kendisine benzeyen Yunan işçinin de muhtemelen akrabası olabileceğini anlamış. Dünya küçük. Babam bize annesinin hikâyesini anlatmadı. Ta ki Yunanistan’daki akrabalarımız bizi bulana kadar.”

‘Türk kuzenleri bulalım’

Yıllar sonra Yunanistan’daki Aslanidis kardeşler de Türkiye’deki akrabalarını bulmak için harekete geçmiş. Samsun’daki köye ulaşmışlar. Ladik’teki akrabaları bulmuşlar oradan da Adnan ve Cengiz kardeşlerin adres ve telefonunu almışlar. 50 yaşındaki Adnan Kesen ilk tanışmayı şöyle anlatıyor: “Yunanistan’dan aksak bir Türkçe ile ‘Ben senin kuzenin Stavro, nasılsın?’ diye aradıklarında çok şaşırdım. Sonra konuştuk uzun uzun. Üç yıl önce babam Abdullah Kesen rahmetli olmadan Yunanistan’a akrabalarının yanına gitti, bir ay kaldı. Biz o giderken çok heyecanlanmıştık. Sonra döndüğünde bize tüm hikâyeleri anlattı. Babaannemi biz çok severdik. Onun Rum olduğunu, babamın annesinin Rum olduğunu ilk başta öğrenmek zorumuza gitti. Fakat bu bir gerçekti. Yıllarca Türkiye’de böyle yaşamışsın. Sonra birden tüm ezberin bozuluyor.”

‘Artık Rumlara bakışım farklı’

“Şimdi Stavro ağabeyler bir arkadaşlarının İstanbul’daki düğünü için geldiler, bu vesileyle bir araya geldik. Çok mutlu olduk. Birbirimize sarıldık. Sonuçta aynı kanı taşıyoruz. Dinlerimiz, milliyetlerimiz farklı olsa da onlar benim ağabeylerim. Babaannemin Rum olduğunu öğrenmeden ben de atıp tutardım ara ara argo kelimeler kullanırdım, Yunanistan için. Ama artık politikalara kulak tıkıyorum. Yunanistan ile milli maç olunca tabii ki Türkiye’yi destekliyorum. Milliyetçi duygularımı törpüledim. Kardak krizi sırasında savaşa girsek giderdim, ama şimdi bakınca anlamsız buluyorum. Yunan akrabalarım olunca içimdeki milliyetçi duygular köreldi. Eskiden Yunanlılara karşı iyi düşüceler beslemezdim, artık her şey değişti.”

‘Çocukken Türkçe öğrendik’

78 yaşındaki Stavro ise kuzenlerini bulduğundaki duygularını şöyle anlatıyor: “Annem babam bizlerle hep Türkçe konuşurdu. Bizim ana dilimiz Türkçe derlerdi. Köyümüzde bizim gibi yaşlıların hepsi Türkçe bilir, konuşur. Annem babam Anadolulular, Gümüşhane’den Samsun’a göç etmişler, 1922’de mübadelede de Yunanistan’a gönderilmişler. Biz Anadolu türküleriyle büyüdük, en büyük üzüntüm çocuklarıma Türkçe öğretmemektir. Keşke onlara zamanında öğretseydim. Bizim için artık sınırların önemi yok. Ben Yunanistan pasaportumla ata memleketim Türkiye’ye, Anadolu’ya geliyorum. Keşke sınırlar olmasa. Türkiye milli maç yaptığı zaman ben de tezahürat yapıyorum, zaten Fenerbahçeliyimdir Lefteris’ten dolayı. Yemeklerimiz aynı, çok güzel pide yaparım, bir de rakıyı kendim yaparım. Anadolu türkülerini çok severim, annem ninni gibi bize Anadolu türküleri söylerdi. Bundan sonra çocuklarımız, torunlarımız da bağlarını kesmesinler. Bizler bir adım attık. İki ayrı ülkede yaşayan iki aileyi birleştirdik.”

Haberin Devamı