Bu mahallede herkes böyle anılıyor! Çıtır, boyalı, berduş, eşekarısı...
Balıkesir’in Sındırgı ilçesine bağlı kırsal Pürsünler Mahallesi'nde, soyadı kanunu çıkmadan önce aynı isimli vatandaşları birbirinden ayırmak için takılan lakaplar, halen kullanılmaya devam ediyor. Eşekarısı, çaycı, çıtır, pamuk, boyalı, berduş, kara, satır, camcı, bakkal, tanker gibi kullanılan lakapların çıkış öyküleri de oldukça ilginç.
İsviçre'den alınarak düzenlenen soyadı kanunu 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edildi, 2 Temmuz 1934 günü Resmi Gazete'de yayımlanarak, 2 Ocak 1935′te yürürlüğe girdi. Kişilerin öz adlarının yanında bir soyadı yerine kullanılan lakaplar, dini, sosyal ve ailevi unvanlar taşımanın yol açtığı ayrımları ortadan kaldırmak, nüfus işlemleri, askere alma, okul kaydı, tapu işlemleri gibi alanlarda yaşanan karışıklıkları gidermek amacıyla çıkarılan soyadı kanunuyla zaman içinde kayboldu.
Ancak bazı kırsal bölgelerde ise, lakaplarla anılma hala sürüyor. Sındırgı ilçesine bağlı kırsal Pürsünler Mahallesi'nde yaşayan vatandaşlar da lakaplarıyla anılıyor. Pürsünler'de lakabı devam etmeyen kimse yok. Babadan oğula geçen lakaplar, kimi zaman bir huydan, yaşadığı olaydan, fiziksel özellikleri veya bu özelliklerinin tam tersi bir nedenle konulmuş.
Eşekarısı, çaycı, çıtır, pamuk, boyalı, berduş, kara, satır, camcı, bakkal, tanker gibi ilginç lakaplar verilen vatandaşlar ise, bu durumdan memnun. Köyde ‘Alaman yaren’'in eşi olarak bilinen Fadime Çiftçioğlu, bu lakabın ölen eşine, kırsal mahallede yeni icatlar yaptığı için verildiğini söyledi. Çiftçioğlu, “Kibrit ve makaradan radyo yapmış. Teknolojik ürünler Almanya’dan geldiği için, ‘Bunda Alman aklı var’ diyerek ‘Alaman yaren’ lakabını vermişler. Hala devam ediyor” dedi.
Delibaşın karısı olarak tanındığını söyleyen Halime Çiftçioğlu ise, “Eşim ufaklığında çok hareketli bir çocukmuş. Büyükleri delibaş derken bu lakap kalmış” diye konuştu.
Babadan gelen lakabının ‘Beterler’ olduğunu söyleyen Fatma Çobanoğlu, “Babama ‘Beter’ derlermiş. Neden oluğunu bilmiyorum. Evlendikten sonra eşimin ‘Yılan’ lakabını aldım .Onun hikayesi de, kayınvalidemin koynuna yılan girmiş. Eşim de bağırmış, korkmuş, hastalanmış. Oradan aileye ‘Yılan’ lakabı verilmiş” dedi.
Kendilerinin ‘Kamilceler’ ve ‘Pamuk’ lakaplarıyla tanındıklarını söyleyen Kamil Albayrak, ise, “Dedemin adı Kamil, onun dedesinin adı da Kamil'miş. Bundan dolayı, ‘Kamilceler’ denmiş. Dedem çok esmer tenli olduğu için tam tersi olarak ‘Pamuk’ lakabı da verilmiş” dedi.
Kırsal Pürsünler Mahalle Muhtarı 'Çakır' lakaplı Mustafa Tekel, 250 haneli mahallede 400 kişinin yaşadığını ve herkesin lakabıyla tanındığını söyledi. Yazın nüfusun daha da arttığını belirten Tekel, lakaplar sayesinde kimsenin birbirine karıştırılmadığını belirtti.
Muhtar Tekel, "Bizim köyün kuralı, lakapsız kimse yoktur. Lakap dededen babaya, babadan oğula yürür gider. Benim lakabım ‘Çakır’. Bu lakap, dedemin, babasından kalmadır. Kendisi sarışın, mavi gözlü olduğundan bu lakap verilmiştir. Bazen de bu lakaplar farklı şekilde verilmiştir. Örneğin çaycı lakabı vardır. Bu mesleği çaycı olduğundan değil. Biri çaya düşmüş, kurtarmışlar. Sonra ‘Çaycı’ demeye başlamışlar. Saçını boyayan birine arkadaşları, ‘Amma boyalısın’ derken ‘Boyalı' lakabı kalmış” dedi.
ZIT VE BENZETME LAKAPLAR DA VAR
Lakapların bazen zıt kelimelerden de oluştuğunu söyleyen Muhtar Mustafa Tekel sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Ten rengi çok esmer olan birine 'Pamuk' lakabı verilebiliyor. Ağzına alkol koymadığı halde fiyakalı giyinen, güzel ıslık çalan bir vatandaşa ‘Amma berduşsun’ demişler ‘Berduş’ lakabı takıldı. Kendisi de birkaç yıl önce vefat etti. Yine mucitlik yapan birine de bir büyüğü, ‘Amma kafan çalışıyor Almanlar gibi’ derken, Alman da değil, ‘Alaman yaren’ lakabı takıldı. Böyle yakıştırılan lakaplar da var. Köyde aynı ad ve soyadı olan birçok kişi de lakaplarıyla birbirinden ayrılıyor. Örneğin Mustafa Durmuş adlı 4 kişi var. Lakapları ise ‘Satır’, ‘Camcı’, ‘Bakkal’ ve ‘Tanker’. Tabii evraklarda lakap olmadığı için gezip buluyorum. Bizde lakap olmayınca bulmak zor. Ahmet, Mustafa, Hüseyin gibi isimler çok. Kadınlarda da aynı şekilde. Evlenmeden önce aile lakabı, evlendikten, sonra da kocasının lakabı geçer. Bu gelenek devam ediyor. Rahmetli annem ‘Kabakçıların Meryem’ diye bilinir. Yoksa kimse tanımaz. Sülaleden gelen ve bireysel lakaplar da oluyor. Mesleğim aşçı olduğu için, ‘Aşçı Mustafa’ diyenler de var, ‘Çakır’ın Mustafa’ diyenler de var. Bu takılan lakaplardan kimse de rahatsız olmaz.”