Ada'ya verdiği söze ömrü yetmedi
Çelik Gülersoy son sözü faytonculara verdi: Sizin duş alabileceğiniz yeri tespit ettim. Bu hafta çalışmalara başlayacağım
Elli yıl kadar önce yakın bir dostum: "Bak, seni bir pırlanta ile tanıştıracağım" diyerek Çelik Gülersoy'un Şişli'de, Turing Kulübü'ndeki odasına sokmuştu. O gün başlayan sıcak dostluğumuza ara sıra vazgeçemediği kırılganlığı yüzünden kısa süreler ara verirdi... Ama yine hep o arar, "Biz kader dostuyuz" diye söze başlar, birlikte yemek yerken yaşamından kesitler anlatırdı. Küçücük bir çocukken babasını kaybeden Çelik Gülersoy annesiyle Beşiktaş'taki akraba evinde geçen günleri, o akrabanın yaşamındaki olumlu yönlerini ve tabii dünyada sevdiği ve uğruna öleceği tek insanın annesi olduğunu anlatırdı. Beni annesine götürdüğü zaman odadan beş dakika ayrılsa, o fevkalade sevimli, minnacık kadın kulağıma fısıltı halinde: "Ne olur, oğlumu evlenmesi için ikna edin" derdi. Çelik Bey'e ne zaman konuyu açsam sinirlendiğini saklamaz: "Ben asla annemden başka hiçbir kimseyi sevemem. Tek mutluluğum, nerede olursam olayım eve onun uyku saatinde gelmek, yatağına yatırıp uyumasını beklemektir" derdi. Annesini kaybettikten sonra ne zaman görüşsek "Gün sayıyorum; annemin yanına gitmek için saatlerimi sayıyorum" derken gözleri yaşarırdı. O bana tek bir kere küstü. Yıldız Parkı'nın içindeki köşkleri restore ettikten sonra bizzat gezdirmek istemişti. Köşklerin iç dekorasyonlarının uyumsuz olduğunu söyleyince nevrinin döndüğünü hissetmedim. Hemen köşklerin yanındaki ormanda, kuş kafeslerini astığı cam odadaki yapma çiçeklerini eleştirirken tahammülü son raddeyi buldu; soğuk bir bakış fırlattı ve küstü.
Gene bir süre sonra gece 11'de telefonda Çelik Bey'in sesini duyunca hem barıştığımız için sevindim, hem de annesiyle ilgili kötü bir haber vereceğini sanarak ürperdim. Telaşlı ve kızgın bir tonda: "Senden çok önemli bir ricam var. Soğuk Çeşme'de yaptırttığım evlerin, surları kapattığını iddia eden Belediye Başkanı Dalan buldozerlerini getirdi, yarın sabah yıkacağını tebliğ etti. Bana yardım et..." Ertesi sabah Dalan'ın ofisinde buluştuk. Çelik Bey elindeki o sokağın asırlarca önce yapılmış bir tablosunu Dalan'a armağan etti. Duygusallığı Çelik Bey'inkini aratmayan Dalanla ikisinin arasında çektirdiğimiz mutlu fotoğraf ertesi gün Hürriyet'te yayınlandı.
Ve o sokak son süratle bitirildi. Çelik Bey'le son defa Ada'da yoktan nasıl var ettiğini anlattığı Kültür Evi'nde buluştuk. Koyu yeşil, özel faytonuyla beni tepedeki Rum Yetimhanesi'e gönderirken: "Oranın aynen restore edilmesini bana verseler, dünya, o şahaseri görmek için Ada'ya koşar. Git, gör ve birşeyler yaz" demişti. Gittim, gördüm ve birkaç hafta sonra tekrar onunla buluşup bu konuyu ele alacaktık. Çelik Gülersoy'u Ada'dan resmen uzaklaştıran, dilim "kovan" demeye varmıyor, eski Adalar Belediye Başkanı'na ne kadar lanet yağdıysa, ona lâyık olduğu saygıyı, sevgiyi ve Ada'daki mutluluğunu veren Başkan Coşkun Özden'e sevgi ve minnet daima yağacak.