Gazete Vatan Logo

ABD'ye "hayır" diyebiliriz binaenaleyh

BM kararı olmadan yapılacak Irak müdahalesi evrensel meşruiyete uymaz; güç dengelerini değiştirir 'Hayır bu savaşa girmeyeceğiz' diyebilirdik. Çünkü biz Amerika'nın parçası değil, sadece dostuyuz

Başkent'in Gaziosmanpaşa semtindeki Kuleli Sokak'ın artık yeni bir adı var: Babanın yeni Çankaya'sı... Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in danışmanı Türker Sanal randevu saatini söylediğinde, Kuleli Sokak'taki çalışma ofisinin numarasını sormaya gerek duymamıştım, "nasıl olsa korumalarla ofis kendini belli eder" diye düşünmüştüm. Yanılmamışım, akşamüstü son randevulardan biri bana verilmişti... Karanlık sokakta Demirel'in üç katlı ofisinin ışıkları hemen göze çarpıyor, kapısındaki araba kalabalığı dikkat çekiyordu. Üç katlı çalışma ofisi süslü bir ofis değil. Oraya adım attığınız anda "burası çalışıyor" havasını alıyorsunuz. Odasındaki masanın üzerinde 30'un üzerinde kitap vardı; kitapların aralarında ayraçlar, not kağıtları... O kadar çok kitabı görünce sohbetimizin ana konusu da dünyadaki ve Türkiye'deki son gelişmeler oldu. Ve Brzezinski'nin 'Avrasya, dünün ve geleceğin satranç tahtası, ABD burayı yönetme savaşı mı veriyor?" fikrini tartıştığı, analiz ettiği "Büyük Satranç Tahtası" kitabında anlatılanlardan yola çıktım...

Avrasya'nın büyük bir devlet tarafından yönetileceği iddiasının yer aldığı Brzezinski'nin "Büyük Satranç Tahtası" kitabını okudunuz mu?
Zbigniew Brzezinski... Evet okudum.

"Avrasya, dünün ve geleceğin satranç tahtası" diyor ve ABD'nin Avrasya'yı yönetecek güç olma iddiasını taşıdığını anlatıyor. Irak müdahalesinin arifesinde gelişen olaylar, 11 Eylül sonrası size ne düşündürüyor, haklı olabilir mi?
Gelecek için uzun vadeli tahminde bulunmak zor. 1945 sonrasında dünya iyi bir düzene oturmuştu, bu BM düzeniydi, barış düzeniydi. Sovyetler dağıldı, yeni ülkeler kuruldu, AB ortaya çıktı, nitekim 2000'e kadar gelindi. BM'in 2000'deki deklarasyonunda aydınlık bir portre çiziliyordu. 2015'e kadar hedefler konmuştu. Ama 11 Eylül oldu, dünyanın istikameti döndü.

11 Eylül dünyadaki dengeleri değiştirecek kadar güçlü bir etki yarattı mı?
11 Eylül saldırısıyla birlikte terörizm tehlikesi ortaya çıktı. Türkiye, 15 sene terörizmin ne bela olduğunu anlatmaya çalıştı. ABD düşmanını tanıdı.

ABD'nin Irak'a müdahalesini yalnızca terörle anlatmak mümkün mü. ya petrol?
ABD 11 Eylül'ü yapanları bulamadı. Irak'a döndü, Saddam'ı istemediğini söyledi.

Orduları Irak'a göndermek mi, yoksa Saddam'ı bir adam olarak yakalamak mı zor?
İş bu noktadan çıktı. ABD'de "Saddam'ı istemiyoruz" dediler, ABD'nin içinden ve dünyadan şöyle bir ses çıktı: Bu bizim işimiz değil, biz Irak'ı yönetmiyoruz. Sonra "kitle imha silahları var" dendi. Bu kez de BM yönetmeliği karşılarına çıktı. ABD sonra şöyle dedi: Irak BM kararlarını tanımıyor. ABD Başkanı BM Günvenlik Konseyi'ne gitti ve Irak'la ilgili kararları yerine getirin yoksa biz yerine getireceğiz dedi. BM 1441 sayılı kararını çıkardı ve kitle imha silahları aranmaya başlandı.

Ortaya konulan delilleri yeterli buldunuz mu?
Benim yeterli bulup bulmamam önemli değil. "Bulamadık" dediğinde, "bulduk" dediğinde ne olacaktı? Dünya bunları düşünmeye başladı. "Bulduk" deseler mesele kolaydı. Bulsalardı "teslim et" denecekti. Etmezsen BM yönetmeliğinin 42'nci maddesine göre "ben dünyayı, BM üyelerini size karşı husumete çağırıyorum, bu ülkeler gelip koalisyon kuracak bu silahları imha edecektir" diyecekti. Böyle olmadı. Enteresan bir beyan çıktı. Aradık bulamadık ama bu silahların olmadığı anlamına gelmez.

Bu savaş için yeterli bir gerekçe mi?
Dünya delilleri yeterli buldu mu? Şimdi 14 Şubat'ı bekliyoruz, o açıklamada bakalım ne denecek. BM karar alır yaparsa evrensel meşruiyet yerine gelmiş olacaktır. Ama eğer bu yerine gelmeden harekat olursa, o zaman çok tartışmalı olur. Burada
BM'in durumu nazik vaziyet alır.

O zaman ABD, BM kararlarını önemsemeyip, BM'nin önüne mi geçecek?
BM nazik durum alması bana göre Irak'ta ne yapılacağından daha önemlidir. BM tahrip edilirse, sizin dediğiniz Brzezinski'nin ima ettiği gibi dünyada yeni kuvvet mücadelesi başlayacak. Dünya, kuvvetler arasında yeniden taksime uğrayabilecektir. Asya'da Çin, Japonya, Rus Federasyonu ve ABD olacaktır. Almanya, Fransa olur mu, olamaz mı bilmiyoruz. Şu anda bilmediğimiz güçler çıkacaktır. Barış arayan dünya kavgaya gidecektir. Umarız ki, Brzezinski'nin senaryosu gerçekleşmez.

Türkiye'nin AB'ye karşı "hayır savaşa girmeyeceğiz" deme şansı var mıydı?
Vardı tabii.. Biz ABD'nin parçası değiliz, dostuz ABD'yle.

Samanlıkta kaybedilen iğne sokakta aranmaz

Savaşın Türkiye'ye ekonomik getirişi olabilir mi?
Bu noktada kâr hesabı yapmak, ticari düşünmek olmaz. Kâr hedefli savaş olmaz. Savaşta yumruk sayılmaz. Kime ne zarar vereceği belli olmaz.

Gül, "Kıbrıs ve Irak konuları aynı zamanda bir araya geldi. Ayrı ayrı olsa belki farklı değerlendirebilirdik" dedi. Ayrı olsa ne fark ederdi?
Bilemiyorum onu kendisine sorun. Ben mana veremiyorum.

"Savaşa girelim Amerika da Kıbrıs'ı tanısın" diyenler, yani savaşa girme karşılığında diyet bekleyenler var, bu yaklaşım doğru mu?
Hiç kârından konuşmaya gerek yok. Irak'la savaşa gireriz ama siz de Kıbrıs'ı tanıyın demenin bir mantığı yok. Samanlıkta iğne kaybetmişsiniz sokakta arıyorsunuz. "Nerede kaybettin" diye soruyorlar. "Samanlıkta" diyorsun. "Peki niye burada arıyorsun?" diyorlar. "Samanlıkta bulmam mümkün değil de onun için burada arıyorum" diyorsun. Mantığı yok bunların.

Etik olarak ekonomik fayda görmek için savaşa girmeyi doğru buluyor musunuz?
Bakın bir savaşın ekonomik zararı hesaplanmaz. Savaş sözü dahi zarar verir. Sözünden zarar gördük biz. Çarşı pazara bakın alışveriş durdu, çark işlemeye başlayacakken, 1 Ocak'tan beri durdu. Bu hesabı yapacak ekonomist yok. Türkiye ve dünya yanılgı içinde. Şimdiden Avrupa ikiye bölündü. NATO ikiye bölünme istidadı taşıyor. Etik olarak asla doğru bulmuyorum.

Haberin Devamı