Deniz Pelister’in “HUMAN RACE” isimli kişisel sergisi Vision Art Platform'da
Vision Art Platform, “HUMAN RACE” ismini taşıyan yeni sergisiyle Deniz Pelister’in kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
Deniz Pelister’in “HUMAN RACE” isimli kişisel sergisinde yer alan eserlerinde: İnsani deneyimlerin ve tininin özünü etkili bir şekilde yakalayan Deniz Pelister, “Irk: İnsan” serisinde bir dizi figüratif portre resmiyle ve yolculuğa dair enstalasyonlarıyla izleyiciyi büyüleyici bir seyahate davet ediyor. Yaşamındaki otobiyografik öykülerden ve Afrika’daki kişisel seyahat deneyimlerinden ilham alan Avşar’ın yapıtları, insan varlığının derinliğini mercek altına alırken, yolculuğun dönüştürücü gücünü görünür kılıyor. Titiz çalışmaları ve ilham verici kurgularıyla, insanın yolculuğunun güzelliğini, zorluklarını ve mücadelelerini ortaya çıkaran canlı bir panorama çiziyor. Sergi, 30 Kasım’a kadar Vision Art Platform, Akaretler No:35’te ziyaret edilebilir.
DÜNYANIN MERKEZİNE YOLCULUK: DENİZ PELİSTER’İN “IRK: İNSAN” SERİSİ ÜZERİNE
Fırat Arapoğlu tarafından yazılan, Deniz Pelister “Human Race” sergi metninden alıntı.
Deniz Pelister, örneğin, izleyicilere Afrika’ya yaptığı seyahat sırasında karşılaştığı çeşitli anlatılar ve kültürel yapı hakkında fikir vermek için sembolizmi kullanıyor. Portre ve grup portre resimlerinde genellikle canlı renk kullanımı ve sade anlatımı, kapalı kompozisyonda yer alan öznelerin ayrıntılı bir biçimde incelenebilmesine ve her bir öznenin duygu durumunun hissedilebilmesine olanak sağlıyor. Afrika sembollerini ve motiflerini bir araya getiren Pelister, izleyicileri sanat dili aracılığıyla kendilerini zengin bir kültürel dünyada görsel bir keşif seyahatine çıkartıyor.
İnsanlık olarak kat ettiğimiz bireysel ve kolektif yollar üzerine düşünmek için yolculuk teması bir metafor olarak ustaca kullanılabilir. Pelister’in yapıtlarında genellikle hareket, ilerleme ve akışkanlık unsurları görünmektedir ve bunlar kişisel, duygusal ve fiziksel yolculukların görsel temsillerini sunmaktadır. Diğer bir deyişle Joan Miró’nun soyut manzarasında uçan bir kuş ya da Claude Monet’nin nilüferleri gibi metaforlarla yolculuklara tanık oluruz.
Deniz Pelister’in dönüştürücü yolculuklarından esinlenen yapıtları insan deneyiminin özünü yansıtmaktadır. Yapıtları izleyicileri insana dair yolculuğun en derin yüzeylerine taşımak için sembolizmi, anlatıları ve otantik olanla kurduğu empatiyi kullanır. Her bir yapıt, yaşamın karmaşık yollarında gezinerek ve her bireyin içindeki güzelliği ve esnekliği tanıyarak, bizleri kendimizi keşfetme yolculuklarına çıkmaya davet eder. Yolculuğa hazır mısınız?
AKIŞKAN SINIRLAR, UCU AÇIK HİKÂYELER
Sinan Eren Erk tarafından yazılan, Deniz Pelister “Human Race” sergi metninden alıntı.
Sanatsal üretiminde portrelere özel bir yer veren sanatçılardan Deniz Pelister, bu alanı kendine özgü bir biçimde yeniden yorumluyor. Resim ve boyayla olan ilişkisi içgüdüsel bir biçimde gelişen Hamburg’da doğan Avşar, henüz 20 yaşında ani bir kararla Almanya’dan Türkiye’ye döndükten sonra kendini resme yoğunlaştırmış. Tuvali karşılaştığı insanların hikâyelerini anlatacak bir mecra olarak kullanan sanatçı, kimi zaman tekil kimi zaman da çoklu kompozisyonlar halinde kurguladığı portrelerde izleyicisine bir olasılığı ima ediyor. Avşar, konturlarla birbirinden ayırdığı düz renk katmanlarını naif bir çizgisellikle birleştirerek insanları, hayvanları ve onların “görünmeyen yüzlerini” resmediyor.
Ancak bu kesinlikle bir benzetme değil. Çünkü Deniz Pelister’in portrelerinde yüzler hep eksik ya da tamamen silinmiş gibidir. Bu bilinçli tercih belki de sosyal medya güdümünde neredeyse her şeyi göstererek kanıtlama veya tersine ifşa ve iptal etme kültürüne, hayal gücüne yer vermeyen, belirsizlikten hoşlanmayan (hatta bunu bir tehlike olarak gören) olasılıkları ancak fırsatlar söz konusu olduğunda kabul eden, sınırları net olarak çizilmiş günümüz toplumuna bir karşı duruşu ifade eder. Belki de Pelister’in portrelerinin odağındaki bu boşluk canlıların tüm ifadelerinin, ruh hâllerinin, yaşadıkları ve yaşayacakları şeylere verdikleri tepkilerin üst üste gelmesiyle oluşan bir akışın sonucunda ortaya çıkar. Ancak nedeni ne olursa olsun, bu resimlerdeki figürler, aynı anda hem henüz oluşmamış olanı hem de izleyicinin o kompozisyondaki, yazılar, giysiler, renkler ya da kimi zaman fondaki nesneler gibi görsel ipuçlarını okumasıyla oluşturacağı anlamı yüklenen boşluğun ve belirsizliğin formları olarak cisimleşir.
Deniz Pelister, portreleriyle izleyicisine kendi hafızaları, çıkarımları veya ön yargılarıyla şekillendirecekleri, böylelikle iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olarak tanımladıkları şeylerle, kendi değer yargılarıyla karşı karşıya gelebilecekleri bir sorguyu önerir. Akışkan sınırlardan taşan tuvallerde onlara ucu özellikle açık bırakılmış tüm bu hikâyeleri tamamlarken kendileri üzerine yeniden düşünebilecekleri bir alan açan ve farklı coğrafyalardaki insanların hikâyelerine dayanan bu portreler, aynı zamanda sanatçının kendini anlama yolculuğunun kilometre taşları olarak sergi kurgusunda yerlerini alır.