Bardakçı 'Payitaht Abdülhamid dizisi hatalı' dedi
'Payitaht Abdülhamid'le ilgili bir yazı kaleme alan Murat Bardakçı, "İlk bölümü hatalarla doluydu" diyerek yapılan yanlışları sıraladı.
İlk bölümü geçtiğimiz hafta ekrana gelen TRT'nin ilgi çeken dönem dizisi 'Payitaht Abdülhamid'le ilgili bir yazı kaleme alan Murat Bardakçı, "İlk bölümü hatalarla doluydu" diyerek yapılan yanlışları sıraladı.
Geçtiğimiz hafta TRT ekranlarında ilk bölümüyle izleyici karşısına çıkan 'Payitaht Abdülhamid' dizisiyle bir yazı kaleme alan usta tarihçi Murat Bardakçı, çarpıcı detaylara yer verdi.
Abdülhamid'in hayatını anlatan 'Payitaht Abdülhamid' dizisindeki hataları yazan Bardakçı, "Dizi, Sultan Abdülhamid'in Cuma selâmlığına gidişini gösteren bir sahne ile başlıyor, fonda mehter çalıyor, daha sonra fesli ve üniformalı saray müzisyenleri zurnalarla ve nakkarelerle padişahın huzurunda yine mehter musikisi icra ediyorlardı... O devirde mehter ne arar?" ifadelerine yer verdi.
İşte Bardakçı'nın yazısındaki ilgili kısım;
Dizi, Sultan Abdülhamid'in Cuma selâmlığına gidişini gösteren bir sahne ile başlıyor, fonda mehter çalıyor, daha sonra fesli ve üniformalı saray müzisyenleri zurnalarla ve nakkarelerle padişahın huzurunda yine mehter musikisi icra ediyorlardı...
"MEHTER DEĞİL SARAY BANDOSU VARDI"
O devirde mehter ne arar? İkinci Mahmud'un 1826'da Yeniçeri Ocağı'nı kaldırması ile beraber tarihe mâlolan mehter Askerî Müze Müdürü Muhtar Paşa tarafından 1911'de, yani Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden iki sene sonra ihya edilmiş; ilk askerî mehter takımı tâââ 1917'de, Enver Paşa'nın yayınladığı talimatname ile kurulmuştu. Abdülhamid'in iktidar senelerinde mehter değil, sadece saray bandosu vardı ve bu bando alaturka değil, Batı Musikisi eserlerini icra ederdi!
"NE SOPAYA BAĞLI BİR PÜSKÜL NE DE..."
Devlet erkânı, resmî merasimlerde tahtında oturan padişahın önüne tek tek gelir, hükümdarı önce "büyük temennâ" denen şekilde selâmlar, tahtın yanında ayakta duran mabeyincinin tuttuğu saçağı ellerine alıp öper gibi yaptıktan sonra bırakır, yine bir "büyük temennâ" ettikten sonra geri geri gider ve aynı selâmlamayı bir başka devlet adamı yapardı. Tahtın önünde ne öyle Payitaht İstanbul'da olduğu gibi sopaya bağlı bir püskül dururdu, ne de o püskülü şapıııırt diye öpme âdeti vardı!