"Sonbaharı göremeyecek"
Bilinmezlik daha da büyüdü. Emin Çölaşan zamanında böyle uyarılmış...
TBMM eski başkanı Hüsamettin Cindoruk, Turgut Özal'ın ve Uğur Mumcu’nun öldürüleceğini daha önceden nasıl bildi?
Uğur Mumcu’nun öldürüleceğini de bildiği ortaya çıktı. Güldal Mumcu’ya “Zaten bekliyorduk” demiş.
"BİLİNMEZLİK DAHA DA BÜYÜDÜ"
Türkiye geçen hafta Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili Adli Tıp Kurumu'nun hazırladığı rapora kilitlenmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açıklanacak rapor, kamuoyunun zihnindeki soruları ortadan kaldıracaktı. Rapor açıklandı açıklanmasına ama Özal'ın ölümündeki bilinmezlik daha da büyüdü.
‘Deliller ışığında...’
"SONBAHARI GÖRMEYECEK"
Turgut Özal'ın ölümüyle birlikte o dönemin siyasetçileri de gündeme geldi. Önce eski cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel, ardından da dönemin Anavatan Partisi Genel Başkanı ve eski başbakanlardan Mesut Yılmaz konuştu.
Ancak dönemin iki numaralı ismi, TBMM eski başkanı Hüsamettin Cindoruk'tan çıt çıkmadı. Oysa Cindoruk o günlerle ilgili mutlaka konuşması gereken isimlerin başında geliyor. Çünkü Cindoruk, Turgut Özal'ın vefatından kısa bir süre önce gazeteci Emin Çölaşan'ı, "Özal'la fazla uğraşma. Sonbaharı göremeyecek" bilgisini veren isimdi. Çölaşan bunu Turgut Özal'ın vefatından birkaç gün sonra Hürriyet'teki köşesinde yazmıştı.
Cindoruk da söylediği sözleri inkar etmemişti. Unutmadan buraya not etmekte de fayda var, Hüsamettin Cindoruk, aynı zamanda Emin Çölaşan'ın halasının oğluydu.
NİYE TEDBİR ALMADINIZ?
Cindoruk'u Türkiye'nin gizli gündeminin baş sırasına taşıyan bir diğer olay da Güldal Mumcu'nun kaleme aldığı "İçimden Geçen Zaman" isimli kitap oldu. Mumcu, eşi ünlü gazeteci Uğur Mumcu'nun uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmesinin ardından yaşadıklarını kitaplaştırmıştı.
Bugün'ün haberine göre Cindoruk, TBMM başkanı olarak Güldal Mumcu'yu suikast günü evinde ziyaret etmiş, Uğur Mumcu suikasti için "Zaten bekliyorduk" demişti. Güldal Mumcu da haklı olarak, "Madem bekliyordunuz, niye tedbir almadınız?" diye sormuş, ancak bu soru yanıtsız kalmıştı.
İŞTE CİNDORUK
Gelişmelerin Türkiye'nin gündemine taşıdığı ünlü siyasetçi Hüsamettin Cindoruk'u büyüteç altına alındı. Adı Yassıada Davaları'nda Demokrat Partilileri savunduğu için "Demokrasi Kahramanı"na çıkan, Cindoruk'un babası Vasfi Bey, annesi ise Ganimet Hanım'dı. Cindoruk 1933 yılında İzmir'de doğmuş, aile bir müddet sonra Ankara'ya taşınınca eğitimine bu şehirde Çankaya İlkokulu'nda başlamıştı. Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun olduktan sonra yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamlamıştı 1954 yılında mezun olan Cindoruk, 1955 yılında avukatlığa başladı.
YASSIADA AVUKATI
Politikayla gençlik yıllarından itibaren ilgilenmeye başlayan Cindoruk, Demokrat Parti gençlik kollarına üye olmuş, 1958 yılında bu partiden istifa ederek Hürriyet Partisi'nin kurucuları arasına katılmıştı.
27 Mayıs İhtilali sonrasında Yassıada Davaları'nda Demokrat Partili 18 milletvekilinin avukatlığını yaptı. Yargılama sırasında Yüksek Adalet Divanı'na hakaret ettiği gerekçesiyle iki buçuk ay hapis cezasına çarptırıldı. Cindoruk bu cezayı Balmumcu Sıkıyönetim Cezaevi'nde çekti.
Siyasi faaliyetlerin tekrar serbest bırakılmasının ardından Adalet Partisi'nde ve daha sonra bu partiden ayrılan isimlerin kurduğu Demokratik Parti'de görev yaptı. Hüsamettin Cindoruk'un siyasi hayatı pek çok siyasetçi gibi 12 Eylül 1980 darbesiyle kesintiye uğradı.
Cindoruk 1983 yılında kurulan Büyük Türkiye Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı. Ancak bu parti, kuruluşundan 15 gün sonra Milli Güvenlik Kurulu'nun 79 numaralı bildirisiyle kapatıldı.
Hüsamettin Cindoruk, partinin perde arkasındaki lideri Süleyman Demirel ile birlikte Çanakkale Zincirbozan Garnizonu'na sürgün edildi. Cindoruk burada 4 ay zorunlu ikamete tabi tutuldu.
14 Mayıs 1985 tarihinde Büyük Kongre'de Doğru Yol Partisi'nin genel başkanlığına seçildi. DYP, kapatılan Adalet Partisi ve Büyük Türkiye Partisi'nin yerine kurulmuştu. Bu sırada Süleyman Demirel'in adı siyaset tarihine "Bir Bilen" diye geçmişti.
Hüsamettin Cindoruk ise kendisini "Emanetçi" diye tanımlamıştı. Demirel'in siyaset yasağı kalktıktan sonra genel başkanlıktan ayrılan Cindoruk, 16 Kasım 1991-1 Ekim 1995 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığı görevinde bulundu. Bu dönem gittikçe büyüyen PKK terörü, cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Çankaya'dan indirilmesi tartışmalarıyla geçti. 17 Nisan 1993'te Turgut Özal'ın ani ölümü siyasetteki bütün yerinden oynamasına neden oldu.
Cindoruk yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar bir ay süreyle cumhurbaşkanlığı görevini vekaleten üstlendi. Bu tarihlerde adı cumhurbaşkanlığına seçilen Süleyman Demirel'in yerine DYP'nin genel başkanlığı için geçiyordu. Ancak Cindoruk genel başkanlığa adaylığını koymadı.
DYP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Tansu Çiller, genel başkanlığa seçildi. Cindoruk'un yıldızı Çiller ile hiç barışmadı. Bir süre sonra DYP'den istifa eden milletvekilleriyle birlikte Demokrat Türkiye Partisi'ni kurdu ve genel başkanlık koltuğuna oturdu.
Parti, Mesut Yılmaz başbakanlığındaki koalisyon hükümetine katıldı; ama Cindoruk hükümette görev almadı DTP; 1999 genel seçimlerinde binde 58 oy alarak Meclis'e giremedi. Cindoruk genel başkanlık görevinden ayrıldı. Bu dönemde çok sayıda DYP milletvekilinin partisinden istifasına neden olduğu için adı "Bir Bölen"e çıkmıştı.
Uzun süre siyaset sahnesinde gözükmeyen Hüsamettin Cindoruk, 16 Mayıs 2009'da yapılan Demokrat Parti 5. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde partinin genel başkanlığına seçildi. Genel başkanlığa gelmesinin ardından, Demokrat Parti ile Anavatan Partisi'nin birleşmesinde etkin rol oynadı. İki parti 31 Ekim 2009'da Demokrat Parti çatısı altında birleşti ve Hüsamettin Cindoruk da bu partinin başına geçti. Hüsamettin Cindoruk, siyaset yaşamını Demokrat Parti genel başkanı olarak sürdürmüş ve 2011 yılının Ocak ayına kadar bu görevde kalmıştı.
KIZLARINI EVLATLIK VERDİ
27 Mayıs İhtilali'nin ardından Demokrat Partililerin yargılandığı Yassıada Davaları'nın avukatları arasında yer alması Hüsamettin Cindoruk'un hayatını değiştirdi.
Cindoruk bu sırada sık sık Hasan Polatkan'ın ailesiyle görüşüyordu. Hasan Polatkan'ın eşi Mutaharre Polatkan'ın kız kardeşi Meryem Çiftkurt ile tanıştı. Bu tanışıklık Cindoruk'a evliliğe giden yolun kapısını açtı. Çiftkurt'un Dilek adını verdiği bir evlatlığı vardı.
Cindoruk, Dilek Çiftkurt ile tanışmış, ikili birbirinden hoşlanmıştı. Meryem Çiftkurt da bu ilişkiye karşı çıkmadı ve dönemin genç ve yetenekli avukatı Hüsamettin Cindoruk ile Dilek Çiftkurt evlendi.
Bu evlilikten Serra, Revza ve Nerma adında üç kız çocukları oldu. Meryem Çiftkurt bir süre sonra bu üç kız çocuğunu da evlatlık olarak aldı. Böylece Cindoruk çiftinin kızları, anneleri Dilek Cindoruk ile aynı zamanda kardeş oldu!
Cindoruk ilk başta evlatlık verilme hadisesinden haberdar olmadığını, öğrendiğinde de itiraz etmediğini söylemişti.
DEDESİ DAĞISTANLI MUTASAVVIF
Hüsamettin Cindoruk'un dedesi ise Dağıstanlı ünlü mutasavvıf Ahmed Hüsameddin Rukkali. Rukkali ile ilgili en geniş bilgiyi Mustafa Kara, "Türk Tasavvuf Tarihi Araştırmaları" kitabında veriyor. Buna göre Ahmed Hüsameddin Efendi, Dağıstan'ın Rukkal şehrinde hicri 1341 (Miladi 1847) yılında dünyaya gelmiş.
İslam dünyasının pek çok ülke ve şehrini dolaşan Rukkali Hazretleri, II. Abdülhamid devrinde sürgüne gönderilmiş. Bursa'ya yerleşen Rukkali Hazretleri burada Hamidiye Dergâhı'nı kurmuş.
Pek çok eserinin yanında Hüseyin Vassaf'ın tespitlerine göre 63 kişiye icazetname veren Hüsameddin Rukkali, Nakşibendi tarikatine mensuptu. İcazetname verdiği 63 halifesi Türkiye, Fas, Tunus, Hindistan, Türkistan, Dağıstan, Suudi Arabistan ve Suriye gibi ülkelere dağılmıştı.
İstanbul'da 1925 yılında vefat eden Ahmed Hüsameddin Rukkali'nin mezarı Edirnekapı Mezarlığı'ndaydı. Şiir yazan Rukkali Hazretleri'nin en çok bilinen beyitleri;
"Sâilem kapuna geldim eyle ihsan yâ Resul/Tut elim kurtar beni halüm perişan yâ Resul/Ey saadet kevkebi kesme başumdan sayeni/Bir garibem mübtelâ-yı bî ser ü saman yâ Resul"