Siyasi kulislere bomba gibi düştü! Mansur Yavaş ve Abdullah Gül...
Millet İttifakı'nda adaylık krizi sürüyor. Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına onay verilmemesi durumunda aday olarak Mansur Yavaş'ın adaylığını isteği ifade edildi. Ayrıca adaylık için Abdullah Gül ve Ekmeleddin İhsanoğlu ile yakın temasların olduğu iddia edildi.
Milliyet'ten Zafer Şahin, siyasi kulislerde dolanan son gelişmeleri köşesinde değerlendirdi. Şahin, "Yakın ekibi dışında kimseyi çatı adaylığına ikna edemeyen Kemal Bey ise iki farklı alternatif üzerinde duruyor. Sonuna kadar adaylığı zorlayacak ama ortaklarını ikna edemezse istemeye istemeye Mansur Yavaş’ı sahaya sürecek. Ya da yeniden Abdullah Gül formülünü masaya koyacak." diye yazdı
Şahin'in ilgili yazısı şu şekilde:
Ellerinde iktidarın bir türlü dizginleyemediği dolar gibi müthiş bir koz var ama bizim muhalefet ümitsiz vaka.
Türkiye’nin geleceğine dönük ne iç politikada ne dış politikada toplumda heyecan yaratacak bir vizyon ortaya koyamıyorlar. İkide bir gündeme getirdikleri erken seçim çağrıları dağılma işaretleri veren ittifaklarını korumak için çektikleri bir restten başka bir anlam taşımıyor. Gece mezarlığın yanından geçerken ıslık çalan adamdan farkları yok. Belli etmemeye çalışsalar da erken seçimden en çok korkan kendileri.
Ortada Erdoğan’ın karşısına çıkaracakları bir aday yok. Bulacakmış gibi de görünmüyorlar. Kılıçdaroğlu’nun ittifakın çatı adaylığına talip olması, Akşener’in karşı hamle olarak “Ben Başbakan olacağım” çıkışını yapması bütün dengeleri altüst etti. Temel Karamollaoğlu ile Meral Akşener’in son görüşmesinden kulislere yansıyanlar Millet İttifakı’ndaki kafa karışıklığı ve kaosun boyutlarına dair önemli işaretler veriyor.
Karamollaoğlu “Bizim taban Kemal Bey’e oy vermez” diyerek CHP liderinin adaylığına karşı çıkıyor. Akşener de aynı görüşte. Genel Başkanların aday olmaması gerektiğini söylüyor. İyi Parti’nin CHP’den tek rahatsızlığı adaylık meselesi değil. Babacan ve Davutoğlu’nun CHP ile yakınlaşmaları Akşener cephesinde farklı algılanıyor.
Yakın ekibi dışında kimseyi çatı adaylığına ikna edemeyen Kemal Bey ise iki farklı alternatif üzerinde duruyor. Sonuna kadar adaylığı zorlayacak ama ortaklarını ikna edemezse istemeye istemeye Mansur Yavaş’ı sahaya sürecek. Ya da yeniden Abdullah Gül formülünü masaya koyacak. Kemal Bey’in 2014’teki sürpriz Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ve Gül ile son dönemde temaslarını hızlandırdığı kulislerde konuşuluyor. Yakın dönemde Millet İttifakı ortakları kamera karşısına geçip “Adayımız Abdullah Gül” derse şaşırmayın.
Peki ya İmamoğlu? Bir çılgınlık yapıp da adaylığını ilan eder mi? Bu ihtimal dâhilinde ama küçük bir ihtimal. İmamoğlu’nda sanki hedef küçültmüş ve Kılıçdaroğlu sonrası CHP’nin başına geçmeye hazırlanıyor gibi bir hava var. İsmini sürekli gündemde tutmaya çalışması Söğütözü’ndeki CHP Genel Merkezi’nde hiç hoş karşılanmıyor. Kemal Bey’in İmamoğlu’ndan hiç hazzetmediği ve popülist tavırları sebebiyle kendisinden “Bizim Tarkan” diye bahsettiği rivayet ediliyor. Ne kadar renkli ve karmaşık ilişkiler değil mi?
Millet İttifakı cephesinde son durum böyle.
Sen Kılıçdaroğlu-Akşener ağzıyla konuşuyorsun
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası yaptığı açıklamalar tam bir skandaldı. Temel Bey gibi yaşını başını almış bir siyasetçinin kendi görüşlerini Cumhurbaşkanı’nın sözleri gibi kamuoyuna aktarması yakışık almadı. O görüşmeye dair çok şey yazıldı, çizildi. Bir not da biz aktaralım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sabırla dinlediği Karamollaoğlu’na “Sen Kılıçdaroğlu ve Akşener’in ağzıyla konuşuyorsun” dediğini öğrendim. Tek bir cümleyle söylenebilecek her şeyi söylemiş aslında Karamollaoğlu’na. Başka söze gerek var mı?
50+1 meselesi
Önce somut durumun somut tahlilini yapalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan her sistemde seçilmeyi başaran ve bunu ispatlamış bir siyasetçi.
Bunu Türk siyasetinde başarabilecek yeni bir figür an itibarıyla yok. Dolayısıyla, 50+1’in değişmesini Erdoğan’dan çok Kılıçdaroğlu ve Akşener ister. Zaten parlamenter sisteme dönüş için bu kadar ısrarcı olmaları da 50+1’de istedikleri gibi oyun kuramayacaklarını bilmelerinden.
50+1 sistemi tüm ittifakları şeffaf hale getirdi. Türkiye parlamenter sistemle yoluna devam etseydi bugün kimse CHP ve İyi Parti’yi “HDP ile örtülü ittifak yapıyorsunuz” diye eleştiremezdi. HDP de bu iki partiyi seçim öncesinde bugünkü gibi köşeye sıkıştıramaz, “Bizim sayemizde o koltuklarda oturuyorsunuz” diyemezdi. Bu partiler geçmişte olduğu gibi kayıkçı kavgasıyla kendi tabanlarını konsolide eder, seçimden sonra da “Ne yapalım, Erdoğan’ı başka türlü yenemiyoruz” diyerek yüzde 45 oyla HDP’li bir koalisyon hükümeti kurarlardı. O koalisyonun ülkeyi nereye götüreceği malum. Şimdi bunu yapamıyorlar. Çünkü sistem buna müsaade etmiyor.
AK Parti MKYK Üyesi Emre Cemil Ayvalı’ya göre meselenin bu kadar tartışılması yeni sistemin gerekliliği olan 50+1’in eski sistemin ezberleriyle yorumlanmasından kaynaklanıyor. Ayvalı 50+1’i Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin olmazsa olmazı olarak görüyor. Bu görüşe karşı çıkanlar da var. Ancak 50+1’in siyasi partilere şeffaflığı dayattığını ve parlamenter sistemde önüne geçilmesi zor karanlık ilişkileri deşifre eden bir demokratik ilişki biçimine beraberinde getirdiğini görmezden gelemeyiz.
En önemlisi, 50+1’i almak için toplumun ekseriyetine hitap eden bir politika izlemek ve kendi tabanınızı da bu söyleme ikna etmek zorundasınız. Bu neyi getiriyor? Dış politikada ve terörle mücadelede Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin garanti altına alınmasını. Çünkü bu güveni vermeyen hiçbir aday ya da ittifakın 50+1’i alması mümkün değil.