Ömer Çelik açıkladı: 31 Ocak tarihinde yapacağız!
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik MKYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, "Manifestoyu açıklayacağımız geniş katılımlı tanıtım toplantısını 31 Ocak Perşembe günü Ankara'da yapacağız." dedi
Çelik, Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
MKYK'de yerel seçime ilişkin takvim ve hazırlıklar çerçevesinde çalışmaların gözden geçirildiğini belirten Çelik, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile partisinin Dış İlişkiler ve Ekonomi İşler başkanlıklarının sunum yaptığını, TBMM'deki çalışmaların değerlendirildiğini bildirdi.
Çelik, yerel seçimlerde Cumhur İttifakı'nın başarılı olması için teşkilatlarının 81 ilde faaliyetlerini güçlü bir şekilde yürüttüklerini vurgulayarak, "Yakın zamanda da çeşitli illerde Genel Başkan Yardımcılarımız, MKYK üyelerimiz o illere giderek, adayları açıklayacaklar. Böylece her ilde adayların açıklanmasıyla ilgili kapsamlı bir faaliyet gerçekleştirmiş olacağız." diye konuştu.
"AK Parti ile MHP'nin ortak miting yapıp yapmayacağı ve ilçe belediye başkan adaylarının açıklanacağı tarihin" sorulması üzerine Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Bu hafta sonu pek çok Genel Başkan Yardımcısı ve MKYK üyesi arkadaşımız farklı farklı illere giderek, bazısı bir ile bazısı iki ile giderek, o ilde adayları açıklayacaklar. Kapsamlı bir şekilde o ilde bunun bir gündem olmasını istiyoruz hem adaylarımızı açıklıyoruz."
Manifesto 31 Ocak'ta
AK Parti Sözcüsü Çelik, "Manifestoyu açıklayacağımız geniş katılımlı tanıtım toplantısını 31 Ocak Perşembe günü Ankara'da yapacağız." bilgisini paylaştı.
AK Parti ile MHP'nin ortak miting yapmasının söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine Çelik, "Ortak miting konusuna olumlu bakıyoruz tabi bu Genel Başkanların takdirindedir, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Genel Başkanımız ile Sayın Bahçeli'nin uygun görmeleri halinde bu gerçekleşecektir. Bunun Cumhur İttifakı mesajlarının daha güçlü bir şekilde mitinglerde verebilmesi açısından son derece pozitif bir etki yaratacağını düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin TBMM grup toplantısındaki "Ziraat Bankasının futbol klüplerine yönelik yapılandırma kararına yönelik kararı" hakkındaki konuşmaların sorulması üzerine, şu değerlendirmede bulundu:
"Siyaset alanında CHP'nin kavga edeceği alanlar tükenmişti yine ne bulacaklar diyordum en son futbolu buldular. Bu bakımdan kendilerine ait bir rekordur. Futbol ile kavga eden bir siyasi parti olarak tarihe geçecekler. Halbuki futbol ile kavga etmek hayatla kavga etmektir. Bu yapılan düzenleme esasında şöyle bir argüman getiriyorlar diyorlar ki 'Ziraat Bankası çiftçi için kurulmuş bir banka, bunun bir yapılandırma içerisine gitmesi çiftçiye verilecekler konusunda eksiklik yaratır.'
Ziraat Bankası, sadece çiftçiye hizmet veren bir banka olma özelliğini her zaman aşmıştır, çok büyük bir banka haline gelmiştir, küresel bir oyuncu haline gelmiştir. Tabii ki o bankanın genetiğinde çalışanlarının önceliğinde her zaman için çiftçi vardır ama çok daha büyük bir şekilde, yani sanayiciye diğer bankacılık alanlarına ilgi gösteren bu konuda iddialı olan bir bankadır. Çiftçimize verilecekler konusunda, çiftçiye dönük olarak yapılacaklar konusunda bu bahsettiğimiz konular CHP'lilerin iddia ettiği gibi herhangi bir eksiklik ya da olumsuzluk oluşturmayacaktır. Ziraat Bankası futbol kulüplerinin borçlarını silmiyor, yeniden yapılandırıyor. Bu da tabii ki bir takım gelirlere otomatik olarak el koyma suretiyle oluyor. Bu alanda uzun zamandır bir reform beklentisi vardı."
CHP'nin iddiaları
CHP'lilerin büyümenin olmadığı ve milli gelir revizyonlarıyla sağlandığı iddialarının da söz konusu olduğunu hatırlatan Çelik, "Milli gelir revizyonları gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında belli periyotlar halinde yapılıyor ve ekonomik yapı ile işleyiş sürekli olarak güncelleniyor. Yani buradaki ekonomik yapı ve işleyişin güncellenmesiyle periyotların belirlenmesinde de Türkiye uluslararası standartlara uymaktadır. Kendi kendine yaptığı bir iş yoktur. Bu revizyonlar kesinlikle ülkelerin kendi yöntemiyle yapılmıyor, Türkiye de bunu kendi yöntemiyle yapmıyor. Ulusal Hesaplar Sistemi ve Avrupa Hesaplar Sistemi'ne göre yapılıyor bütün bu hesaplamalar. Türkiye'nin bu hesapları doğru yaptığı net bir şekilde bilinmektedir." diye konuştu.
"Ekonomik saldırılar neticesinde böyle bir rakam ortaya çıkmıştır"
Çelik, AK Parti iktidarlarından önceki CHP zihniyetine yakın partilerin iktidar ortağı olduğu dönemde enflasyon oranının yüzde 120 düzeyinde seyrettiğini ifade ederek, şu bilgileri paylaştı:
"Bizden önceki dönemde son 14 yılın ortalamasında enflasyon yüzde 70,3. Bizde ise 16 yılın ortalamasını aldığınız zaman yüzde 9,54. Yani biz yüzde 70'ten yüzde 9,54'e indirmişiz. AK Parti hükümetleri döneminde enflasyon çoğu kez de tek rakamlara gelmiştir. 2018 yılında yüzde 20,3 gibi rakam var. Karşı karşıya kaldığımız ekonomik türbülans, herkesin gözü önünde gerçekleşen ekonomik saldırılar neticesinde böyle bir rakam ortaya çıkmıştır. Ama AK Parti'nin 16 yıllık ortalamasına baktığınızda yüzde 9,54'tür. Yani tek rakamdır, 10'un altındadır. CHP'nin zihniyet ikizi olan DSP ve SHP zamanındaki enflasyon rakamları, Türkiye'nin en büyük enflasyon rakamlarının ortaya çıktığı zamanlardır."
Karşılarında futbolla bile kavga eden bir CHP olduğuna değinen Çelik, "Keşke CHP bu negatif gündem oluşturmak için sarf ettiği çabayı Türkiye'nin hayrına, siyasi ve ekonomik reformların yapılması için, Türkiye'nin geçmişin kalıntılarından kurtulup daha yeni alanlara kavuşması için harcamış olsaydı o zaman daha hayırlı bir iş yapmış olurlardı. Biz herhalde hiçbir zaman bunu görmeyeceğiz." dedi.
"PYD/YPG'nin Kürtleri temsil etmediğini apaçık biliyorlar"
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton başkanlığındaki Amerikan heyeti ile yapılan görüşmenin toplantıda ele alınıp alınmadığının sorulması üzerine Kalın, şöyle konuştu:
"Bu mesele her MKYK ve MYK toplantısında gündem oluyor. Doğal olarak Türkiye'nin en önemli gündem başlıklarından bir tanesidir. Suriye'de ortaya çıkan tablo, siyasi olarak, ekonomik olarak, göç meselesiyle ilgili olarak, insani olarak ve sosyal olarak bütün alanları etkilemektedir. Türkiye, bu alanları hakkaniyete uygun olarak, yüksek bir performansla yönetmeye çalışmaktadır. Bugün de MKYK toplantısında bu konu konuşulmuştur. Kuşkusuz karşımızdaki kişilerin mevkilerine baktığımızda hakim olduklarını düşündüğümüz dosyaları söz konusu ettiğimizde ortaya çıkan açıklamaları son derece yadırgadığımızı söylemek isterim. Bunlar bilmemekten kaynaklanan açıklamalar değildir bize göre, bunlar kasıtlı açıklamalardır. Yani esasında Pompeo da Bolton da PYD/YPG'nin Kürtleri temsil etmediğini, bir terör örgütü olduğunu apaçık bir şekilde bilmektedir. Afganistan'da geçmişte belirli terör örgütleriyle mücadele etmek için nasıl başka terör örgütleriyle iş birliği yapıldıysa ve bunun olumsuz sonuçları Afganistan üzerinden etrafı saran bir olumsuz hava oluşturduysa, arkasından gelen bir göç dalgası söz konusu olduysa ve halen bitmeyen bir sorunlar zinciri devam ediyorsa aynı maalesef hatayı yine tekrarlıyorlar.
Dolayısıyla 'biz bilmiyorduk, biz öyle düşünüyorduk' gibi bir yaklaşım söz konusu olduğunu zannetmiyorum, çok iyi biliyorlar. Burada net bir tablo vardır; Türkiye Cumhuriyeti bir NATO müttefikidir. ABD'nin aklına 'müttefik' denilince bu bölgede ilk Türkiye'nin gelmesi gerekir ama terör örgütünden DEAŞ'a karşı 'müttefiklerimiz' diye bahsetmeleri büyük bir kırılmadır. Bu NATO üyesi olarak Amerikan siyasi ve güvenlik düşüncesinde bir kırılma noktasıdır."
"DEAŞ'a karşı mücadele ediyor" diye silah verilen kesimlerin hem Kürtlere hem Araplara zulmettiğini hem de başkalarına ait topraklar üzerinde küçük devletçikler kurmaya çalışarak bir gasba imza attığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Bunlara bu imkanları verenler aslında Suriye'de daha büyük etnik ve bölgesel çatışmaların ortaya çıkmasını tetiklediler. Suriye'deki olumsuzlukta yanlış yöntemlerin de katkısı vardır. Şunu unutmamak gerekir ki hiç kimse ama hiç kimse Kürt kardeşlerimize sahip çıkma konusunda Türkiye Cumhuriyeti'ne ders veremez. Kürtlerin en büyük dostu hatta tek dostu Türkiye Cumhuriyeti'dir diyebilirim. Bunu geçmişte Irak'ta gördük. Kobani'deki günleri hatırlayın. Burada bir parti, Kobani meselesini istismar ederken, o sırada PKK/PYD/YPG o bölgeye yardıma gidenleri bile oraya sokmayarak, sırf propaganda malzemesi olsun diye o insanları ölümle karşı karşıya bırakırken sadece bir gün içerisinde Türkiye 100 bin Kürt kardeşimizi kendi topraklarına almıştır."
Demokratikleşme süreci
Türkiye'nin demokratikleşme sürecini yüksek bir performansla sürdürerek, bu sorunları geride bıraktığına işaret eden Çelik, bundan sonra da yoluna güçlü bir şekilde devam edeceğini vurguladı.
Çelik, bölgedeki gelişmeşmeleri değerlendirirken, "Kürtlere dokunmayın, sahip çıkın" diyenlerin esas meselesinin Kürtler değil, terör örgütleriyle birtakım siyasi projeler gerçekleştirmek olduğunun altını çizdi.
Kim, Türkiye Cumhuriyeti'ne "Kürtlere dokunmayın" diyorsa, bu konuda tercümenin iyi yapılması gerektiğine dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:
"Onlara karşı sadece onları kullanmak, onların bir takım talepleri üzerinden kendi yabancı projelerini hayata geçirmek için bunları söylüyorlardır. Kimin haddine düşmüş Türkiye Cumhuriyeti'ne 'Kürtlere dokunmayın' demek. Bunu söyleyenler, kendilerinin Kürtlerle olan geçmişine baksınlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölgedeki Kürtlerin de Arapların da Türkmenlerin de dostudur. Tarih, coğrafya ve son 20 yılda yaşadığımız olaylar göstermiştir ki çoğu zaman bu halkların tek dostu Türkiye'dir. Bunun net bir şekilde görülmesi lazım. Dolayısıyla İsrail'den yola çıkarken bu terör örgütlerine pozitif mesaj vermek ama Türkiye'nin güvenlik kaygılarını hiçe sayan bir şekilde birtakım kavramlar kullanmak doğru değildir. Bu doğru bir işe hizmet etmez."
"Terör örgütleri arasında hiyerarşi kurulmaması gerekir"
Suriye'deki herkese hayırlı ve iyi bir gelecek olması için buranın terör örgütlerinden arındırılması gerektiğine işaret eden Çelik, "Terör örgütleri arasında da herhangi bir ayrım yapılmaması, herhangi bir hiyerarşi kurulmaması gerekir. DEAŞ neyse PKK odur, PKK neyse YPG/PYD odur, mesele bu kadar basittir. 'Bu terör örgütlerini biz buradan temizlerken, bir terör örgütünü diğerine karşı kullanalım, burada siyasi proje yapalım' deniyorsa çok net bir şekilde söylüyoruz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güvenlik meseleleri herhangi bir şekilde zamana oynamaya, süreci uzatmaya ya da pazarlığa tabi değildir. Bir gece ansızın oraya gidebiliriz ve buradaki ülkemize karşı tehdit olan unsurları temizleriz." şeklinde konuştu.
Çelik, bunu yaparken de Türkiye'nin müttefikleriyle koordinasyon içinde yapacağını ve müttefiklerini yanında görmek istediğini belirterek, Türkiye'nin müttefiklik ilişkisi içerisinde dünyanın pek çok şehrinde bu operasyonlara katıldığını, teröre karşı mücadele konusunda en önemli ülkelerden biri olduğunu vurguladı.
DEAŞ'la mücadele
Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelede kara unsurlarını ilk olarak cepheye süren başarılı bir ülke olduğunu dile getiren Çelik, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye olmasaydı, bu başarılı mücadelelerin verilmesi söz konusu değildi. Bu mesele Türkiye'nin güvenliği meselesi, herhangi bir şekilde kavram oyunlarına, kelime oyunlarına, cümlelerin tersten ya da düzden kurulmasına müsait bir mesele değildir. Bizim mahallede dosta 'dost', düşmana 'düşman', teröriste 'terörist' derler. PYD,YPG, PKK teröristtir, DEAŞ teröristtir. Bunlar için de gereğinin yapılmasından başka bir çare yoktur. Şimdiye kadar DEAŞ'a karşı bunları silahlandıranlar da sadece bunların o bölge halkına ve Suriye'deki çözüme zarar vermelerine katkıları olmuştur."
AK Parti Sözcüsü Çelik, müzakerelerin ve diplomatik süreçlerin devam edeceğini aktararak, ortak kavramlar, mekanizmalar bulmaya, ortak pratikler üretmeye gayret edileceğini bildirdi.
NATO müttefikliğini önemsediklerine dikkati çeken Çelik, "Müttefiklerimizin de müttefiklik ilişkisine saygı göstermesini, Türkiye Cumhuriyeti'nin dostluğunu herhangi bir kimseye tercih etmemelerini bekliyoruz." dedi.
CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nun randevu talebi
Çelik, bir gazetecinin, CHP'nin İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşme talebine ilişkin sorusuna, "Sayın Cumhurbaşkanımız bu randevuya olumlu bir görüş bildirdi. Tabii ki bu görüşme olacak. Bir randevu talep edilmiştir ve kendisine, Sayın İmamoğlu'na bir randevu verilecektir. Muhtemelen bu hafta içerisinde olabilir, yani Cumhurbaşkanımızın programında yer ayarlamaya çalışıyorlar arkadaşlarımız. Bu hafta çarşamba, perşembe bu mümkün olabilir, tabiki olumlu bir şekilde buna Cumhurbaşkanımız cevap vermiştir, kendisi de Külliye'de ağırlanacaktır." yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Fazıl Say'ın 18 Ocak'ta düzenleyeceği Truva sonatı davetine katılım sağlayıp sağlamayacağının sorulduğu Çelik, "Cumhurbaşkanımız bu davete, konsere katılmak istiyorlar, bunu arzu ediyorlar. Problem şu ki arzu etmelerine rağmen şu anda niye kesin konuşamıyorum, çünkü özel kaleminin ekibi randevular, tarih ayarlamaları konusunda çalışıyorlar." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış temasları ve içeride de seçim süreciyle ilgili yoğun bir programı olduğunu hatırlatan Çelik, Erdoğan'ın kültürel faaliyetlere daha fazla katılmak istediğini ancak program yoğunluğundan dolayı bunun mümkün olmadığını ifade etti.
Ömer Çelik, "Bu konsere katılmak konusunda da olumlu yönde bir arzuları var. Katılmayı arzu ediyorlar. Umarız o tarihle ilgili olarak çok önemli bir gündem önümüze gelmez. Böyle bir şey söz konusu olmadığı zaman katılacaklar." diye konuştu.