MHP'li Yalçın'dan HDP'li Osman Baydemir'e cevap
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, HDP Sözcüsü Osman Baydemir'in Bahçeli'ye yönelik 'ülkünü sattın' açıklamasına ilişkin, "Bahse konu kendini bilmez utanıp sıkılmadan 'satmak' fiilinden söz etmiştir. Oysa 'satmak' fiilini kullanmadan önce aynaya bakmak, çapını görmek lazımdır" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, HDP Sözcüsü Osman Baydemir'in MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yönelik 'ülkünü sattın' ifadesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Yalçın, açıklamasında, "Türkiye’de siyaset atmosferini kirleten küçük bir güruhun; içine düştüğü tenakuz ve açmazdan sıyrılmak, milletin kıstığı sesini daha çok duyurmak için MHP üzerinden külhanlık yapmaya heveslendiği gözlenmektedir. Bu güruh, terör örgütü PKK’nın siyasi kanadıdır. Söz konusu şer güruhuna sözcülük eden terörle mücadele artığı zavallı bir kimesne, önceki gün Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli hakkında haddini bilmez beyanlarda bulunmuştur. İsmi lazım değil; bu kimesnenin çıkışı, 'Hem kel hem fodul hem de ebleh!' deyimine ziyadesiyle uymaktadır. Bahse konu kendini bilmez utanıp sıkılmadan 'satmak' fiilinden söz etmiştir. Oysa 'satmak' fiilini kullanmadan önce aynaya bakmak, çapını görmek lazımdır. Peki bunlar, milletin kendilerine tiksintiyle baktığının farkında değil midir? Türk milletinin varlık sigortası olan MHP’nin 'satmak'la suçlanmasına bakınca millet sadece bunlardan iğrenmekle yetinmemekte, TBMM’de sahneledikleri komedi tiyatrosuna kahkahayla da gülmektedir. Sırtlanlar sürüsünün önüne düşüp küresel güçlere taşeronluk yaparak kendi halkına ihanet edenlerin yuvarlandığı fosseptik hendeklerini tarif etmekte, 'satmak' kelimesi bile 'kifayetsiz ama masum ve mağdur' kalmaktadır. Ya 'ülküdaşlarını sattı' iddiasına ne demelidir? 'Ülkücü, Ülküdaş' gibi bizim kutsallarımıza giren kavramları bunların mülevves ve kokuşmuş ağızlarına alması, insanın tüylerini diken diken etmektedir" ifadelerini kullandı.
"Bunlara en büyük cezayı Kürt insanı verecektir"
"Bu üç buçuk kendini bilmez imansızın kutsallarımız üzerinden bize meydan okumaya cüret etmesi, Budistlerin Ayet-i Kerimeyle din propagandası yapması kadar yaman bir saçmalıktır" diyen Yalçın, "Kandan, cinayetten ve terörden beslenen alçak bir zihniyetin MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye dil uzatması hadsizliğin, pespayeliğin en deni noktasıdır. Bu zihniyetin temsil ettiği bölücü terör örgütü; şehit ettiği çok sayıda asker ve polisin yanı sıra bugüne kadar yaşlı, kadın, bebek demeden binlerce masum sivilin kanına girmiştir. Beşer kılığında yeryüzünü kirleten bu mahlukatı tarif etmek için insani sıfatları kullanmak, ademoğluna ve evrensel insani değerlere hakarettir. Milletimiz pekiyi bilmektedir ki Kürt insanını küresel güçlere satanlar bunlardır. Satılmışlık, bunların genlerinde vardır.
Kendi dindaşlarının, kardeşlerinin ve komşularının; ekmeklerini, aşlarını kendileriyle paylaşan insanların kanına girerek gözlerini kırpmadan insanlık suçu işleyenler bunlardır. Bunların demokratlığı sözde, insan hakları savunuculuğu palavra, özgürlük çığlıkları suni ve sahtedir. Bunlar Kandil’in ibrikçileri, Washington’ın peçete tutucuları ve at uşakları, istihbarat örgütlerinin tellaklarıdır. Bunlar göstere göstere bölücü terör örgütünün sözcülüğünü yaptıkları halde biteviye 'alçak' ve 'aşağılık' seslerini yükselterek siyaset sahnesini hamama, saunaya çevirmektedir" açıklamasında bulundu.
Yalçın, şunları kaydetti:
"Şu sıralar Türkiye; bölgesinde emperyalist güçlere karşı varlık mücadelesi verirken bahis mevzu güruhun temsilcisi olduğu PKK’lı teröristler güvenlik güçlerimize kahpe tuzaklar kurmakta, alçakça sivil halka saldırmaktadır. Bu güruh, demokrasinin zaaflarından yararlanarak siyasi çetecilik yapmaktadır. Eli kanlı katiller sürüsü PKK; Birinci Dünya Savaşı yıllarında cephe gerisinde güvenlik güçlerimizi arkadan vuran, sivil halkı katleden çetelerin bugünkü versiyonu olarak ülkede kaos yaratmak için elinden gelen ihaneti sergilemektedir. Biz; bu alçakların şaşmayan akıbetini, ilahi adaletin ve milli iradenin pençesinde nasıl kahrolacaklarını şimdiden görüyoruz. Umut bağlayıp taşeronluğunu yaptıkları küresel güçlerin bir gün bölgeyi terk edip onları acı kaderleriyle ve Türkiye’nin demir iradesiyle baş başa bırakacağını biliyoruz. O zaman bunlara en büyük cezayı; ihanet edip emperyalizme sattıkları, kirli hesapları uğruna kanlarını sebil ettikleri Kürt insanı verecektir."