MHP lideri Devlet Bahçeli'den Rusya-Ukrayna krizinde çözüm için 5 madde
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli Ukrayna-Rusya savaşında Putin'in haksız olduğunu belirtip 5 madde halinde yapılması gerekenleri sıralayarak "Rusya ve Ukrayna ile masaya oturabilecek tek ülke Türkiye'dir." dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem teklifi, güçsüzleştirilmiş Türkiye’nin taslak beyannamesidir. Ve bizim nazarımızda buruşturulup atılacak kağıt parçasından farksızdır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Rusya’nın Ukrayna’ya gerçekleştirdiği operasyonun Ukrayna’nın egemen toprak bütünlüğüne ve Minsk sürecine bütünüyle ters olduğunu söyleyen Bahçeli, Birleşmiş Milletler üyesi bir devletin topraklarının ve egemen haklarının çok tehlikeli şekilde saldırıya uğradığının altını çizdi. Birleşmiş Milletler’in Rusya’nın Ukrayna’ya askeri harekatı karşısında cılız ve zayıf kınama mesajlarından başka hiçbir şey yapamadığını ifade eden Bahçeli, "Ne var ki, aynı Birleşmiş Milletler yasa dışı ve gayrimeşru askeri harekat karşısında cılız ve zayıf kınama mesajlarından başka hiçbir şey yapamamış, suya sabuna dokunan hiçbir irade gösterememiştir. Putin’in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak kanlı işgali haklı çıkarmaya kalkışması mahsurlu bir mantık, çelişki içinde bocaladığının marazi ve trajik bir örneğidir. Yine Putin’in 19’uncu yüzyıl jeopolitiğini diriltme gayesi çok tehlikeli bir Rus ruleti oynama girişiminden başka bir manaya gelmeyecektir. Hatırlatırım ki, daha düne kadar Karadeniz adete bir Türk gölüydü. Karadeniz’in kuzeyi bir zamanlar Türk yurduydu, Kavimler Göçü diye bilinen ve atalarımızın üstüne basarak Batı’ya geçtikleri topraklardaki hatıralarımız Türklüğün vicdanında hala kor gibi yanmaktadır. Şayet tarihin şahitliğine müracaat edersek bırakınız Putin’i, Türk milletinin karşısında konuşmaya, ahkam kesmeye, tarih hatırlatmasına hiç kimsenin, hiçbir devletin ne yüzü ne de cüreti yetecektir. Tarih dile gelirse, tarihi gerçekler şakır şakır konuşmaya bir kez başlarsa, Türk milletinin okunan fermanını duymayan da, dinlemeyen de, hatta dize gelmeyen de kalmayacaktır” diye konuştu.
“Ukrayna’yı ateş çukuruna çeken, savaş ortamına hapseden bir yanda Rusya iken, diğer yanda Batılı ülkeler değil midir?”
ABD, AB ve NATO’nun tehditleri öngörme, ölçme, önleme ve karşı koyma kabiliyeti ve yeterliliğinden ne kadar mahrum olduklarını ispatladıklarını kaydeden MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Ukrayna madem NATO üyesi yapılmayacaktı, bunca yıldır ABD tarafından neden boş vaatlerle avutulmuş, hangi gayelerle demirin tavında dövülmesi geciktirilmiştir? Bu kapsamda Ukrayna’yı ateş çukuruna çeken, savaş ortamına hapseden bir yanda Rusya iken, diğer yanda Batılı ülkeler değil midir? ABD ile AB ülkeleri, küresel sahnenin ön tarafında yaptırım üstüne yaptırım kararları açıklarken, arka tarafında Rusya’yla müzakere ve mutabakat zemini aramadıklarını hiç kimse iddia edemeyecek, bize de yutturamayacaktır. ABD Başkanı, Rusya’ya karşı askeri güç kullanmayacaklarını, böyle bir niyetlerinin olmadığını defalarca duyurma ihtiyacı hissetmiştir. Çok geçmeden NATO da aynı hizaya girmiştir. Ekonomik, finansal ve siyasi yaptırımların peyderpey artırılması, Rus uçaklarına uçuş yasağı getirilmesi Rusya’nın saldırganlığına şimdiye kadar engel olamamıştır. Batı sürekli top çevirmiş, yavan açıklamalarla zamana oynamış, otomatik pilota bağlanmış kınama mesajlarıyla durumu kurtardığını zannetmiş, Ukrayna’yı Rusya’nın kucağına ve kursağına teslim etmiştir. ABD, AB ve NATO, tehditleri öngörme, ölçme, önleme ve karşı koyma kabiliyet ve yeterliliğinden ne kadar mahrum olduklarını ispatlamışlardır. Bize göre Ukrayna’nın bugüne kadarki talihsizliği bağımsız kararlar alamamış olmasıdır” ifadelerini kullandı.
“Biliyoruz ki, Ukrayna’nın işgali yeni değildir”
Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Biliyoruz ki, Ukrayna’nın işgali yeni değildir. 2014 yılından itibaren sistematik bir kuşatma, planlı askeri operasyonlar, ele geçirme süreci bu ülkeyi rehin almış, felç etmiştir. Kaldı ki Kırım’ın haksız ve hukuksuz ilhakına hiçbir güçlü cevap verilemediği gibi, caydırıcı ve müessir yaptırımlar da devreye sokulamamıştır. Türkiye de çatışma haritasının tam ortasındadır. Karşımızda yeni bir dünya düzeninden ziyade, yeni sömürgecilik akımının, formatlanan, zaman zaman forma değiştiren yepyeni bir emperyalist dayatmanın karanlık oyunları sahnelenmektedir. Başkent Ankara’dan dünyaya göz attığımızda, tarihi tecrübelerimizin ışıklarını bu karanlık oyun sahnesine tuttuğumuzda gördüğümüz gerçekler korkunç risk ve tehditlerin vahim boyutlara dayandığıdır. Şunu bir defa kararlılıkla söylemek isterim ki, küresel emperyalizmin dünya tasarımında insan insanın canavarıdır. Türk-İslam medeniyetinin prizmasından baktığımızda ise insan insanın canı, cananı, can beraberidir. Bizi diğerlerinden ayıran bariz fark da burada yatmaktadır. NATO’nun kuru gürültüden farksız taktik açıklamaları üzerine Putin’in 'Rus Nükleer Caydırıcı Kuvvetleri'ne yüksek alarma geçme emri vermesi korkunç senaryoların tedavüle girmesini hızlandırmıştır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın toplanıp toplanıp dağılması şu ana kadar hiçbir sonuç vermemiş, üstelik bu kuruluşun baştan ayağa reforma muhtaç olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır. Dünyanın kaderi beş devletin keyfine emanet edilemez. İnsanlığın güvenliği beş devletin çıkarlarıyla bir ve aynı görülemez.”
“Rusya ile Ukrayna arasında çok acil ateşkes rejimi tesis edilmelidir”
Rusya-Ukrayna arasındaki silahlı çatışmaların ivme kaybetmesi ve barış için güçlü bir adım atılabilmesi maksadıyla MHP’nin görüş ve düşüncelerini açıklayan Bahçeli, “Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüyle egemenlik haklarına mutlak surette saygı duyulmalıdır. Rusya ile Ukrayna arasında çok acil ateşkes rejimi tesis edilmelidir. Rusya işgalden derhal ve ön şartsız vazgeçmeli, askeri unsurlarını geri çekmelidir. NATO, doğuya genişleme stratejisini kesinlikle gözden geçirmeli, sanal korkular üreterek, gücünü ve üye ülkeleri devamlı bir arada tutma arayışından vazgeçmelidir. Krizin çözülmesi için tek seçenek diplomasi ve diyalogdur. Müzakere masası silahlı çatışmaya üstün gelmelidir” dedi.
“Hem Rusya hem de Ukrayna ile doğrudan temas kuracak, görüşecek ve masaya oturabilecek tek ülke Türkiye’dir”
Rusya ve Ukrayna heyetleri arasındaki mutabakat arayışlarının memnuniyet verici olduğunu, ancak barış için yüreklere su serpen bir karar alınamadığını belirten Bahçeli, “Gelişmeler ve gerçekler göstermiştir ki, hem Rusya hem de Ukrayna ile doğrudan temas kuracak, görüşecek ve masaya oturabilecek tek ülke Türkiye’dir. Cumhurbaşkanımızın, bölgesel ilişkileri göz önüne alıp, çok yönlü siyasi, ekonomik ve ticari ilişkileri kullanarak ‘aktif arabuluculuk’ girişimi, ateşkesin sağlanması için samimi gayretleri bize göre barışın, huzurun, istikrarın ve kalıcı çözümün anahtarıdır. Türkiye’nin hakemliğinde, İstanbul merkezli bir müzakere ikliminin vasat bulması barışçıl çabaları destekleyecek, krizden çıkışın orta yolu inanıyorum ki arana arana bulunacaktır. Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmalara bizim bakışımız insanidir, ilkeseldir, uluslararası hukuk temellidir. Kategorik olarak hiçbir ülkenin ne yanında ne de karşısında bir pozisyonumuzun olması düşünülemeyecektir. Buna ilave olarak dostluk ve komşuluk hukukumuz olan hiçbir ülkeyi gözden çıkarmamız da söz konusu değildir. Türkiye, cephe ülkesi olmayacaktır. Türkiye, Batı’nın nam ve hesabına silah kuşanmayacaktır” diye konuştu.
“Ukrayna’yı işgal eden Putin haksızdır”
Bahçeli, şöyle devam etti:
“Milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa, başkent Ankara’nın politik dinamikleri neye vurgu yapıyorsa adresimiz ve konumumuz orasıdır. Dış politika hassas bir alandır, maceranın sonu acıklıdır, milli beka her zaman önceliğimizdir. Ukrayna’yı işgal eden Putin haksızdır, bu haksızlığın cezasız kalması mümkün değildir. Fakat bu durum Rusya ile siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerimizi de zedelememelidir. Dış politikamız dengelidir, akılcıdır, sağduyuludur, çok boyutludur, millidir ve ön alıcıdır. Biz sırtımızı ona buna yaslamayız, ondan bundan medet ummayız. Savaşın karşısındayız, işgal ve istilaların karşı cephesindeyiz. Kalıcı ve köklü barışın yanındayız, adaletle yaşamanın yolundayız. Devletlerarası ilişkilerin karşılıklı egemenlik haklarına saygı esasına dayalı ve hukuk normlarına bağlı kalması anlayışındayız. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonucunda Batı’nın ikiyüzlülüğü iyice belirginlik kazanmış, içimizde yuvalanan işbirlikçilerin gerçek hüviyetleri de bir kez daha görülmüştür. Konu Türk ve Müslüman oldu mu üç maymunu oynayan, katliamlara sessiz kalan uluslararası toplumun insanların deri rengine, etnik ve köken niteliklerine göre politika geliştirmesi, sınırlarda ayrımcılık yapması bir defa su katılmamış ırkçılıktır. Avrupa Birliği, Ukrayna krizinde demagojiden, ucuz polemikten, çürük eleştiriden başka hiçbir şey yapmamıştır. Dahası ırkçı ve faşist bir söylem çıkmazına sürüklenmiştir. Bu nedenle Dünyanın geleceği adına endişemiz daha da katlanmıştır.”
“Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmaları neredeyse hükümete fatura edecek kadar kötü niyetli, taş kalpli ve gafil hale düşmüşlerdir”
Türkiye’nin Ukrayna krizinde milli bir duruş sergilediğini, gelişmeleri isabetle okuduğunu, yeri ve zamanı geldiğinde gerekli uyarılarını çekinmeden yaptığının altını çizen Bahçeli, “Türkiye, Ukrayna krizinde milli bir duruş sergilemiş, gelişmeleri isabetle okumuş, yeri ve zamanı geldiğinde gerekli uyarılarını çekinmeden yapmıştır. Ne var ki, zillet ittifakı bundan bile rahatsız olmuştur. Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmaları neredeyse hükümete fatura edecek kadar kötü niyetli, taş kalpli ve gafil hale düşmüşlerdir. Ukrayna’da mukim vatandaşlarımızı Türkiye’ye büyük bir mücadeleyle getiren hükümete kara çalanlar, İstanbul’a kar yağdığında iki mahalle arasındaki ulaşımı sağlamaktan aciz kaldıklarını ne çabuk unutmuşlardır? Bu çirkin muhalefet zihniyeti, iktidarı düşürmek adına vatanı düşürmeye çoktan hazır olduğunu her defasında göstermiştir. Rusya’nın askeri operasyonu esnasında CHP Genel Başkanı ile İP Başkanı ağız birliği halinde S-400 Füze ve Hava Savunma Sistemi’nin aleyhine açıklamalar yapmışlardır. Kılıçdaroğlu daha da ileriye gitmiş, NATO’nun 21’inci yüzyılda demokrasinin güvencesi olduğunu ileri sürerek halt etmiştir. Zillet ittifakının ana ortakları Ukrayna krizi esnasında majestelerinin muhalefeti olarak sivrilmiş, Biden’ın muhbiri olarak serpilmiş, fener ışığı gibi emperyalist ülkeleri selamlamışlardır” diye konuştu.
“Düşman her kimse, her nerede ise S-400’ün hedefi orasıdır”
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun S-400 kullanımı ile ilgili sözlerine cevap veren Bahçeli, düşman her kimse, her neredeyse S-400’ün hedefinin orası olduğunu vurgulayarak, “CHP yönetiminin zulme yandaşlığı ve küresel güçlere yaranma siyaseti geçmişiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine tamamen aykırıdır. Türkiye sözüne güvenilir bir ülkedir. Türkiye taahhütlerine bağlı bir devlettir. S-400 ihtiyaç doğduğunda kullanılacak bir silah sistemidir. CHP Genel Başkanı kime karşı kullanacağız, diye soruyor. Kılıçdaroğlu, ‘YPG bize mi saldıracak?’ dediğinden beri şuursuz bir şekilde konuşuyor, hayal aleminde geziyor, Türk ve Türkiye düşmanlarını aklamak için uğraşıyorsun. Düşman her kimse, her nerede ise S-400’ün hedefi orasıdır. Tehdit nereden geliyorsa S-400’ün yönü oraya dönecektir. Yine Kılıçdaroğlu Türkiye’nin Rusya’ya bağımlı hale geldiğini söylemiş ve bu ülkenin buğday vermemesi halinde aç kalacağımızı iddia etmiş. Bir de şalteri indirirse karanlıkta kalacağımızdan bahsetmiş. Tasa etme Sayın Kılıçdaroğlu, üzerinde yaşadığımız topraklar dualıdır, bereketlidir, verimlidir, buğday ambarıdır, şehit kanıyla sulanmıştır. Ne aç kalırız, ne de açıkta yaşarız. Zillet İttifakı yeter ki gölge etmesin, Allah’ın izniyle karanlıkları yarar da çıkarız. Bağımlılık bağımsızlığın zehridir. Türkiye Cumhuriyeti hür ve bağımsız bir ülkedir. Kılıçdaroğlu hala bu gerçeğin farkında değildir. CHP Genel Başkanı’nın tam da Ukrayna krizi esnasında Rusya’yı kötülemeye başlaması ilkesel bir duruş değil, akıntıya kapılan sinyalci ve teslimiyetçi bir iradenin ağır kusurlu tezahürüdür” dedi.
“Zillet ittifakının Montrö hatırlatması siyasi tuzak, sözleşmenin gerçek boyutuyla terstir”
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni yanlış yorumlayanların Türkiye’nin elini zayıflatmanın hesabını yapan çevreler olarak dikkat çektiğini söyleyen Bahçeli, “Ön sıralarda CHP olmak üzere, Ukrayna’da çatışmaların yaygınlaştığı bir sırada Montrö’yü kasıtlı olarak yanlış yorumlayanlar, Kanal İstanbul’un çöktüğünü yazıp çizenler, Türkiye’nin elini zayıflatmanın hesabını yapan çevreler olarak dikkat çekmiştir. Montrö Konvansiyonu, Boğazlar Bölgesi’nden geçiş rejimini düzenlemektedir. Sözleşme, Boğazlar Bölgesi’nden geçişi, ticaret gemileri ve savaş gemileri açısından dört ayrı ihtimali öngörerek belirlemektedir. Bunlar Türkiye’nin tarafsız olduğu savaş hali, Türkiye’nin taraf olduğu savaş hali, Türkiye’nin kendisini çok yakın bir savaş tehdidi altında gördüğü şartlar ile barış halidir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi hususunda Türkiye’nin duruşu sağlam, tutumu dengeli ve berraktır. Zillet ittifakının Montrö hatırlatması siyasi tuzak, sözleşmenin gerçek boyutuyla terstir. Küresel ve bölgesel gelişmelerin kurşun gibi ağır olduğu bugünkü ortamda zillet ittifakının haksız, mesnetsiz ve ahlaken çarpık eleştirileri vatan ve millet sevgisiyle ters düştüğü gibi, sorumlu muhalefet anlayışıyla da çelişmektedir. Ukrayna’da mevcut cumhurbaşkanıyla son seçimdeki siyasi rakibi aynı anda çelik yelek giyip ülkelerini savunurken, zillet ittifakı Allah muhafaza sırtımıza hançer vurmanın hazırlığı içindedir. Bu ittifakın sözcüleri, Türk milletini kimlik siyasetiyle bir görecek kadar millet muhalifi, dar bir anlayış olduğunu iddia edecek kadar da köksüzdür” dedi.
“Güdümlü altı parti ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ adıyla 48 sayfalık bomboş bir metni kamuoyuna açıklamışlardır”
6 muhalefet partisinin sunduğu Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hakkında konuşan MHP Genel Başkanı Bahçeli, sunulan sistemin güçsüzleştirilmiş Türkiye’nin taslak beyannamesi olduğunu söyleyerek, “28 Şubat post-modern darbesinin yıl dönümünde Ankara Bilkent Otel’de uzun bir masanın etrafında dizilen güdümlü altı parti ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ adıyla 48 sayfalık bomboş bir metni kamuoyuna açıklamışlardır. Yarının Türkiye’sini inşa etmek için adım attıklarını söyleseler de, metinde Türkiye yoktur, Türk milleti yoktur, inanç yoktur, tutarlılık yoktur, insicam yoktur, irade yoktur, milli birlik ve kardeşliğe en küçük atıf yoktur. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem teklifi, güçsüzleştirilmiş Türkiye’nin taslak beyannamesidir. Ve bizim nazarımızda buruşturulup atılacak kağıt parçasından farksızdır. Neymiş, Türkiye’nin yıllardır umut ettiği tarihi bir çalışma için bir araya gelmişler. Kılıçdaroğlu’na bakarsak altı partiye tarih bir sorumluluk yüklemiş. Tarihi anlamayanların, milleti takmayanların, Türkiye’nin hak ve çıkarlarını tanımayanların küresel güçlerin telkiniyle buluşmaları omuzlarına binen sorumlulukla değil, onurlarını lekeleyen suçluluk psikolojisiyle izah edilecektir. 48 sayfalık metnin içeriği tamtakır kuru bakırdır, hiçbir somut ve yeni bir öneri de yoktur. Bu metni tarihi yapan tek şey, 28 Şubat zihniyetine uygun olarak “güçlendirilmiş istikrarsızlık” bildirisi olmasıdır. Açıklanan metin nitelik olarak bir anayasa önerisi değil, yeni bir 28 Şubat bildirisi olarak tarihe geçecektir. Bütüne bakıldığında bir uzlaşma değil, “uzlaşamama metni” olduğu çok açıktır. 6 partinin ortak çalışmasında ne yeni bir anayasa ne içeriğine ilişkin somut teklifler ne de bir yol haritası vardır. Bu durum aslında zillet ittifakının hiçbir konuda uzlaşamadığını ve milletimize söyleyecek sözlerinin olmadığını işaret etmektedir. 28 Şubat bildiri metninde uzlaşılan tek nokta milletin ortak iradesi ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi karşıtlığıdır” diye konuştu.
“28 Şubat günü zillet ittifakı hiçbir öneride bulunmadığı gibi, yeni bir anayasa vaadini de paylaşamamıştır”
Parlamenter sistem döneminin istikrarsız ve zayıf yürütme modeline geri dönmeyi istemenin tarihin akışını tersine çevirmeye kalkışmak olduğunu ve sonuçsuz kalacağının kesin olduğunu söyleyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“28 Şubat günü zillet ittifakı hiçbir öneride bulunmadığı gibi, yeni bir anayasa vaadini de paylaşamamıştır. HDP’nin Dolmabahçe Mutabakatıyla ilgili açıklaması zilletin altı partisine atılmış pas, gönderilmiş selam, biz de varız ve sizinleyiz mesajıdır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması, PKK’ya, FETÖ’ye, küresel çevrelere, bölücü ve yıkıcı mihraklara ikramdır, itinayla uzatılan kirli elin ibrasıdır. Yasama, yürütme ve yargı alanında yapılan tespit, değerlendirme ve hedeflerin hiçbir yenilik taşımadığı ortadadır. Açıklanan metin geçmişe dönüş beyannamesidir. Yarının Türkiye’sine değil dünün Türkiye’sine özlemdir. Koalisyonlar dönemini tekrar canlandırma niyetidir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dedikleri beyhude bir oyalanma, yükselen Türkiye’nin önünü kesme gayesidir. Türk milleti bu zillete inanıyorum ki müsaade etmeyecektir. Türkiye’yi tarihin gerisine düşürme emelini hiç kimse başaramayacaktır. Sıradan, basit, etkisiz, kimliksiz, ruhsuz, eskinin kötü bir kopyası olan 28 Şubat Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem açıklaması zillet partilerinin elinde patlamış, hevesleri kursaklarında kalmış, deyim yerindeyse nal topladıkları açığa çıkmış, alayı birden havlu atmıştır. Türkiye’nin geleceği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, gelecek ümidi de Cumhur İttifakı’dır.”