MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın'dan 'Ayasofya' açıklaması
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, "Batı dünyasında hala Ayasofya’nın unutulmamış olması ve 576 yıl önce sonsuza dek Türklere ait bir varlık haline gelmiş olan bu ibadethaneyle ilgili beyhude rüyalar görülmesi çok manidardır." ifadesini kullandı.
Semih Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, Ayasofya’ya müze statüsünü veren 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada Danıştay 10. Dairesi'nin kararının beklendiğini hatırlattı.
Söz konusu karar açıklanmadan önce, MHP olarak Türk milletinin vazgeçilmez egemenlik hakları ve bekası açısından büyük önem taşıyan bazı hususların altını bir kez daha çizmeyi görev bildiklerini belirten Yalçın, şu değerlendirmede bulundu:
"Batı dünyasında hala Ayasofya'nın unutulmamış olması ve 576 yıl önce sonsuza dek Türklere ait bir varlık haline gelmiş olan bu ibadethaneyle ilgili beyhude rüyalar görülmesi çok manidardır. Yüzyıllarca süren Haçlı seferlerine son veren ve tarihin akışını değiştiren büyük bir hamlenin küresel etkileri karşısında duyulan eziklik ve aşağılık duygusunun hafızalardan silinmediği anlaşılmaktadır. Osmanlı Devleti’nin Batılı güçlerle yaptığı askeri, siyasi ve diplomatik savaşlarda, hep bu sinsi ve aşağılık emellerin yansımaları görülmektedir."
Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiltere güdümündeki Yunan askerleri tarafından Batı Anadolu'nun işgal edilmesinin arkasında da benzer hedefler bulunduğuna dikkati çeken Yalçın, Yunanistan ise İstanbul’u yeniden Konstantinopolis yapıp Bizans başkenti haline getirmeyi ve Ayasofya’yı yeniden kiliseye dönüştürmeyi hayal ettiğini vurguladı. Yalçın şöyle devam etti:
"Anlaşılan o ki Ayasofya hakkında hadsiz değerlendirmelerde bulunan Atina ve Yunanistan Başpiskoposu Leronimos'un şuuraltında da bu imkansız rüya, bu bahtsız ütopya vardır. Ayasofya'nın ibadete açılmasına ilişkin; Başpiskoposun, 'Türkiye, bunu yapmaya cüret edemez.' demesi bizim için ezik bir ümit ve zavallı bir temenni ilanından fazla değer taşımamaktadır. Türkiye’nin iç işlerine karışmaya yeltenen bu kendini ve yerini bilmez din adamı, uluslararası alanda Hristiyan dünyasının dikkatini çekerek Ankara'nın Ayasofya üzerindeki tasarrufu konusunda caydırıcı olacağını sanıyorsa aldanmaktadır. Başpiskopos, öncelikle neden Atina'da hiçbir cami bulunmadığını sorgulamalıdır. Selanik'ten Mora'ya kadar geniş bir alanda Osmanlı bakiyesi yüzlerce tarihi eserin hoyratça ve vandallıkla neden yok edildiğini dünya kamuoyuna açıklamalıdır.
Türkiye'ye ayar vermeye cüret eden batılı politikacılar da sadece Yunanistan'da değil, bütün Balkanlarda turistik ve kültürel açıdan paha biçilemeyecek kadar kıymetli olan Osmanlı bakiyesi binlerce ibadethane ve dünya mirası tarihi eserin neden barbarca yıkılıp izlerinin silindiğinin hesabını vermelidir."
Batılı politikacılar ve din adamları tarafından Ayasofya’nın gündeme getirilmesinin Türkiye’nin egemenlik haklarına saldırı olduğunun altını çizen Yalçın, "Ancak mesele egemenlik haklarından ibaret değildir. Ayasofya meselesi, sadece Fatih’in 567 yıl önce bu tarihi yapıyı camiye kalbetmesinden ibaret de değildir. Ayasofya’nın, Türk milletinin İstanbul’da ve üç kıtadaki egemenlik haklarının ve varlık iadesinin somut delili, inkar edilemez sembolü olduğunun herkes farkındadır. Ayasofya üzerindeki hakkımız tartışmaya bile açılamayacak kadar berrak ve net, üzerinde hiçbir ülkenin fikir serdedemeyeceği kadar sabittir." ifadesini kullandı.
Asıl meselenin Türk milletinin, şehit kanlarıyla sulanan bu mübarek topraklardaki egemenliğinin kalıcı ve ebedi olacağını Milli Mücadele sırasında bir tokat gibi müstevlilerin suratına indirmesinin acısının unutulmaması olduğunu belirten Yalçın, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Ayasofya’nın gündemde tutularak bağımsız Türk yargısını etkileme ve hükümetin bu alandaki tasarrufunu engelleme çabalarının arka planında, Salip'le Hilal’in mücadelesi vardır. Ayrıca Ayasofya’nın sadece inanç ekseninde değerlendirilmesi, onun milletimiz açısından taşıdığı tarihi değeri sınırlamak olur. Ayasofya’nın varlığı küresel nitelikli ama kimliği millidir. Milletimizin Ayasofya'ya bakışının arkasında, büyük bir devlet geleneği ve insanlığın ebedi saadetini temin etme ülküsü yatmaktadır. Ayasofya, cihanşümul yönetim anlayışını İstanbul’da somutlaştıran bir abidedir."
Türkiye'nin ibadet hürriyeti ve kutsal mekanların korunması konusunda en çok titizlik gösteren, farklı din ve inançlara en geniş serbestliği tanıyan ülkelerin başında geldiğini ifade eden Yalçın, "İstanbul'dan Kars'a, Edirne'den Hakkari'ye kadar Türkiye topraklarının dört bir yanında üç semavi dinin ibadethaneleri büyük bir özgürlük havası içinde hizmet vermektedir. Bu husus milletimizin tarihi müsamaha, insana hizmet ve yönetim anlayışının en dikkate değer yanlarındandır. Tarihe ve beşeriyete böylesine yüksek değerler kazandırmış bir milletin egemenliğini sorgulamak; Atina'daki üç beş papazın, okyanus ötesinden ve Avrupa’dan küresel jandarma rolüne soyunan siyasetçilerin haddine düşmez." açıklamasında bulundu.
"Egemenliğimize ne el, ne de dil uzatılmasına izin veririz."
Türk milletinin, egemenlik hakları söz konusu olduğunda caydırıcı olmaya niyetlenen hiçbir harici odağa boyun eğmediğini ve bundan sonra da eğmeyeceğini vurgulayan Yalçın, şöyle devam etti:
"Egemenliğimize ne el, ne de dil uzatılmasına izin veririz. Türk milleti adına karar alan yargı mercii de, vazgeçilmez hak ve çıkarlarımızı göz ardı edecek bir karar vermeyecektir. Danıştay’ın ilgili dairesinden; bizi sorgulamaya cüret eden Batılı siyasetçilerle hala Hilal-Salip kavgası uman ve aklı mazide kalmış bazı din adamlarına tarihi ders mahiyetinde bir karar çıkmasını bekliyoruz. Danıştay 10. Dairesi’nin millet adına karar verirken milli irade ve temayülü dikkate alacağına, ayrıca Ayasofya'nın vakıf malı statüsünde olduğu gerçeğini göz önünde bulunduracağına inanıyoruz. Ayasofya’nın statüsüyle ilgili nihai karar hakkı ve yetkinin, egemenlik ve bağımsızlık hukukumuzun millet adına icrai temsilcisi olan hükümete ait olduğunu kamuoyuna hatırlatıyoruz."
Hükümetin de son kararı verirken, Ayasofya'nın ibadete açılması yönünde millet nezdinde beliren arzu ve kamuoyuna yansıyan iradeyi görmezden gelmeyeceğini bildiklerini ifade eden Semih Yalçın, şunları kaydetti:
"Hükümetin, büyük ecdadımız Fatih Sultan Mehmet’in bıraktığı tarihi vasiyeti de göz önüne alacağından şüphe duymuyoruz. Son olarak Türkiye’nin egemenlik haklarına dil uzatmaya yeltenen küresel aktörlere, tarihte hep yaptığımız gibi yeni bir tarihi ders vermenin tam zamanı olduğunu duyuruyoruz. MHP olarak hükümetin milli çıkarlarımız paralelinde alacağı kararın arkasında var gücümüzle, milletten aldığımız kuvvetle yalçın kaya gibi duracağımızı şimdiden bir kez daha ilan ediyoruz."