Köşk'ten 'Muhteşem' çıkış!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den "Muhteşem Yüzyıl" açıklaması
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde yaptığı konuşmada, son dönemin tartışma konusu olan, Kanuni Sultan Süleyman döneminin konu alındığı “Muhteşem Yüzyıl” dizisine gönderme yaptı. Cumhurbaşkanı törendeki konuşmasının bir bölümünde şunları söyledi:
“Başta Osmanlı tarihi olmak üzere geçmişin, son yıllarda büyük merak ve ilgi konusu olmaya başladığını vurgulayan Gül, ”Artık sinemalarda, filmlerde, dizilerde, hikayelerde tarihin hep canlandırıldığını ve tarihin esin kaynağı olduğunu hep beraber görüyoruz. Bu tabii ki çok sevinilecek bir şey.”
Bu sözler “Köşk’ün ‘Muhteşem Yüzyıl’ yorumu” olarak değerlendirilirken, Cumhurbaşkanı, törenden sonra verdiği resepsiyonda basın kuruluşlarının temsilcilerinin bu yöndeki sorusunu ise esprili bir şekilde yanıtladı. Gül, biraz önceki törenin katılım-cılarına gönderme yaparak, “Bu kadar tarihçiyi buraya boşuna mı çağırıyoruz, onlara sorun...” diyerek, yorum yapmadı.
Daha öncekiler bizi bir yere götürmedi
Gül, dokunulmazlıklarla ilgili soru üzerine DEP’lileri hatırlattı:
“Yakın tarihimizden örnekler var. Kendimizi çıkmaz sokaklara itmememiz lazım. Burada herkesin sorumluluğu vardır”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri töreninin ardından verilen resepsiyonda gazetecilerin sorularını yanıtladı. BDP’li 9 milletvekilliyle Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk’un dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke düzenlenmesi ile ilgili bir soruya Gül, “Terör, kan, şiddet, şiddeti teşvik edici konuşmalar, bunların hiçbiri tasvip edilemez. Demokrasilerde bunların hiçbirinin yeri yoktur. Bunu her zaman ifade ettiğim... En aykırı düşünceler konuşulabilir, tartışılabilir, fikirler ne ise söylenebilir. Ama terör asla hiçbir zaman tasvip edilemez” yanıtını verdi. Terörün dünyanın demokrasi ile idare edilen hiçbir ülkesinde tasvip edilemeyeceğinin altını çizen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
Ayaküstü söylemedim
“Bu bakımdan bütün siyasetçilerin, TBMM’ye seçimle gelmiş olan bütün siyasetçilerin tabii ki bunun farkında olmaları gerekir. Herkesin muhakkak ki buna çok dikkat etmesi gerekir. Meclis açış konuşmamda, tesadüfen ayaküstü bir şeyler söylemedim orada. Uzun uzun, düşündüğüm ve çok belki geniş şeyi özetleyerek, öz haline getirip düşüncelerimi orada ifade ettim. Dolayısıyla Meclis’te açıkça söyledim. Herkesin dikkatini çektim. Terör, şiddet... Bunlarla muhakkak mesafe koymak gerekir. Diğer yandan geçmişte denediğimiz kendi siyasi tarihimizden, yakın siyasi tarihimizde de olup bitenlerden örnekler var. Dolayısıyla kendimizi çıkmaz sokaklara itmememiz lazım. Burada herkesin sorumluluğu vardır. Milletvekilleri açısından konuştuğumuza göre bütün milletvekillerinin, hepsinin sorumluluğu vardır. Yoksa geçmiş şeyler tekrarlanırsa onların da bizi bir yere götürmediğini gördük. Daha önceki denemelerde de. Bu açıdan bu konuları herkesin çok büyük bir sorumluluk duygusu içinde götürmesi gerektiğine inanıyorum. Yoksa zaten önümüzde bir sürü sıkıntılar, problemler var. Bunlar da kronik hale gelir.”
Gül, “Daha önceki derken DEP ve 1994 sürecini mi kastediyorsunuz” sorusuna ise ”Tabii onları kastediyorum. Gayet açık” cevabını verdi.
Bunlar caydırıcıdır
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na ilişkin bir soru üzerine Gül, süreci medyadan takip ettiğine işaret ederek, ”Böyle bir komisyon kurulduğunda da söylemiştim, bu tabii ki önemli bir adımdır TBMM’de. Bu Türk demokrasinin geldiği durumu gösterir. Tabii ki orası bir mahkeme değil ama Türkiye’nin siyasi tarihini araştırılması, TBMM adına. Orada önemli rol alanları, hayatta olanları dinlenmesi, bunlar çok iyi belgeler haline gelmiştir. Muhakkak ki bu belgeler çok değerli bir belge haline gelmiştir. Buna gördüğüm kadarıyla itirazlar var ama hepsini bir topladığınızda yine çok büyük anlam ifade etmektedir. En azından bunlar caydırıcıdır, açıkçası” diye konuştu. Gül, şunları kaydetti:
”Bu tip adımlar, tam netice vermiştir, vermemiştir. İçinde doğrular vardır, yanlışlar vardır. Komisyon üyeleri katılır, katılmadığı noktalar olabilir. Bunların hepsini şöyle bir kenara koyuyorum. Böyle bir adımın TBMM’de atılmış olması ve bu dinlemelerin yapılmış olması, neticede bütün bunların doküman haline getirilmiş olması, Türkiye’de bundan sonra birçok yanlışı caydırır. Birçok yanlışın yapılmasını önler. Önleyici tedbirlerdir en azından. Gereği ile ilgili hiç kimse zannetmiyorum ki bir intikam alma duygusu falan yoktur. Ama tabii ki olup bitenlerin, açık seçik net bir şekilde tarihe yansıtılması açısından çalışmalar çok önemlidir.”
Güvenliğin bölünmezliği
Suriye’den gelebilecek tehlikelere karşı sınıra Patriot füze savunma sistemine ilişkin bir soru üzerine Gül, bununla ilgili çok açıklamalar
yapıldığını anımsatarak, bunun tamamen savunma nitelikli olduğunu belirtti. Gül, NATO konseptinde ”güvenliğin bölünmezliği ilkesi” bulunduğunu ve kendisinin de milletvekilliği ve Dışişleri Bakanlığı döneminde NATO Parlamenterler Asamblesi’nde bulunduğunu anımsatarak, şunları söyledi:
”Sadece Cumhurbaşkanı olarak değil, ondan önce de bu terminolojileri bilirim. NATO’nun nasıl çalıştığını ve neler yapıldığını bilen bir kişiyim. En
önemli şey, güvenliğin bölünmezliğidir. Bir bütünlüktür. Dolayısıyla NATO bünyesi içerisinde bir kısmının güvenliğini sağlayalım, bir kısmını sağlamayalım anlayışı yoktur. Savunma, güvenlik bir bütündür. Bu çerçeve içerisinde bunlar ihtiyati tedbirlerdir. Kesinlikle saldırı amacı söz konusu değildir, tamamen savunma amaçlıdır. Riskleri tamamen minimize etmek içindir.
Türkiye’ye açık bir tehdit yok
Şu anda böyle bir açıkçası Türkiye’ye karşı açık bir tehdidin, tehlikenin gerçekleşeceğine çok fazla ihtimal vermiyorum, Suriye tarafından. Çünkü bu bir
çılgınlık olur açıkçası. Ama güvenlik söz konusu olduğunda siz en minimum riski bile göze alırsınız, dikkate alırsınız. Ona göre tedbirler alırsınız. Dolayısıyla bunların hepsi tedbir amaçlıdır. Belki yeteri kadarı vakti ile bilgilendirilmiş olabilir, Rusya NATO tarafından. NATO-Rusya diyalogları vardır. Toplantılar vardır. Belki bundan dolayı kaygılı olabilirler. Ümit ederim ki bu kaygıları, verilen bilgilerden sonra giderilmiştir.”
Kimin kanı olursa olsun üzülürüz
Gül, ”terör örgütü üyelerinden silah bırakanların yurt dışına gitmelerine” ilişkin bir soruya, ”Biliyorsunuz çok eskiden beri bunların üzerinde çalışıyoruz. Nihayette hiçbirimizin, hiç kimsenin amacı çok kanın döküldüğünü görmek olamaz. Kan, kimin kanı olursa olsun üzülürüz tabii ki” yanıtını verdi.
Bu konu üzerinde uzmanlar tarafından soğukkanlılıkla çalışıldığına dikkati çeken Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Neticede eğer elinde silah, dağda Türkiye içinde, Türkiye dışında insanlar varsa bu tehlikeyi bertaraf etmeniz için onların tamamen alınması gerekir. Bunun da birçok yolları vardır. Burada devlete güvenmek gerekir. Devletin çalışmasına, metoduna güvenmek gerekir. Devlet dediğimde nihayette devleti, devletin o anki sorumluları ve uzmanlarıdır. Öyle değil mi? Bununla ilgili birçok teşebbüsler daha önce de olmuştur. Ama bazen bunlar tam anlanmadığı için açıkçası sabote edilmiştir.“
Psikolojik hamleler
Terör örgütü yöneticilerinin ”Silah bırakmayı değil, silahlarımızı çoğaltmayı ve daha çok saldırmayı planlıyoruz” açıklamasının anımsatılması üzerine Gül, bu işin içinde bir sürü propaganda ve psikolojik hamleler bulunduğunu söyledi. Gül, terör örgütünün Türkiye’nin komşularında ortaya çıkan siyasi konjonktürü kendisine bir fırsat olarak gördüğünü ve bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek için hamleler, planlar yapmak niyetinde olduğuna dikkati çekerek, ”Bu planlarını tatbik de ediyor. Ama karşısında bunları gören güçlü bir devlet var. Bu Türk devletinin de ona göre karşı planları var. Karşı programları var. Bunların neticesinde tamamen gücü çok kırılmıştır“ dedi.
Ödül kazananlar
Arkeoloji dalında Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü Zeugma Antik Kenti ve Müzesi aldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Zeugma Antik Kenti ve Müzesi’nin çeşitli uluslararası ödülleri aldığını anımsatarak, ”Ama bugün aldığımız ödül, bütün bunlardan, hepsinden, bizim için son derece önemli, çok büyük bir onur” dedi.
Ahmet Hatipoğlu ise tasavvuf musikisi alanında, 60 yılı bulan çalışmalarının üstün hizmet ödülüne layık görülmesinin kendisini ve bu alana hizmet verenleri derinden etkilediğini söyledi.
Tarih Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu, kendisine verilen son derece değerli ödülün, tarihe bakış anlamında, Türkiye’nin geçirdiği dönü-şümün bir sonucu olduğunu düşündüğünü dile getirdi.
Layık görüldükleri ödülün saygın bir ödül olduğunu belirten Selim İleri ise “Hak etmediğim onurlandırışınıza çok teşekkür ederim” dedi.
Ödül törenine, Cumhurbaşkanı Gül, eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte katıldı. Törende, TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahin, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, milletvekilleri, çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kültür ve sanat insanları ile medya üst düzey yöneticileri de hazır bulundu. Ödül töreninde, ”İstanbul Sazendeleri” adlı grup tarafından müzik dinletisi de gerçekleştirildi. Törenin ardından Cumhurbaşkanı Gül, ödüle layık görülenlerle fotoğraf çektirdi.