İstifa etmezlerse neticesi ağır olur!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek’e isitfa etmesinin söylendiğini açıkladı, “Bursa aynı şekilde...” dedi. Erdoğan, istifası istenenlerin buna yanaşmaması halinde en son ne olacağı sorulunca, “Neticesi ağır olur” ifadesini kullandı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Polonya ziyaretinden dönerken beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Kuzey Irak’tan ABD ile vize krizine, AB ile ilişkilerden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in istifa edip etmeyeceğine kadar gündemdeki birçok konuda çarpıcı mesajlar verdi. Cumhurbaşkanı’nın, AK Partili belediyelerdeki değişimle ilgili sorulara yanıtları şöyle:
- Bazı belediyelerdeki görev değişikliği süreciyle alakalı farklı farklı iddialar ortaya atılıyor. Mesela Melih Gökçek’in kimileri odasını topladığından söz ederken, kimileri de direndiğinden bahsediyor. Belediyelerle ilgili son durum nedir?
“İstanbul’da, Kadir Topbaş bey, Çevre ve Şehircilik Bakanımızın kendisiyle görüşmesine olumlu yanıt verdi, istifasını o şekilde gönderdi. Ardından Düzce’yle, genel başkan yardımcımız görüştü, o da istifasını verdi. Zannediyorum dün veya bugün Niğde’nin istifasını verdiğini duydum. Şu anda Balıkesir’e istifasını verme talebimiz iletildi. Hakeza Melih beye, kendisine bu durum iletildi. Bursa aynı şekilde. Bursa’yla da yarın büyük ihtimalle sayın Başbakan veya ilgili genel başkan yardımcımız veya şahsım görüşeceğiz. Bunları yaparken bir şeyin gayreti içindeyiz: Bu makamlara bağımsız adaylar olarak gelinmiyor, bir partinin gösterdiği adaylar olarak geliniyor; bu görevleri biz asla terkedilmeyecek ilanihaye kalınacak koltuklar olarak göremeyiz. Dolayısıyla böyle bir adımın atılması gerektiği zaman, arkadaşlarımızın, ‘Ben, bu davanın elemanıyım, benim yetkili kurullarım madem ki böyle bir kararı vermişler, ben de ilgili merciye istifamı veririm’ demeleri lazım. İstifa, partiden ayrılma kopma demek değildir. Parti, istifasını veren arkadaşları çok daha farklı yerlerde değerlendirir. Zaman içinde çok daha farklı yerler oluşacaktır, değerlendirilirler. İl başkanları toplantısında da söyledim, olaya böyle bakmak lazım; ‘Ben buraya geldim, burada ilanihaye kalayım’ olmaz.”
Erdoğan, Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Turgut Yuvacan ve Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mete Belovacıklı’nın da aralarında olduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
‘Kayyum atanmasaydı...’
- Geçtiğimiz günlerde diğer partilerin belediye başkanlarında da değişim gerekliliği olabileceğinden söz etmiştiniz...
“Diğer partilerde hiçbir sorun yok gibi düşünülmemeli anlamında söyledim. Sorun varsa, ilgili partilerin yönetim kadroları gereğini yapmıyorsa, İçişleri Bakanlığı inceleme başlatmak durumunda kalabilir. Örneğin, kayyum atamaları niye yapıldı? Dediğim türden sorunlar olduğu için yapıldı. Şu anda medya olarak kayyum atamalarının yapıldığını yerleri bir inceleyin. Oralara kayyum atanmamış olsaydı, onlar devletten aldığı paraları yine Kandil’e göndermeye devam edeceklerdi. Bazı arkadaşlar zaman zaman çıkıyor, kendi çevremde de var, ‘Bu kayyum atamaları doğru oldu mu?’ diyorlar. Ama şunu unutuyorlar: Oralardakiler belediye hizmeti verselerdi, kayyum atanması gibi bir süreç tabii ki olmazdı. Vatandaşımız belediyeden kendisine hizmet bekler. Bu hizmet yapılmıyorsa, vatandaş belediyeye değil, hükümete küfreder. Oralarda adım atma konusunda aslında geç bile kalındı.
- Peki AK Parti’nin istifalarını istediği başkanlar buna yanaşmazlarsa, istifa etmemekte direnirlerse ne olacak?
Ben arkadaşlarımızın, öyle bir yola tevessül etmelerini düşünemem, düşünmek de istemem. Çünkü onun neticesi ağır olur.
Küçükkaya’ya tepki: Ahlaksızca bir iftira
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazeteci İsmail Küçükkaya’nın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan’ın eşinde ‘ByLock’ çıktığı yönündeki iddiasıyla ilgili, “Bir kadın bakanın eşiyle ilgili iddialar ortaya atıldı. Bakandan yalanlama geldi. Değerlendirmeniz nedir?” sorusu üzerine şu yanıtı verdi: “Çok terbiyesizce, ahlaksızca, adice bir iftira. Bayan bakanımız, zaten hukuki hakları saklı kalmak kaydıyla açıklamasını yaptı. Böyle bir şey söz konusu değil. Terbiyeden yoksun olan söyleyeni yazanı, sufle edeni her kimse, bunun hukuki bedelini ödemek durumundadır. Benim bayan bakanıma ahlaksızca adice yakıştırma yapamazsınız. Biri tv’den sufle ediyor, diğeri yazılı haber haline getiriyor. Ben bakanımıza söyledim, bizzat takip edeceğim dedim. Kendisine de konunun takipçisi olmasını söyledim.”
‘Barzani’yi uyardık
- Barzani’nin yanlış hesabı Bağdat’tan döndü dersek, şimdiki durumda Türkiye Irak’ın kuzeyinde İran’ın etkisini artırmasından endişe etmeli mi? Barzani yüzünden, düne kadar sorunlu gördüğümüz (Şii) Haşdi Şabi örgütüne destek verdik gibi algı var. Türkiye bu ikisinden birine mahkum olmak zorunda mı?
“Türkiye, dediğiniz tarzda birilerine mahkum değildir. Biz kendi politikamızı kendimiz belirleriz; kendi hareket kabiliyetimizi kendimiz belirler, adımımızı da ona göre atarız. Bildiğiniz gibi bu süreç yeni başlamadı. Aylar öncesinden başladı. Biz Barzani’ye de yeğenine de bu konuları defaatle anlattık. ‘Bu gidiş iyi değil, yanlış yapıyorsunuz, gelin bu işleri yoluna koyalım’ dedik. Özel temsilcilerimizi gönderdik, sanki biz onlara borçluyuz gibi bizim özel temsilcilerimize farklı yaklaşım ortaya koydular. Kerkük’te, biliyorsunuz, orada farklı farklı paçavralar dalgalandırdılar. Maalesef bunlara da Barzani göz yumdu. Sonuçta ne oldu? Kerkük’ü sanki kendilerininmiş gibi pazarlık konusu yaparak havalara giren valileri kaçtı gitti. Bayrakların çekildiği gün orada eğlenceleri hangi noktadaydı, şimdi hangi noktaya geldik. Olayın tarihine bakınca Türkmenlerin orada bir geçmişi var. Sen oradaki Türkmen’i, Arap’ı görme, orayı bir işgalci gibi ele geçirmeye çalış! Bu noktada Talabani’nin de durumu var, onların da yaklaşım tarzı burayı bu hale getirdi. Şimdi ne oldu, birbirlerine girdiler, bizi sattı diyorlar. Biliyorsunuz, Başbakan Binali Yıldırım, Irak’ı ziyaret etmişti, bu arada Dışişleri Bakanımızla üç dört arkadaşımızın Bağdat ziyareti söz konusu olabilir. Benden de bir davet bekliyor Bağdat, kendisine (Irak Başbakanı İbadi’ye) bir davet yapmak; Suudi Arabistan ziyaretinden önce veya sonra Türkiye’ye davet etmek suretiyle, tüm bu konuları birlikte değerlendirebiliriz. Biz sınır kapılarını daha kapamadık, ama her an bu da olabilir.”
‘Hangi hakla Kerkük benimdir diyorsun?’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Beştepe’de düzenlenen 40’ncı Muhtarlar Toplantısı’nda, Kuzey Irak’taki gelişmelerle ilgili şunları söyledi:
“Adeta bir histeri haliyle ve buram buram fırsatçılık kokan aceleyle hareket edenler hesap verecektir. Kalkıyor ne yapıyor? ‘Kerkük benimdi’ diyor. Sen hangi hakla Kerkük benimdir diyorsun? Kerkük’te senin tarihin var mı ya? Ne işin var senin Kerkük’te? Biliyorsun ki orada kimlerin hakkı var. Irak’ta bu sebeple dökülen her kanın sorumlusu bölgesel yönetimdir. PKK gibi sicili kabarık eli kanlı bir başka örgüte alan açanlara elbette göz yummayacağız. Daha önce dediğim gibi bir gece ansızın geliriz, gereğini de yaparız. Söyleye söyleye girilmez, bir gece ansızın girilir. Suriye’de oynanan oyunun bir benzerinin Irak’taki gönüllü figüranlığına soyunanlar buna uygun muameleye de razı olmak zorundadır. Bu tür ihtiraslarla hareket edenler en büyük zararı kendi halklarına veriyorlar. Şimdi yukarıdan gıda ilaç elbise şu bu falan artık girmeyecek. Artık hava sahası kapalı. Artık Erbil’den bir yere uçuş olamayacak. Biz merkezi yönetime, ihtiyaçlarını oraya göndereceğiz. Ama Kuzey Irak yerel yönetiminin başlarına neler getirdiğini halkın görmesini istiyoruz, halkın da onlara gereken dersi vermesini istiyoruz. Halk, bu tür yöneticilere gereken dersi vermeyecek olursa kusura bakmasınlar.”
‘Kürtçülük hakkın değildir’
“Bizim ne Irak’taki ne Suriye’deki Kürt kardeşlerimizle husumetimiz yoktur. Irak ve Suriye’deki Araplara, Türkmenlere nasıl bakıyorsak Kürtlere de aynı şekilde bakıyoruz. Bizim derdimiz sadece ve sadece terör örgütüyledir. “Ben Kürdüm, ama ne olur YPG’ye bir şey demeyin” Kürt kardeşlerim kusura bakmayın bu teröristleri savunuyorsanız burada yollarımız ayrılır. Kürdüm demek en tabii hakkındır, ama Kürtçülük yapmak hakkın değildir. Türküm demek en tabii hakkındır, ama Türkçülük yapmak hakkın değildir. Çünkü bunlar bölücülüktür.”
Deniz Baykal için yakın takip
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaret ettiği Deniz Baykal’ın durumuyla ilgili soru üzerine, “Ben ziyaret ettiğimde, gözünü rahat açamasa da, cevap verebiliyordu. ‘Sağolun sağolun’ diyordu. Doktorum Serkan Topaloğlu aracılığıyla da durumunu yakından takip ediyorum. Allah şifalar versin” dedi.
‘İlişkiler çok hırpalandı’
- Avrupa Birliği’ne yeni katılan ülkelerle aramız iyi, onlardan destek de alıyoruz, ancak çelik çekirdek (kurucu) ülkelerle sıkıntılar devam ediyor. Almanya seçimleri geride kaldı, Alman liderlerinin söylemlerinde değişiklik var gibi. Önümüzdeki süreçte bir düzelme olur mu ilişkilerde?
Bu zaman zarfında ilişkiler maalesef çok hırpalandı. Doğrusu ciddi manada bizi çok üzdüler. Ama siyasette, uluslararası ilişkilerde esas olan ilişkileri koparmamaktır. Dolayısıyla ipler koparılmamalıdır. Nitekim bizim şu anda yaptığımız da ipleri koparmadan ilişkileri devam ettirmektir. Tabii ki muhataplarımızın da olumlu yaklaşım içinde olmalarını bekliyoruz. Temenni ederim ki, sonuç iyi olur.
Kılıçdaroğlu’na etler için yanıt
- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Sırbistan’dan gelecek etler besmele ile kesilmiyor diye bir açıklaması oldu...
Sayın Kılıçdaroğlu besmele konusunda öyle bir hassasiyet göstermişse, bu sevinç verici. Bu önemli bir gelişme. Fakat şunu bilmesi lazım. AK Parti hükümeti bu tür alımlarda bunu en ince teferruatına kadar inceler, alımlarını da ona göre yapar. Bir kısmı canlı bir kısmı karkas bir kısmı da löp et. 5 bin ton üzerinden konuştuk, 1500 tonunun da Sırbistan’ın Sancak bölgesine verilmesini teklif ettik. Oradan da alalım ki ekonomik olarak Sancak’ta bir hareketlilik olsun diye düşündük. Kılıçdaroğlu, Sancak’ta kimlerin yaşadığından haberdardır inşallah. Yine de besmele konusunda öyle bir hassasiyet sergilemiş olması, kendisi adına önemli bir gelişme...
Türkiye’nin İran politikası
- ABD Başkanı Trump’ın İran adımları var, İran’ı daha da köşeye sıkıştırabilecek bu hamleleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Bu konuda bizim pozisyonumuz öteden beri belli. Yıllar önce Birleşmiş Milletler’de Brezilya ile yola çıktık, beraber kararımızı verdik, şu anda da iş bitmek üzere. Dolayısıyla bizim pozisyonumuzda bir değişiklik yok. Şu anda ABD’nin İran’a yönelik tavrını İsrail destekliyor ama diğer ülkelerin tavrının ne olacağını bilemiyoruz. İran’a karşı yaptırımları uygulayanların, kendilerine de bakmaları lazım; ‘Bu iş benden başkasına haramdır, sadece baha helaldir’ şeklinde bir anlayış olamaz. Meseleler iyi niyetle, diplomasiyle çözülmeli. Ama bakıyorsunuz, Obama döneminde iyi niyet tercih edilirken, Trump ile çok çok farklı süreç başlayabiliyor. Bizim FETÖ ile ilgili sorunumuz da benzer güçlükleri yaşadı. Obama döneminde başka oyalandık, Trump döneminde başka oyalandık; kadrolarda değişiklik yok, aynı hava esiyor. ‘Stratejik müttefik’ deniyor, ama bu ilişkilere yansımıyor. Tutuyorlar, benim korumalara tutuklama kararı çıkarıyorlar. Bir Büyükelçi, kalkıp Türkiye ABD ilişkilerini zedeleyebiliyor!
Vizede çözüm temennisi
- ABD ile vize krizinde durum nedir?
Ben meseleyi, uzun süre gündemde kalması muhtemel bir sorun olarak görmüyorum. Gelen heyet burada bu işi bitirmek için geldi. Görüşmeler başladı ve devam ediyor. Temennim görüşmelerden en kısa sürede netice elde edilmesi, vize meselesinin geride bırakılması, ilişkilerin normal seyrine girmesidir.