İncirlik’e gelecekler için ‘terör’ kriteri!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel’e İncirlik’i ziyaret talepleriyle ilgili “Listedeki isimler uygunsa tabii olabilir... Zira Alman milletvekillerinin arasında bazen tero¨ristlere açıkça destek verenler de olabiliyor” dediğini aktardı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO zirvesi için gittiği Brüksel’den İstanbul’a dönüşte, uçakta gazete yöneticilerinin sorularını yanıtladı.
Avrupa Birliği’ne üyelik sürecine yeni bir ivme kazandırılması yönünde olumlu görüşmeler yaptığını anlatan Erdoğan, “Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması’ gerektiğini söyledi. Zirvede Almanya Başbakanı Angela Merkel’le yaptığı görüşmeyi anlattı; Almanya’nın İncirlik’teki Alman askerlerini ziyaret talebi gündeme geldiğinde ‘Ziyaret edecek milletvekillerinin listesini gönderin, isimler uygunsa tabii olur, neden olmasın... Çünkü Alman milletvekilleri arasında teröre açıkça destek verenler olabiliyor’ karşılığını verdiğini belirtti.
Erdoğan, soru cevap bölümüne geçmeden önce Brüksel’deki temasları ve NATO zirvesinde ele alınan konularla ilgili özetle şu bilgileri verdi:
“İlk toplantımızı Avrupalı Demokratlar Birliği ile yaptık. Avrupa’daki vatandaşlarımızın yanında olduğumuzu belirttik. 1960’larda Avrupa’ya ilk geldiklerinde ‘Ne zaman döneceğiz’ hesabı yapan vatandaşlarımız vardı. ‘Artık burada misafir değil, ev sahibisiniz’ dedik. Avrupa’da 100 bine yakın işadamımız var. Arkalarında Türkiye gibi güçlü bir devlet var. Ayrıca vatandaşlarımıza referandum sürecinde yüzlerce kilometre yol kat edip, yağmur, kış, çamur demeden oy kullanmaları; bu vefakarlıkları, bu demokratik haklarını kullanma hususundaki kararlılıklarından dolayı teşekkürlerimizi ilettik.”
Macron’la ilk temas
Brüksel’de Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüştük, ikili siyasi-ekonomik ilişkilerimizin güçlendirilmesi noktasında neler yapmamız lazım, bunları konuştuk. Tabii, terörle mücadelede istihbarat paylaşımının üzerinde hassasiyetle durduk. İslamofobi ve Müslüman karşıtlığıyla mücadelede kendilerinin de hassasiyetleri olduğunu bize ilettiler. Suriye, Cenevre ve Astana süreçleri hakkında bilgi istediler, bilgilendirdik.
Savunma sanayii alanında ne gibi işbirliği yapabiliriz, bunları konuştuk. Ve Türkiye-AB ilişkilerine ivme kazandırılması hususunda desteklerini istedik.
AB’yle yeni süreç
Daha sonra Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker’le görüşmemiz oldu. Avrupa Birliği üyelik sürecine yeni ve pozitif bir ivme kazandırılması hususunda olumlu bir görüşme yaptık. Türkiye-AB göç anlaşmasının uygulanması ve vize serbestisini müzakere ettik. Terörle mücadelede Türkiye’ye destek istedik. Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor. Artık yeni bir süreci başlatma temennisi Tusk ve Juncker tarafından da gündeme getirildi.
Tajani çok olumlu
Bu arada Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani ile de görüşmemiz oldu. ‘Türkiye ve Avrupa Parlamentosu arasındaki ilişkilerde karşılıklı anlayışı esas alalım’ dedik. Ben gerçekten de Antonio Tajani’yi çok daha olumlu gördüm. Türkiye’ye bakışı çok çok olumlu, pozitif. Türkiye AB ilişkilerinin parlamenter boyutunun güçlendirilmesi hususunu gündeme getirdi.
Ve Almanya...
Almanya Şansölyesi Angela Merkel’le görüştük. Tabii burada iki ülkenin menfaati için karşılıklı ‘güvene’ ihtiyacımız olduğunu belirttik. Almanya’da PKK ve FETÖ’ye gösterilen koruyucu yaklaşımdan vazgeçilmesi gerektiğini özellikle gündeme getirdik. Almanya’da PKK’lıların anlayışla karşılanmasından, aynı şekilde FETÖ elemanlarının güvence altına alınmasından duyduğumuz rahatsızlığı dile getirdik. Ve darbeci askerlerin iltica taleplerinin kabul edilmesine tepkimizi en sert şekilde gündeme getirdik ve ‘Bunu nasıl yaparsınız?’ diye sorduk.
Maalesef bu hususların kendilerinin elinde olmadığını, Almanya’da hukukun ve anlayışın iltica taleplerine karşı biraz farklı olduğu tarzında şeyler söyledi. Oysa bu tür şeyler, esasında bizde büyük oranda İçişleri, Adalet bakanlıklarının, bilemedin hükümetin elinde olan bir iştir, süreçtir. Ki ben Almanya’da da bunların anlatıldığı kadar zor bir süreç olduğuna ihtimal vermiyorum. Ama kendilerini savunmak için dediğim tarzda şeyler söylediler. Parlamenter heyetin İncirlik’i ziyaret talepleri oldu. Biz dedik ki, bundan önceki ziyarette isimleri gönderdiniz, uygun gördük, böyle bir ziyarete müsaade ettik. Şimdi de kimler ziyaret edecekse, listeyi Dışişleri Bakanınız gönderir, listedeki isimler uygunsa tabii olabilir... Zira Alman milletvekilleri arasında bazen teröristlere açıkça destek verenler olabiliyor. Nitekim kendi partilerinin milletvekili olmayabilir ama bir milletvekilinin teröristleri açıkça desteklemelerinin, teröristlerle adeta beraber hareket etmelerinin hoş karşılanamayacağını ifade ettik. Şimdi Dışişleri Bakanlarımız kendi aralarında görüşecekler, ona göre adım atacağız.
Daha aktif NATO
NATO zirvesinde ise küresel terörle mücadelede NATO’nun daha aktif rol alması gündeme hakimdi. 28 ülkenin üzerinde durduğu konu buydu. Yük paylaşımı konusu da gündeme geldi. Burada ABD Başkanı Donald Trump çok açık, net. ‘NATO’nun yanındayız, bütün imkanlarımızı, gücümüzü desteğimizi vereceğiz ama ülkeler bir defa yük paylaşımında üzerine düşeni yerine getirmesi lazım’ diyor. Örneğin, biz şu anda toplam bütçeye katkıda yüzde 1,8’in üzerindeyiz. Bizim bu 1.84’ü 2024’e kadar yüzde 2’ye çıkarma hedefimiz var. Fakat bazi iddialı ülkelerin bu oranların çok çok altında olduğunu görüyoruz. ‘NATO’nun DEAŞ’la mücadelede küresel koalisyona katılımını destekliyoruz’ dedik. ‘Bu mini zirvede bu kararın alınması ve ilan edilmesi mühimdir’ dedik ve bu karar da alındı. Türkiye, PKK, DEAŞ ve FETÖ’ye karşı, yani üç terör örgütüyle mücadele eden tek NATO ülkesi. Ve burada sadece DEAŞ’ı hedef göstermenin yanlış olduğunu, diğer terör örgütlerinin de ıskalanmaması gerektiğini söyledik. Türkiye’nin hava ve füze savunma yeteneklerinin takviye edilmesi hayati önem taşıyor dedik.
Kafayı Deniz’e takmışlar
- Hem AB hem üye ülkelerin temsilcileriyle görüştünüz. Olumlu bir hava oluştuğunu görüyoruz. Vize serbestisi konusunda bir gelişme var mı, gelecek günlere ilişkin umutlu musunuz? Ve siz “beyaz bir sayfa” açıldı diyebilir misiniz AB ile?
(Vize serbestisi konusunda) Şimdi tabii kendileri birtakım çalışmalar yapmışlar. Şu anda bu yaptıkları çalışmaya yönelik biz 12 aylık bir takvim aldık. Bu takvim üzerinde Dışişleri ve AB bakanlıklarımızla bir çalışma yapacağız ve adımları atacağız. Tabii vize meselesi değil sadece, Kızılay ve AFAD’a yapacakları para yardımı hususunu da gündeme getirdik. Bu konu üzerinde de çalışmaları karşılıklı yürüteceğiz.
- Almanya Şansölyesi Angela Merkel’le görüşmenizde Türkiye’de tutuklu bazı Alman vatandaşlarının isimleri de gündeme geldi mi?
Onlar kafayı Deniz’e takmış durumdalar (Die Welt Gazetesi Türkiye Muhabiri Deniz Yücel... Çifte vatandaş. 14 Şubat’ta ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçlamasıyla tutuklandı, 1.5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanıyor... Halen Silivri Cezaevi’nde) Ben de kendilerine ‘Sizde çok Deniz var, ben size bunların dosyalarını da verdim’ diye hatırlattım. ‘Ayrıca sizden iltica talebinde bulunanlar var. Bunları koruma altına alıyorsunuz. Önce 4500 dosyanın bize neticesini verin’ dedim. Çünkü bu taleplerimizle ilgili olarak halen bir netice alamadık. Oralarda PKK cirit atıyor, FETÖ cirit atıyor. Bir de ‘Geçenlerde terörist subaylar size geldi iltica talebinde bulundular, kabul ettiniz. Bunları bize teslim edin’ dedik. Tabii ki tüm bu hususlarda kendilerinden tatmin edici bir izahat alamadık!
- Fransa tarihinin en genç cumhurbaşkanıyla bir araya geldiniz. Macron sizde nasıl bir intiba bıraktı? Avrupa’nın hasta adamları Fransa’ya şifa verebilecek mi?
Dün bir, bugün iki. Genç, 40 yaşında bir arkadaşımız. Temenni ederim ki Türkiye-Fransa arasındaki ikili ilişkileri bu dönemde çok daha farklı bir yere taşırız. Pozitif bir enerji verdi. Bu pozitif enerjinin, gerek yatırımlarda, gerek ticari ilişkilerde bizi iyi bir yere taşıyabileceğini düşünüyorum. Mesela, Fransa-İtalya-Türkiye arasında savunma sanayi alanındaki işbirliğini hayata geçirmek, aramızda önemli bir bağ oluşmasına vesile olabilir.
Bakanlar Kurulu toplantılarını 15 güne de indiririz
Ak Parti Genel Başkanı seçildiniz. Mevcut Anayasa’ya aykırı olmayan, yeni sistemin biraz daha oturmasını sağlayacak yeni adımlar atılacak mı? Örneğin Bakanlar Kurulu’na siyaset dışından bakan ataması gibi...
Partili cumhurbaşkanı adımını attık. Gazeteciler soruyor, ‘Grup konuşması yapacak mısınız? Parlamentoya gelecek misiniz?’ Parlamentoya gelirsin, gelirsin de Genel Kurul’a girmezsin. Parlamentoya gelmekle Genel Kurul’a girmek ayrı şeyler. Cumhurbaşkanı olarak yılda bir kez parlamentonun açılışında konuşma yapıyoruz. Belli günlerde bayram vesaire, gelir izleriz. Bunun dışında böyle bir durum söz konusu değil. Ama parlamentoda bizim grup odamız var, grup odama gelebilirim. AK Parti’nin grup odası var. Abdullah Bey, malum 4 ay Başbakanlık yaptığında ben bir takım çalışmalarımı orada yürütmüşümdür. Ayrıca, salı günkü grup toplantılarında konuşma yapabilirim. O zaman yapmadım, ama şimdi yapmam mümkün. Ama diyelim ki ben gelemedim, orada genel başkan vekili olarak Binali Bey grup konuşmasını yapabilir, buna da mani bir hal yok. Bu da bir şeyi gösterecek şimdi. Türkiye’de bir reformun nasıl gerçekleştirildiğini gösterecek. Cumhurbaşkanı var, yanında genel başkan vekili, yahut Başbakan, grubu yönetiyor. Gruba konuşma yapıyor, gayet uyumlu bir şekilde bunlar yürüyor. Cumhurbaşkanlığı’nda Bakanlar Kurulu toplantısı olur mu? 2 ayda bir yapmıştık, 1 aya indirdik, 15 güne de indiririz. Buna itiraz edenler, Anayasa’yı okumuyorlar. Orada diyor ki, Cumhurbaşkanı istediği zaman Bakanlar Kurulu’nu toplanmaya çağırır. 2 ayda bir demiyor, ayda bir demiyor, istediği takdirde toplar diyor.
- Bakanlar Kurulu’na artık hep siz mi başkanlık edeceksiniz?
Şu anda Cumhurbaşkanı olarak üzerimizde yükler var. Sayın Başbakan’la, tabii bu işin paylaşımını yapacağız. Diyelim ki belli aralıklarla biz Bakanlar Kurulu’nu toplarız, onun dışında da Sayın Başbakan Bakanlar Kurulu toplantısını yapar.
- Muhtarlar toplantıları devam edecek mi?
Ederiz elbette, seve seve ederiz.
Bahçeli’ye değil Kılıçdaroğlu’na
- Sayın Bahçeli’nin sizin açıklamalarınıza cevaben bazı açıklamaları oldu. Bir değerlendirmeniz olacak mı?
Şimdi, burada bir defa ciddi yanlış anlama var. Benim bu yolculuğa çıkarken yapmış olduğum basın toplantısındaki açıklamalarımın muhatabı Sayın Bahçeli değildi. Bana göre birileri Sayın Bahçeli’yi yanlış yönlendirdi, yanılttılar gibi geliyor. Çünkü ne benim ifadelerim içerisinde Bahçeli’nin adı geçiyor, ne de onunla ilgili en ufak bir ifadem var. Tam aksine, ana muhalefetin başındaki zatın birçok yanlışlarını pazara çıkaran bir cevap bu. Ona yönelik idi. Çünkü, şu anda ben partimin başındayım. Partimle ilgili herhalde cevap verme yetkim var.
Bu konuda da, FETÖ’ye karşı bu denli kararlı bir duruş sergileyen, adeta savaş açmış birisi olarak, eğer partimizin içinde böyle birisi varsa, bunu bize tevsik edin, biz bunu bir dakika partimizde tutmayız, göndeririz. Ama kalkıp partimizle alakalı olmayan, İstanbul Belediye Başkanı’nın damadıyla alakalı bir konu. Şimdi bir defa, onun partimizi siyasi temsil yetkisi var mı, yok. Öbür taraftan yargı onu denetimli serbestlikle bırakmış. Bu yargıyla alakalı bir konu. Onun üzerinden bir siyasi rant devşirme yoluna gitmek bizi üzer. Bu konuda da herhalde sessiz kalmamak gerekir.
- Kılıçdaroğlu da kendi ifadesiyle ‘kontrollü darbenin ipliğini pazara çıkaracağına’ dair açıklamalarda bulundu. Bu hususta değerlendirmeniz nedir?
Hâlâ orda mı Kılıçdaroğlu ya? Çıkarsın, zaten onun ipliği pazara çıkarması o kadar uzun sürüyor ki. Bu kadar uzun metrajlı ipleri nasıl buluyor anlamakta zorluk çekiyorum. Şimdi bir defa, onun da kongre sorunu var. Eğer varsa geç kalmasın hemen çıkarsın. Ama önce o kendi içindeki FETÖ’cüleri temizlesin. FETÖ’yle el ele yürütüyorlar işlerini.
Vatandaşlara Ramazan mesajı
- Bu gece sahura kalkmış olacağız. Ramazan ayına iliskin bir mesajınız var mı?
Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerif’in ülkemiz, milletimiz, tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Gerçekten çok hassas, kritik bir dönemde Ramazan-ı Şerif ile müşerref olacağız. Tabii yaşananlar bizi ciddi manada üzüyor. Şehitlerimiz var. Malum Tendürek’te 8 şehidimiz var, teröristlere ciddi zayiat verdiren çatışmalar halen devam ediyor. ATAK helikopterleri bir taraftan, F16’lar bir taraftan. İnsansız hava araçlarıyla da noktalar tespit ediliyor. Terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz, geri adım atmak yok. Temennim odur ki her geçen gün daha da verimli olur. Ve Ramazan’ın ardından bayramımızı da bayram gibi kutlarız.
Türkiye’deki 2 Fransız
- Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un da buna benzer bir isteği var değil mi? National Geographic’in kameramanını, fotoğrafçısını istemiş.
Evet bunlardan biri, Erol Önderoğlu. Çifte vatandaşmış. Şu anda tutukluluğu kaldırılmış ama yargılanma süreci devam ediyor. Bunu kendilerine söyledik. Bir diğeriyle, diğer Fransız’la alakalı da, kendisi geri gönderme merkezinde, gözaltında. Süreç devam ediyor dedik. (Batman’da gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilmek üzere Gaziantep’e gönderilen Fransız gazeteci Mathias Depardon...)
NATO, YPG’ye olumlu bakmıyor!
- NATO’nun DEAŞ’la mücadeleye aktif katılımı, beraberinde bir başka soruyu da getiriyor. Acaba DEAŞ ile mücadelede NATO unsurlarıyla YPG arasında bir ilişki olacak mı?
Bu daha önce NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’le özel görüşmemizde gündeme gelmişti. NATO’nun YPG’ye öyle olumlu bir bakışı söz konusu değil. YPG’ye öyle tertemiz, pirüpak bakmıyorlar. YPG konusunu NATO üyesi olan AB üyesi ülkelerle de konuştuk. YPG’yi ve bizim bu konudaki tavrımızı onlara da anlattık. ABD’nin malum, Rakka’da yapacağı bir operasyon var. Kimle beraber, YPG ile beraber. Ama yine biz tekrar belirttik; ‘Ülkemize yönelik herhangi bir yanlışlık olursa angajman kurallarını uygularız...’ Bu Irak için de, Suriye için de geçerlidir.