İmamoğlu, Yerel Yönetimlerde Etik Farkındalık Projesi Çalıştayı'nda konuştu
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Kamu Görevlileri Etik Kurulu"nun düzenlediği, “Yerel Yönetimlerde Etik Farkındalık Projesi Çalıştayı"na katıldı. Taksim’deki bir otelde gerçekleştirilen çalıştayda, İmamoğlu ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Köksal Toptan birer konuşma yaptı.
“Kamu yönetiminin etik kurallar içerisinde yürütülmesinin nihai olarak tek bir teminatı vardır" diyen İmamoğlu, şunları söyledi: “ Bizler, belirli bir kamusal hizmeti yerine getirmekle yükümlü, dönemleri, görev süreleri belli insanlarız. Hepimiz görevimizi yapacağız ve süremiz dolduğunda, geldiğimiz usulde, aynı şekilde gideceğiz. Hiçbir zaman kendimizi vatandaşın patronu ya da efendisi yerine koymamalıyız. Ne yaparsak yapalım, hangi yetkiyi kullanırsak kullanalım asıl patronun, asıl efendinin millet olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Unutursak ne olur? Kamu kurumlarını bazen, kendi malımız gibi görmeye başlarız. Hesap vermeye yanaşmaz, şeffaflığı tümüyle rafa kaldırırız." dedi.
"KİBİR VE İSRAF GİBİ KAVRAMLAR TOPLUMU TEHDİT EDİYOR"
İmamoğlu, “Vatandaş, yaşadığı şehrin, ülkenin sahibi olduğunu unutursa, o zaman yöneticiler de sahip oldukları değerleri ve yönlerini kaybederler" dedi. İmamoğlu, şöyle devam etti: " Sonuçta, bazı duygular var ki, gerçekten toplumu tehdit ediyor. Kibir, israf gibi birtakım hususlar, gerçekten toplumu tehdit ediyor. Bu anlamda, talimat almak ve talimat vermekle ilgili bir süreç var. Bunda da kafalar karışık. Bunun bir şehirde, bir ülkede çok net belli olması gerekir. Kim talimat verecek? Kim talimat alacak? Talimat alacak olan yöneticilerdir, talimat verecek olan vatandaşlardır. Bu unutulmamalı. Etik kuralların geçerli olduğu bir şehirde, hiç kimse vatandaşa belirli bir hayat tarzını, belirli bir düşünce ya da belirli bir planı, projeyi dayatamaz. Vatandaşın görüşünü dikkate almadan, vatandaşla süreçleri paylaşmadan, ‘Ben yaptım ve doğrusu budur’ dememeli, diyemezsiniz. Kamuda etik, bunu gerektirir. Vatandaşın iradesine yok sayarak kafanıza göre hareket etmemelisiniz. Kamuda ve yerelde görev, böyle bir hassasiyet gerektirir. Katılımcılığı artırmak hem demokratik hem de etik bir icraattır."
"ALLAH, İSRAF EDENLERİ SEVMEZ"
Bir yöneticinin bilerek ya da isteyerek şehrine yanlış yapmak istemeyeceğini belirten İmamoğlu, “Ama bunu engellemek için ortak akılla, ortak değerlerle hareket ettiğiniz zaman, zaten o süreçten şehre asla bir yanlış çıkmaz; ihanet de çıkmaz. Hele hele İstanbul gibi, insan kaynağı yüksek olan bir şehrin ortak akılla yönetilmesi çok hassas bir süreç. Ben, bu konuda bütün heyetlerin ortak aklına başvurmayı kendisine vazife edinmiş, aynı zamanda bunun nimetini bilen bir yönetici olmak arzusundayım. Bu şehrin yönetiminden, bu anlamda yönetici kibrini söküp almak, bunu uzaklaştırmak çok önemli. İsrafı da gösterişi de… Bizim inancımızda aynı şeyi ifade ediyor. Örneğin; ‘Allah israf edenleri sevmez’ diyen bir inancımız var. Bu çok net. Bizim, gerçek zenginliğin, aslında gönül zenginliği olduğunu bilen, ‘İsraf ve gösterişten sakının’ diyen, çok derin bir kültürümüz var. Bizim, üzerinde yetim hakkı olan kamu malı konusunda, kendi malından daha fazla hassas olmayı öğreten bir geleneğimiz var. Bütün bu toplumsal ve kültürel müktesebatımıza rağmen, nasıl oldu da biz, her günümüzde israfı ve kibiri kamu yönetiminde konuşuyoruz. Bunu sorgulamamız lazım. Kamu yönetiminde lüksü, israfı, şatafatı bir şekilde sonlandırma çabasını ortaya koymamız gerekir" dedi.