Erken seçim ile ilgili son dakika açıklaması! TBMM Başkanı duyurdu
TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, CNN Türk'te Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. Erken seçim tartışmalarının eski hükümet sisteminin alışkanlıkları olduğunu belirten Şentop, 'O dönemde parlamento herhangi bir çoğunlukla seçim kararı alabiliyordu. Seçime gitmek için de birçok sebep vardı. Bunlardan hareketle seçim tartışmaları olurdu eskiden. Yeni anayasa değişikliği sonrası yeni hükümet sisteminin erken seçimi içinde bulundurmadığını belirtmek isterim.' dedi. Muhalefetin 'parlamenter sisteme geçilecek' tartışmasıyla ilgili ise Şentop, 'Seçimden önce mümkün değil. Seçime bununla girilecek. Seçilen Cumhurbaşkanı bu sisteme göre ülkeyi yönetecek.' ifadelerine yer verdi.
TBMM Başkanı Şentop'un açıklamaları şöyle; (Adalet Bakanlığı'ndaki görev değişimi) Bakanlıklarda görev değişiklikleri atamalar sayın Cumhurbaşkanımızın takdirindedir. Her iki arkadaşımızı da yakından tanıyorum. Sayın Gül ve sayın Bozdağ hem iyi birer hukukçu hem de görevlerini dikkatle yerine getiren iki arkadaşımızdır. Sayın Gül'e teşekkür ediyorum, sayın Bekir Bozdağ'ı da tebrik ediyorum. Hükümetin bir politikası olur, bakanlar o politikayı icra ederler. Bu değişiklikler gayet normaldir.
(MOBESE TARTIŞMALARI)
Mobese iddiası var ama bunun incelenmesi gerekiyor. Sanıyorum bununla ilgili hukuki bir süreç yapılacak. Televizyonlarda tartışma programlarında herkes kendi perspektifinde bir şeyler konuşuyor ama bunu yapmamak gerekiyor. Hukukun siyaseti somutlaştıran bir alan olduğunu görüyorum.
Eğer siyaset bu zeminden ayrılarak yapılırsa o zaman havada kalıyor. Bundan ayrıldığınız takdirde o zaman ölçü kaçıyor. Yaşananlardan şüpheli kurumlarımız bir ders çıkarıyorlar. Olayın sıcağı sıcağına yaşananlar bir köpük tartışması. Bunlar zaman gelince yeni tartışmalarla geride kalır. Önemli olan gerekli dersleri çıkarmaktır, bu mutlaka yapılır. Çalışmalar, incelemeler sürüyor.
Ben aynı zamanda halkın içerisindeyim. Bir vatandaş olarak da yaşıyoruz olanı biteni. Gerek Tekirdağ gerek Ankara'da birçok vatandaşla görüşüyoruz. Gördüğüm şey şudur... Bir gerilim, yüksek tansiyon yok. Gerginlikleri televizyon ekranlarında tartışmacılar arasında zaman zaman siyasetçiler arasında görüyoruz. Çok kalıcı ve artık yerleşmiş kök salmış bir tablo olmadığını gösteriyor. 1 yıldan biraz fazla bir zaman var seçimlere. Bu uzun bir zaman.
Böyle bir tansiyonla konuların tartışılmasının kimseye faydası yok. Bu yüksek tansiyonla bir sonuç alabilmek mümkün değil. Önümüzde çok ciddi çok önemli sorunlar var. Önümüzde tartışacağımız çok konu var, müzakere edilecek çok sorun var. Herkesin memleket meselelerini bir ciddiyetle tartışması lazım. Eleştirmenlik diye bir uzmanlık alanı vardır, bilhassa edebiyatta, sanatta vardır. Eleştirmenler genelde eleştirdikleri sanat alanının sanatçısı değildir ama eleştirmendir. Siyaset bu şekilde bir eleştirmenlik alanı değildir. Bir siyasetçi sadece eleştirerek sonuç hasıl edemez. Millet hiç kimseye ne güzel eleştiriyor olanı bitiyor diye oy vermez. Üslup meselesi de çok önemli.
"ZAMAN ZAMAN BU TÜR GERİLİMLER OLMUŞTUR"
Çok ağır eleştirileri bile uygun bir dille iç tüzüğümüze göre ifade edebilmek mümkün. Ben 50 yıl öncesine dair Meclis tutanaklarını okuyorum, hiçbir zaman kibarlığı elden bırakmayan milletvekilleri var. İnsanın kişiliğinin bir göstergesidir üslup. Her türlü eleştiri yapılabilir ama bunun nezaket içinde yapılması gerekir. Bu çağrıyı tekrarlamış olayım. Meclis'te bir tane olay olsa bile, fiziki temas anlamında bir olay bile olsa çok vahimdir. Eski dönemlerle de mukayese ettiğimizde özel bir belirti görmüyorum. Zaman zaman bu tür gerilimler olmuştur. Kazakistan'la ilgili ortak bir deklarasyon yayınlandı, o gün çok hararetli tartışmalar vardı. Şüphesiz tartışacağımız konular var ama her konu bizim tartışacağımız konular değildir. Bunları ayırarak hareket etmemiz lazım. Bazen bundan uzaklaştığımızı görüyorum. Zaman zaman daha yüksek tansiyonlu tartışmalar olmuş geriye dönüp baktığımızda, ölçüyü kaçırmamak lazım.
(ERKEN SEÇİM TARTIŞMALARI)
Erken seçim tartışmaları önceki dönem Türkiye'nin, eski hükümet sisteminin alışkanlıkları. O dönemde parlamento herhangi bir sayı aramadan seçime gidebiliyordu. Seçime gitmek için de birçok sebep vardı. Bunlardan hareketle seçim tartışmaları olurdu. Burada Meclis'in nitelikli çoğunluğu alması lazım seçim için hukuken veya Cumhurbaşkanı'nın karar alması gerekiyor. Biz bir hükümet sistemi değişikliği yaptık fakat bu değişikliği yaptığımızda siyasi aktörler aynı. Eski dönemlerdeki alışkanlıklarını, zihniyet dünyalarını buraya taşıdılar. Bunları yenilemediler, güncellemediler. Bu bakımdan bu tartışmalar sık sık karşımıza çıkıyor. Bu işin hukuki zemini değişti, erken seçimi barından bir sistem değil yeni sistem.
(MUHALEFETİN PARLAMENTER SİSTEM ÇALIŞMALARI)
Önümüzdeki gerçekleri ortaya koyalım. Gerçek nedir? Türkiye'de bir başkanlık sistemi var. Literatürde başkanlık sistemidir. Biz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye ifade ettik anayasamızda. 1950'den önce mesela President'ın tercümesi Reis-i Cumhur olarak tercüme edilmiş kitaplarda.
Seçimden önce mümkün değil. Seçime bununla girilecek. Seçilen Cumhurbaşkanı bu sisteme göre ülkeyi yönetecek. İddia nedir? Seçimden sonra sistemi değiştereceğiz. "Bu sistemi değiştireceğiz" demek yeterli değil. Bu iş anayasa değişikliğiyle olur. Bir referandum gerekiyor veya 3'te 2 alınacak ki değiştirilsin. Parlamentoda nitelikli aranan bir çoğunluk var. Bir tarafta hayaller, bir tarafta gerçekler var.
Şu anki mevcut sistem 2023'ten sonra da uygulanacak sistemdir. Bu otomatik olarak gerçekleşecek bir şey değil. Bu anayasa ile gerçekleşebilecek bir şeydir. Türkiye 1960'ların başına kadar bir hükümet sistemi tartışması yaşıyor. 1970'lerden itibaren başkanlık sistemi tartışmaları var. 90'larda bu tartışmalar var yine. Hatta 2002'de AK Parti seçimden yeni çıkmış, Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin başkanlık sistemine ihtiyacı olduğunu söylüyor. Türkiye 50 yıldır hükümet sistemi değişikliğini tartışıyor.
Bu tarihi arka planı görmezden gelerek bir iki günde geldi bir iki günde geri gider şeklinde bakmak çok yanlıştır.
Herkes ortaya bir kanaat koyuyor ama bir kere o kanaate nasıl ulaştığını anlayamıyoruz. Yeni hükümet sistemi dediğimiz, 27. dönem içinde soru önergelerinin cevaplanma oranı bir önceki döneme göre daha yüksek. Meclis'in iki fonksiyonu var; yasama ve denetleme. Meclis'in ve milletvekillerinin yürütmeyi denetlemesi için araçlar. Eski sisteme göre bunlarla ilgili bir gerileme yok. Burada bu mukayeseleri yaparken sayısal veriler üzerinden gitmek gerekiyor.
Demokrasinin uygulaması bu, oya sunuyorsunuz. Sizin yeterli bir sayınız yoksa, sizin verdiğiniz teklifler geçmiyor. Bir teklifte bulunduğunuzda sonuçta bu müzakere edilir, herkes görüşünü söyler ve sonra bu oya sunulur. Herkesin bir oyu vardır, sayınız yeterli değilse sizin tekliflerinizin geçmesi mümkün değil. Bu parlamenter sistemde de böyleydi. Bu değerlendirmeleri çok tuhaf buluyorum, şaşkınlıkla izliyorum.
(HUKUK DEVLETİ KİMLİĞİ TARTIŞMALARI)
Olayın bir bütünlüğü içerisinde iddianın bütünlüğü içerisinde bakmak lazım. Türkiye bir hukuk devletidir. Birçok adli olay gerçekleşiyor. Bu kadar olay içerisinde mevzu bahis edilenlerin sayısı sınırlı. Bir tane bile hukukla ilgili adaletsizlik olsa üzerinde durulmalıdır. Türkiye hakkında değerlendirme yaparken bu bütünlüğü dikkate almak lazım. Biz Türkiye genelinde hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiğine dair açıklamalar yaparsak bu Türkiye'ye çok büyük haksızlık olur. Bu böyle değil.
Bahsettiğimiz milyonlarca adli işlem içerisinde bazılarının yanlış olduğunu kabul etmek gerekiyor. İtiraz edebiliyorsunuz, istinafa gidebiliyorsunuz. Sistem içerisinde de düzeltildiğini görüyoruz.
AİHM ilk defa, 'Bundan sonra da böyle hareket et' diye talimat veriyor. Bu hiç yaşanmamış bir şey. Buna rağmen AİHM önüne gelmeyen bir konuda, davada böyle bir talimatı veremez. AİHM, Türkiye'ye karşı ölçüyü kaçırmıştır. Ölçüyü kaçırmamak lazım. AİHM, Türkiye'ye karşı öyle. Mahkemenin bu agresif tutumunu bir kenara bırakması lazım. AİHM mi hukuk devleti mi? Polonya bu konuyu tartıştı. İngiltere'de Adalet Bakanı dile getirdi.
(UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ TARTIŞMALARI)
Tutukluluk bir ceza değildir, bir tedbirdir sadece yargılama sürecinde. Mahkeme dosyayı inceliyor, ona göre bu kararı veriyor.
Türkiye'de bu dönem geride kaldı, özellikle 15 Temmuz'da FETÖ'nün darbe teşebbüsü sırasında milletin sokaklara dökülmesi çok önemli bir şeyi gerçekleştirdi. Bundan sonra Türkiye'de olmaz mı? Şüphesiz görüyorum dünyanın birçok bölgesinde anayasal düzene karşı hamle yapacak gayrimakul unsurlar var mıdır, olabilir mi olabilir. Türkiye bunu göstermiştir ki, bu tür şeylere müsaade etmeyecektir.
'YAŞADIĞIMIZ DÖNEMDE BAŞKA FETÖ'CÜLERİN ORTAYA ÇIKMA RİSKLERİ VAR MI?'
FETÖ ile ilgili fonksiyonel anlamda açıklanabilecek tanım paralel devlet yapılanmasıydı. Paralel devleti yapılanması dediğimiz şey, ayrı bir hiyerarşik yapılandırma sunuyor. O kendi örgüt yapılandırma içindeki üslerinden talimat alıyorlar. Bu terör örgütünü ortaya çıkaran şey dini bir yapı olması değil, paralel devlet yapılanması oluşturmasıdır. 28 Şubat'ı kim yaptı? Bunlar dini yapılandırmalar mıydı. Bizim esas odaklanmamız gereken nokta paralel devlet yapılandırmasıdır. Paralel devlet yapılandırması varsa anında ona müdahale etmek gerekir.