‘Demirel’e katlanamıyorum'
Çiçeği burnunda AKP'li Soylu, VATAN'a konuştu
Çiçeği burnunda AK Partili Süleyman Soylu, uçağın havalanışını anlatan take-off terimiyle, Ak Parti’nin ikinci yükseliş döneminde olduğunu belirterek, “Bu döneme en ufak katkımız olursa bahtiyar olurum” dedi. Demirel’e de yüklenen Soylu, onun hâlâ günlük politika içinde olmasına tahammül edemediğini söyledi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta parti rozetini takarak AK Parti’ye katılan eski Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu, VATAN’ın sorularını yanıtladı. Dış politakadan, BDP konulumazlığına, hedeflerinden İstanbul Büyükşehr Belediye Başkanlığı adaylığına kadar yeni AK Partili Soylu’nun açıklamalarından bazı satırbaşları şöyle:
TAKE-OFF’TA GELDİM: AK Parti’ye, yıpranma döneminde değil tam tersine uçağın yürümesinden sonraki ikinci kalkışı olan take-off’da geldiğimi düşünüyorum. Altyapı hazırlığıyla, birinci hamlesini bitirdi. Şimdi ikinci kalkış için, kendisine koyduğu 2023 büyük vizyonu hedeflerinin başlangıç noktasında. Bu kalkış, sadece devletin regülasyonu, kurum ve kuralların düzeltiymesiyle ilgili değil. Yıllardır halkıyla devleti arasında, halkıyla halkı arasındaki mutabakatsızlığa karşı da bir kalkış olacak. Türkiye’nin Kürtleri, dindardarları, alevisi, sünnisiyle, neredeyse yıllardan beri bu ülke insanını çeşitli paronoya ve çeşitli bölünmeler üzerinden yöneten zihniyete yönelik bir kalkış yapmak zorunda. Bu mutabakat da yeni anayasayla olacak. Buna bizim en ufak katkımız olursa ülkenin en bahtiyar insanlarından olurum.
AK PARTİ OLMASA DA: Benim katkım, Türkiye’nin bu ikliminin, rotasının doğru olduğunu toplumla paylaşmak. Çünkü, AKP olmasa da Türkiye’nin kabul ettiği, hoşuna gittiği bu politikalar devam edecek. Bu Türkiye’nin birliğinin demokratikleşmesinin, sivilleşmesinin teminatıdır. Etrafımızdaki coğrafya demokratikleştikçe, biz demokratikleştikçe Kürt sorununun beslenme havzaları daralacak. Türkiye yeni anayasayı bunun için istiyor. Kürt halkına karşı samimiyetinizi ortaya koyduktan sonra, PKK ile Kürt halkı arasındaki bu istismar odağını eritirsiniz. Terör konusunda, Türkiye’nin yapabileceği iş onu minimize etmektir. Yürüttüğü politikaların dayanağını ortadan kaldırmaktır. Bugün faili meçhullerden, bunları tartıştığımız noktalara geldik.
BDP TAHRİK EDİYOR: Ak Parti bugün, eski, statükocu zihniyet ile BDP ateşi arasında Türkiye’ye yol aldırmaya çalışıyor. Bu millet bu samimiyeti görüyor. Millet Habur’dan sonra referandumda yüzde 58 oy verdi. Yani bu millet barışı ve bir arada yaşamayı istiyor. O nedenle ben Türkiye’nin, son şartlara kadar dokunulmazlığı kaldıracağını düşünmüyorum. Ama BDP’nin Venedik kriterlerinin yani bir partiyi siyasetten men etme kriterlerinin çok üzerine çıktığını düşünüyorum. Bu bir siyasi karardır. Ama Türkiye bu siyasi kararı kullanmamakta direnmelidir. Türkiye mümkün olduğunca BDP siyasetini meşru zeminde tutma çabasını ortaya koymalı. Meşru siyaset zemininden kaçmaya çalışan BDP’nin bugün ortaya koyduğu tahrik tavrıdır. Siyaseti ve Türkiye’yi tahrik etmektedir.
VESAYETÇİLER ÜRETTİ: Kutuplaşma demiyorum ama siyasetteki bloklaşma sağlıklı. Çünkü, Türkiye artık anormal zamanların ülkesi değil. Herkesin her şeyi konuştuğu, bütün korkuların, öcülerin ortadan kalktığı dönemlerdeyiz. Bu iki blok, bugünün bloğu değil. 1900’lerden başlayan Demokrat Parti ve CHP’ye uzanan tarihsel bir blok. Türkiye’de siyaset bu iki ana koldan yürür. Bu doğal bir ayrımdır, bu ayrım bundan sonra da devam edecek. Merkez sağ siyaseti doğal olmayan bir şeydir. Merkez sağ siyaset, tam anlamıyla Türkiye’de millet merkezli siyasetin sulandırılmasını ortaya koyabilmek için vesayet sistemi tarafından üretilen bir kavramdır. Uzun zamandır bunu söylemek istiyordum. Evet, bu alanda ben de siyaset yaptım. Bizim çizgimiz 1950-60’lı yılların Demokrat Parti ve ilk AP dönemiydi. AK Parti’ye, Demokrat Parti’nin devamıdır diyebiliriz.
DEMİREL AKİL ADAM OLAMAZ: Demirel’le siyasal bütünlüğüm yok. Dünyaya aynı bakmadığımız çok açık. İçimde Demirel’le ilgili iyi bir şey yok. Ama Sayın Çiller’e olan sevgim saygım,-siyaset yaptığımız dönemde de, dışında da farklı düşündüğümüz konular olsa da-, her dönem kendisini tekrar etmiştir. Çiller’i totalde iyi noktada görürüm. Demirel’le ilgili çözemediğim mesele; Türkiye’nin yarım asırlık tecrübesini kafasında taşıyıp onu hala günlük politikalarda değerlendirmesine bir şekilde tahammül edemiyorum. Demirel için, ‘evet Demirel Kürt meselesinde akil adam olur’ diyebilir miyiz ya da diyen bir kişiyi gördünüz mü? Devlet adamı dediğiniz, görevini bıraktıktan sonra kendisini milletine ve devletine adayandır. Günlük politika peşinde koşan değildir.
PARLAMENTER SİSTEM ÇÜRÜDÜ: Başkanlık sistemi taraftarıyım. Çünkü, parlamenter sistem bütün kurumlarıyla çürümüştür. Bu sistemin bundan sonra Türkiye’ye katkısı olamaz ve Türkiye’nin bu sistemi rehabilite etme şansı da yok. Oysa başkanlık sisteminde yasama, yürütme ve yargı çok net şekilde birbirinden ayrılmıştır. Denetim mekanizmaları faal ve işlevseldir. İki dönem başkan olursunuz ve bütün denetime açıksınızdır. Başkanlık sistemiyle, daha fazla yerelleşme, demokratikleşme sağlayarak Kürt meslesini de çözersiniz.
YEREL YÖNETİM CEZBETMİYOR: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ilişkin aklımdan böyle bir şeyi geçirmem. Benim meselem hiç yerel siyaset olmamıştır. İcraata dayalı siyaset beni cezbetmiyor. Türkiye’de siyasal zihniyetin, devletin tam anlamıyla dönüşmesi yani uzun vadeli politikalarda ortaya çıkacak dönüşümler beni daha çok etkiliyor.
HÜKÜMET GÜLLE GİBİ ELEŞTİRİLİYOR: Bugün çok ciddi muhalefet yapan ve hükümeti gülle gibi eleştiren hem yazarlar, hem STK’lar hem de siyaset cenahından insanlar var. Bunlar gittikçe çoğalıyor. Problem, kategorik muhalefet olmasında. İrtica, ağır bir şekilde tek adamlığa, bölünmeye gidiyor paronayası kategorik muhalefet tarzıdır. Bu bir hap. Bu hap her zaman sağ iktidarlara karşı kullanılmıştır. Diyelim ki bunları iddia etiniz. O zaman bunların karinelerini ortaya koyun. Sadece başlıklarla bunu millete verirseniz iktidara da siyasete de haksızlık edersiniz. Bunu sandıklarda görüyorsunuz.
BAŞBAKAN ÇOK SOĞUKANLI: Başbakan’la yaptığım görüşmelerde, çok soğukanlı bir lider olduğunu gördüm. Mesala, ben çok soğukkanlı birisi değilim. Türkiye’nin, meseleleri karşısında çok uzun erimli düşünebilen, telaşa düşmeyen bir başbakanı var.
‘Yoğun günler bizi bekler’
Çiçeği burnundaki AK Partili Süleyman Soylu, Bahçeşehir’deki evinin kapılarını VATAN’a açtı. Evde bizi Soylu’nun 22 yıllık eşi Hamdiye Soylu karşıladı. Eşinin Demokrat Parti genel başkanlığını bırakıktan sonraki 3.5 yıllık süreçte, aktif siyasetin yoğunluğunun olmamasıyla normal bir aile gibi yaşabildiklerini söyleyen Hamdiye Soylu, “Süleyman Bey, Demokrat Parti’den ayrılınca yoğunluğu eskisi gibi olmadı. Çocukların gelişme çağına yetişebildi. Bu sürede çocuklarıyla daha yakından ilgilenebildi. Biz de bu dönemde balayımızı yapabildik. Süleyman Bey, bir işe başladığı zaman onu sonuna kadar götürdüğü için AK Parti’ye girmesiyle yoğun dönemler yine bizi bekliyor” dedi. Engin ve Eslem adında iki çocuk sahibi, 43 yaşındaki Soylu, evinin salonunda sorularımıza içtenlikle yanıt verdi.