‘Darbesavar bir teklif’
Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı sistemini içeren Anayasa değişikliği paketiyle ilgili, “Bu anayasa teklifinin en önemli özelliği ‘darbesavar’ bir teklif olması. Darbelere müsaade etmeyen bir sistem” dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, dün Demirören Medya’yı ziyaret ederek, önemli mesajlar verdi. Görüşmede Kurtulmuş’a Demirören Holding Yönetim Kurulu Üyesi Meltem Demirören Oktay, Demirören Holding İcra Kurulu Üyesi Sinan Oktay, Demirören Medya İcra Kurulu Başkanı ve Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Soysal, Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Yuvacan ile Milliyet ve Vatan internet siteleri yayın yönetmeni Bülent Ayanoğlu eşlik etti. Kurtulmuş, ziyaretinde Anayasa değişikliği teklifiyle ilgili şu mesajları verdi:
12 Eylül’ler olmayacak
“Türkiye’nin bütün siyasi kriz dönemlerine bakın, siyasetin karar alamaz noktaya gelmesinden olmuş. Mesela 1980 öncesinde 100 küsur tur cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir sonuç çıkmamış ve onun sonucu olarak da 12 Eylül darbesi ortaya çıkmış. Yönetimde çift başlılığın anlaşamamanın getirdiği bir takım zorluklar var. Hükümetlerin kurulamadığı dönemler var. O sırada asker kafayı çıkarmış, ‘Biz buradayız’ demiş. Türkiye, 12 Eylül’e, 12 Mart’a böyle gelmiş. 28 Şubat aynı şekilde. Cumhurbaşkanı o zamanki Refah-Yol hükümetini istemediği için Türkiye bir siyasi kitlenmişlik içerisine girdi. Askerle cumhurbaşkanının işbirliği Türkiye’yi o dönem 28 Şubat gibi bir postmodern darbeyle karşı karşıya bıraktı. Aynı şey 363 milletvekili olmasına rağmen AK Parti’ye cumhurbaşkanı seçtirilmesi, o kriz Türkiye’yi 27 Nisan’a sürükledi. Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli bütün bu tıkanıkların önünü açabilecek bir sistem. Tek elden kararlar verilecek ve Türkiye yoluna devam edecek. Bu anayasa teklifinin bence en önemli özelliği ‘darbesavar’ bir teklif olması. Darbelere müsaade etmeyen bir sistem. 1982 Anayasası güçler ayrılığı prensibi üzerine oturmuyor, güçler çatışması prensibi üzerine oturuyor. Temelde çatışmayı esas almış. ‘Tek adam’ diyenler 104’üncü maddeye baksın. Herhangi bir şekilde bir hükümet değiştirilecekse halk gidecek bir günde bunu değiştirecek. Onu kontrol edecek parlamentoyu da bir günde kuracak. Hesabı da soracak. Kastettiğimiz şey bu. Bir daha darbe teşebbüsü, 12 Mart’lar, 12 Eylül’ler vesaire olmayacak.”
‘Evet’te problem yok
“Şu anda ‘Evet’ konusunda bir problem görünmüyor. Bu seçimden rahatlıkla evet çıkacağını görüyoruz. Kararsız bir seçmen kitlesi var. Daha kampanyanın çok başındayız. Ben ilk 10-15 gün içerisinde bu kararsız seçmenin ‘evet’e doğru hareketleneceğini düşünüyorum. Kararsız önemli bir kitle var. Bu kitlenin de ‘evet’e dönmesi ‘hayır’a dönmesinden daha kolay. Çünkü insanlar daha çok olumlu yöne dönerler. İlk 10-15 gün içinde gözle görünür ciddi bir hareketlenme olacağını düşünüyorum. Zaten iki aylık bir süre var. Ben rahat bir şekilde geçeceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Halkımız henüz bilmiyor’ ifadesini kararsızlarla ilgili söylediğini düşünüyorum. Her seçimde olur. Bu seçimde biraz belki başlarda fazla. Referandum olmasından kaynaklanıyor. Konu çok tartışılmadı. Geçen hafta sonu Afyon ve Eskişehir’de iki farklı kesime anlattım. Sonunda hararetle söylediklerime katıldıklarını gördüm. Demek ki anlatmak lazım.”
El Bab büyük oranda...
“El Bab’da büyük oranda şehri bizim güçlerimiz aldı. Ama az sayıda da olsa şehir içerisinde kalan militanlar var. Bunlar Allah korusun son bir hamleyle intihar saldırıları yapabilir ya da araç saldırıları yapabilirler. Bu yüzden kuvvetlerimiz çok temkinli şekilde ilerliyor. Büyük oranda şehir temizlenmiştir. Umut ediyoruz bütünüyle temizlenecek. El Bab çok stratejik bir nokta. En baştan beri Fırat Kalkanı operasyonuna başlarken temel amacımız şuydu; biz Suriye’de herhangi bir yeri alalım, herhangi bir toprak Türkiye’nin eline geçsin, işgal amacıyla bu yapılmadı. Türkiye’nin ulusal güvenlik stratejisinin bir parçası olarak bu operasyona başlandı. El Bab’ı da içine alan 5 bin kilometrekarelik bir alanın terör örgütlerinden temizlenmesi, oralardan Türkiye’ye gelecek olan tehditlerin sonlandırılması ve orada şehirlerin halklarının da geri dönüşünün sağlanması amaçlandı. Güzel bir örneği de Cerablus oldu. Şimdi oraya 45 bin Cerabluslu geldi. El Bab ile mesele bitmiyor. Rakka, DEAŞ’ın başkenti kendilerince. Münbiç de PYD’nin önemsediği yerlerden birisi. Bildiğiniz gibi ABD en başından bütün PYD unsurlarının Münbiç’in doğusuna geçeceğini garanti etmişti. Dolayısıyla biz o bölgede PYD/YPG güçlerinin de olmasını istemiyoruz, DEAŞ’ın da o bölgede varlığının Türkiye için bir tehdit barındırdığını görüyoruz. Dolayısıyla bu bizim tek başımıza yapacağımız bir şey değil, şartların oluşmasıyla birlikte eğer orada bir imkan çıkarsa Türkiye bu imkanı değerlendirecektir. Aynı şekil Musul için de söylüyoruz. Rakka meselesinde şartların oluşması değerlendiriliyor. Eğer şartlar oluşursa Türkiye DEAŞ’a son nihai darbeyi vurmak için bu planın içerisinde olur. Artık şunu görmemiz lazım, Suriye sorununu hiçbir ülke tek başına çözemez. İşin kilit noktası burasıdır. ABD’nin, Rusya’nın, Doğu’nun, Batı’nın anlaması gereken nokta burası. Artık vekalet savaşları üzerinden hiçbir ülkenin Suriye’den elde edeceği bir menfaat kalmamıştır.”
Trump’tan iki beklenti
“Trump’ın verdiği demeçlerden anladığımız kadarıyla kendi yönetimi zamanında yeni bir küresel siyaset planı hazırlamış ve buna oynayacağı anlaşılıyor. Tabi en az 6 ay beklemek lazım. Türkiye ilişkileri için iki somut şey var. Birincisi, PYD meselesi. Artık ABD tek tek şehirler üzerinden de bölgesel olarak da sağdan say 5-6 bin kişi, soldan say 5-6 bin kişilik PYD ile mi işbirliği yapacaksınız, bölgenin istikrarı 80 milyonluk Türkiye ile mi işbirliği yapacaksınız? Yani nihayetinde Trump pragmatist bir adam, ticaretin içinden gelen bir adam. Sırf tüccar gözüyle dahi baksak Türkiye ile işbirliği yapması menfaatlerine daha uygun olandır. İkincisi de FETÖ meselesi. Orada da yine bir tercih yapacak. Birkaç on bin kişilik bir network FETÖ dediğiniz. Bunlar bir eşkıya çetesi, darbeci bir ihanet odağı ve Türkiye’de milletimizin kahir ekseriyetinin nefret ettiği bir örgütlenme. Onun başındaki adam Pensilvanya’da yaşıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Başından beri söylüyoruz. Empati yapsınlar. ABD’yi yıkmaya çalışan birisi gelip bizde Ankara’da, Çankaya’da bir villada otursa ne hissederdi onlar? Burada da yine pragmatist davranacaklarını düşünüyorum. Bu hukuki bir süreç biliyoruz. Ama biz Amerikan yönetiminin niyetini görmek istiyoruz. Adam Pensilvanya’da sadece inzivaya çekilmiş bir adam değil. Adam hâlâ orada uluslararası networkünü yönlendiriyor, talimatlar veriyor. Dostluk bunu durdurmayı gerektirir.”
‘FETÖ’nün darbe tehditi kalmadı’
“FETÖ’nün Türkiye’de artık bir darbe yapma tehdidi, onlardan kaynaklanan bir tehdit kalmamıştır. Büyük oranda bu kırılmıştır. Ama Karlov cinayetinde de gördük ki, Harp okulları sınavlarında ilk soruyu çaldıkları zaman 1975. Adamlar 40 yılı aşkın bir süredir devletin içerisine girmiş. Çok sayıda insan tutuklanmış, çok sayıda insan hakkında da soruşturma devam ediyor. Ama hala bir miktar karda yürüyüp izini belli etmemiş olanlar vardır. Çok kapsamlı bir örgütten bahsediyoruz.”
‘CHP bizi şaşırttı’
“CHP Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyerek bizi şaşırttı. Akıllanmışlar. Siyaset böyle yapılır. Millete gidiyoruz kardeşim, niye Anayasa Mahkemesi’ne gidiyorsun? Orada bir elin parmakları kadar yargıca soracağına burada 80 milyona soruyorsun. 80 milyon ne derse başımız gözümüz üzerine.”