Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ankara modeli stratejisi! İYİ Parti, CHP, HDP...
Muhalefet partileri 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi için peş peşe hamleler yapıyor. Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakan olacağım” çıkışının ardın muhalefetin yeni bir strateji oluşturduğu ifade ediliyor.
Milliyet'ten Zafer Şahin muhalefet partilerinin seçim çalışmalarını köşesinde değerlendirdi. Şahin, "Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakan olacağım” çıkışı muhalefetin 2023 yolunda bir taktik değişikliğine gittiğini gösteriyor." ifadelerini kullandı.
İşte Şahin'in ilgili yazısı şu şekilde:
Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakan olacağım” çıkışı muhalefetin 2023 yolunda bir taktik değişikliğine gittiğini gösteriyor. O değişikliğin ne olduğuna geçmeden Akşener’in neden böyle bir açıklama yapma gereği duyduğunu kısaca özetleyelim.
Akşener, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu, 3 milyon 649 bin 30 oy aldı. Partisinin genel seçim oyu ise 4 milyon 993 bin 479 oldu. Muharrem İnce’nin CHP’den 8 puan fazla oy aldığı seçimde Akşener, İyi Parti’ye oy veren seçmenin yaklaşık 1 milyon 300 bininin desteğini alamadı.
Seçim sonrasında istifa etti, zorla ikna edilip yeniden Ankara’ya getirildi. Tecrübeli bir siyasetçi olarak 2018’den çok önemli dersler çıkardığına eminim. Bir kez daha partisinden az oy alırsa liderliğinin sorgulanacağını biliyor. Bir dönem daha parlamento dışında kalırsa partisine hakim olamayacağını da... Parlamenter sisteme dönüş vaadinde bulunup Cumhurbaşkanı adaylığı için ısrarcı olmanın siyaseten bir tutarsızlık olarak algılanacağının ve kendisini yıpratacağının da farkında.
İşte bütün bu riskleri görerek kazanamayacağı bir seçim için partisini ve iddiasını kaybetmektense Kılıçdaroğlu’nun önünü açmayı tercih ediyor. Bu kararıyla kendisini Cumhurbaşkanı adayı olmaya zorlayan parti içindeki bazı isimlere de “Bir yere gitmiyorum, buradayım” mesajı veriyor.
Gelelim muhalefetin taktik değişikliğine... CHP’nin Türkiye’de şartlar ne olursa olsun yüzde 25’i geçemeyeceği artık kabul edilmiş durumda. AK Parti’den ayrılan Babacan ve Davutoğlu bekleneni veremedi. Muhalefet bloku ne yaparsa yapsın HDP’siz yüzde 50’ye yaklaşamıyor. HDP’yi resmi olarak ittifaka dâhil etmeye ise cesaret edemiyor.
O zaman geriye tek bir çare kalıyor. Ana muhalefet partisini değiştirmek. Muhalefette büyüme potansiyeli vadeden sadece İyi Parti var. İşte tam da bu sebeple Akşener ‘geleceğin başbakanı’ ilan edilerek Cumhur İttifakı’ndaki milliyetçi/muhafazakâr seçmene selam çakılıyor. Kılıçdaroğlu’nun ‘Cumhurbaşkanı adaylığı’ ile de Akşener’e oy vermeyecek HDP seçmenine sıcak mesajlar gönderiliyor. Muhalefet aslında bu taktiği yerel seçimde Ankara’da denedi ve başarılı oldu. HDP’yi sözde dışarda tutacaklar ama ittifakı ittifak yapan asıl dinamik onlar olacak. Yani İstanbul değil Ankara modeliyle seçimi almaya çalışacaklar. Merkez sağ seçmeni ürkütmeden, HDP’yi küstürmeden sonuç almaya çalışacaklar.
İttifakı oluşturan tüm partilerin ortak motivasyonu ve tek dertleri Recep Tayyip Erdoğan’sız bir Türkiye. Bunun için vermeyecekleri taviz, yapmayacakları taktik değişikliği yok.
İlginçtir... ABD ve AB’nin de tek derdi ve tek isteği Erdoğan’sız bir Türkiye!
Acaba neden? Bizi çok sevdikleri için mi? Yoksa bir şey deneyecekler de Erdoğan onlara engel mi oluyor?