Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Batı'ya sert tepki
Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı'ya karşı sert tepkilerde bulundu. Erdoğan, "Batı dünyası İslam karşıtlığı üzerinden kendi ideolojisini güçlendirmek istiyor. İslam, proje mahsülü terör örgütleri üzerinden lekelenmeye çalışılıyor. Müslümanların iş yerleri, evler, ibadethaneleri her gün ırkçıların hedefi oluyor, bunun en önemli zemini de Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Muayede Salonu'nda düzenlenen Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'nde konuştu.
"Aradaki farklılıklar asla kardeşliğe, muhabbete mani değil"
Aradaki farklılıkların asla kardeşliğe, muhabbete mani olmadığını belirten Erdoğan, binlerce kilometre ötede olunsa da kıblenin ve kalplerin yönünün bir olduğunu söyledi.
Pasaportlar ve ülkeler ayrı olsa da aynı ümmetin mensubu olunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Rabbimiz, Hucurat Suresi'nde bu hakikati 'Müminler ancak kardeştirler' diyerek ifade ediyor. Bizde ayrım yok. Ama ayrım var mı? Ne yazık ki var. İşte bunu şu anda son dönemlerde özellikle İslam dünyasının belli bölgelerinde acımasızca yaşıyoruz. Hep söylüyoruz. Öldüren 'Allahuekber' diyor. Ölen, o da 'Allahuekber' diyor. Sorulduğu zaman o da İslam için, Allah için öldürüyor. Ölen o da Allah için ölüyor. Bu nasıl bir şeydir? Bunu anlamak, atlatmak mümkün değil. Gerilere döndük. Mızrakların ucuna Kur'an-ı Kerim sayfalarını yerleştirmek suretiyle nasıl o geçmişte, bizim önderimiz durumunda olanlar öldülerse, şimdi tekrar oralara döndük. Öyleyse bizim bunu tekrar ele alıp bu işi düzeltmemiz lazım.
Yüce Mevla, Hucurat Suresi'nin devamında bu hukukun gereği olarak 'Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin' emri ilahisiyle bize bugün yapmamız gerekeni emrediyor. Müslümanlara kardeş olduklarının hatırlatılmasından hemen sonra arabuluculuk vazifesinin de verilmesi çok dikkat çekicidir. Hayatın doğal akışı içinde Müslümanlar arasında ayrılıkların, anlaşmazlıkların, kimi zaman dargınlıkların, hatta kavgaların, çatışmaların olması ne yazık ki kaçınılmaz hale geliyor. Bunu siyasette de yaptığım işin içinde de ne yazık ki yaşıyorum. Bundan sıyrılamıyoruz. Niye? Emre uymadığımız için. İçimizdeki en büyük düşmanı, cihad-ı ekbere gidiş olayını kavrayamadığımız için. O da nefis."
"Eli kanlı çeteler üzerinden Müslümanların istikbali karartılmaya çalışıldı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Eylül terör saldırılarından bu yana Müslümanların çok taraflı, çok katmanlı bir saldırı dalgasıyla yüzleştiğini kaydetti. Eli kanlı çeteler üzerinden Müslümanların istikbalinin karartılmaya çalışıldığını, hak ve hürriyetlerinin gasp edilmek istendiğini gördüklerini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte DEAŞ, Boko Haram, Eş Şebab, FETÖ gibi katil sürülerinin terör eylemleri bize zarar vermesinin yanında İslam karşıtı çevrelere dört gözle bekledikleri fırsatı da veriyor. 'Sizin İslam dediğiniz bu mu?' diyorlar. 'Hani Müslüman kan dökmezdi', bunu diyorlar. 'Hani siz barış diniydiniz.' diyorlar. Biz onlara malzeme veriyoruz. Öyleyse bu işi bizim tersine çevirmemiz lazım. Bu örgütlerin hunharca katlettiği veya hayatını kararttığı Müslümanların masumiyeti görmezden gelindiği gibi işlenen vahşi cinayetlerin faturası da dinimize ve Müminlere kesiliyor. Birçok Batı ülkesi de kendi iç sorunlarını perdelemek için adeta bu ateşe benzin döküyor. Çok temizler ya. Ahlaksızlığın daniskası onlarda, katliamların daniskasını onlar yaptılar, utanmadan, sıkılmadan burada kalkıp fatura kesiyor. Durun bakalım. Geçen bir tanesine söyledim telefonda; 'Siz, (dedim) Cezayir'de 5 milyon insanı katletmediniz mi? Önce bunun hesabını verin. '5 milyon insanı siz Cezayir'de katlettiniz şimdi kalkıyorsun Suriye'yle ilgili bana akıl veriyorsun' dedim. Sadece orada mı? Libya'da yaptınız, Ruanda'da yaptınız. Buralardaki insanları katlettiniz. Bunun hesabını verdiniz mi? Hayır, vermediler ve vermeyecekler de. Bir diğeri bakıyorsun başka ülkede, bir diğeri başka ülkede ama eğer Müslüman olursa bu, Müslümana kestikleri fatura çok ağır. Bunlara bu fırsatı bizim vermememiz lazım. Batı dünyası İslam karşıtlığı üzerinden kendi ideolojisini, kendi hayat biçimini tahkim etmek istiyor. Onu güçlendirmek istiyor. Modern insanın buhranlarına cevap verebilecek yegane din olan İslam, proje mahsulü teröristler üzerinden yaftalanmaya, lekelenmeye çalışılıyor. İşte bunlar, son dönemlerin proje terör örgütleridir."
"Müslümanlara ve mültecilere yönelik saldırılar sıradan hale gelmiştir"
Dünyanın birçok ülkesinde kültürel ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığı gibi hastalıkların yayılmasının, Neonazi partilerin iktidara ortak olacak konuma gelmesinin nedenin bu olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün demokrasi ve hukuk havariliği yapan birçok devlette Müslümanlara ve mültecilere yönelik saldırılar sıradan hale gelmiştir. Müslümanların iş yerleri, evleri, ibadethaneleri, hemen her gün ırkçıların ve faşist grupların hedefi oluyor ve bunun en önemli şu anda zemini de işte Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa. Şimdi buralarda bunlar devam ediyor. Müslüman kadınlar, sırf başörtüsü taktıkları için sokakta, çarşıda, iş yerlerinde tacize uğruyor. Bunun da en önemli örneği Fransa. Sadece o mu? Başörtüsüyle kalmıyor, bunun yanında bunlar insanları da ayırıyorlar. Mesela Fransa, Romanları Fransa'dan derdest etti. Hani sen Avrupa Birliği üyesiydin. Avrupa Birliği müktesebatında sen kalkıp da herhangi bir ırka mensup olanı derdest edebilir misin? Ülkenden, topraklarından atabilir misin? Atamazsın ama bunlar Romanlara karşı bunu uyguladı. Peki bizde böyle bir şey var mı? Ben Romanlarla iç içeyim. Onların içinde doğdum, onların içinde büyüdüm, onların içinden Milletvekili oldum, Belediye Başkanı oldum, Başbakan oldum, Cumhurbaşkanı oldum. İşte onlar Roman. Bu incelikleri bizim yakalamamız lazım ve dinimizi bu örneklerle de bizim güçlendirmemiz lazım. Çünkü bizim dinimizde ayrım yok ve biz bunları da yapmadık. Adı Ahmet, Muhammet, Ali, Mustafa olanların resmi kurumlarda ve özel sektörde iş bulma imkanları kısıtlanıyor Batı'da. Müslüman çocukların hiç olmadık bahanelerle eğitim öğretim hakları elinden alınıyor."
Hazreti Muhammed'in bir hadisinde "Öyle bir zaman gelecek ki dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı davranıp Müslümanca yaşayan kimse avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır." dediğini ifade eden Erdoğan, "Bilhassa Müslüman azınlıklar, Resulü Ekrem Efendimizin (S.A.V.) bu tasvirini andıran baskılara ve zulümlere maruz kalmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
"Müslümanlara düşen görev saldırılar karşısında sinmemektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Giderek kötüleşen tablo karşısında Müslümanlar olarak bize düşen görev bellidir. Biz asla saldırılar karşısında sinemez, kendi kabuğumuza çekilemeyiz. Müslümanların başka din mensuplarıyla bir arada barış içinde yaşama problemi yoktur. Tarih boyunca da hiçbir zaman olmamıştır." şeklinde konuştu.
"Müslümanların kanı, canı ve hayatı söz konusu olduğunda sergilenen çifte standart karşısında bizim sahada olmamız gerekiyor." vurgusunda bulunan Erdoğan konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Batılı güçlerin işin ucu çıkarlarına dokununca neler yaptıklarını, ortalığı nasıl ayağa kaldırdıklarını hepimiz görüyoruz. Mesele, petrol, altın, elmas, pazar payı olunca bu ülkelerin adeta kan kokusu almış köpek balığı gibi binlerce kilometre öteden koşup geldiklerini biz çok iyi biliyoruz. Ama aynı ülkelerin Filistin'deki katliamlara, Arakan'daki soykırıma, komşumuz Suriye'de yüz binlerce masumun hayatına mal olan zulme nasıl sırtlarını döndüklerini de gayet iyi farkındayız."
"Müslüman azınlıklara yönelik etnik temizlik faaliyetlerini görmüyorlar"
Birçok ülkenin Müslüman azınlıklara yönelik etnik temizlik faaliyetlerini görmediğine dikkat çeken Erdoğan şunları söyledi:
"İslam ülkelerini azınlık hakları konusunda sıkıştıranlar, birçok Afrika ve Asya ülkesinde Müslüman azınlıklara yönelik etnik temizlik faaliyetlerini görmüyorlar. Bu riyakarlıkların, bizi yolumuzdan ve haklı mücadelemizden alıkoymasına izin veremeyiz. Müslüman, i'lay-ı kelimetullah için tüm dünyada hak ve adaletin tecellisi için çalışmak zorundadır."
"Kudüs'ün hakkını canımız pahasına savunmak zorundayız"
Müslümanların inançta 1,7-1,8 milyarlık İslam dünyasının, yaradılışta ise 7 milyarlık insanlık aleminin bir parçası olduğunu söyledi.
Müslümanların, ümmetin bir ferdi olarak şahsıyla, ailesiyle ve komşularıyla beraber milyarlarca kişinin de mesuliyetini taşıdığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizler Suriyeli mazlumların, açlıktan ve hastalıktan kırılan Yemenli çocukların, Filistinli yetimlerin, hepsinin hukukunu da korumakla mükellefiz. Bizler İslam ümmetinin harim-i ismeti, namusu, gözbebeği olan Kudüs'ün hakkını canımız pahasına savunmak zorundayız. Kendi sorunlarımızla ilgilenirken kardeşlerimizin sıkıntılarına bigane kalamayız.
Müslümanların kanı, canı ve hayatı söz konusu olduğunda sergilenen çifte standart karşısında bizim sahada olmamız gerekiyor. Batılı güçlerin işin ucu çıkarlarına dokununca neler yaptıklarını, ortalığı nasıl ayağa kaldırdıklarını hepimiz görüyoruz. Mesele petrol, altın, elmas, pazar payı olunca kan kokusu almış köpek balığı gibi binlerce kilometre öteden koşup geldiklerini de biz çok iyi biliyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı ülkelerin Filistin'deki katliamlara, Arakan'daki soykırıma, Suriye'de yüz binlerce masumun hayatına mal olan zulme nasıl sırtlarını döndüklerinin de farkında olduklarını ifade ederek, burada sorunun sadece Müslümanların feryatlarına kulak tıkamak da olmadığını, asıl meselenin, bu ülkelerin insani krizleri, çatışma ve iç savaşları engellemek yerine, fırsata çevirme gayretleri olduğunu söyledi.
"Asıl mesele bir ülkenin kaynaklarına çökme"
Asıl meselenin, DEAŞ bahanesiyle bir ülkenin kaynaklarına çökme, bunun için yeni terör örgütlerini palazlandırma düşüncesi olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"BM Güvenlik Konseyi gibi kağıt üzerindeki görevi, küresel istikrarı sağlamak olan kurumların, barış ve güvenliğin önünde en büyük engele dönüşmeleri de bir başka sorundur. Onun için ne zamandan beri BM Güvenlik Konseyi'nin, BM'nin reforme edilmesi gereğini, bunun için konuşuyoruz. Dünya 5'ten büyük derken, bunun için söylüyoruz. Ama gel gör ki Müslüman ülkelerin liderleri dahi dünya 5'ten büyüktür tezini hala kavramış, anlamış değil. Çünkü köleleştirme politikalarına onlar da alıştılar.
Konuşuyoruz; 'Doğru söylüyorsun, haklısın'... O zaman çıkışımızı yapalım. Yoksa bu iş çözülmeyecek. Bir ülkenin iki dudağının arasındasın. 'Hayır' dedi mi, bitti iş. 'Evet' dedi mi, bitti iş. Ne istiyorlarsa onlar yapıyor. Tamam da artık dünya, 2. Dünya Savaşı'nın şartlarını yaşamıyor. Şimdi bizim yeni dünya kurmamız lazım. Öyleyse terörle mücadelemizden sınır ötesi operasyonlara kadar pek çok konuda dost ve müttefik bildiğimiz ülkelerin riyakarlığıyla karşılaşmaya devam ediyoruz."
"Müslüman hak ve adaletin tecellisi için çalışmak zorundadır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, meşru mücadele sebebiyle kendilerini kıyasıya eleştirenlerin Filistinlilerin kameraların önünde kurşuna dizilmesine ses çıkarmadığına dikkati çekerek, "Ülkemizi kimi hırsızlık, kimi gasp, kimi terör suçundan hapse atılan sözde gazeteciler üzerinden suçlayanlar, tek suçu İsrail'in katliamlarını belgelemek olan gazetecilerin infaz edilmesine adeta alkış tutuyorlar. İslam ülkelerini azınlık hakları konusunda sıkıştıranlar, birçok Afrika ve Asya ülkesinde Müslüman azınlıklara yönelik etnik temizlik faaliyetlerini görmüyorlar. Bu riyakarlıkların, bizi yolumuzdan ve haklı mücadelemizden alıkoymasına izin veremeyiz. Müslüman, i'lay-ı kelimetullah için tüm dünyada hak ve adaletin tecellisi için çalışmak zorundadır." diye konuştu.
Zaferle değil, seferle, Hak'ın sancağını en yükseğe taşımakla mükellef olduklarını dile getiren Erdoğan, bu yolculukta en büyük kuvvet kaynağının bu kardeşlik olduğunu söyledi.
Erdoğan, Müslümanların emrolundukları gibi olursa Allah'ın inayetiyle önlerinde durabilecek hiçbir fani güç olmadığını belirterek, kalpleri, hedefleri, inançları, umut ve sevdaları bir olan topluluğun aşamayacağı bir engel bulunmadığını kaydetti.
Bir ülkede azınlıkta bulunmanın asla bir avantaj ve dezavantaj olmadığını vurgulayan Erdoğan, "İnançlı topluluklar olarak o ellerinde bombalar, şunlar, bunlar neler olursa olsun Allah'ın izniyle bunların hepsi aşılır. Tarihte de sayıca nice az ama örgütlü topluluk kendisinden katbekat üstün topluluğa hakim olmuş, onları yönetmiştir." dedi.
Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un "Girmeden tefrika bir millete düşman giremez/Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez" dizelerini seslendirerek, meselenin bir ve beraber olmak, kenetlenmek olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, asıl gücün nitelikte olduğunu vurgulayarak, bu zirvenin Müslüman azınlıklar açısından uhuvvet ve dayanışma ikliminin güçlenmesine vesile olacağını düşündüğünü, katılımcıların dört gün sonra çok daha güçlü ve çok daha ümitvar biçimde ayrılacağına inandığını dile getirdi.