Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'de Fox News televizyonuna gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl tanımlayacağı sorusu üzerine Erdoğan, iki ülke arasında uzun geçmiş ve güçlü bağlara sahip bir ilişki olduğunu söyledi.
İki ülkenin her şeyden önce NATO'ya da dayalı bir stratejik ortaklığı bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Zaman zaman dünyadaki gelişen şartların da getirdiği sıkıntılar olmuyor değil ama bunun hiçbir zaman stratejik ortaklık düzeyindeki ilişkilerimize zarar vermesine müsaade etmedik, etmeyiz ve bu ortaklığımızın güçlenerek devamından yana olduk hep ve bugün de aynı konumdayız." diye konuştu.
Liderler düzeyinde telefon diplomasisiyle, zaman zaman bir araya gelerek bu ilişkileri güçlendirdiklerini, bunun yanında bakanların birbirleriyle görüşmeler yaptıklarını anlatan Erdoğan, "Bu görüşmelerle birlikte son hedefimiz özellikle Türkiye-ABD arasındaki ilişkilerde ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak gibi bir hedefimiz var. Aynı şekilde savunma sanayine yönelik attığımız adımlar, atmakta olduğumuz adımlar söz konusu. Bunlarda şu anda henüz 20 milyar doların altındayız ama hedefimiz bu rakamı yakalamak. Bunu, Sayın Başkan ile de mutabık kalarak Osaka'da dünya kamuoyuna açıkladık." ifadelerini kullandı.
İlk olarak hedefin 75 milyar dolar olarak belirlendiğini, daha sonra 100 milyar dolara yükseltildiğini belirten Erdoğan, ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross'u Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında kabul ettiğini, onunla da yapılan görüşmede bunu kesinleştirdiklerini ve bu yolda yürüdüklerini bildirdi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasını nasıl bulduğu sorulan Erdoğan, konuşma içerisinde katıldığı ve katılmadığı başlıklar bulunduğunu söyledi. Her şeyi aynen kabul etmenin söz konusu olmadığını dile getiren Erdoğan, "Benim de konuşmamda aynı şekilde onların kabullendiği ya da kabullenmediği yerler olabilir. Bu siyaset dünyasında her zaman olan durumlardır. Özellikle Suriye'de beraber attığımız adımlar var. Bölgede beraber atmakta olduğumuz adımlar var fakat öyle şeyler var ki Sayın (Barack) Obama döneminde başlayan süreç var ama Sayın Obama döneminden Sayın Trump'ın devralmış olduğu buradaki durumlarda birçok sıkıntılar yaşandı, yaşanıyor. Bunların bir kısmını aştık, bir kısmını maalesef aşamadık." değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan, bunları süratle aşmak istediklerini vurguladı.
"NATO'da ABD ile beraberiz"
"Geçen hafta Rus ve İranlı mevkidaşlarınızı ağırladınız. En yakın müttefikleriniz onlar mı?" yönündeki soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Şöyle ifade edeyim, bu süreç bu Ankara süreci değil, bu Astana sürecidir. Astana süreci içerisinde attığımız adımlarda daha önceleri ABD Büyükelçi nezdinde katıldı Astana sürecine ve bu süreçte Rusya-İran-Türkiye olarak üst düzeyde buna katıldık ve Soçi mutabakatıyla İdlib'e yönelik bir adım attık ve bunun ikincisini Ankara'da yapmıştık, üçüncüsünü Tahran'da yaptık. İkinci turda tekrar Soçi, geçen hafta Ankara'da yaptık. 6'ncısını Tahran'da yapacağız. Bu bölgenin özellikle şu anda acil sorunları olması hasebiyle önem taşıyor. Burada tabii ülkelerin en yakın ilişki halinde olduğumuz, olmadığımız bu tür bir değerlendirmeyi yapmak yanlış olur. Stratejik ortak olarak bakıldığında ne Rusya ne İran NATO ülkesi. Biz NATO'da ABD ile beraberiz. NATO içerisindeki birlikteliğimiz herhalde bir şeyler anlatıyor olmalı. NATO içindeki bu stratejik ortaklığımızın diğer alanlara da yansımasını bekliyoruz."
Moskova'nın 2-2,5 saat mesafede komşu olduğunu, Rusya ile Türkiye'nin tarihe yönelik güçlü birlikteliklerinin bulunduğunu anlatan Erdoğan, İran'ın da aynı mesafede olduğunu, bir de Kasr-ı Şirin Anlaşması'na dayanan birlikteliğin, bağın bulunduğunu kaydetti.
Bütün bu birlikteliklerin ister istemez ilişkileri güçlendirdiğini aktaran Erdoğan, Rusya ile de ticari ilişkilerde hedefin 100 milyar dolar olduğunu, şu anda 30 milyar dolara yaklaştığını bildirdi. Erdoğan, "İran'la ise belirlediğimiz ticaret hacmi 30 milyar dolar idi, şu anda ciddi manada düştü. Stratejik olarak onlarla olan ilişkilerimizde malum petrol ve doğal gaz ihtiyacımızın önemli kısmını da İran'dan karşılıyoruz. Birinci derecede Rusya, oradan karşıladığımız doğal gaz birinci sırada. Türkiye bu konuda tüketici ülkedir, aynı zamanda transit ülkedir. Rusya'dan birinci sırada alırken, ikinci sırada İran'dan alıyoruz, üçüncü sırada Azerbaycan var. Bunun yanında LNG olarak Katar, Cezayir, buralardan aldıklarımız var. Bu stratejik ürünlerdeki ilişki birbirimizle olan irtibatı artırıyor." ifadelerini kullandı.
"F-35'te müşteri değiliz, ortağız"
"Ticaret hacmini artırmak istediğinizi söylediniz ancak, S-400'lerin alınmasıyla ilgili ABD tehditlerini göz ardı ettiniz, F-35 savaş uçaklarının programından çıktınız. Neden böyle oldu?" sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bir defa şunu çok açık net ABD'nin S-400 ile ilgili yaklaşım tarzını hiçbir zaman tehdit olarak görmedim. Niçin? Çünkü biz Patriotları Sayın Obama döneminde istedik ama bize Patriotlar noktasında 'Kongre izin vermiyor' dediler ve bize vermediler. Sonra Sayın Trump'tan da talepte bulundum ama maalesef Sayın Trump döneminde de alamadık. Şu anda özellikle bizim savunma noktasında kendi ihtiyaçlarımızı karşılama durumumuz söz konusu değil mi? Bunun için de savunma sistemleri noktasında Rusya ile böyle bir adımı atmak durumunda kaldık. Hem şartlarını gayet iyi düzenlediler ve bu şartlar çerçevesinde de ortak üretimden kredi şatlarına varıncaya kadar bu imkanlar bize gelince biz de bu adımı attık. Kaldı ki ben bu konuda Sayın Başkan'a 'sizden de Patriot alabiliriz' dedim ve şartlar noktasında uygun, olumlu şartlar olursa alternatif olarak bu savunma sistemlerimizi Patriotlarla da takviye edebiliriz ancak burada şöyle bir durum var, F-35'de biz müşteri değiliz, ortağız, oradaki 9 ülkeden biriyiz. Şu ana kadar 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık. Kaldı ki F-35'lerin bazı parçalarını Türkiye'de üretiyoruz. Bunun yanında her şu anda Türkiye'ye verilmesinden vazgeçilen uçak için bu sistemin kaybı 7 milyon dolardır. Biz pilotlarımızı gönderdik burada eğitim aldılar ve 4 veya 5'inin de teslimi noktasına gelinmişti, son anda bunun verilemeyeceğini söylediler. Ben bunu stratejik ortaklığa yakıştıramıyorum ve bunu doğru bulmuyorum. Nasıl stratejik ortağız ki 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yapmışız... Sayın Başkan'ın '1 milyar 400 milyon dolar ödemesi olan stratejik ortağımıza yapılan yanlıştır' diye açıklaması var."
"Son safhadaki olay özellikle bizi üzmüştür"
Donald Trump başkan olduğundan bu yana iki ülke ilişkilerinin daha mı iyi olduğu yönündeki soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sayın Trump ile Sayın Obama ile ilgili böyle bir kızıştırmanın içine girmek istemem ama bizim, Sayın Trump'ın göreve geldiğinden bu yana münasebetlerimizin gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Şu son safhadaki olay özellikle bizi üzmüştür. Halkım soruyor, 'F-35 ne oldu, hani gelecekti, niye gelmedi, siz 1 milyar 400 milyon ödeme yaptınız, ofset kapsamında bazı parçalarını da ödüyorsunuz, üretiyorsunuz, bu nedir?' diye soruyorlar. Sayın Başkan'ın Osaka'daki açıklaması beni çok umutlandırdı. Bu umudumu kaybetmek istemiyorum ama bizim için S-400 olayı Türkiye Amerika ilişkilerini kesinlikle bozmamalı çünkü bunlar savunma sistemleri noktasında Türkiye'nin ihtiyacıdır. Kaldı ki S-400 dediğimiz zaman Yunanistan'da, Bulgaristan'da, Slovakya'da var. Onlar da NATO ülkesi. Onlarda olunca oluyor da Türkiye gibi bir ülkede olunca niye olmasın?"
"İran'a fatura kesmeyi doğru bulmuyorum"
"Sizce İran, Suudi Arabistan'daki petrol rafinerilerine saldırının sorumlusu mu?" yönündeki soruya da Erdoğan, "Burada İran'ı suçlamayı doğru bulmuyorum. Çok açık, net. Burada her şeyin özellikle Yemen bölgesinden bu tür bir taarruzun olduğu çok açık net, herkes tarafından söyleniyor. Burada İran'a açık, net fatura kesmeyi doğru bulmuyorum çünkü belgeler, bu noktadaki deliller bunu tevsik etmiyor." yanıtını verdi.
ABD'nin İran'a yaptırımlar uyguladığı belirtilerek, "ABD yaptırımlarını İran'la ilgili ihlal etmekten çekiniyor musunuz?" sorusuna karşılık Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Güçlünün haklı olduğu bir dünya olmaması lazım. Bugün Sayın Trump'ı dinlerken bunu anlamak istedim. 'Ben güçlüyüm öyleyse haklıyım' olmaz. Haklının güçlü olduğu bir dünyayı tanımak, anlamak ve yaşamak istiyorum. Eğer bu yoksa insanlığın geleceği adil düzenler üzerine kurulmamış olur. Adalet üzere, hak, hakikat üzere kurulu bir dünyayı yaşamamız lazım. Ama 'ben güçlü olduğuma göre haklıyım' der de böyle yürümeye devam edersek bu bizim için hiçbir zaman hayra alamet olmayacaktır. Bu konuda yaptırımlar vesaire bunlar yeni şeyler değil, bunlar alışılmış, aşılmış şeyler. Nereye kadar yaptırımlar, nereye kadar bununla gideceğiz. Hepimiz bugün varız, yakın yokuz. Bence yaşanabilir bir dünyayı beraber kurmak istiyorsak bunu barış için, barış üzerine kurmamız lazım. Nitekim benim BM'de bugün yaptığım konuşmanın son mısralarında, son bitiriş bölümlerinde de bunları özellikle vurguladım çünkü biz İran ile komşuyuz. Yaptırımların çözüm olmadığını da gördük."
New York Post gazetesinde Türkiye aleyhinde kaleme alınan bir habere ilişkin soru üzerine Erdoğan, bunların Türkiye'deki darbe girişiminde bulunan FETÖ adlı terör örgütünce uygulanan adice propaganda taktikleri olduğunu söyledi.
Bu iddiaların gerçekle alakasının bulunmadığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bizim bankalarımız dünyadaki bankacılık sisteminin şartları neyse bu şartlar içerisinde bankacılık münasebetlerini sürdüren bankalardır ve finans sektörü içerisinde de bizim özellikle de çalışmalarımız hep bunun üzerine kuruludur ve bu konuda da bizim finans sektörü çok çok güçlüdür, dürüsttür, iyidir. Şimdi o bahsettiğiniz makalede Türkiye'nin DEAŞ'a yardım ettiği söyleniyor. Bir defa kim DEAŞ'a karşı Türkiye gibi mücadele eden bir ülke gösterebilir? DEAŞ'ı temizleyen El-Bab'da biziz, 3 bin 500'e yakın DEAŞ'lıyı biz temizledik oralarda. Böyle bir kampanyayı yürütenler acaba DEAŞ'a karşı Türkiye'nin dışında bu kadar başarılı mücadele veren bir ülke gösterebilirler mi? Bu kampanyanın tamamen arkasında FETÖ denilen adeta bir DEAŞ gibi terör örgütü var ama işte bu makalede de kim yazmışsa bu makaleyi bunu maalesef çok adice yazmış, ahlaksızca yazmış. Böyle bir anlayış olamaz ve ben kendi finans sektörüme, bankalarıma böyle bir lekeyi de hiçbir zaman yakıştırmam. Şunu söyleyeyim, her ikisi de fundamentalist. FETÖ, DEAŞ gibi bir terör örgütüdür. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum lütfen bunlara da yol açmayın, bunlara fırsat vermeyin.''
"Kararlılığımızdan asla taviz vermedik, vermeyiz"
ABD'nin Türkiye'de yaşayan Hamas'ın üst düzey yetkililerinden birine yaptırım uyguladığı ve ABD'nin Türkiye'de terör finansmanıyla ilgili ciddi baskılar uygulayıp uygulamadığı sorulan Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu tür eğer yasaklı olan ve terör noktasındaki bu tür adımları atan birçok kişi veya kurumlar olduğu anda biliyorsunuz bunun uluslararası bir anlaşması vardır. Bu uluslararası anlaşmaya göre bunlar bizim önümüze geldiği anda biz bunlarla ilgili varsa varlıklarına, tutuklamaya varıncaya kadar hepsiyle ilgili uluslararası terörizme karşı her zaman iş birliği içinde olduk. Anlaşmaya imzamızı attık ve bunlar önümüze geldiği anda da biz hiç gözünün yaşına bakmayız ve benzer tavırları her zaman ortaya koyar çünkü bana geliyor bu, imzalar ve bunun adımını da atarız. Kimse de bizi bununla ilgili olarak yargılayamaz çünkü bugüne kadar attığım imzaları ben biliyorum. Bu konudaki kararlılığımızdan asla taviz vermedik, vermeyiz. Bunu başbakanlığım döneminde bakanlar kurulu kararıyla çıkardık. Cumhurbaşkanı olduktan sonra da bunu aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz ancak tabii benzer bir tavrı da biz müttefiklerimizden bekliyoruz. PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri Batı'da cirit atıyor. Aynı şekilde Amerika'da cirit atıyor. Acaba bunlara karşı Amerika, Batı bir tavır koyuyor mu? Bunları acaba bize teslim ediyorlar mı? Hayır, etmiyorlar. Şu anda burada mesela YPG, PYD gibi terör örgütlerinin uzantıları var. Biz bunları istiyoruz. FETÖ'nun başı Amerika'da, Pensilvanya'da. 400 dönüm arazi ona tahsis edilmiş ve 400 dönüm araziden dünyadaki 150,160 ülkeyi buradan idare ediyor. Biz bunu istedik.''
Trump yönetiminden Fetullah Gülen'in iade edilip edilmeyeceğine dair bir söylem duyup duymadığı sorusuna ise Erdoğan, ABD'ye kolilerle belgeler gönderildiği, bütün bunlara rağmen netice alınamadığı yanıtını verdi.
Bu konuda Türkiye'den sürekli bir şeyler istendiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tamam da biz yani stratejik ortaksak bu terör örgütlerinin uzantıları burada olduğuna göre siz de onları bize verin. Gelin hep beraber, teröre karşı mücadele verelim. Maalesef hiçbir taahhüt verilmedi. Ülkemizde yargının bunlar hakkında vermiş olduğu kararlar var. O kararların biz buraya bütün belgelerini gönderdik ama hala biz bunlardan netice alamadık ve bu tabii bizi üzüyor. Niye, stratejik ortağız, verin bize bunları, vermiyorlar. Şu anda düşünün bir darbe yapılıyor, benim 251 vatandaşım şehit oluyor, 2 bin 193 vatandaşım gazi oluyor. Bunların bütün belgelerini her şeyi gönderiyoruz ve bunların failleri ile ilgili ne yazık ki hala Amerika bize kalkıp da 'tamam gönderiyoruz' demiyor. Şu anda Amerika'da charter school'lar vasıtasıyla senede 750 milyon dolar asgari bunların okullardan FETÖ gelir elde ediyor. Bunlar bizim istihbarat bilgilerimiz. Buna karşı bir adım atıldı mı? Maalesef bir adım atılmadı. Ben istihbarat bilgilerine dayanarak söylüyorum. Charter school'larda 750 milyon dolar şu anda FETÖ'nün kaynağı var geliri var.''
"Bir sene geçti hala atılmış bir adım yok"
BM Genel Kurulu'na hitabında Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin takipçisi olacağı sözleri sorulan Erdoğan, "Bu konuda bizim birinci derece muhatabımız Amerika mı? Birinci derecede bunu duyması gereken Suudi Arabistan çünkü şu anda failler nerede? Suudi Arabistan'da." diye konuştu.
Bütün ses kayıtlarının Suudi Arabistan'ın gönderdiği kişilere dinletildiğini belirten Erdoğan, "Ben Sayın Kral ile bunları konuştum. Veliaht Prens (Muhammed bin Selman) ile iki kez bu konuları görüştüm ve kendilerinin bana söylediği 'kanı yerde kalmayacak' dediler ama ne yazık ki bir sene geçti hala bunlarla ilgili atılmış bir adım yok." ifadelerini kullandı.
Cemal Kaşıkçı'nın rastgele bir kişi olmadığını dile getiren Erdoğan, "Özellikle sizin meslektaşınız. Medya dünyasında saygın bir yeri olan, benimle de birkaç röportajı olmuş olan birisi. Yakından tanıyorum, aynı zamanda son dönemde Türkiye'den de bir hanımefendi ile nişanlanmıştı. Böyle de bir durumu vardı. Nitekim onunla nikah hazırlıklarına girmek için de İstanbul Başkonsolosluğuna gitmişlerdi. Şimdi böyle bir durumda ülkemde ve İstanbul Başkonsolosluğunda böyle bir olay olacak, ben bunu takip etmeyim mi? Tabii ki takip edeceğiz. Bu bizim sorumluluğumuz. Yapmamız gereken bu. Yoksa her yapılan yapıldığı yerde kalırsa dünyada adaleti tesis edemeyiz.'' değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, cinayetin Veliaht Prens'e kadar gittiğine dair Türkiye'nin elinde kanıt olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı:
"Faili şudur demek gibi bir adım atmam ancak İstanbul'a gelen iki uçakla 15 kişi Başkonsolosluğa gidiyor. Bunların bir kısmı birkaç gün önceden geliyor ve bu Başkonsoloslukta bunlar bu uygulamayı yapıyorlar ve çok ilginçtir, ben ses kayıtlarını dinledim ve bu gelenlerin içinde 'ben kesmesini iyi bilirim diyen bir kişi var çünkü aynı zamanda bu kişi adli tıp işleriyle de ilgilenen bir kişi. Rütbesi de aklımda kaldığı kadarıyla albay ve bu en yakın o çalışma ekibinin içinde olanlardan bir tanesi ve orada bu işi icra ediyorlar. Ondan sonra da ne yazık ki Cemal Kaşıkçı'yı parçalayıp götürüyorlar. Bizim kanaatimiz bu. İstihbarat örgütündeki arkadaşlarımın kanaati de bu ve bundan sonrası bir yargı sürecidir. Yargı sürecinde bu işin faili kimdir, yardım yataklık yapan kimdir, bunlara talimatı veren kimdir? Bu benim sorunum değil, birinci derecede Suudi Arabistan yönetiminindir. Yargısınındır. Onların bu işi çözmesi lazım."
"Müddei iddiasını ispatla mükelleftir"
Suudi Arabistan'ın Türkiye'nin bu olayı karıştırmaya devam etmek için para aldığı iddiaları sorulan Erdoğan, "Hukukta bir kaide var, müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Ne bu, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Şahsıma böyle bir iddiayı atanlar bunu ispat edemedikleri sürece ahlaksızdır, edepsizdir ve haindir. Burada yapabilecekse bunu ispat etsin. İspat etmezse bakın daha ağır konuşuyorum, namussuzdur. Türkiye Cumhuriyeti'nin başındaki Tayyip Erdoğan'a kimse böyle bir iftirayı atamaz ama onlar bu pisliği temizlesinler. Yaptıkları bir defa bu özellikle kendi vatandaşları olan Cemal Kaşıkçı'yı öldürenleri ortaya çıkarsınlar. Bu 15 kişi iki uçakla Türkiye'ye geliyor ve İstanbul'da bunu yapıyor. Şimdi bunu kendi yargısıyla temizlesinler. Para almak bilmem ne, bunlar benim kitabımda yazmaz. Tayyip Erdoğan da bunlarla kendisini mukayese etmez.'' dedi.
En fazla tutuklu gazetecinin Türkiye'de olduğu iddialarının sorulması üzerine Erdoğan, terörle kimin ilişkisi varsa hukukun onlarla ilgili gereğini yapacağını söyledi.
Bunun kararını yargının verdiğini dile getiren Erdoğan, "Yargıya müdahale edilir mi? Amerika'da terörle ilişkili olduğu için içeri atılanlar yok mu? Yüzlerce, binlerce insan Amerika'da da terörle ilişkisi varsa içeri atılıyor. Daha ileri gidiyorum. Amerikan polisi yeri geldiği zaman yerlerde süründürerek, yeri geldiği zaman silahla müdahale etmek suretiyle nice insanları kalkıp yaralıyor veya olduğu yerde öldürüyor. Şimdi siz ülkemde 15 Temmuz'da ülkeme karşı bir darbe girişimi olacak, bu darbe girişiminin faillerini serbest bırakacağız, öyle mi? Bu darbe girişiminin faillerini kim tutuklama kararını veriyor, yargı veriyor. Yargının vermiş olduğu karara karşı biz niçin böyle mi yapıyorsun diyelim?" ifadelerini kullandı.
Dünyanın hiçbir yerinde yargıya siyasetin müdahale yetkisi olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ama siz şu anda yargı mensubu gibi konuşuyorsunuz. Gazeteci gibi değil. Bir defa bu noktada gazeteci gibi konuşun ve benden de siyasetçi olarak cevabını alın. Bakın ne diyorum, devlete karşı darbe girişiminde bulunan, bir DEAŞ mensubu kişi gazeteci diye serbest kalsa ABD'de buna ne dersiniz? İyi yaptı, doğru yaptı diyebilir misiniz? Burada yargı kararını veriyor, verdikten sonra da emniyet, kolluk görevlileri onları gözaltına alır, yargıya teslim eder. Şu anda ben FETÖ ile ilgili DEAŞ'tan hiçbir farkı yok, devlete darbe yapıyor ve ben buradan istiyorum ama alamıyorum. Şu anda sizin verdiğiniz rakamlar da çok hayali rakamlar, onu da söyleyeyim. Bu kadar gazeteci içerde falan böyle bir şey yok. Bunları biz çok gazetecilerden, Türkiye'ye gelenler oldu, onlara bizzat bunları belgeleriyle gösterdik, anlattık falan ama uydurma rakamlarla ülkemize geliyorlar, bunları söyleyip geçiyorlar. Böyle bir şey yok ama ben size vesikalarıyla, belgeleriyle koliler dolusu buraya Amerika'ya gönderdik diyorum ama biz buradan bunları alamadık. Şahsımı, ailemi öldürmeye gelen bu FETÖ'cüleri ülkemde yakaladıktan sonra serbest mi bırakacağız. Eğer 15 dakika daha gecikmiş olsaydım bugün hayatta yoktum ve benim iki korumam öldürüldü. İki tane bayan korumam yaralandı. Bunu neyle izah edeceksiniz? Ama bunların üzerinde hiç durmuyorsunuz ve az önce söyledim. 251 vatandaşım şehit edildi, 2 bin 193 vatandaşım gazi oldu. Bugün bir kısmının ayağı yok, bir kısmının kolu yok. Bir kısmı başından aldığı yaralarla hala hayatta, böyle devam ediyor. Biz bunlara karşı iyi yaptınız mı diyeceğiz? Kusura bakmayın. Böyle bir hayat yok, hepsi bunun bedelini ödemek durumundadır. Yoksa biz bunu şehitlerimize anlatamayız, gazilerimizin ailelerine anlatamayız. Birbirimizi anlamak durumundayız. Eğer biz birbirimizi anlayamazsak bilesiniz ki bu darbeler daha çok devam eder.''