Cumhurbaşkanı Erdoğan: Utanç vericidir, rezalettir
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sürgünün 75. Yılında Ahıska Türkleri Anma Programı’nda konuştu. Erdoğan, Nobel Ödülü'nün Handke verilmesine tepki göstererek "On binlerce Müslümanın kanını döken bir caniyi destekleyen hatta öven bir şahsın ödüle layık görülmesi utanç vericidir, rezalettir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde "Sürgünün 75. Yılında Ahıska Türkleri Anma Programı"nda katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, milletin evinde, bu gazi mekanda misafir etmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum." diye konuştu.
Ahıska Türklerinin sürgüne gönderilmelerinin 75'inci yılını üzüntüyle yad ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, 75 yıl önceki o büyük acıyı iliklerine kadar hisseden büyüklerimizi ağırlıyoruz. Bugün bu salonda hak ve adaletin tecellisi için Ahıska davasına gönül vermiş, destek olmuş, mücadele etmiş büyüklerimiz var, dostlarımız var. Bugün aramızda 1944 yılındaki sürgünü bizzat yaşayan ak saçlılarımız var. Bugün bu salonda tam 75 senedir yüreği vatan hasreti ile kavrulan, gözyaşı döken Ahıskalı kardeşlerimiz var." dedi.
"Ahıska bir ömür geçirdim senden uzakta / Senden ayrı bir diyarda ölürsem eğer bu son vasiyetimdir evlatlarıma / Mezarım başında Fatiha okuyarak serpsinler kabrime Ahıska kokan bir avuç toprak" dizelerini okuyan Erdoğan, "Evet, bugün burada evlatlarına işte böyle vasiyet ederek Ahıska'ya kavuşmayı bekleyen pirifanilerimiz, dedelerimiz, ninelerimiz var." ifadesini kullandı.
Tüm katılımcılara teşrifleri için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile programa destek veren Dünya Ahıska Türkleri Birliği'ne şükranlarını sundu.
Oldukça geniş bir yelpazede düzenlenen 75'inci yıl anma etkinliklerinin Ahıskalı soydaşların karşılaştığı zulümlerin yerel ve uluslararası düzeyde duyurulması bakımından hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz eden Erdoğan, "Bilhassa genç kuşakların, sürgünün tanıkları ile bir araya getirilmesini son derece önemsiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
İstiklal Marşı Şairi merhum Mehmet Akif'in "Geçmişten adam hisse kaparmış ne masal şey, 5 bin senelik kısa yarım hisse mi verdi? Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" dizelerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Gerçekten de ibret alınmayan, hisse kapılmayan, ders çıkarılmayan tarih tekerrür eder. Bunu engellemenin yolu ise yaşananları unutmamak ve unutturmamaktır. İstikbalimizin teminatı olarak gördüğümüz evlatlarımızın tarih şuuru kazanmaları, anne babalarının neler yaşadığını, hangi badireleri atlatarak, bugünlere geldiğini bilmeleri çok önemlidir. Az önce hep birlikte gözyaşları ile izlediğimiz belgesel, 75 yıl önce Ahıska Türklerinin karşılaştığı haksızlıkları göstermesi bakımından ibretliktir. O meşum günlerin şahitleri, halen hayattayken gerek görsel, gerekse yazılı olarak kayda alınması gerekiyor. Buna ilave olarak, Türk coğrafyasının farklı yerlerinde yaşayan Ahıskalı gençlerin ata yurtlarını ziyaret ederek, oraları görmelerini, o topraklardaki iklimi muhakkak teneffüs etmelerini sağlamalıyız. Hayata geçireceğimiz projelerle Ahıska müziğini, Ahıska folklorunu, kültür ve sanatını daha fazla insana ulaştırabilmeliyiz."
Köklerle bağı güçlendiren, maziyi hatırlatan ata yadigarı mimari eserlerin yok olup gitmesine müsaade edilmemesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Restorasyon çalışmalarıyla ortak tarihi mirasımızı korumanın ve gelecek kuşaklara aktarmanın mücadelesini vermeliyiz. Biz, sahip çıkamadığımız için kaybolan, yıkılan her eserin aynı zamanda hafızamızdan bir parça götürdüğünü de unutmamalıyız. Bu konuda gerek Yurtdışı Türkler Başkanlığımızın gerekse TİKA'nın yürüttüğü bazı projeler olduğunu biliyorum. Ahıska'nın kadim mirasını yaşatmaya, yeniden ayağa kaldırmaya matuf bu faaliyetleri takdirle karşılıyorum. Önümüzdeki dönemde ilgili kurumlarımızın özellikle arşiv ve envanter çalışmalarına daha fazla ağırlık vereceğine inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 75 yıl önce Ahıska'da son dönem insanlık tarihinin en utanç verici sahnelerinden birinin yaşandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"14 Kasım 1944 tarihinde 100 bin civarında Ahıska Türkü Stalin tarafından birkaç saat içerisinde öz yurtlarından kopartılarak, Sovyet coğrafyasının dört bir ucuna sürgün edildi. Bakınız bu sürgünü ahir ömrünü ülkemizde sürdüren Ahıskalı bir hanım kardeşimiz nasıl anlatıyor: 'Henüz 10 yaşındaydım, bir sabah anam bizi aldı dedemlere götürdü. Orada herkes ağırlaşıyordu meğer bizi süreceklermiş, hazırlıklar onun içinmiş. Öğleden sonra askerler geldi, bizi köyden çıkarttılar, bize kısa bir süreliğine başka yerlere nakledileceğimizi söylediler. Alman tehlikesinden korunmamız için evlerimizden uzaklaştırıldığımızı anlattılar. Savaştan sonra anavatanımıza döneceğimizi söyleyerek çoğumuzu inandırdılar. Sonra hepimizi bir vagona doldurdular. Bizim vagonda 8 aile vardı, her bir ailede 5-6 kişi, bize azıcık yemek veriyorlardı. O da günde sadece bir kere. Vagonlar tahta, her yer buz tutmuş öyle yatıyorduk. Tuvalet yok, su yok, ısınmaya bir şey yok. Yanımıza aldığımız yiyecekleri yiyerek bir ay hayatta kaldık'.
Az evvel belgeselde gördüğümüz gibi bu hikaye vatanlarından sürgün edilen 10 binlerce Ahıska Türkünün de hikayesidir. Eşine az rastlanır bu zulüm ve sürgün sırasında yaklaşık 20 bin Ahıskalı kardeşimiz maalesef yokluk, açlık ve perişanlık içinde hayatını kaybetti."
Sovyet yönetiminin Ahıskalıları kadın, yaşlı, çocuk ayrımı yapmadan en ağır şekilde kullanmak üzere çalışma kamplarına gönderdiğini dile getiren Erdoğan, "Bu kamplarda da binlerce Ahıskalı kardeşimiz soğuğun ve insanlık dışı muamelelerin kurbanı oldu. Bu vesileyle bir kez daha gerek sürgünde gerekse geride bıraktığımız 75 yıl içinde vatanlarından uzakta, bir gün ona kavuşmanın ümidiyle hayatını kaybeden tüm kardeşlerimi rahmetle saygıyla yad ediyorum, Allah onlara rahmet eylesin." dedi.
Sürgünü yaşayıp da bugün dünyanın 9 ayrı ülkesinde hayata tutunmaya çalışanlara sağlıklı ve uzun ömürler dileyen Erdoğan, "Hali hazırda 550 bin civarında Ahıska Türk'ü yurtlarından uzakta hayatlarını devam ettiriyor." ifadesini kullandı.
Ahıska Türklerinin bir bölümünün, 75 yıl önce ansızın terk etmek zorunda bırakıldıkları evlerine geri dönmenin haklı ve onurlu mücadelesini verdiklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak kendilerinin de adaletin yerini bulması için uluslararası hukuk ve hakkaniyet temelinde bu sürece destek verdiklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dikkat ederseniz ülkemizde geçmişte yaşanmış en küçük bir hadiseyi bile mecrasından saptırarak küresel çapta karalama kampanyasına çevirenler, Ahıska Türklerinin trajedisine kör ve sağır kalıyorlar. Çünkü bunların hakkı, hakikati, adaleti, insani değerleri savunmak gibi bir dertleri asla yoktur. Böyle bir hassasiyetlerinin olmadığını Nobel Edebiyat Ödülü'nü Bosna soykırımını inkar eden bir faşiste vererek, tekrar göstermişlerdir. On binlerce Müslüman'ın kanını döken bir caniyi savunan, destekleyen, hatta öven bir şahsın böyle bir ödüle layık görülmesi utanç vericidir, rezalettir. Bu şahsın İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edildiği 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde ödüllendirilmesi ise ayrı bir garabettir. İslamofobinin Batı ülkelerinde veba gibi yayıldığı bir dönemde, soykırım heveslileri ödüllendirmek çok açık söylüyorum, yeni cinayetlere, yeni ırkçı saldırılara, yeni soykırımları icazet vermek demektir. Kirli ve kanlı siciline rağmen bu şahsı ödüllendirenler, 25 yıl önce Bosna'da işlenen soykırıma da ortak olmuşlardır. Zira bizim değerlerimiz de zulme rıza zulümdür."
"Daha önce de benzer vahim kararlara imza attılar"
Nobel Komitesi'nin hem edebiyat, hem de Barış Ödülü alanında daha önce de benzer vahim kararlara imza attıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ortada küresel barış ve istikrar adına hiçbir başarısı olmayan, hatta eline masumların kanı bulaşmış kimi siyasetçiler bu Komite tarafından ödüle layık görülmüştür." değerlendirmesini yaptı.
Nobel'in barış çabalarını veya edebiyatta kaliteyi ödüllendirmekten ziyade, çoğu zaman siyaset ve toplum mühendisliğinin vasatı olarak kullanıldığını herkesin gayet iyi bildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Böylesi hassas bir dönemde, ırkçılığından adeta gurur duyan bir şahsın ödüllendirilmesini biz kesinlikle iyi niyetli görmüyoruz. Bana göre Nobel itibarını tamamıyla kaybetmiştir. Nobel tamamı ile siyasileşmiştir. Nobel tamamıyla ideolojik kararlar vermektedir. Avrupa'da hemen her gün camilere saldırılırken, Müslümanların can ve mal emniyeti giderek kaybolurken bu ödül sadece İslam ve insanlık düşmanlarına cesaret aşılayacaktır. Akıl, izan ve vicdan sahibi herkesi bu skandala tepki göstermeye çağırıyoruz. Ülkemizin yetiştirdiği en önemli bilim adamlarından Profesör Doktor Aziz Sancar Hocamıza hassasiyeti için ayrıca teşekkür ediyoruz."
"Ne ilk ne de son örneğidir"
Bu skandalın Müslümanların acılarına karşı duyarsızlığın ne ilk ne de son örneği olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hocalı katliamından Ahıska sürgününe, Arakan'da işlenen cinayetlerden Suriye'deki vahşete kadar, biz buna pek çok şahit olduk." dedi.
Lafa gelince insan haklarını kimseye bırakmayanların, söz konusu Müslümanların hakları olunca birden derin bir sessizliğe büründüklerini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'ye demokrasi ve hukuk dersi verenlerin, on binlerce insanın kanını döken diktatörleri ve terör elebaşılarını kırmızı halıda ağırladıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kendi vatandaşlarına hak gördükleri demokrasi ve özgürlükleri, Afrikalıya, Asyalıya, Suriyeli, Yemenli, Libyalıya lüks gördüler. Çıkarları uğruna, komşumuz Suriye'de olduğu gibi dünyanın en vahşi terör örgütlerini desteklemekten bir an olsun çekinmediler, utanmadılar. İşte YPG, PYD, PKK gibi terör örgütlerini desteklemekten geri durmadılar. Biz bunların hak, hukuk, adalet insan hakları gibi bir endişelerinin olmadığını çok çok iyi biliyoruz. Bunlara rağmen, inancımızın ve ecdadımızın bize gösterdiği yol neyse, o yönde ilerlemeye devam ediyoruz. Şimdiye kadar hak ve adalet çizgisinden sapmadık, sapmayacağız. Ne bir başkasının hakkına el uzatacağız, ne hakkımızın yenilmesine rıza göstereceğiz. Herkes sessiz kalsa da biz her platformda Ahıska Türklerinin davasını savunmaktan geri durmayacağız. Burada bir gerçeği tekrar ifade etmekte de fayda görüyorum, Ahıskalı kardeşlerimizin gönlünde açılan yaraları bir nebze de olsa hafifletecek tek yol arzu eden her Ahıska Türk'ünün vatanlarına geri dönebilmesini sağlamaktır. Bu konuda Dünya Ahıska Türkleri Birliği Başkanı Ziyatdin kardeşimiz de bu konuları sürekli görüştük, görüşüyoruz, görüşeceğiz."
"Boşa geçirilen her gün mağduriyeti daha fazla artırmaktadır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 75 yıldır vatanlarına kavuşma özlemiyle bekleyen insanların, daha fazla mağdur edilmesine kayıtsız kalınmaması gerektiğini belirtirken, ilgili ülkelerin karşılaştıkları sıkıntıları ve zorlukları ise bildiklerini söyledi.
Bu zorlukların aşılması için ellerinden gelen desteği vermeye hazır olduklarını, her fırsatta muhatapların dikkatine getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Türkiye'nin gayesi, 75 yıl evvel yaşanan bir haksızlığın daha fazla vakit kaybedilmeden giderilmesidir. Zira, boşa geçirilen her gün mağduriyeti daha fazla artırmaktadır." dedi.
Ahıska Türklerinin vatanlarına gönüllü ve güvenli bir şekilde geri dönüş taleplerinden hiç kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dostluk, saygı ve iyi niyet temelinde bu meselenin insani ve hukuki çerçevede çözüme kavuşturulması için üzerine düşeni yapmakta bir an olsun tereddüt göstermediğini ve göstermeyeceğini bildirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"İnşallah bundan sonra da sizlerin davasını davamız addederek, hem Gürcistan makamları, hem de Avrupa Konseyi nezdinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konu, Gürcistan ile ilişkilerimizin ve Güney Kafkasya'ya yönelik siyasetimizin öncelikleri arasında yer almaya devam edecektir. Ahıska Türkleri yaşadıkları onca zulme, sürgüne ve acıya rağmen gittikleri her yerde çalışkanlıklarıyla, başarılarıyla, dillerine, dinlerine ve kimliklerine sahip çıkmalarıyla temayüz etmişlerdir. 75 yıldır büyük sabırla yürüttükleri adalet mücadelesinde hiçbir zaman meşruiyetten ve hukuktan ayrılmamışlardır. Hesaplaşmanın değil kucaklaşmanın, nefretin değil barış içinde, bir arada yaşamanın peşinde koşmuşlardır. Bugün Amerika'dan Kazakistan'a, dünyanın 9 farklı ülkesinde kurdukları hayatlarla, umudun ve dayanışmanın sembolü olmuşlardır. Türkiye olarak sizlerin gerek ülkemizde, gerekse diğer ülkelerde her türlü sıkıntıya göğüs gererek yazdığınız başarı hikayelerinden biz gurur duyuyoruz. Bu başarılara yenilerinin, daha büyüklerini eklenmesi için üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Nerede olurlarsa olsunlar Ahıska Türklerinin durumunu çok yakından takip ediyoruz."
"Bunlar rahatsız olduğuna göre biz doğru yoldayız"
Ukrayna'da yaşanan çatışmalardan etkilenen Ahıska Türklerini, Ukrayna'da yetkililerle irtibata geçerek, Türkiye'ye getirdiklerini belirten Erdoğan, "Ülkemizde birileri de bunlardan rahatsız oldu. Bunu da bilmenizde fayda var. Ben de arkadaşlarıma dedim ki 'Bunlar rahatsız olduğuna göre biz doğru yoldayız.'" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı gruplar halinde Ahıska Türkü 672 ailenin Erzincan ve Ahlat'a yerleşmesini sağladıklarını, resmi kurumların eğitim, konut, sağlık ve diğer ihtiyaçlarına dair gereken adımları attığını söyledi.
Türkiye'ye yerleşmiş olan Ahıska Türkleri'nin farklı alanlar da karşılaştığı sorunların çözümü için gerekli tedbirleri aldıklarını vurgulayan Erdoğan, "Hem yerinde burslandırma projesi kapsamında hem Türkiye burslarıyla Ahıskalı gençlere ücretsiz yüksek öğrenim imkanı sunuyoruz. Çeşitli projelerle Ahıska tarihine, sanatına ve kültürel mirasına sahip çıkıyoruz. Sizlerin sorunlarını geri dönüş sürecinde karşılaştığınız zorlukları ve beklentilerinizi muhataplarımız nezdinde sürekli gündemde tutuyoruz." diye konuştu.
Ahıska Türkleri'ni desteklemeye ve sahip çıkmaya devam edeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu süreçte arzumuz Ahıska Türkleri'nin on yıllardır olduğu gibi geri dönüş idealinden vazgeçmeden kimliklerine dillerine köklü değerlerine sahip çıkmalıdır. Birlik ve beraberlik olmadan rahmette yapılan çalışmaların bereketi de olmaz. Unutmayın, toplu vuran hiçbir güç sindiremez hiç bir baskı yıldıramaz. Sizlerden kimsenin aranıza nifak tohumları ekmesine fırsat vermemenizi bekliyorum. Enerjinizi iç kavgalara değil, davamızın başarısına teksif edeceğiz. Dünyanın neresinde olursa olsun ülkemiz kurumlarıyla bağlarımızı daima güçlü tutacağız. Mücadelemizi sürdürürken, demokratik zeminden asla sapmayacak, art niyetli kimi çevrelerin bu mücadeleye gölge düşürmesine rıza göstermeyeceğiz."
Ahıska Türklerinin geri dönüş sürecinde yaşadıkları sıkıntıları çözmek, uluslararası toplumun bu konuya ilgisini canlı tutmak için el birliği içinde çalışacaklarını ifade eden Erdoğan, "Sevgililer sevgilisi Peygamberimizin ifadesi ile bizler hep birlikte bir vücudun azaları gibi olacağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının sonunda "Ahıska Destan" şiirini okudu.