CHP lideri Kılıçdaroğlu: Bu memlekette fakirliği bitireceğim
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu memlekette fakirliği bitirecem. Hiçbir anne, benim mutfağımda, tencere kaynamıyor demeyecek. O tencere kaynayacak. O tencere kaynamıyorsa o anne diyecek ki Kemal Kılıçdaroğlu'nun evindeki tencere de kaynamıyor” dedi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Konya'daki programına Mevlana Müzesi'ni ziyaret ederek başladı. Daha sonra Karapınar ilçesine geçen ve bir düğün salonundaki toplantıda kadın çiftlilerle buluşan Kılıçdaroğlu, Konya ve Hollanda'nın tarımını karşılaştırarak şunları söyledi:
"Bütün mücadelem, bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmesin diye. Bütün mücadelem, emeğiyle çalışan, alın teri döken herkesin gelir sahibi olması lazım. Hiç kimsenin emeği zayi olmasın. Bereketli topraklar var mı? Var. Çalışkan insanları var mı? Var. Güneşi var mı? Var. Suyu var mı? Kısmen de olsa var. Her şey var. O zaman şu soruyu her kadının kendisine sorması lazım; biz niye buğdayı dışarıdan alıyoruz? Biz niye arpayı dışarıdan alıyoruz? Biz niye mercimeği dışarıdan alıyoruz? Biz niye canlı hayvanı dışarıdan alıyoruz? Biz niye eti dışarıdan alıyoruz? Bizim topraklarımız yetersiz mi? Çalışkan insanlarımız var. Güneşimiz var, suyumuz var. Konya'dan küçük bir devlet olan Hollanda, yıllık tarım ürünü ihracatı 180 milyar doların üzerinde. Biz niye yapmıyoruz? Bize niye yaptırmıyorlar? Her şeyimiz varken iktidardaki siyaset anlayışı, bizim çiftçimizin, bizim üreticimizin kazanmasını istemiyor. Dışarıda pek çok devlet diyor ki; kendi aralarında yarışıyorlar. 85 milyonluk Türkiye'yi biz doyuracağız diyorlar. Hollanda, ben doyuracağım diyor. Fransa, ben de doyuracağım diyor. Almanya, ben doyuracağım diyor. Brezilya, ben doyuracağım diyor. Ama biz kendi kendimize yeterli olmalıyız. Topraklarımız var, bereketli ovalarımız var, çalışan insanlarımız var. Niye biz kendi kendimizi doyurmuyoruz? Doyurmanın dışında, neden dışarıya ihraç etmiyoruz, en azından bir Hollanda kadar. Bunun önündeki tek engel siyaset grubudur. Beyler, size de sesleniyorum. Önündeki tek engel siyaset grubudur. Bu siyasetle Türkiye büyüyemez. Bu siyasette Türkiye değişemez. Zam üzerine zam. Ya Allah aşkına çiftçiden ne istiyorsunuz siz ya? Gübreye zam, yüzde 100'ün üzerinde, yüzde 200. Elektriğe zam, ilaca zam, fideye zam, tohuma zam, her şeye zam. Ya ne üretecek bu insan, nasıl üretecek bu insanlar? İnadına üretiyorsunuz, teşekkür ederim. İnadına çalışıyorsunuz, teşekkür ederim. Ama göreceksiniz milletin iktidarında, kim alın teri döküyorsa hakkını teslim edeceğiz, hukukunu teslim edeceğiz, adaletini teslim edeceğiz. Hiç kimse endişe duymasın."
Kılıçdaroğlu, Konya'daki çiftçilere elektriği bedavaya vereceklerini söyleyerek, şöyle devam etti:
"Elektriğe büyük paralar verdiğinizi biliyorum. Şanlıurfa'ya gittim. Dedim ki; 'Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı bize verin. Şanlıurfa'daki bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğim.' Evet en başta 6 ile. Aynı şeyi Konya'da da söylüyorum. Ama onlar gibi değil. 5'li çetelere Allah'ın güneşini teslim etmek değil. 5'li çeteler yerine, bu ülkenin tarım kooperatifleri var, çiftçileri var, ziraat odası var, ticaret odası var. Bütün bunların ortak olduğu bir kooperatif kurulacak. Çiftçi, kendi elektriğini kendisi üretecek. Ürettiği elektriğin bir kısmını bedava kullanacak. Artan kısmını bir sistemle içine satacak. Çiftçi ayrıca ektiği üründen pay alacak, elektrikten de kar elde edecek. Kooperatif olacak, güneş enerjili kooperatif olacak. Her biriniz o kooperatifin üyesi olacaksınız. Ticaret odası olacak, sanayi odası olacak, ziraat odası olacak, borsalar olacak. Onun üyesi olacak. Kooperatif üyesi olacaklar. Üye olanlar elektrik elde edildikten sonra kendi ihtiyacı olan elektriği bedava kullanacak. Zaten sahibi kendisi. Artan elektrik olacak. Artanı satacak, oradan da ayrıca gelir elde edecek. Yani Allah'ın güneşini 5'li çeteye teslim etmeyeceksiniz. Hiç meraklanmayın, orayı kamulaştıracağız. Çiftçilere vereceğiz, elektrik elde edeceğiz, elektriğin tamamını bedava kullanacaksınız. Ayrıca elektrikten, buğdaydan gelir elde edeceksiniz. Mısırdan gelir elde edeceksiniz. Ne ekiyorsanız, gelir elde edeceksiniz. Diyeceksiniz ki ya elektrikten de gelir elde edilir mi? Allah'ın güneşine para veriyor musun? Bedava doğal gaz mı bu? Yok. Petrol mü? Yok. Kömür mü? Allah'ın güneşi. Güneş tarlalarını kurarsınız, elektrik elde edersiniz. Her şey bedava, bedava elektrik kullanacaksınız. Elektriğe ihtiyaç olanlar var, fabrikalar var, oraya da satacaksınız. Oradan da gelir elde edeceksiniz. Bu geliri kime veriyorlar şimdi Konya'da? Beşli çeteden birisine veriyorlar. Size sözüm söz. Beşli çeteden alacağım, çiftçiye vereceğim."
‘SARAYLARA GİDECEĞİM DİYE BİR ÇABAM YOK’
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, "Birileri gibi değilim. Ben sizden birisiyim, sizden. Halktan birisiyim, halktan. Ben onlar gibi sarayda yaşamıyorum. Saraylara gideceğim diye bir çabam da yok. Mütevazı, sizler gibi yaşayan bir insanım ben. Benim evlatlarım öyle parayla pulla oynamıyor. Benim evlatlarım öyle, sarayları arkalarına almıyorlar. Kimse ne yaptığını bile bilmez" diye konuştu.
Kadınların emekli olmasını sağlayacaklarını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, ''Dönem değişiyor. Zaman değişiyor. Değişimi yapacak olan kadınlar sizlersiniz. Tarlalarda çalışıyorsunuz Allah aşkına. Hakkınızı teslim edelim. Kocalarınızdan fazla çalışıyorsunuz. İyi de niye sizin sigortanız yok? Niye emekli olamıyorsunuz? Bu kardeşiniz onları yapacak. Hiç meraklanmayın. Aile destekleri sigortasını getireceğiz. Prim ödemeyeceksiniz. Öyle bir şey yok. Ama geliri asgari ücretin altında olan veya hiç geliri olmayan bütün ailelerin asgari bir gelir güvencesi olacak. Para, kadının banka hesabına yatacak. Siz emekli gibi, memur gibi, işçi gibi gideceksiniz, bankadan paranızı çekeceksiniz. Kocalarınıza muhtaç etmeyeceğiz sizi hiç endişe etmeyin" diye konuştu.
‘IRKÇILIK YAPMADAN, ÜLKELERİNE DÖNMELERİNİ SAĞLAYACAĞIZ’
Suriyeli sığınmacıları ülkelerine dönmeleri konusunda da konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin yönetilmediğinin de farkındayım. Sınır namustur diyoruz, sınırların sınır olmaktan çıktığını da biliyorum. Elini kolunu sallayan herkesin Türkiye'ye geldiğini de biliyoruz. 3 milyon, 6 milyon Suriyelinin veya diğer yabancıların Türkiye'de olduğunu biliyorum. Bizim evlatlarımız asgari ücretle iş bulamazken, onların asgari ücretin yarısıyla çalıştığını da biliyorum. Onlar da insan, onların da hakkı hukuku var. Onların hakkını, hukukunu da koruyarak onları kendi ülkelerine dönmek için her türlü teşviki yapacağız. Irkçılık yapmadan yapacağız bunu. Onların da hakkını hukukunu teslim edeceğiz. Orada da anneler var. Orada da evlatlar var. Orada da babalar var. Orada da sıkıntılar var. Biz insana, insan olduğu için bakarız. Ayırmayız insanı, ırkına bakmayız, inancına bakmayız, yaşam tarzına bakmayız. İnsansa başımızın üstünde yeri var. Onun huzur içinde yaşaması için elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Bir sözüm daha var. Bu memlekette yoksulluğu bitireceğim. Bu memlekette fakirliği bitireceğim. Hiçbir anne, benim mutfağımda, tencere kaynamıyor demeyecek. O tencere kaynayacak. O tencere kaynamıyorsa o anne diyecek ki Kemal Kılıçdaroğlu'nun evindeki tencere de kaynamıyor” ifadelerini kullandı.
‘HELALLEŞMEYE İHTİYACIMIZ VAR’
Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye düşündüğümüzden daha zengin bir ülke. Türkiye'nin çok sayıda imkanları var. Ama bu imkanlar bir avuç kişiye veriliyor. Bir avuç tefeciye veriliyor. 10 tane şeker fabrikası özelleştirildi. 10 şeker fabrikasını, 11 milyar liraya sattılar. Bir ayda ödedikleri faiz, 19 milyar lira. Yani eski parayla 10 şeker fabrikasını 10 katrilyona sattılar. Ama 1 ayda bunların ödediği faiz tefecilere 19 katrilyon. Yazık günah değil bu memlekete. Memleketin sahibi sadece ben değil, hepimiz bu memleketin sahibiyiz. Benim sorumluluğum var; ama hepimizin sorumluluğu var. Dönemi değiştireceğiz, düzeni değiştireceğiz. Rahmetli Ecevit ne güzel söylerdi; 'Ne ezen, ne ezilen. İnsanca hakça bir düzeni gerçekleştireceğiz.' Şunu da söyleyeyim. Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçmişte çok kızan arkadaşım vardı. Haklılar. Ama özeleştiri yapmaktan da çekinmiyoruz. Kusurumuz varsa, hatamız varsa, onu da rahatlıkla söylüyorum. Telafi etmeye çalışıyoruz. Şunu bütün kardeşlerimin bilmesini isterim. Ayrışmaya değil, kamplaşmaya değil, kavga etmeye değil, kucaklaşmaya, helalleşmeye ihtiyacımız var. Bunu yapacağız inşallah. Bunu beraber yapacağız. Birlikte yapacağız.”
‘DEVLET ÖNCE FAKİR AİLELERİN ÇOCUKLARINI İŞE ALACAK’
Torpili kesinlikle bitireceklerini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, "Anneler, evlatlarınızı yetiştiriyorsunuz. KPSS sınavına giriyorlar, iyi puanlar alıyorlar. Torpili olmadığı için sözlüde eleniyorlar. Ben onu da fark ediyorum. Torpili, kesinlikle bitireceğim. Kim hak ediyorsa, hakkı aynen teslim edilecek. Aynen teslim edeceğiz. Torpil yaparak bir kişinin hakkını yiyorlar. Bir kişinin hakkını yemek, kul hakkını yemek kadar ağır bir günah, ağır bir vebal yoktur. Yüce Yaradan ne diyor? Her türlü günahla karşıma gel, affederim; ama kul hakkıyla geliyorsa, ben affetmem. O zaman kim kul hakkı yiyorsa karşısında beni ve sizi bulsun. Beraber mücadele edeceğiz. Birlikte mücadele edeceğiz. Birlikte kavgayı yöneteceğiz. Birlikte mücadeleyi başarıya ulaştıracağız. Siz güçlü olduğunuz zaman, sevgili kadınlar, sevgili anneler, güçlü olduğumuz zaman bilin ki Türkiye de güçlüdür. Siz güçlüsünüz, inanın o zaman ben de güçlüyüm. Beraber mücadele edeceğiz. Haksızlığa karşı, hukuksuzluğa karşı birlikte mücadele edeceğiz. Bir şey daha söyleyeyim. Aile destekleri sigortasından yararlanan aileler, çoğu zaman belediye başkanlarına ulaşamazlar. Milletvekiline ulaşamazlar, bakana ulaşamazlar, başbakanlara ulaşamazlar, birilerine ulaşamazlar. Haklarını, hukuklarını, sıkıntılarını anlatamazlar. Eğer devlet bir eleman alacaksa önce fakir ailelerin çocuklarını işe alınacak. Bunun da düzenlemesini yapacağız inşallah. Böylece göreceksiniz fakir ailelerin çocukları da bu ülkede adalet olduğuna inanacaklar. Ya bu devlet bizi de koruyor. Şemsiyesi altında biz de varız diyecek" ifadelerini kullandı.
"DEVLETİN DİLİ ADALETTİR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karapınar ilçesindeki programının ardından Konya kent merkezinde, bir otelde düzenlenen toplantıda çifti ve muhtarlarla bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, 2006 yılında çıkartılan Tarım Kanunu'nda mili gelirin en az yüzde 1 oranında çiftçiye destek verilmesinin yazılı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
''Bu kanun 2006’da çıktı, 2006’dan 2022’ye kadar her yıl milli gelirin en az yüzde 1’ini aldınız mı? Hiç almadınız. Hesabını yaptık. Çiftçinin, 2006’dan bu yana var olan hükümetlerden, Türkiye'yi yöneten hükümetlerden 211 milyar lira alacağı var. Eski parayla 211 katrilyon lira alacağı var. Soru bir. Türkiye Büyük Millet Meclisi görevini yapmış, kanunu çıkarmış. En az yüzde 1 oranında çiftçiye destek vereceksin demiş. Rakam belli, gelir belli. Milli gelirin yıllık artışı belli. Yüzde 1 niye verilmez? Önünüze oy istemek için hangi siyasetçi gelirse gelsin şu soruyu soracaksınız; benim hakkım olanı, niye bana vermediniz arkadaş? Sen benim hakkımı kime verdin? 211 milyarı kime verdin? Üreten benim, tarlaya giden, çoluk çocuk, karı koca çalışan benim. Güneşin altında olan benim, sabahın köründe tarlaya giden benim. Çalışan benim, üreten benim. Yüzde 1 hakkımı sen kime verdin arkadaş? Niye bana vermiyorsun? Ben biliyorum. Ama bu soruyu sormanızı istiyorum değerli arkadaşlar. Siz sadece kendi adınıza sormayacaksınız. Kars'taki çiftçi için de soracaksınız. Edirne'deki çiftçi için de soracaksınız. Antalya'daki çiftçi için de seracı için de besici için de soracaksınız. Çünkü hepiniz üretiyorsunuz.”
‘ADALET İSTİYORUZ ARTIK ÜLKEMİZDE’
Adaleti arayan Mevlana’nın kentinde olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Devlet neyle yönetilir. Devletin dili adalettir. Kainat da adalet üzerine inşa edilmiştir. Yüce yaradan, kainatı adalet üzerine yaratmıştır. Herkesin adalet hakkı var. Kurdun da kuşun da adalet hakkı var. Onların da bu coğrafyada bizimle beraber yaşamaya hakları var. Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez diyor Sadi Şirazi. Hepimiz adalete susadık. Adalet istiyoruz artık ülkemizde. Çok kamplaştık. Çok kavga ediyoruz. Çok ayrıştık. Komşumuzun inancını sorgulamaya başladık. Komşumuzun kimliğini sorgulamaya başladık. Komşumuz nedir diye sorgulamaya başladık. Yaşam tarzını sorgulamaya başladık. Bunu yapan siyaset. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Oturmamız lazım, konuşmamız lazım. Hanginiz anne ve babanızı seçme özgürlüğüne sahipsiniz? Hiç gerek yok. O zaman benim kimliğim niye siyaset yapılıyor? Benim elimde olmayan bir şeyle niye siyaset yapalım? Düşünmek zorundayız. Bu güzel ülkeyi büyütmek zorundayız. Zenginliğimiz var. Düşündüğümüzden daha zengin bir ülke Türkiye. Ama gelir adaletle dağıtılmıyor. Birisinin 3 çocuğu, 2 çocuğu, 1 çocuğu açken, işsizken; birisi 5 maaş, 6 maaş, 7 maaş alıyorsa orada adalet yoktur. Sorgulamamız lazım. En çok sorgulaması gereken de Konya'dır. Mevlana'nın kentidir.”
‘BİZİM KABAHATİMİZ VAR’
Gerekirse günün 24 saati Türkiye için çalıştığını ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, “Gelelim bize. Bizim kabahatimiz var. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı olarak söylüyorum. Bizim kabahatimiz var, kusurumuz var. Gelip sizin sofranıza oturmadık, çayınızı, kahvenizi içmedik. Derdiniz nedir diye sormadık. Ankara'da oturduk, güzel laflar ettik, niye bize oy vermiyorsunuz diye. Bir de size kızdık. Yok artık öyle bir şey. Geliyorum, oturuyorum, konuşuyorum, dertlerinizi dinliyorum. Gerekirse günün 24 saati çalışıyorum. Sizin için, bu ülke için, hak için, hukuk için, adalet için mücadele ediyorum” dedi.
‘TÜRKİYE ZENGİN BİR ÜLKEDİR’
Tarım üretiminde havza bazlı politikaların Türkiye’ye katkı sağlayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Havza bazlı planlama yapmanız lazım. Konya Ovası'na şu ürün, Harran Ovası'na şu ürün ekilecek diye. Herkes ne ekeceğini bilecek. 1 yıl sonra en az yüzde 15 karla bunu kaça satacağını bilecek. Dolayısıyla herkes ekecek, Türkiye'nin ihtiyacı karşılanacak. Ama hiç kimse zarar etmeyecek. İthalatçı değil ihracatçı bir ülke olacağız. Fazla ürettiysek ihraç edeceğiz. Alıcı bulamazsak Afrika'ya göndeririz. Bir sürü aç gezen insanlar var. Müslüman ülkeler var. Orada dünya kadar aç insan var. Yahu sen maske göndereceğine buğday ve et gönder. İnsanların karnını doyur. Bunların hepsini yapabiliriz. Türkiye, zengin bir ülkedir” dedi.
‘SURİYELİLER İÇİN GEREKİRSE BM’Yİ DEVREYE SOKACAĞIZ’
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmeleriyle ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, “Konya'da 123 bin Suriyeli var. 'Nasıl göndereceksin' diye soruyorlar. Meraklanmayın, 4 aşamalı oturacağız, Suriye yönetimiyle karşılıklı büyükelçilikleri açacağız. Niye kavga edelim ki emperyal güçlerin kayığına niye binelim. Suriye'de yaşayan çok sayıda akrabamız var. Ezo Gelin'i Suriye'ye gelin verdik. Çorbasını içiyoruz ama Ezo Gelin'i bilmiyoruz. Hala evlilikler var. Dolayısıyla kavga etmenin mantığı yok ki, biz de onlar da kazanacak. Protokolümüzü yapacağız, buradan gidecek Suriyelilerin can ve mal güvenliğini garantisini alacağız. BM'yi gerekirse devreye koyacağız. Buradan giden Suriyelilerin evini, yolunu, okulunu, kreşini ve hastanesini Avrupa Birliği'nin fonlarıyla yapacağız. Bunları da bizim müteahhitlerimiz yapacak. 'Gitmezler' diyorlar, adama bedava ev veriyorsun niye gitmesin ki. Orada bizim sanayicilerimize git kardeşim fabrikaların tamamını yeniden aç diyeceğiz. Sana da teşvik vereceğiz diyeceğiz. Burada asgari ücretin yarısına çalışacağına ve perişanlık içinde kalacağına evi, işi ve hayat garantisi de var. Bunları sağlayacağız. Bunları AB'ye anlattım. Yapmazsanız sizin de başınız belaya girer bizim de. Irkçılık yapmıyoruz. Allah'ın yarattığı her kula kimliği ne olursa olsun saygım vardır. Ama herkes kendi ülkesinde otursun. Herkes kendi ülkesinde rahat eder” diye konuştu.
‘4 MİLYONUN SESİNİ DÜNYAYA DUYURDUM’
Evinin elektriğinin kesilmesiyle ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
“Geçen yıl 4 milyona yakın garibanın da evinde elektrik kesildi. Ama bu kardeşiniz şunu yaptı. 4 milyonun sesi duyulmuyor. Çünkü 4 milyon garibanın elektrik parasını ödeyecek paraları bile yoktu. Ben de ödemedim. Ne oldu? Geldiler elektriğimi kestiler. Bütün dünya 4 milyon garibanın sesini duydu. 4 milyonun sesini nasıl dillendireceksiniz? Nasıl anlatacaksınız? Benim çıkıp da bunun elektriği kesildi demem yetmiyor arkadaş. Senin de elektriğin kesiliyor. Sen de bir hafta onlar gibi yaşıyorsan ben anlarım ki sen onların sözcülüğünü yapabilirsin. Onların derdini daha rahatlıkla anlatabilirsin. Biz bunu yaptık. Diyeceksiniz ki 'Ya ey Kılıçdaroğlu, sen ne yapacaksın?' Söyleyin. Hiçbir çiftçi ektiği ürün dolayısıyla asla zarar etmeyecek. Formülü şöyle; ektiğimiz tarlanın, sulu mu, susuz mu neyse, dönümüne ne ekiyorsanız, maliyeti bellidir, işçiliği bellidir, tohumu bellidir, gübresi bellidir, mazotu bellidir, varsa elektriği bellidir, ilacı varsa bellidir, maliyeti bellidir. Kardeşim sen bu ürünü bir dönümde kaça ürettin? 100 liraya. Sana bir kar vereceğim. Ne kadar? Yüzde 15, yüzde 15 lira. Yüzde 15 üzerinde satıyorsan, kime satıyorsan sat, ihraç ediyorsan et. Ama 15’in altına düştüğü anda devlet olarak ben satın alacağım. Benim çiftçim zarar etmeyecek. Ne demektir bu? Şu demektir; hiç kimsenin alın teri yerde kalmayacak demektir.”