‘Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok!’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan gezisi dönüşü gazetecilerle yaptığı sohbette, “(Lozan konusu nedeniyle) Yunanistan’ın toprak bütünlüğünde sanki Türkiye’nin gözü varmış gibi yanlış çıkarımlarda bulunanlar olmuş. Halbuki benim ağzımdan öyle bir şey çıkmış değil. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok” dedi
Lozan konusunun öne çıktığı Yunanistan gezisinin tamamlanmasının ardından kendisine eşlik eden gazetecilerle konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
- Atina ziyaretinizde, özellikle Cumhurbaşkanı Pavlopoulos’la yaptığınız değerlendirmelerde genelde Lozan konusu öne çıktı...
-“Ziyaret öncesinde, bir Yunan televizyonuna (Skai TV) verdiğim mülakatta Lozan’la ilgili bir soruya cevaben söylediklerim zannediyorum biraz rahatsızlığa yol açmış. Yunanistan’ın toprak bütünlüğünde sanki Türkiye’nin gözü varmış gibi yanlış çıkarımlarda bulunanlar olmuş. Halbuki benim ağzımdan öyle bir şey çıkmış değil. Öyle bir şey yok. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Ben Lozan konusunda bana yöneltilen bir soruya cevaben, gerekiyorsa pekala güncelleme yapılabileceğini belirttim. Kaldı ki Lozan, sadece Türkiye-Yunanistan arasında bir anlaşma değil. Bunu orada da söyledim. Lozan, farklı devletlerin işin içinde olduğu, çeşitli meseleleri konu alan muhtelif protokoller de içeren ayrıntılı bir anlaşma. Ben gerek görülürse pekala güncellenebileceği kanaatindeyim.
Bu benim düşüncemdir. Siz paylaşmayabilirsiniz. Bu ayrı bir konu. Nitekim Yunanistan Cumhurbaşkanı bu tür anlaşmaların güncellenemeyeceği kanaatinde. Bana göre ise taraflar ihtiyaç hissederlerse pekala güncellenebilir. Bunu orada Cumhurbaşkanı Pavlopoulos’a da ifade ettim: Biz parlamentolarda gerekirse anayasaları bile değiştirmiyor muyuz? Değiştiriyoruz. Dolayısıyla anlaşmalar da gerek görülürse elbette güncellenebilir. Ama bu konu biraz sanki takıntı haline gelmiş gibi. Aynı şeyi Başbakan Çipras’ta da gözlemledim. Onunla da konuştum. Lozan’ı sadece Türkiye-Yunanistan arasındaki bir konu gibi telakki etmek yanlış.”
‘Devasa bir anlaşma’
- Sayın Cumhurbaşkanım Lozan’da güncellenmesini istediğiniz hususlar ibadet özgürlüğü gibi konulardan mı ibaret? Yoksa başka konular da var mı? Siz Suriye meselesinde de, Irak meselesinde de, Lozan’la ilgili olarak benzer imalarda bulunmuştunuz. Daha geniş çaplı bir çalışma yaptırıyor musunuz?
- “Dediğim gibi Lozan, Türkiye-Yunanistan arasındaki bir anlaşma değil. Lozan, muhtelif boyutları olan devasa bir anlaşma. Gerek görülmesi halinde güncellenebilir. Devam etmesi gerekiyorsa tabii ki devam eder. Ama taraflar belirli noktaları güncelleme ihtiyacı hissederlerse, bunu pekala yapabilirler.”
- Yunan CumhurbaşkanPavlopoulos ile Başbakan Çipras arasında bir sorun var mı Sayın Cumhurbaşkanım. Cumhurbaşkanı benim sembolik yetkilerim var diyor. Çipras’ın farklı düşünceleri var mı Lozan konusunda?
- “Yok. Her ikisi de Lozan’ın güncellenemeyeceği kanaatindeler.”
‘Yeni süreç, yeni adım’
- Efendim Yunanistan Başbakanı Çipras, Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte, sizin ziyaretinizle her iki ülkenin ilişkilerinde yeni bir dönemden bahsedebileceğinden, bu konuda umutlu olduğundan söz etmişti. Ziyareti tamamlamanızın ardından, bu hususta sizin kanaatinizi, sizin düşüncenizi öğrenebilir miyiz?
- “Biz de aynı umudu taşıyoruz. Her iki taraf da bu umudu taşımalı diye düşünüyorum. Çünkü her görüşme, yeni bir süreç, yeni bir adım demektir. Ayrı kalmakla, görüşmemekle, yerinde saymakla bir yere varamazsınız. Ayrılık ayrılıktır. Mesafe kat etmek, ilişkileri ilerletmek istiyorsanız, görüşmek lazım. Bu açıdan karşılıklı ziyaretler çok önemli.”
Darbecilerin iadesi de gündeme geldi
Celal Bayar’ın ardından 65 yıl sonra Yunanistan’ı ilk ziyaret eden Türk Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopoulos ve Başbakan Çipras’la yaptığı görüşmelerde ekonomik ilişkiler, Türkiye-AB mülteci anlaşması, Ege sorunu ve istikşafi görüşmeler, Kıbrıs meselesi gibi konuları görüştüklerini söyledi ve ekledi: “Yunanistan’a kaçmış olan darbeci 8 asker ve 2 SAT komandosunun iadesi meselesini de gündeme getirdik. Yargı sürecinin devam ettiğini anlattılar. Adalet Bakanımız bu konuyla ilgili olarak yakın markajda takipte olacak; gerekli belge ve bilgileri göndermek suretiyle iade talebinde bulunma yoluna gidecek.”
Caminin minaresi yok çansız kilise olur mu?
- Batı Trakya’yı ziyaretiniz de kimilerini tedirgin etmiş gibiydi...
l“Celal Bayar Lisesi’nde soydaşlarımbir araya gelmemizden rahatsız olunmasını anlamıyorum. Böyle bir buluşmaya tahammül dahi edememeyi, demokrasiyle, demokratlıkla bağdaştırmak mümkün değil. Lozan’da azınlıklara tanınan hakların hayata geçirilmesi önemli. Ama mesela orada müftülük seçimi meselesini yıllardır konuşmamıza rağmen hala halledebilmiş değiliz. İkide bir bize söyledikleri şey Heybeliada Ruhban Okulu. Hadi biz o meseleyi de hallettik diyelim, peki Batı Trakya’daki soydaşlarımızın okullarına yönelik tavrınızı nereye koyacağız? Ya da Atina’daki cami meselesi. İki tane cami meselesi var. Hep konuşmuşuzdur. En ufak bir gelişme yok. Mesela güya yeni bir şey yaptılar ama, camiye bile benzemiyor. Minaresi yok. Dedim ki: ‘Ya bir şey yaptınız, iki ay sonra açacağız dediniz. Ama bir minaresi bile yok. Bizim kültürümüzde minaresiz cami olmaz’. Hatta kendisine, ‘Çansız kilise olur mu?’ diye sordum. ‘Olmaz, iyi olanı tabii ki çanlı olanıdır’ dedi (Gülüşmeler). Yani minare de bizim için bu kadar önemli. Bunları halletmek lazım; bunlardan korkmanın anlamı yok. Baş müftülük meselesinin halen halledilemediğinden bahsettim. Baş müftüyü atayarak belirliyorlar. Halbuki oradaki Müslümanlar kendi baş müftülerini kendileri seçebilmeli. Bunlara mukabil bizim ise, mesela, Sen Sinod diye adlandırılan kurul için neler yaptığımızı anlattım. Sen Sinod’ta patrik seçimi için yeterli sayıda piskopos kalmamıştı. Patriğe haber gönderdim. Bize isim verin, onları vatandaş yapalım, bu sayede Sen Sinod’a gerekli üye sayısı tamamlanmış olsun. Bize 17 isim bildirdiler. Biz de dediğimizi yapıp sorunlarını çözdük. Mesela, kilise yapımı. Böyle şeyleri biz sorun haline getirmeyiz. Nitekim, şu anda Sümela’yı biz yapıyoruz. Birçok yerde yaptık da. Mesela 7 Ocak’ta Fener’de Bulgar Ortodokslara ait olan Demir Kilise’nin açılışınBaşbakanı Boyko Borisov’la beraber yapacağız. Bu tür şeyleri biz hiç problem olarak görmedik. Beraber yaptık. Daha önce belediye başkanlığım döneminde de oraya gittim. Ben bir restore etmiştim. Şimdi yine açılıda beraber yapacağız. Yunanistan’daki görüşmelerimde bunları anlattım.”
‘Çözümden yanayız’
“Bizler çözümden, bir sorun varsa ona çözüm üretmekten yanayız. Türkiye olarak bizim derdimiz, Yunanistan’la ilişkilerimizde de açık ve samimi olarak, yapıcı bir tutumla meselelere çözüm üretmektir. Biz birbirimizle komşuyuz. Komşu iki ülkeyiz. Kavga kimseye fayda sağlamaz. O nedenle ilişkilerimizdeki olumlu gelişmeler bizleri mutlu ediyor. Mesela turizmde, Türkiye’den 800 bin turist Yunanistan’a gitmiş. Onlardan da bize 600 bin turist gelmiş. Ortak yönlerimiz bir hayli fazla. Bunu yolda hissediyorsunuz zaten. Halklarımız arasında sorun yok, birbirlerine gerçekten ilgi gösteriyorlar. Üst düzeyde bazen tabii ki bazı sıkıntılar olabiliyor. Başta değindiğim yanlış anlamayla ilgili olarak, Atina’daki görüşmelerimizde şunu da söyledik: Bizim Yunanistan’ın egemenlik hakkıyla, toprak bütünlüğüyle ilgili herhangi bir sıkıntımız yok. Bizler her iki ülkeye, her iki topluma fayda sağlayacak adımlar atmaya odaklanmalıyız. Şunu da hatırlatayım: Mesela 15 Temmuz gecesi, beni ilk arayanlardan biri Cumhurbaşkanı Pavlopoulos olmuştur. Hemen anında aramıştır. Böyle de vefalı bir insandır. Böylesine vefalı bir dostun davetine icabet etmek, bizim için ayrıca önem taşıyordu. Sorunları konuşarak çözmekten yana olduğumuzu, ötelemenin bize hiçbir şey kazandırmayacağını konuştuk. Türkiye de Yunanistan da soydaşlarını iki ülke arasında bir köprü olarak görmelidir. Türkiye’de biz bir yerde sorun gördüğümüzde onun çözümü için yardımcı olmayı esas almışızdır. Mesela Büyükada’daki yetimhane. Yanılmıyorsam Karamanlis zamanıydı. Avrupa Birliği yetimhanenin restorasyonu için 150 milyon Avro söz vermiş. Ama bu sadece lafta kalmış. Patrik Bartholomeos o zamanlar konuyu bana aktarınca biz hemen üzerimize düşeni yaptık.”
‘Trump beni ararsa Kudüs’ü konuşurum’
- Kudüs meselesinde gelinen son nokta sizin çağrınız oldu. ABD Başkanı Trump ile görüşeceğinizden bahsetmiştiniz. Bir gelişme var mı?
“O dediğiniz, Kudüs meselesinde ABD yönetiminin malum adımı atmasından önceydi. Kendisiyle telefon görüşmesi yaptığımızda, bir başka konuyla ilgili olarak bir hafta içerisinde bana geri dönüş yapacağından söz etmişti. Henüz bir dönüş olmadı. Dönüş yaparlarsa, bizi arayacak olurlarsa, Kudüs konusunda ne düşündüğümüzü de kendilerine elbette aktarırız. Bizim, Kudüs konusundaki tavrımız belli. Bunu bir mesajla da açıkladık. Samimi olunsaydı, o tür bir adım atmadan önce en azından istişare ederlerdi. Görünen o ki, ‘Diğer ABD başkanları yapmamıştı ama ben yaparım’ anlayışıyla hareket edildi. Türkiye şu anda İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı. Çarşamba günü İstanbul’da düzenleyeceğimiz Olağanüstü İslam Zirvesi’nde Kudüs konusunda neler yapılabileceğini ele alacağız.”
- ABD ve Çekya haricinde Kudüs’ün başkent olarak tanınmasını kabul eden yok. AB dahil, diğer ülkeler bunu kabul etmiyor. Sizin hem Papa’yla hem Rusya ile yaptığınız görüşmeler var. Bu süreç nereye gider?
“Bunu hep birlikte göreceğiz. Biliyorsunuz ben, şu anda yoğun bir şekilde görüşmelerime devam ediyorum. Atina’da bulunduğum sırada, Sayın Papa ve Sayın Putin’le telefon görüşmeleri yaptım. Sayın Putin, pazartesi akşamı ikili bir görüşme için Ankara’ya gelecek. Macron’la da yine bir telefon görüşmemiz olacak. Diğer ülkelerle de peyder pey görüşmelere devam edeceğiz. Çarşamba günkü buluşmayı çok önemsiyorum. İİT olarak orada buluşup, karar ve sonuç bildirgesinin yanı sıra, neler yapılabileceğini konuşacağız. Kolay bir süreç değil. Ama şunu söyleyeyim: ABD yönetiminin aldığı bu karar, başka devletleri bağlamaz. Sayın Putin BM Güvelik Konseyi’nin gündemine getirdi. Ama BM Güvenlik Konseyi’nin alacağı karar bellidir. Niye? ABD kararını vermiş zaten. ABD bir taraf olacak, diğer 4 üye ayrı bir taraf. Bana göre Sayın Papa’nın duruşu önemli. Yahudilerin duruşu da önem arz ediyor. Şu an onlarda da ciddi sıkıntılar var biliyorsunuz. Kudüs, üç semavi din için de kutsal. Statüsü değişmemeli. Temenni ederim ki yol erkenken hatadan dönülür.”
‘Durumu fırsat bildiler’
- Bir de fiili durum var efendim: Bugün olaylar vardı Filistin’de, şiddet vardı. Müslüman sokaklarını tahrik eden bir durum var ortada..
“Şunu söyleyeyim: Kudüs konusunda atılan bu yanlış adım, bölgeyi ciddi manada ateş çemberinin içine sürükleyebilir.”
- Arap aleminin bu konudaki genel duruşunu nasıl görüyorsunuz?
“Arap Ligi çarşamba günkü toplantıda bulunacak. Dönem başkanı Ürdün Kralı 2. Abdullah. Biliyorsunuz, kendisini Ankara’da ağırladık. O da bizim gibi düşünüyor. İslam ülkeleri bu konuda ortak bir tavır sergilemeli. Bu hususta Dışişleriyle bir taslak çalışma olacak. Çarşamba günü de taslak üzerinden bizim çalışmamız olacak. Ben çarşamba günü yapılacak olağanüstü zirve toplantısını çok çok önemsiyorum.”
- En güçlü ve kararlı tepkiyi bu konuda Türkiye verdi, siz verdiniz. Diğer Müslüman liderlerin cılız tepkiler verdiğini görüyoruz..
“İslam dünyasındaki bölünmüşlük ve iç sorunlar da Amerika’nın böyle bir karar almasını kolaylaştırdı. Irak’ta, Suriye’de yaşananlar ortada. Hakeza, Libya, Mısır, Yemen’de de ciddi sıkıntılar var. Kudüs konusunda böyle bir adım atılması, birilerinin bu durumu fırsat bildiğini gösteriyor. Mesela şu anda ABD’nin Kuzey Suriye’de yaptıklarını anlamak mümkün değil. Oraya yaklaşık 4 bin TIR silah taşıdılar. Oralarda DEAŞ diye bir şey kalmadığına göre, bunca silahın orada işi ne? Onun için Müslümanlar olarak uyanık olmak zorundayız.”
- Çarşamba günü liderler düzeyinde bir katılım olacak Filistin konusundaki çağrıya. Katılım noktasındaki beklentiniz nedir?
“Biz üstümüze düşeni yapıyoruz. Bizzat mektupla ve bizzat telefonda görüşerek davet ettiklerim var, davetlerime devam edeceğim. Bu işin hassasiyetini anlayanlarla beraber görevimizi yerine getireceğiz.”