Başbakan Yıldırım OHAL'in bitiş tarihini açıkladı
Başbakan Yıldırım, OHAL'in bitiş tarihini açıkladı. Yıldırım, 'Temmuz'un 17'si veya 18'i bitmiş oluyor, tekrar uzatılmayacağını düşünüyorum.' dedi.
TRT Haber'in canlı yayın konuğu olan Başbakan Yıldırım, OHAL'in bitiş tarihini açıkladı. Yıldırım, 'Temmuz'un 17'si veya 18'i bitmiş oluyor, tekrar uzatılmayacağını düşünüyorum.' dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, moderatörlüğünü TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç’un yaptığı, “Başbakan Binali Yıldırım Özel Yayını”nda Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül ve Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak’ın sorularını yanıtladı.
Başbakan Binali Yıldırım, Suruç'ta AK Partililere yönelik saldırıya ilişkin, "Faillerin veya zanlıların PKK sempatizanı olduğu yönünde polisin kayıtları var, tespitleri var." dedi.
TRT Haber'in canlı yayın konuğu olan Başbakan Yıldırım, Suruç'ta AK Partililere yönelik saldırıyla ilgili bir soru üzerine, Suruç'ta hiç de hazzetmedikleri bir olayın yaşandığını belirterek, milletvekilleri İbrahim Halil Yıldız'ın Suruç'ta seçim çalışmaları esnasında bir iş yerinde kardeşleriyle beraber silahlı saldırıya uğradığını söyledi.
Olayda Yıldız'ın kardeşi ile orada bulunan 2 kişinin hayatını kaybettiğini aktaran Yıldırım, "Toplam 9 kişi yaralı, yaralıların bir kısmı Gaziantep'te, bir kısmı Ankara'ya nakledildi. İlçede durum gergin. Tabii emniyet elemanlarımız, valimiz, kaymakam, olayları yatıştırmak için gerekli gayreti gösteriyorlar. Şu anda kontrol altına alınmış durumda." diye konuştu.
Yıldırım, böyle bir olayın olmasını katiyetle tasvip etmediklerini belirterek, sebebi ne olursa olsun, zorla kanla seçimin kazanılamayacağını söyledi.
Seçimin demokrasi, insanların iradelerini hür bir şekilde sandığa yansıtması demek olduğunu ifade eden Yıldırım, şunları kaydetti:
"Ümit ederim arkasında bölücü örgütün parmağı olmaz, gelen ilk işaretler bu yönde. Bu yönde tespitler var. Faillerin veya zanlıların, PKK sempatizanı olduğu yönünde polislerin kayıtları, tespitleri var. Olayın üzerine gidiliyor, kurgulanmış bir olay mıdır, o anda mı gelişmiştir. Tabii İçişleri Bakanımızın daha önce planlanmış bir olay olduğu yönünde açıklamaları var. Bunlar da dikkate alındığında olay bütün boyutlarıyla ele alınacak, incelenecek. Milletvekilimizi aradım, başsağlığı diledim. Tabii teeniyle, sükunetle hareket etmek lazım. Şartlar ne olursa olsun bir demokrasi şölenini büyük bir husumete, kavgaya dönüştürmemek lazım."
'Mesele Türkiye'nin bekası olunca gerisi teferruattır'
Başbakan Binali Yıldırım, "Bizim prensibimiz çok açık. Muhatabımız kim olursa olsun, hudutlarımızın güneyinde bir terör devleti, bir terör oluşumuna Türkiye olarak asla müsaade etmeyiz. Burada muhatap kim olursa olsun, bir önemi yok. Mesele Türkiye'nin güvenliği, mesele Türkiye'nin bekası olunca gerisi teferruattır." dedi.
TRT Haber'in canlı yayın konuğu olan Başbakan Yıldırım, Kandil operasyonuna ilişkin bir soru üzerine, Türkiye'de son iki yılda terörle mücadelede bir yöntem değişikliğine gittiklerini anlatarak, Ağustos 2016'dan itibaren savunma amaçlı değil, taarruz amaçlı bir mücadele yöntemini belirlediklerini söyledi.
Yurt içinde artık terör örgütünün ciddi bir varlık göstermesinin söz konusu olmadığını vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Özellikle Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı ile terörü kaynağında yok etme yönünde Türkiye ciddi bir tecrübe kazandı ve Fırat Kalkanı da Zeytin Dalı da oldukça başarılı operasyonlar oldu. Bugün Suriye ile aşağı yukarı 250 kilometrelik bir sınırımızı, tamamen sınırlarımızın güneyinde bir güvenlik kuşağı oluşturmak suretiyle kontrol altına aldık. Bu, arzu ettiğimiz bir şey değil ama orada artık bir devlet otoritesi olmadığı için iç savaş devam ettiği için terör örgütleri için uygun bir zemin oluşturuyor."
Yıldırım, benzer bir durumun Irak'ta da olduğunu ancak Irak'taki durumun yeni olmadığını anlatarak, yıllardan beri Türkiye'ye gelen terörün, teröristlerin kaynağının orası olduğunu ifade etti.
Şimdi Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı'na benzer bir şekilde Kuzey Irak'ta tamamen terörden arındırılmış bir güvenlik bölgesi oluşturmak mecburiyetinde olduklarının altını çizen Yıldırım, "Şu anda birliklerimiz o bölgede faaliyetlerini sürdürüyor. Yaklaşık 30-35 kilometre derinlikte bir alanda temizlik yaptılar ama daha güneye, alanı daha da geliştirmek için de gerekli faaliyetleri icra edecekler ta ki bu bölgeden ülkemize herhangi bir terör saldırısı gerçekleşmesin." diye konuştu.
Yıldırım, Kuzey Irak'ta önceden de operasyon yapıldığını ancak onların kalıcı olmadığını dile getirerek, "Hava unsurlarımızla bu operasyonları yapıyorduk. Şimdi artık sahada temizlik yaparak, sahayı emniyet altına alarak bir çalışma yapıyoruz." dedi.
"Silahların toplanması yönünde ciddi bir gayreti göremiyoruz"
Özellikle DEAŞ ile mücadele adı altında ABD'nin PKK'nın Suriye'deki uzantılarıyla iş birliği yaptığını belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bunlar esasında milisler falan değil, Suriye'nin derdini, sorunlarını veya Suriye'deki iç savaştan, Esed'den mağdur olmuş tipler değil. Bunlar yerli halka zulmeden, yerli halkın mallarını, mülkünü ellerinden alan, çocuklarını zorla asker yapan terör örgütünün ta kendisidir. Bunlar bu gücü, Amerika'dan aldıkları silahları ne yazık ki bölgede terör hakimiyeti kurmak için kullanıyorlar. Biz Amerika'yı defalarca uyardık. Bir devletin, bir terör örgütünü yok etmek için başka bir terör örgütünü kullanamayacağını, bunun devletler hukukuna uymayacağını, hele hele NATO'da ortak olan Amerika'nın bunu yapmaması gerektiğini söyledik. Onlar da 'Bu bir tercih değil, bu bir mecburiyet' dediler. 'Onun için bunları kullanıyoruz' dediler. Şimdi DEAŞ da bitti ama orada silahların toplanması yönünde ciddi bir gayreti göremiyoruz."
"Verilen sözler ilk defa yazılı hale geldi"
Münbiç'te uzun atışmalar, tartışmalar sonucu bir noktaya gelinerek bir yol haritasının benimsendiğini vurgulayan Yıldırım, bunun da uygulanmasının başlandığını ifade etti.
Başbakan Yıldırım, geçmişten gelen güven zafiyeti nedeniyle burada da süreci dikkatle izlemek mecburiyetinde olduklarına işaret ederek, "Verilen sözler ilk defa yazılı hale geldi. Yazılı hale gelmesi müspet bir adım olmakla beraber uygulamayı takip edeceğiz. Bizim prensibimiz çok açık. Muhatabımız kim olursa olsun, hudutlarımızın güneyinde bir terör devleti, bir terör oluşumuna Türkiye olarak asla müsaade etmeyiz. Burada muhatap kim olursa olsun, bir önemi yok. Mesele Türkiye'nin güvenliği, mesele Türkiye'nin bekası olunca gerisi teferruattır." değerlendirmesinde bulundu.
Yol haritasına silahların teslim edilmesinin de dahil olduğunu anlatan Yıldırım, bunun konuşulduğu gibi devam etmesini umduğunu söyledi.
Başbakan Yıldırım, eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde de bu sözlerin verildiğine dikkati çekerek, "Ama bir türlü yerine gelmemişti. İnşallah bu sefer bir hayal kırıklığı yaşamamış oluruz." dedi.
Seçimden sonra bu operasyonların kapsamının genişleyip genişlemeyeceği sorulan Yıldırım, bunu seçime endeksli bir iş olarak görmediklerine, buna Türkiye'nin güvenlik meselesi olarak baktıklarına vurgu yaparak, "Seçim öncesi şunu yapalım, seçim sonrası bunu yapalım diye bir incelik ortaya koymak yanlış olur. Güvenlik ihtiyaçlarımız nerede zuhur ederse orada gerekli operasyonları yaparız. Bunun gerekli emirleri, talimatları zaten silahlı kuvvetlerimize verilmiş vaziyette. Her seferinde dönüp bizden yetki almaları gerekmiyor" diye konuştu.
"Doğrudan İran'dan böyle bir talepte bulunmadık"
Yıldırım, İran'ın özellikle PKK ile mücadele konusunda Türkiye ile ayrışan bir konumda olmadığını belirterek, her türlü iş birliğine hazır olduğunu ifade etti.
İran'ın operasyonel anlamda katkıda bulunup bulunmadığı sorulan Yıldırım, "Doğrudan onlardan böyle bir talepte bulunmadık ancak İran'da; Irak'taki, Suriye'deki durum yok, orada devlet otoritesi var. Onların da teröre bakışı bizim gibi, o bakımdan daha iyi bir koordinasyon içindeyiz." yanıtını verdi.
Yıldırım, gerek FETÖ'yü, PKK'yı, DEAŞ'ı, Türkiye'nin bekası meselesi olarak gördüklerini ifade ederek, terörün bir ülkeyi yok ettiğini komşu ülkeden gördüklerini söyledi.
Ülkenin böyle bir tehditle karşı karşıya olduğu bir durumda, ülkeyi yönetmeye talip olan adayların, partilerin bazılarının terörü hiç gündemine almamasını normal karşılayamadıklarını anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Sanki Türkiye'nin gündeminde terör yok. Anketlere bakıyorsunuz, ekonomi, terör, işsizlik. Bunlar bazen yer değiştiriyor. Şimdi terör üçüncü sıralara geldi ama hala Türkiye'nin önemli gündem maddesi. Hal böyle iken bu, gerek Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayı, gerekse diğer adaylar, meydanlarda terörle mücadele konusunda kararlı bir söylem ortaya koyamıyorlar, koymuyorlar. Başka bir hesap mı var? Birileri rahatsız olur diye bu konuyu gündeme mi getirmek istemiyorsunuz? Bu konuyu açık seçik, 'Bu memleket meselesidir, terör Türkiye'nin başının belasıdır' dediğiniz zaman acaba birileri size desteğini çekecek mi? Öyle bir endişeniz mi var?"
"Kayıt dışı bir iş birliği var"
"Terörle ilgili niye konuşmuyorsunuz, kararlılık mesajı niye vermiyorsunuz, terörün adeta emri, esareti altına girmiş parti hakkında niye ağzınızı açmıyorsunuz?" diye soran Yıldırım, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, geçmiş yıllarda, "Kobani olaylarının baş sorumlusu Selahattin Demirtaş'tır" dediğini aktardı.
Yıldırım, İnce'nin adaylığı açıklanır açıklanmaz HDP'nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ı cezaevinde ziyarete gittiğini ifade ederek, "Ciddiyetsizlik diz boyu gidiyor." dedi.
CHP ile HDP arasında bir iş birliği olduğu iddialarına ilişkin görüşü sorulan Yıldırım, bunun yaygın bir şekilde konuşulduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kayıt dışı bir iş birliği var. Öyle bir şey olmazsa teröre karşı, terör destekçilerine karşı FETÖ'ye, PKK'ya ve uzantılarına karşı aslanlar gibi çıkıp bağıran, çağıran gereğini yapan kaç tane parti var? Cumhur İttifakı'ndan başka var mı? MHP kararlı, söylemini ortaya koyuyor. Biz de zaten söylem değil, eylemiyle beraber sahadayız. Hem mücadele ediyoruz hem de bu konunun ülkemiz için vazgeçilmez bir beka meselesi olduğunu biliyoruz."
Türkiye üzerinde bir oyun oynandığını, bu oyunları bozmak dışında bir çarelerinin olmadığını anlatan Yıldırım, özellikle Kürt vatandaşlar üzerinden ve onların kanları üzerinden ortaya konan bu oyunlara "Dur" diyeceklerini vurguladı.
"Kürtlerin sorunu PKK'dır"
Yıldırım, bunu 24 Haziran'da başaracaklarını belirterek, "Kürtlerin sorunu, PKK'dır. En büyük sorun, PKK terör örgütüdür. Çözüm bu PKK terör örgütünü hem içeride hem dışarıda bir daha geri gelmemek üzere bitirmektir. Aramıza husumet sokan bunlardır. Fitne sokan bunlardır. Kürdü de Türkü de gözünü kırpmadan öldüren bunlardır. Bunların üst aklı dışarıdadır, bellidir. Olay bu kadar net."
Başbakan Yıldırım, Suruç'ta AK Partililere yönelik saldırıya ilişkin de "Olaya karışanlardan birinin PKK'ya yataklıktan, PKK'ya adam göndermeye aracı olmaktan poliste kaydı var." dedi.
'Yeni dönemde OHAL'ın süresi bitince tekrar uzatılmayacağını düşünüyorum'
Başbakan Binali Yıldırım, "Yeni dönemde OHAL'ın süresi bitince tekrar uzatılmayacağını düşünüyorum." dedi.
TRT Haber'in canlı yayın konuğu olan Başbakan Yıldırım, seçimlerde çoğunluk sağlanmaması durumunu beklemediklerini söyledi.
Seçime gidileceğini, milletin desteğiyle seçimi başarıyla tamamlayacaklarını ifade eden Yıldırım, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanı olarak milletimizin desteğiyle seçeceğiz. Olay bu kadar net. Meclis de oluşacak. Bizim herhangi bir endişemiz yok. Milletin işi gücü yok sürekli seçimle mi uğraşacak? Seçim, seçim ne olacak ekonomi? Yatırımlar, gençlere iş bulma ve daha önemli işler var. Bu anayasa değişimini seçim yapalım, bir daha seçime gidelim diye yapmadık. İstikrarı sağlamak ve 5 yıllığına artık seçim derdi düşünmeden gitmek... Parlamentonun herhangi bir seçilen bir Cumhurbaşkanı ile ters bir kompozisyonda olacağı kanaatinde değilim. Öncü göstergeler de bunu doğruluyor."
Yüzde 50 artı 1 değişikliği nedeniyle bir pişmanlıklarının söz konusu olmadığının altını çizen Yıldırım, "Yüzde 50 artı 1'i bu anayasa değişikliğinde getirmedik. 2010 değişikliğinde koyduk. 2010 değişikliğinde koyduğunuz bir kuralı temsilde adaleti azaltacak şekilde geriye getirmek herhalde doğru bir şey olmazdı. Geriye gidiş olabilirdi. O yüzden hiç böyle bir şey düşünmedik." ifadelerini kullandı.
"ABD bayrağı da FETÖ'cüleri kurtaramaz"
FETÖ darbe girişiminin önemli aktörlerinden biri olan Adil Öksüz'ün yakalanması ve ABD'de yaşayan yakınlarının ABD bayrağını öpme olayı ile gündeme geldiklerinin hatırlatılması üzerine Başbakan Yıldırım, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Adil Öksüz, bu FETÖ darbe girişiminin önemli isimlerinden biri. Ne yazık ki, yine o kargaşada FETÖ elamanlarınca yurt dışına kaçışı sağlandı. Almanya'da olduğuna dair bir istihbari bilgiye sahibiz. Bunun üzerine hiç vakit kaybetmeden kendisinin iade edilmesi hususunda Alman hükümetine resmi müracaatta bulunduk. Şimdiye kadar 'Bizde böyle biri yok veya var' şeklinde bir cevap gelmedi. Reddedilmediğine göre bu 'olabilir' anlamına geliyor. Dolayısıyla bu konuda Alman makamlarıyla karşılıklı olarak Adalet Bakanlığımızın teması devam ediyor. Bu işin bir tarafı. İşin diğer tarafı Amerika'da Adil Öksüz'ün yakınları kilisede toplanıyorlarmış, ağlıyorlarmış, Amerika bayrağını öpüyorlarmış. Nereye öperlerse öpsünler, onları Amerika bayrağı da kurtaramaz. Bu kadar insanın kanına girdikten sonra Türkiye'yi büyük bir badireye soktuktan sonra onları hiçbir şey kurtaramaz. Eninde sonunda Türk adaletine hesaplarını verecekler. Dünya onlara dar gelecek."
FBI'nın yaptığı soruşturmanın doğrudan FETÖ ile ilgili olamadığını söyleyen Yıldırım, "FETÖ terör örgütünün kara para aklama değerlendirmesiyle bir soruşturma yapılıyor. Bizim MASAK'tan da elemanlar orada. Adalet Bakanlığından da birileri gidip birileri geliyor. FETÖ okullarındaki parasal işlemlerin ve Türkiye'den hayır hasenat paralarının nasıl oraya transfer edildiği tespit edildi. Buradan transfer edilen paraların teröre kaynak kullanıldığı yönünde bilgi aktardık. Bunun üzerine soruşturma yapılıyor. Para nakli sadece bankacılık üzerinden değil efektif de gitmiş." ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, bazı görgü tanıklarının Adil Öksüz'ün adresini tespit etmeleri üzerine tekrar hızlı bir şekilde gündeme geldiğini anlattı.
"FETÖ, Türkiye'de hangi partiyi destekliyor?" şeklindeki bir soruya Yıldırım, "AK Parti'yi desteklemediği kesin. Gerisine siz karar verin. Geri kalan herkesi destekleyebilirler. Bunların kıblesi yok. Yani bir yerde birini destekler, öbür yerde öbürünü destekler." ifadelerini kullandı.
"Kandil'de işaret, FETÖ'den talimat alanların bu ülkeye bir faydaları yok" diyen Yıldırım, şunları kaydetti:
"Ben kimseyi hedef alarak bir şey söylemedim. Ama üzerine alan varsa bir mahsuru yok. Birisi (Meral Akşener) üzerine aldıysa, hayırlı olsun. Yarası olan gocunur. Ben isim vermedim, kimseyi muhatap almadım. Demek ki, ses verdim. Yani biz elimizdeki verilere göre konuşuyoruz. FETÖ ile PKK ile mücadelede, Türkiye'nin bekası konulara adaylar değinmiyorsa, olayları üstü kapalı geçiyorsa bunun normal karşılanmasını kimse beklemesin. Bizim dediğimiz bu. Herkese düşen görev çıkıp 'Biz PKK'ya karşıyız' demeleridir. Bunu HDP'den beklemem. Böyle bir ümidim yok. HDP, tamamıyla PKK'nın esaretinde olan bir partidir. Kürtlerin partisi falan değildir. Türkiye'nin partisi de değildir. Bir bölgede etnik siyasetle ayakta kalmaya çalışan - Ha bundan da bir şey yok. Etnik siyaset de yapabilir - ama bölücülük yapmayacak. Terör örgütüyle birlikte olmayacak. Adı terör örgütüyle anılmayacak. Bu tamamıyla Anayasa ve yasalarımıza, devlet geleneğimize aykırı. Bu çıkmaz yoldur. Seçimde kazanabilirler. Yine hukuki sorunlarla baş başa kalacaklar. Ya kendilerine çeki düzen verecekler ya da siyaset yapamayacaklar. Bu kadar açık ve seçik. Bu millet buna müsaade etmez."
Türkiye'nin en büyük kaynağının genç nüfusu olduğunu ancak alçak terör örgütlerinin gençlerin hayallerini yok ettiğini dile getiren Yıldırım, "Artık terörden de büyük oranda kurtulduğumuz için gençlerimizi geleceğe hazırlayacak projelere öncelik veriyoruz." dedi.
"Trump'ın tavrı herkesi şaşırtıyor"
Ekonomik konulara değinen Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:
"G-7 Zirvesinde bir sonuca varamadılar. Kanada ile Amerika tek devlet olmuş gibiydi. Birbirleriyle hiç çatışmayan iki ülkeydi ama damarına basınca, menfaatine dokununca canını acıtınca Kanada da sonunda isyan etti. Özellikle Trump'ın ön görülmeyen tavrı herkesi şaşırtıyor. Dünya ekonomisiyle şöyle bir durumla karşı karşıyayız: Uzun süreden beri, geçtiğimiz 10 senede gelişmiş ülkeler, o ülkelerdeki fonlar, Amerika'da, Avrupa'da faizler çok düşük olduğu için gelişmekte olan ülkelere akıyordu. Bu şekilde Amerika'dan 4,5 trilyon dolar, Avrupa Birliği'nde de 2,4 trilyon avro gelişmiş ülkelerin piyasalarına enjekte edildi, verildi. Şimdi bu sefer de Amerika ve Avrupa Birliği faiz artırmaya başladı. Faiz artırmanın anlamı, 'Artık burada şartlar cazip. Oralarda yatırımlarınızı tutmayın. Buraya getirin.' Bunun üzerine kaynak çıkışı olmaya başladı. Bizim gibi ülkeler, kaynakları kıt, ihtiyaçları fazla olan ülkeler. Dolayısıyla küresel kaynak kullanarak büyüyen bir ülkeyiz. Bu olumsuz bir özellik. Petrol fiyatlarına da düzenli olarak artış geliyor. Bu da döviz dengemizi ve cari açık dengemizi bozan ikinci önemli husus. Bu iki şey bizim elimizde değil. Bunların getirdiği olumsuzluk var."
"Aldığımız tedbirlerle 7,4 büyümeye geldik"
Başbakan Binali Yıldırım, bütün olumsuzluklara rağmen kamu borç yükünün benzer ülkelere göre çok iyi durumda olduğunu belirtti. Toplam borcun da iyi noktada olduğunu hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bizdeki konu şu: Maalesef 15 Temmuz ile beraber ve OHAL'in devreye girmesiyle özellikle değerlendirme kuruluşları, üst üste Türkiye'nin büyüme tahminlerini düşürdüler ve olumsuz bir tablo ortaya koydular. Onların dediği çıkmadı. 2016'daki darbeye rağmen biz 3. çeyrekte yüzde 4'ün üzerinde küçülmemize rağmen toparladık ve yüzde 3,2 büyüme ile kapadık. Fakat ondan sonra kötümser durmadı. Devam etti. 'Türkiye küçülecek, büyümeyecek' gibi değerlendirmeler yapıldı. Aldığımız tedbirlerle ondan sonra 7,4 büyümeye geldik. Bunu gördüler. Ondan sonra bir tık artırmaya başladılar. Seçim kararı alındıktan sonra da bu sefer 'Türkiye'yi izlemeye aldık' dediler. Bu gündemlerinde yok. Çok masum bir şey değil. Soru işaretleri oluşturmaya yönelik hareketler bunlar. Aldığımız tedbirlerle bunun da üstesinden geldik."
"Herkes işini yapsın. Biz işimizi yapıyoruz" diyen Yıldırım, son on yılda Avrupa Birliği'nin sağladığı istihdamın daha fazlasını Türkiye'de sağladıklarını vurguladı.
Yıldırım, şu bilgileri paylaştı:
"8 milyon vatandaşımıza iş bulmuşuz. Avrupa Birliği'nin 28 üyesi bu kadar istihdam sağlayamadı. Bu çok enteresan bir şey. Biz daha ne yapacağız? Reel, ihracatı, özel sektörü destekliyoruz. Merkez Bankası'nın işi de sermaye piyasalarını ve para politikalarını takip etmek. Enflasyon hedeflerini tutturmak. Neticede herkes işini yapacak."
Dövizde kıpırdamalar olduğunun ama fevkalade bir durum beklemediklerini ifade eden Yıldırım, "Bir ara ateşi çıkmıştı ama şu anda makul düzeyde devam ediyor." dedi.
Yıldırım, OHAL ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni dönemde bir uzatmaya gitmeyeceği yönünde bir açıklamada bulunduğunu hatırlatarak, "Yeni dönemde OHAL'ın süresi bitince tekrar uzatılmayacağını düşünüyorum." diye konuştu.
'Bizim S-400 de bir tercih değil mecburiyet'
Başbakan Binali Yıldırım, "Hani Amerikalılar, 'PYD/YPG ile iş birliği, bir tercih değil mecburiyet' diyorlar ya bizim S-400 de bir anlamda öyle oldu." dedi.
TRT Haber'in canlı yayın konuğu olan Başbakan Yıldırım, ekonomide seçim öncesi popülist politika izlemediklerini anlattı.
Emeklilere verilen ikramiyenin gündemlerinde olduğunu, konunun biraz da geç kaldığını aktaran Yıldırım, şunları söyledi:
"Emeklilerimize keşke imkanımız daha fazla olsa da daha fazlasını versek. Onlar bu ülke için ömürlerinin en güzel yıllarını verdiler, çalıştılar, çabaladılar, bugünlere gelmemize yardımcı oldular. Vergi barışının sağlanması veya imarla ilgili 40 yıldır, 50 yıldır devam eden sorunların yerine getirilmesi; bunların popülist bir politika olduğu görüşüne katılmıyorum. Her seçimde bütün siyasi partilerin önüne çıkan bir şeydi. CHP de bunu vadediyordu yıllardan beri. Biz de bunu çıkardık. Çok büyük de karşılık gördü toplumda. Ciddi anlamda da müracaatlar oluyor. Yaşlılarımız, hiçbir geliri olmayan yaşlılarımızın maaşlarını iki kat artırmak, bu da bizim yaşlılarımıza önemli bir vazifemiz olarak düşünüyorum. Şöyle bir baktım bu vaatler konusuna baktım, diğer adayların vaatleri yanında bizim yaptıklarımız devede kulak. Bir tanesininkini kaba taslak hesaplayın dedim, 426 milyar çıkıyor, yıllık. Birisi 345 milyar çıkıyor."
Muhalefetin, "Nasıl olsa gelecek değiliz, söyleyelim ya tutarsa diye" şeklinde bir yaklaşımı olduğunu kaydeden Yıldırım, "Bu vaatlerin işe yaramadığını, böyle ipe sapa gelmeyen vaatlerin işe yaramadığını biz 7 Haziran'da gördük. Açık artırmaya girdiler asgari ücrette, hatırlayın. O bin veriyorsa ben 2 bin veriyorum. Birisi '5 bin vereceğim' dedi. Ne oldu? Diyenler ortalıkta yok şimdi. Mümkün olan var bir de imkansız var. Biz Türkiye'nin gerçeklerini görüyoruz, hani siyasette meşhur bir laf var, 'Peşin simit veresiye kebaptan iyidir'. Eski siyasetçiler böyle bir laf söylerler." ifadelerini kullandı.
Memleketin havasının yerinde olduğunu kaydeden Yıldırım, "Zerre kadar tereddüdüm yok. Şu ana kadar 30 civarında ili gezdim. Vatandaşlarımızla buluştuk. Bayramın birinci günü Tunceli'ye gideceğim akşam üzeri. İkinci gün Sivas, Tokat yapacağım, pazar günü de İstanbul mitingimiz var." diye konuştu.
Ramazan ayının bir zorluğunun olduğunu ancak işin heyecanı, vatandaşlarla buluşmanın yorgunlukları unutturduğunu aktaran Yıldırım, seçim döneminde kesintisiz 2-2,5 saat uyuyabildiğini de söyledi.
"(F-35 için) Program işliyor"
Başbakan Binali Yıldırım, F-35 ve S-400 gerilimlerinin hatırlatılarak, "İlişkiler tarafların istediği gibi gidiyor mu?" şeklindeki soru üzerine, şunları kaydetti:
"Şu anda olumluya doğru evrilmiş vaziyette. Gerek Avrupa Birliği'nde gerek Amerika'da bir iyimser hava oluşmuş vaziyette. Bu şu anlama gelmiyor, biz ülke menfaatlerinden taviz verelim, onların dediklerini yapalım, işi düzeltelim anlamına gelmez. Bizim durduğumuz yer bellidir. Ülkemizin sınır güvenliği, milletimizin can ve mal emniyeti tartışılmaz, her şeyin üzerindedir. Terör oluşumları bizim için asla kabul edilemez, NATO üyeliğimiz konusunda kararlılığımız devam ediyor. Yani F-35 Amerika'nın projesi değil ki NATO'nun ortak projesi. Türkiye de ortaklarından biri. Üretim de yapıyoruz, biz alt yüklenici olarak oraya katkı da sağlıyoruz. Hani Amerikalılar, 'PYD/YPG ile iş birliği, bir tercih değil mecburiyet' diyorlar ya bizim S-400 de bir anlamda öyle oldu."
Türkiye'nin öncelikle NATO üyesi ülkelerden bu ihtiyacını karşılamak istediğini aktaran Yıldırım, "Bizim savunma ihtiyacımız var. Bunu bir yandan tabii kendi imkanlarımızla belki orta uzun vadede tam olarak sağlayacağız ama bu aradaki açığımızı kapatmamız gerekiyor. Bunu maalesef Patriotlarla yapamadık veya diğer SAM sistemleriyle yapamadık. Dolayısıyla böyle bir yola gittik. Bu gizli saklı bir şey değil, ayan beyan. Türkiye'nin gündeminde en az 7-8 senedir olan bir mesele. O zaman ses soluk çıkmadı, şimdi ne oldu birden bire S-400 tehdit oluyor, NATO sistemini bozuyor? Bunun arka planını anlamak zor. S-300'ü Yunanistan alırken hiç kimse bir şey demiyor." diye konuştu.
"21 Haziran'da galiba F-35 teslim alacağız?" şeklinde araya girilmesi üzerine Yıldırım, "Tabii şu anda program işliyor." şeklinde karşılık verdi.
"Bizim kimseye düşmanlığımız yok"
"Amerika'nın bir iki talebi gündeme geldi; F-35 ile S-400 füzeleri, birbirine yakın yerlerde tutmayın o zaman problem değil ya da S-400'leri alın ama hangarda bekletin, kullanmayın o da bizim için problem değil diye. Böyle şeyler olabilir mi?" şeklindeki soru üzerine Yıldırım, "Biz müzeye koymak için mi savunma sistemini... Böyle bir şey olamaz. Bu millet hesabını sorar. Buna bir para ödeyip alıyoruz, milletin parası bu. Niçin alıyoruz? Savunma için. Bizim kimseye düşmanlığımız yok. Bize düşmanlık eden olmadıktan sonra biz kimseye düşmanlık etmeyiz. Yayılmacı bir politika izlemeyiz." dedi.
"Dostluklarımızı artıracağız, düşmanlıklarımızı azaltacağız" şeklindeki politikalarını sürdürmekte kararlı olduklarını kaydeden Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bu şu anlama gelmez, sürekli şunun bunun eline bakacağız, acaba ne olacak, acaba ne diyecekler? Böyle bir şey yapamayız ki. Kendi tedbirimizi almamız lazım. Geçmiş tecrübelerimiz var. 74 Harekatı sonrası yaşadıklarımız var. Şimdi getirip S-400'leri, F-35'lerle aynı torbaya koymanın anlamı ne? Burada bir mantık var mı? Burada bir iyi niyet var mı? Yok. Amerika ile bizim sorunumuz var. Sorunumuz FETO'dur. FETO ile ilgili Amerika ile anlaşamıyoruz. Mutlaka bu meseleyi çözmemiz lazım. Bir şekilde çözmemiz lazım. Bu millet, bu FETO konusunda Amerika'nın daha net bir tutum beklemesini istiyor. Türk kamuoyu bunu önemsiyor. Bu bir kere hallolacak. İki, bölgedeki bu PYD/YPG ikileminde Amerika'nın vazgeçmesi lazım. Yani o S-400'ü bizim önümüze koyuyor, biz de diyoruz ki 'arkadaş bu adamlar terörist. Bunlarla niye iş tutuyorsun?' Öyle mi? Burada da kafasını netleştirmesi lazım."
"İlişkilerimizi zedeleyen Sarraf-Hakan Atilla davası oldu"
"Savunma ihtiyacını kendileri oluşturuyor zaten" şeklinde araya girilince Yıldırım, "Öyle. Biz durup dururken mi böyle bir arayış içine giriyoruz? Oradan bir tehdit gelmese bize biz niye hem paramızı verelim hem de böyle bir aramızda bir gerilim oluşsun? Dolayısıyla ümit ederim şu Münbiç'te başlatılan süreç daha da ileri bir noktaya gelir, ilişkilerimiz hem NATO çerçevesinde hem ikili ilişkilerimizde müspet adımlar olabilir. Bir de tabii ilişkilerimizi zedeleyen Sarraf-Hakan Atilla davası olmuştur. Burada da benzer şekilde işte Rahip Brunson davası var. Bunların hepsi karşılıklı konuşulup görüşülecek çözüme bağlanacak konular diye düşünüyorum. Bunun için hala fırsat var. Bu fırsatı diplomasiyi, siyaseti çalıştırarak hayata geçirmemiz lazım." diye konuştu.
Türkiye'nin hem ABD ile hem AB ile ilişkileri iyi yürütmek niyetinde olduğunu kaydeden Yıldırım, "Her ne kadar PKK sempatizanlarına kampanya, propaganda fırsatı verip bize vermemelerine rağmen biz bunu bile hoş gördük. Daha ne yapacağız?" dedi.
'Bunlar haç ve hilal çekişmesini, savaşını çağrıştıracak hareketlerdir'
Başbakan Binali Yıldırım, Avusturya'da camilerin kapatılma kararına ilişkin, "Avrupa Birliği'nde radikal akımların, ırkçı akımların, İslam düşmanlığının gelişmesi, Avrupa'nın en büyük güvenlik sorunu haline gelir. Bunlar haç ve hilal çekişmesini, savaşını çağrıştıracak hareketlerdir." dedi.
TRT Haber'in canlı yayın konuğu olan Başbakan Yıldırım, Avusturya'da camilerin kapatılmasına yönelik kararı eleştirdi.
Avusturya'nın iç siyasette kısa vadeli menfaat sağlamaya yönelik çıkışlar yaptığını belirten Yıldırım, Avusturya'nın bu tutumunun Türkiye'den ziyade Avrupa Birliği'ni zehirleyeceğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Avrupa Birliği'nde radikal akımların, ırkçı akımların, İslam düşmanlığının gelişmesi, Avrupa'nın en büyük güvenlik sorunu haline gelir. Bunlar haç ve hilal çekişmesini, savaşını çağrıştıracak hareketlerdir. Bu çok tehlikeli bir şey. Avrupa Birliği ortak akılla, aklı selimle bu alanı yönetebilmesi lazım.
Avrupa'da dünya kadar farklı düşüncede, farklı inançlarda insanlar var. Bu insanlar kendilerini bu kararlardan sonra nasıl hissedecekler? Kendi toplumsal huzurlarını da tehdit eden bir durumla karşı karşıya. Hele hele 1 Temmuz'dan itibaren Avusturya, Avrupa Birliği dönem başkanı olacak. Bu kadar savrulmuş bir ülke Avrupa Birliği'nin geleceğine ne katkı sağlayabilir?"
"Sorunsuz bir geçiş yapmış olacağız"
Başbakan Yıldırım, "Seçimden sonra yönetim sistemi değişecek, bürokraside bunun uygulaması nasıl olacak?" şeklindeki bir soruya şu yanıtı verdi:
"Yeni sistemle ilgili anayasa değişikliğinden sonra uyum yasaları var. Bir kısmı yapıldı, erken seçim kararı alınınca bir kısmı yapılamadı. Ancak Meclis kapanmadan önce bir yetki yasası çıkardık. Bu yetki yasası tamamen bundan sonra yapılacak uyumla ilgili hususları düzenliyor. Ne diyor yetki yasasında? Yeni sisteme göre, yani Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre hususlar yetki yasasıyla düzenlenebilecek. Kanunlarda mevcut parlamenter sisteme göre var olan hususlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne uygun hale getirilecek. Velhasıl sistemin sorunsuz olarak hayata geçmesi için şu anda meclisin bize verdiği yetki var. Bu yetkiyi seçim sonuçları belli olup, seçilen cumhurbaşkanı göreve başlamadan önce bu kararları resmi gazetede yayınlayacağız. Hazırlık çalışmaları yapıldı. Bu şekilde sorunsuz bir geçişi yapmış olacağız."
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili uzun süredir çalışmaların yapıldığını aktararak, "Bakanlıklar nasıl olacak, sayıları ne olacak, bakanlıklara bağlı birimler ne olacak, bakanlıklardaki bürokrasi nasıl yapılandırılacak? Bunları zannediyorum önümüzdeki haftadan itibaren, son hafta Cumhurbaşkanımız kısmen paylaşmaya başlayacak. Kamuoyuna mal olan bir şey var; yapılan düzenlemeler bakanlıklar arasında yetki çakışmasını ortadan kaldırıyor.
Ekonomiyle ilgili konular belirli bakanlıklarda toplanıyor. Altı bakanlığı ilgilendiriyor. Şu anda iki bakanlıkta toplanıyor. Bakanlık sayısı azaltılıyor. Doğal olarak başbakan yardımcılığı ya da başbakan diye bir şey kalmıyor. Bürokraside de müsteşar ve aşağısından ziyade bakan yardımcısı tarzında bir yapılanmaya gidiliyor."
Bedelli askerlik
Başbakan Yıldırım, bedelli askerlik konusundaki bakışlarının çok net olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Askerlik bekleyen gençler için önemli bir konu. 5 milyondan fazla askerlik çağına gelmiş insan var. Kimisi 30, kimisi 20 yaşında, hepsi askerlik çağında. Kimisi bakaya, kimisi tecilli, kimisi kaçak ama sorunlu. Bu vatandaşlarımız 'Bizi askere al' diyor. 'Kusura bakmayın, biz alamıyoruz. Çünkü ihtiyacımız sınırlı. Her yıl 350 bin kişi alacağız' diyoruz. 'Peki, almıyorsanız beni bırakın kardeşim, ben geleceğimi planlayacağım, yuvamı, işimi kuracağım' diyor. Ona da 'Yok olmaz, ne zaman alacağımız belli olmaz, sen bekle'... Böyle bir şey yapmaya hakkımız var mı? Bu, o insanların kabahati değil. Dolayısıyla işin adını 'bedelli' falan koymak da yanlış. Bu iş topyekun ele alınıp esasa bağlanması gereken bir konu. Geçen sefer çıkarttık, 200 bin kişi. 200 bin kişi nedir 5 milyonun içinde? Öyle bir çalışma yapıyoruz ki artık bu mesele konuşulmasın."
Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Silahlı Kuvvetlerde ciddi yapılanmaya gidildiğine işaret ederek, "Profesyonel orduya geçişi hızlandırdık. Jandarma ayrıldı, polis ayrıldı, güvenlik çeşitlendirildi; iç güvenlik, dış güvenlik diye. Ciddi bir profesyonel dönüşüm sağlandı. O yüzden şu anda terörle mücadelede operasyonlara silah altına alınanlar katılmıyor. Onlar arka planda lojistik destek veriyorlar. Profesyoneller bilfiil çatışmaya giriyor, operasyonlara giriyor. Yapılacak iş çok basit. Yeni hükümet bu konuyu öncelikli olarak ele alacak. Sorunun kaynağı belli, büyüklüğü belli, ihtiyaçlar belli. Türkiye'nin güvenlik hassasiyetleri belli. Tarafların görüşleri alınmak suretiyle burada kalıcı bir düzenlemeye gideceğiz. Bunun içerisinde askerlik süresi de var, profesyonelliğe geçiş de var. Bunların hepsi yapılacak. Böyle bir çalışma yapılmış değil ancak sorunun varlığı kabul edilmiş vaziyette. Toplumsal beklenti görülmüş vaziyette. Bundan sonraki adımlar yeni dönemde işbaşı yapacak hükümete kalmış. Bundan kaçış yok, bu mutlaka olmalı. Olacağını düşünüyorum ben, herhangi bir sıkıntı da görmüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Oy kullanmayı ihmal etmeyin"
Yıldırım, Türk milletinin Ramazan Bayramı'nı tebrik ederek, bayram tatili dolayısıyla yola çıkanlara, "Kurallara uyun. Yolların kralı yok, kuralı var" uyarısında bulundu.
Yapılan yollarla bayram yolculuklarının artık daha rahat ve kısa süreli olduğuna vurgu yapan Yıldırım, "Biz göreve başlamadan önce Türkiye altyapı gelişmişliği bakımından 39. sıradaydı. Şimdi 9. sıraya geldi, 15 yıl içerisinde. Dünyada altyapısı iyi olan 9. ülkeyiz. Biz 10 ülke arasına girmek istiyoruz. Altyapıda girdik, bunu başardık. Diğer alanlarda da başarırız." değerlendirmesinde bulundu.
Vatandaşların tatili uzatıp 24 Haziran'da oy kullanmayı ihmal etmemesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, şunları söyledi:
"Vatandaşlarımız seçime katılmayı ihmal etmesin. Tatile gidip seçimi unutmayalım. Tatile gidelim, tatilimizi yapalım, 24'ünde nerede oy kullanacaksak orada olalım. Vatandaşlık görevimizi ihmal etmeyelim. Mutlaka seçime katılıp, sonra 'vay bu böyle oldu, bu şöyle oldu' demeye hakkımız olsun. Seçimde oy kullanmamış insanın tabii ki sonraki gelişmelerle ilgili değerlendirmesi de çok fazla anlam ifade etmez. Her şeye seçimde karar verilecek. Ya benim oyum eksik olsa ne olur? Çok şey olur. Bazen bir oy sonucu değiştirir, ülkenin kaderini değiştirir. Onun için vatandaşlarımız ülkemizin birliği, beraberliği, kardeşliği için, tek bayrak, tek vatan, tek devlet, tek millet ülkümüzün daim olması için sandığa mutlaka gitmeli, mutlaka vatandaşlık görevini yerine getirmelidir. Bir kez daha herkesin bayramını kutluyorum. 24 Haziran demokrasi bayramımız da şimdiden hayırlı uğurlu olsun."