AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten önemli açıklamalar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile parti genel merkezinde yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulundu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Rusya'yla birilerinin iddia ettiği gibi karşı karşıya gelmek gibi bir tavır içerisinde değildir, hedefimiz bize saldıran rejim unsurlarıdır. Burada Rusya'dan beklentimiz garantör ülke olarak taahhütlerini yerine getirmesidir." dedi.
Çelik, parti genel merkezinde AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu.
Toplantıdaki en önemli gündemin Bahar Kalkanı Harekatı'yla ortaya çıkan gelişmeler olduğunu söyleyen Çelik, rejim saldırılarında şehit olan askerlere Allah'tan rahmet, yaralananlara şifa diledi.
Şehit cenazelerindeki ailelerin metanetinin, vatan ve millet için dualarının, ömür boyu yol gösterici anılar olarak kalplerinde çok özel bir yer tuttuğunu belirten Çelik, "Şehit ailelerimize şunları ifade etmek isteriz; kahraman şehitlerimizin anılarını, hatıralarını ebediyen aklımızda ve kalbimizde tutacağız. Sizlerin bizlere gönderdiğiniz mesajları aldık, başımızın üstünde yeri var her zamanki gibi. Bunları arkadaşlarımız paylaştılar, geniş, kapsamlı bir şekilde bunu değerlendirdik." diye konuştu.
Saldırganlık karşısında rejim unsurlarına en sert cevabın verildiğini ve verilmeye devam edildiğini dile getiren Çelik, rejimin Soçi Mutabakatı çerçevesindeki sınırlara çekilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın verdiği sürenin dolmasıyla birlikte Bahar Kalkanı Harekatı'nın başladığını ifade etti.
Bu çerçevede rejime ait çok sayıda mühimmatın imha edildiğini ve saldırıyı gerçekleştiren rejim unsurlarının da gereken cevabı aldığını anlatan Çelik, "İdlib'deki durum, 6 Mayıs tarihinden beri rejimin kademe kademe başlatarak ve sürdürerek devam ettiği gerginliği yükseltme, çatışmaya taşıma politikasının neticesidir. Bu süreçte rejimin imza attığı katliamlar ve saldırganlıklar neticesinde 1500 masum sivil hayatını kaybetmiştir, 5 binden fazla insan yaralandı, 1,5 milyona yakın insan yerinden oldu." dedi.
Çelik, rejimin sivil altyapıyı da hedef aldığını vurgulayarak, "Açıkça rejimin kendi halkına, kendi halkının bir kesimine dönük olarak soykırımvari bir faaliyet içerisinde olduğu çok net bir şekilde görülmektedir." ifadesini kullandı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgedeki varlığının son derece meşru olduğuna işaret eden Çelik, bu varlığın Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51 maddesinde yer alan meşru müdafaa hakkına, Adana Mutabakatı'na, Astana ve Soçi mutabakatları çerçevesinde ateşkesi sağlamak ve göçü önlemek üzere üstlenilen göreve dayandığını vurguladı.
Bazı çevreler tarafından "İdlib'de ne işimiz var" şeklinde bir yaklaşımın ortaya konulduğunu dile getiren Çelik, yakın zamana kadar Kilis başta olmak üzere sınır illerinde terör örgütleri tarafından yapılan saldırılarla Türkiye'nin hedef alındığını ve bu saldırılarda vatandaşların hayatını kaybettiğini hatırlattı.
Bu saldırılara cevap verilmemesi durumunda tehditlerin yoğunlaşarak diğer illere dönük olarak da devam edeceğini anlatan Çelik, Türkiye'nin de her meşru ve egemen devletin yapması gerektiği gibi meşruiyet içerisinde sınırlarını ve vatandaşlarını korumak, tehditleri bertaraf etmek için gerçekleştirdiği harekatlarla durumu belli bir noktaya getirdiğini söyledi.
Çelik, "Eğer biz bugün itibarıyla gözlem noktalarımızdan çekilsek İdlib'e, oradan Atme'ye, oradan Cilvegözü'ne, oradan sınırlarımızın içine kadar bu tehdidin hareketleneceğinden hiçbir kuşku yoktur." dedi.
Vatandaşların meseleyi kavradıklarını ve buna yönelik analizler ortaya koyduklarını söyleyen Çelik, "Bugün orada yarattığımız derinlik, bugün orada verdiğimiz mücadele Kilis'in korunması, Urfa'nın korunması, sınırlarımızın korunması için mecburi bir mücadeledir." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin müttefiklerinin tırlar dolusu silah ve mühimmat verdiği terör örgütünün Türkiye'yi tehdit ettiğini ve buna karşı da en güçlü mücadeleyi verdiklerini belirten Çelik, Türkiye'nin sınırlarının dibinde bir terör devleti kurulması şeklindeki yaklaşımın Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla darmadağın edildiğini bildirdi.
Çelik, "Bütün bunlar olmasaydı, egemen ve meşru bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti bu harekatları başlatmasaydı asıl o zaman bugün 'İdlib'de ne işimiz var' diye soranlar 'bu terör örgütleri Urfa'ya saldırırken, Kilis'e saldırırken, Hatay'a saldırırken hükümet ne yapıyor' diye soracaklardı. Dolayısıyla geçmiş tecrübeler, bugün karşı karşıya olduğumuz tehdit milli güvenliğimizi, vatandaşlarımızın hayatını korumak için bu yaptıklarımızı yapmamızın ne kadar mecburi olduğunu her geçen gün bir kere daha göstermektedir, bir kere daha teyit etmektedir." diye konuştu.
Türkiye'nin, bu harekatlarına karşı bir saldırganlık ortaya çıktığında da gerekli cevabı vereceğini vurgulayan Çelik, "Milli güvenliğimizi, sınırlarımızı, vatandaşlarımızın hayatını korumanın yanı sıra orada bunu gerçekleştirebilmek için istikrarı temin etmek, göçü önlemek zorundayız, bunun için de terör örgütlerini belli bir derinliğe kadar uzaklaştıracak bu harekatları yapmak mecburiyetindeyiz." ifadelerini kullandı.
Bu harekatların yapılmaması halinde hem sınırların ve illerin tehdit altında olacağını hem de terör örgütleriyle sınır içinde mücadele etmek zorunda kalınacağını anlatan Çelik, "Tüm bu tablonun yanı sıra göçü, insani felaketleri önlemek, hepsi üst üste geldiğinde bunun ne kadar gerekli bir harekat olduğu, ne kadar gerekli bir duruş olduğu açık ve net bir şekilde ortaya çıkmaktadır." dedi.
Türkiye'nin, gözlem noktalarını korumak için gönderdiği birliklere yapılan saldırılara karşı meşru müdafaa kapsamında gerekli karşılığı vermeyi güçlü bir şekilde sürdürdüğünü dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Burada hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Rusya'yla birilerinin iddia ettiği gibi karşı karşıya gelmek gibi bir tavır içerisinde değildir, hedefimiz bize saldıran rejim unsurlarıdır. Burada Rusya'dan beklentimiz garantör ülke olarak taahhütlerini yerine getirmesidir. Çünkü rejimin saldırganlığı Rusya'nın verdiği sözlere dönük de bir saldırganlıktır. Soçi ve Astana mutabakatları hep beraber imza attığımız hususlardır. Bu kapsamda rejimin saldırılarının durdurulması, Rusya'nın da mükellefiyeti çerçevesinde ortaya koyması gereken bir tavır olarak önümüze gelmektedir. Dolayısıyla Rusya'nın rejim üzerindeki etkisini kullanarak rejimi Soçi Mutabakatı'yla belirlenmiş sınırlara çekme konusunda bir etkinlik üretmesi gerekiyor. Geldiğimiz noktada bütün bu mücadele en kararlı şekilde verilecek."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri'ne talimatını hatırlatan Çelik, "Sınırlarımızda, sınırlarımıza yakın bir yerde terör devleti görmek istemiyoruz. Sınırlarımızın içine illerimizi hedef alacak, vatandaşlarımızın hayatını tehdit edecek şekilde herhangi bir şekilde sınır bölgemizde oluşturulmaya çalışılan terör devletçiklerine hiçbir şekilde müsaade edilmeyecektir." diye konuştu.
Çelik, kara propagandanın yoğun bir şekilde çalıştığını belirterek, "Bu saldırılar gerçekleştiği zaman Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında herhangi bir yabancı silahlı unsur yoktu, bu nettir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında bir takım yabancı unsur ya da terörist olduğunu söyleyenlerin bunu herhangi bir şekilde ispat etmesi mümkün değildir. Aynı şekilde koordinasyon ile ilgili problem de yoktur. Bütün bu bilgiler Rusya tarafına verilmiştir, eldeki belgeler devletimizin elindedir. Dolayısıyla burada açık bir şekilde rejimin saldırganlığına bahane üretecek herhangi bir zemin olmadığını net bir şekilde ortaya koymak isteriz." şeklinde konuştu.
"Esed rejimi ile görüşülsün diyen bir takım çeşitli siyasi partilerden açıklamalar oluyor. Burada şu soruyu sormak gerekir." ifadesini kullanan Çelik, şöyle devam etti:
"Suriye Esed'in şahsi malı mıdır? Suriye Suriyelilerin midir? Bizim görüşümüz Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana bir siyaseti sahiplenenler olarak, Suriye Suriyelilerindir. Esas mesele Suriye'de bütün Suriyelilerin üzerinde mutabık kaldığı bir siyasi çözümün bulunmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız daha önce ifade ettiler bu siyasi çözüm gerçekleştikten ve istikrar sağlandıktan sonra Türkiye'nin herhangi bir şekilde Suriye'de askeri varlık bulundurmasına gerek kalmayacaktır. Şimdiki atmosfer ve kaos içerisinde milli güvenliğimizi korumak, vatandaşlarımızın hayatını korumak için buna mecburuz."
Çelik, Avrupa'ya gitmek üzere Türkiye'den ayrılan mültecilere ilişkin, "Türkiye'nin bundan sonra herhangi bir şekilde daha fazla mülteci yükü taşıyacak bir imkanı kalmamıştır. Bununla ilgili olarak uzun zamandır uyarılarda bulunuyorduk." ifadesini kullandı.
"Dünyanın yapmadığını Türkiye yapmıştır"
Güvenli bölgenin oluşturulmamasına işaret eden Çelik, "Güvenli bölgenin oluşturulmaması, bu konuda batılı müttefiklerimizin kesinlikle mükellefiyetlerini yerine getirmemesi, 4 milyon insanın, sivil insanın zulme maruz kalması gibi bir tabloyu ortaya çıkartmıştır. Bütün dünyanın vicdanı adına bütün dünyanın yapmadığını tek başına Türkiye yapmıştır." dedi.
Çelik, Suriye'de petrol bölgeleri için hareketlenenlerin, insanların hayatını umursamadıklarını vurgulayarak, "Bu kadar zulümden ve ölümden kaçan insanı Türkiye, dünyanın vicdanı terk ettiği bir zamanda tek başına bütün insanlığın vicdanını yüklenerek misafir etti. Kimseyi zorla göndermiyoruz, ortaya çıkan bu göç baskısı karşısında da hiç kimseyi zorla tutmak gibisinden bir yaklaşım içerisinde olmayacağımız bir aşamaya geldik. Yeni bir mülteci dalgasını Türkiye kaldırabilecek durumda değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan'ın Avrupa'ya gitmek üzere Türkiye'den ayrılmaya çalışan mültecilere karşı tutumuna ilişkin Çelik, "Yunanistan'ın göçmenlere gaz bombası atması, bir göçmeni öldürmesi ve onların üzerine ses bombaları atması insanlık dışı bir yaklaşımdır. Burada Türkiye'ye çağrı yapanların Türkiye'de en iyi şartlarda BM standartlarının üzerinde mülteciler misafir edilirken bu eleştirileri getirenlerin Yunanistan karşısında sesinin çıkmaması son derece anlamlıdır." diye konuştu.
"Vahşi yaklaşım aynen devam ediyor"
Çelik, Ağrı'da gümrük personelini taşıyan servis aracına yönelik roketli saldırıya ilişkin, şunları kaydetti:
"1 şehidimiz var, şehidimize rahmet diliyoruz. Tabii terör örgütünün her fırsatı kullanarak, insanımıza saldırma şeklindeki bu vahşi yaklaşım aynen devam ediyor. Terörle mücadele konusunda da aynı kararlığı biz gösteriyoruz. Türkiye bu terör belasıyla sonuna kadar mücadele etme konusunda tavizsiz ve tereddütsüz bir yaklaşım sürdürmeye devam edecek."