ABD’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çalışmalarına katıldıktan sonra Almanya’ya geçerek Cumhurbaşkanı Steinmeier ve Başbakan Merkel ile görüşmeler yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, beraberindeki gazetecilere ziyaretini değerlendirdi ve sorularımızı yanıtladı. Almanya’ya pozitif bir gündeme geldiklerini ve güzel bir ziyaret geçtiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
İkili ekonomik ilişkilerimizi daha da ileri götürebilme hususunda bir mutabakat sağlayabildik diyebilirim. Türkiye’de yatırımı bulunan Alman firmaları ile çok verimli bir toplantı gerçekleştirdik. Bu şirketlerin Türkiye’ye olan ilgisi memnuniyet vericiydi. Biz de onları teşvik etmeye devam edeceğiz.
‘Amacımız üzüm yemek’
Almanya’da yaşayan büyük bir Türk topluluğu olduğunu ve bu açıdan en önemli yerin Köln olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: “Onların buradaki başarısı, huzuru, güvenliği bizim için son derece önemli. Ayrımcılık ve İslam karşıtlığı maalesef temel bir sorun olmaya devam ediyor. Camilere ve derneklere yönelik saldırılar endişe verici bir durumda. Bu durum Avrupa değerleri ile de çelişiyor. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, eşitlik ve çoğulculuk kavramları bu yüzden sorgulanır hale gelebiliyor. Köln’de on bine yakın vatandaşımız, cami açılışına gelmelerine rağmen bizi doğrudan dinleme imkanı bulamadılar. Alman makamları güvenlik önemli vesaire diyerek bunun mümkün olamayacağını ifade ettiler. Biz de açılışı sınırlı sayıda bir katılımla gerçekleştirmek durumunda kaldık. Ama bizim amacımız üzüm yemek. Camiimizin açılışını en güzel şekilde yapalım dedik. Bunu da başardık.
Tutukluları bize sorun!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’yla ilgili meselelerden birinin de terör örgütlerinin Türkiye karşıtı eylemleri konusunda yeterince duyarlı davranılmaması olduğunu vurguladı. Bu konudaki beklentiyi bizzat ilettiğini anlatan Erdoğan, “Ulusal güvenliğimize tehdit teşkil eden yapılara karşı etkin mücadele bizim temel hakkımızdır. Türkiye’de tutuklu bulunan bazı kişilerle ilgili onların söylediklerine karşılık olarak da, gerçek bilgileri bize sormalarının daha isabetli olacağını ifade ettik. Hadiseleri Türkiye’de kabine karşıtı ya da başkan karşıtı olanlardan dinleyerek değil, resmi kanallardan da dinlemelerinin, ona göre atılmasının daha doğru olacağını anlattık. Hükümete karşı olanlarla yürümekle sağlıklı sonuçlar alınamayacağını belirttik” dedi.
FETÖ konusundaki yaklaşım farklılığının Merkel ile ortak basın toplantısında da açıkça görüldüğüne de dikkat çeken Erdoğan, “Yeterli delil olmadığından söz ediyorlar. Tüm delilleri kendilerine verdiğimiz halde, mahkeme kararlarını ilettiğimiz halde, bunların adeta yok sayılmasını anlamak mümkün değil” diye konuştu.
Trump isim istedi
“Hem ABD hem Almanya’da FETÖ için özel bir başlık açtınız. Gerek FETÖ’nün elebaşı, gerek FETÖ elemanlarının iadesi veya haklarında hukuki bir işlem yapılması ile ilgili bir gelişme var mı? Özellikle Can Dündar’ın da aralarında bulunduğu bir isim listesinin Alman hükümetine verildiği belirtiliyor. Kaç kişilik bir liste bu? Bizimle paylaşır mısınız?” sorusuna da Cumhurbaşkanı şöyle yanıt verdi:
İsimlerin tamamını bilmiyorum ama külliyetli bir liste. Gerek Almanya gerek öbür tarafa yani ABD’ye bu listeler zaten zaman zaman hep veriliyor. Almanya’da 136 kişilik bir liste. ABD’ye iletilen listede ise sayı o kadar değil. Almanya’ya PKK ile ilgili daha önce dört binin üzerinde ismin olduğu klasörler verilmişti. ABD’ye de biliyorsunuz ki 85 koli belge ilettik. Daha sonra Sayın Trump, belgelerden ziyade isimlerin iletilmesini istedi. Biz de isimleri İbrahim bey ile (ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı) John Bolton’a ulaştırdık. 20’nin üzerinde isim bildirdik. Neler olacağını önümüzdeki süreç gösterecektir. Ancak bunların terör anlayışları bize oranla farklılık arz ediyor. Bu hususta bizim gibi bir sorun yaşamadıkları için bizi doğru anlama konusunda zorlanıyorlar.
AB ile işbirliği güçlendirilecek
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib konusunda atılan adımları Almanya’nın şükranla andığını söyledi. Erdoğan, “ gelinen süreci takdirle karşılıyorlar. Detaylar hakkında bilgiler istediler, bizde detaylar hakkında kendilerine gerekli bilgileri verdik” dedi. Bu ay içerisinde Rusya, Almanya, Fransa, Türkiye olarak bir dörtlü İstanbul Zirvesi yapılacağını hatırlatan Erdoğan, “Macron ile görüştüm, o olumlu yaklaşıyor. Merkel de, ‘Ekim’in 14’ünde Bavyera seçimleri var, o seçimden sonra yapalım’ diye bir yaklaşım içerisinde. Süreci takip edeceğiz. Tarih belirlendikten sonra da o dörtlü zirveyi gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu dörtlü zirveyi önemsiyorum. Bu önemli bir adım olacak” diye konuştu. Erdoğan şöyle devam etti:
Siemens’le ortak üretim
Küresel düzlemde Trump yönetiminin, tek taraflı politikalarının Avrupa’da da rahatsızlık yarattığını görüyorum. Gerek AB gerek diğer bölgelerle işbirliğimizi güçlendirerek adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Merkel ile yaptığımız kahvaltıda tüm bu konuları ele aldık. Ağırlıklı konumuz ekonomiydi. Müşterek olarak neler yapabiliriz bunların üzerinde durduk. Bu konu ile ilgili Sanayi ve Teknoloji Bakanımız muhataplarıyla, Maliye ve Hazine Bakanımız muhatapları ile çalışmaları yapacaklar. Savunma sanayine yönelik birçok adımları atabilme şansımızın olduğunu görüyorum. İleri teknoloji konusunda birçok adımları atabileceğimizi görüyorum. Aynı şekilde Sağlık Bakanlıkları olarak da müşterek bazı adımları atabileceğimizi görüyorum. M-R, tomografi gibi araç gereçleri var. Bunların birçoğu Siemens ile ilgili. Bunu da Siemens’in başkanı ile görüşme imkanımız oldu, belki bunların Türkiye’de ortak üretimi söz konusu olabilir. Değişik yerlerde Siemens’te bazı yatırımlara girme imkanı da olabilecek. Merkel ile kahvaltıda, raylı sistem konusun da kendileri ile konuştuk. Kendileri de notlarını aldılar.
Merkel gelecek
Netice itibariyle Almanya bizim için önemli bir ülke. Sorunlar elbette var, henüz tümüyle aşabildik diyemem. Ama sorunları aşma yolunda önemli bir fırsat yakaladığımızı düşünüyorum. Bakan arkadaşlarımızla beraber bu konuda karşılıklı geliş gidişleri artıracağız. Gerek Sayın Şansölyeyi, gerek Sayın Cumhurbaşkanını Türkiye’ye davet ettik, onlar da gelebileceklerini söylediler. İnşallah 2019 yılı içinde kendilerini Türkiye’de ağırlamak suretiyle bu kesintili dönemi geride bırakmış olacağız.
Alman şirketlere yatırım teşviki
Somut olarak yatırıma dönük bir karar çıktı mı? Türkiye Almanya ekonomik ilişkilerinde nasıl bir tutum var?
Bunların hemen hemen hepsi uzun yıllar Türkiye’de faaliyet gösteren şirketler. Bunların yeni yatırımlara girmesini teşvik edelim istiyoruz. Siemens, Bosh, bunlar Türkiye’de 150 yıllık, 130 yıllık şirketler. Otomotiv sektörüne yönelik bazı şirketler var. Tüm bu şirketlerle görüşmeleri yapıp, bunları yatırım ofisimiz vasıtasıyla yakın takibe alacağız. Gerek TOBB gerek DEİK ile temaslarını sağlayıp inşallah adımları atacağız.
Kılıçdaroğlu’na yanıt: Gülünç
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Niye gidiyorlar, borç para için gidiyorlar, borç para dileniyorlar“ dedi. Nasıl değerlendirirsiniz?
Gülünç. Birleşmiş Milletler’de yaptığımız konuşma ortada. Borç aldıysak nereden borç almışız bunu da söylesin. Bizim bu tür ziyaretlerde maksadımız, yabancı yatırımları ülkelerimize çekmeye yönelik adımlar atmaktır. Kaldı ki, biz görevi devraldığımızda hatırlarsanız Türkiye’nin IMF’ye 23.5 milyar dolar borcu vardı. Kimler almıştı o borcu? Geçmişte CHP’nin, MHP’nin iktidarda olduğu dönemlerin bir borç yüküydü o. Bizim dönemimizde sıfırlandı o borç. Birilerinin iddialarının aksine, bizim IMF ile şu an herhangi bir işim olamaz. Biz şu anda ülkemizdeki durumu zaten toparlamaya başladık. Çok kısa zamanda bu sıkıntıyı atlatacağız, 2019’a da çok daha ciddi, çok daha farklı bir şekilde gireceğiz.
Dündar’ın sizinle ne alakası var?
Almanya’da Türk toplumu sizinle görüşmek istiyor, siz de onlarla buluşmak istiyorsunuz. Ama mümkün olmadı...
Güvenlik gerekçesiyle öyle yaptıklarını söylediler. Ama toplantı ve gösteri hakkından bahseden bir ülkenin salon toplantısına izin vermekten çekinmiş olması tabii ki manidar. Bunu özgürlükle bağdaştırmak zor. Ama öbür taraftan da Türkiye’de 5 yıl 10 aya mahkum olmuş birinin hukukunu aramaya soyunuyorlar. Ne alakası var bunun sizinle? Türkiye’de mahkum olmuş birisi. Size düşen onu bize iade etmektir. Ayrıca Türkiye’de tutuklu 5-10 Almanın kendilerine verilmesini istiyorlar. Ben de onların belirli suçlardan yargılanmakta olduklarını anlattım. Kendilerine, Türkiye’nin de bir hukuk devleti olduğunu hatırlattım.
Euro 2024: Masraftan kurtulduk!
Euro 2024 Almanya’ya kaldı. Lobiler etkili oldu iddiaları var.
Açık konuşayım. Çok da önemsemedim. Bu hep böyle dönüyor. İki dünya kupasını veriyorsun, bir Avrupa kupasını veriyorsun. Aynı ülkede bunu yapıyorsun. Türkiye’ye gelince şöyle böyle diyorsun. Tesis ise bizim şu anda Almanlardan geri kalan bir halimiz yok. Çok modern ve kilometre olarak çok daha iyi tesislerimiz var. Hayırlı olsun. Neticede masraftan kurtulmuş olduk.
Bizimki de small grup!
Dörtlü zirve ekim de gerçekleştirilecek. Bu toplantıdan beklentiniz nedir?
İdlib başta olmak üzere Suriye’yi konuşacağız. Amacımız daha olumlu istikamette daha iyi yere taşımak. Şimdi bir small grup diye bir şey çıkardılar. ABD, Mısır, Suudi Arabistan, İngiltere, Ürdün, Almanya, Fransa toplam yedi ülke var. Yedi ülke ile toplantıyı yapacaklar. Bu toplantılara Türkiye’yi çağırmıyorlar. Hatta hatta Suriye’yi çağırmıyorlar. Suriye hakkında toplantı yapıyorlar, Suriye bu toplantıda yok. O da Trump’ın düzenlemiş olduğu toplantı. Ben de Sayın Merkel’e “Bizimki de small” dedim.
Almanlar bile rahatsız olmuş
Almanya Cumhurbaşkanının verdiği yemekteki konuşmanız sitemkardı. Yemeğe tartışmalı isimler de davet edilmişti. Bir de Alman siyasilerin konuşmasında kamuoyunun baskısının etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
Akşam yemeğindeki konuşmada o tür bir yaklaşım sergilenmesi çok şık olmadı. Biz sizinle bu konuları da görüşmüşüz. Akşam yemeğinde onları tekrar dile getirmenin gereği yoktu. Almanlar bile herhalde bundan rahatsız oldular. ‘Steinmeier yanlış yaptı, Erdoğan da haklı tepkisini ortaya koydu’ şekilde konuşanlar olmuş. Bir misafirimizi yemeğe davet edip, ondan sonra böyle bir şeye girişimde bulunmayız. Dolayısıyla ben o tür bir üslubu şık bulmadım. Medya şöyle der, şunu yazar şeklinde yersiz yaklaşımlarla ya da iç politika adına o tür bir tavır sergilenmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim.