Vassell: Türkiye'de tuvaletler yerdeki bir delik gibiydi
Bir dönem Ankaragücü forması da giyen Darius Vassell, Türkiye'de yaşadıklarını kitabında anlattı.
İngiliz eski milli futbolcu Darius Vassell, yeni çıkan The Road to Persia adlı kitabında Ankaragücü'ne transfer hikayesini ve Türkiye'de yaşadıklarını anlattı.
Başkent ekibine transferiyle ilgili o günlerde yaşananları anlatan Vassell, ''İngiltere'den ayrılmak ve kariyerime yurt dışında devam etmek istedim. Menajerim bana Ankaraspor adında bir Türk kulübüyle görüştüğünü söyledi. Ancak daha sonra o kulübün Ankaraspor değil Ankaragücü olduğunu belirterek düzeltti. Kulübün web sitesini kontrol ettiğimde resmi siteymiş gibi görünmüyordu. Daha sonra yanlış siteye baktığımı düşünerek defalarca kontrol ettim ancak resmi sitenin o olduğuna kanaat getirdim. Çok düşündüm ve ardından görüşmeye karar verdim'' dedi.
Vassell, Türkiye'de forma giydiği döneme dair şu ifadelere yer verdi;
''Futbolcu gibi değil, rock yıldızı gibi karşılandım''
''1 Temmuz 2009'da Ankara'ya seyahat ettim fakat havaalanında beklemediğim bir karşılamayla karşılaştım. Beni karşılamaya gelen binlerce taraftar vardı. Tezahüratlar yapılıyordu, pankartlar açılmıştı ve kameralar beni çekiyordu. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Sanki kulübü ziyarete gelen bir futbolcu değil, Nelson Mandela ya da bir rock yıldızı muamelesi gördüm. Oysa daha imza atmamıştım ve bunu menajerime de belirttim.''
''Tuvaletler, yerdeki bir delik gibiydi''
''Orada çok farklı bir dünya vardı, ancak alışmak zorunda olduğum bir dünyaydı. Örneğin tuvaletler çok ilginçti. Sanki yerdeki bir delikti ve içine düşmekten korktum. Sifon ya da başka bir şey yoktu. Bir seferinde antrenörle sahada gezinti yaparken kenarda durduk. Yalnızca personel ve futbolcular vardı. Bir keçinin kurban edilmesi için oradaydık. Sanki keçi bana bakıyormuş gibi hissettim. O an kesinlikle bir hayvansever olduğumu anladım''
''Bundan daha iyi bir misafirperverlik olamazdı''
Türkiye'de güzel zaman geçirdim. İnsanlar bana mükemmel davrandılar. Kebap, balık ve mükemmel şaraplar vardı. Restoranlarda hesap ödememe izin vermiyorlardı ve parayı masaya bırakmak zorunda kalıyordum. Bundan daha iyi bir misafirperverlik olamazdı. Örneğin Türkiye'de, İngiltere'deki berberlerime rakip olacak türden berberlerim vardı. Orada zaman geçirdikçe yollarını, mekanlarını tanıdım. Atatürk hakkında küçük şeyler öğrendim. 2015'te ziyarete gittiğimde bile herkes beni tanıdı ve ilgi gösterdi. Sanki eve geri dönmüşüm gibi hissettim''