Portekiz'de sirtaki
Açılış maçında Portekiz'i yenip büyük sükse yapan komşu, son şampiyon Fransa'yı Christeas'in tek golüyle geçti. 2006 elemelerindeki rakibimiz ilk kez yarı finale çıktı
Bizim için zor bir gün. Fransa-Yunanistan çeyrek finalini size aktarmaya çalışacağız ama bir türlü bu 90 dakikaya konsantre olamıyoruz. Çünkü hâlâ aklımız bir gece önceki Portekiz-İngiltere maçında. Tekrar tekrar 120 dakikayı ve penaltıları düşünüyoruz. Futbolcuların her an maça asılmasını, üstün mücadelelerini, milimetrik pasları, öldürücü gol vuruşlarını, teknik direktörlerin sonuca etki eden olumlu ya da olumsuz hamlelerini, seyircilerin sevincini, üzüntüsünü, futbolun geldiği noktayı tek tek analiz ediyoruz. Ve sonra bir karara varıyoruz: Portekiz-İngiltere maçı son 10 senenin en iyi karşılaşmalarından biriydi. Ne mutlu bize ki bu tarihi mücadeleye canlı gözlerle tanıklık ettik.
Sabahın erken saatlerinde UEFA Asbaşkanı Şenez Erzik'i ziyaret ediyoruz. Turnuvanın kalitesinden, futbolun hızlı değişiminden, bizim yeni düzen içerisindeki yerimizden konuşuyoruz. Vardığımız kanı UEFA'nın EURO 2004'teki yüksek futbol kalitesinden ve Portekiz'in tur atlamasından memnun olduğu. Evsahibinin yarı finale kalmasının yanı sıra holiganların da evlerine dönmesi onlar için "Bir taşla 2 kuş vurmak" anlamına geliyor. Belli ki rahatlamışlar...
Rehhagel bir deha
Ardından kafamızı toplamak için G.Saray'ın eski oyuncusu Portekizli Abel Xavier'in tavsiyesi üzerine Lizbon'un 25 kilometre güneyindeki Cascais'in Guicho plajına gidiyoruz. Biraz dinlendikten sonra artık maça hazırız. Jose Alvalade Stadı'nın yolunu tutuyoruz. Basın merkezinde 90 dakika öncesi son hazırlıklar var...
Herkes maçın sonucu üzerine tahminde bulunuyor. Kesin favori Fransa ama yarı finalin Fransızlar için son durak olduğu da arkasından gelen yorumlar... Eee, ne de olsa tur atlarlarsa da yarı finalde Çek Cumhuriyeti-Danimarka galibi ile oynayacaklar. Anlayacağınız bu turnuvadaki Fransa için tırmanılması zor bir dağ...
Biz ise biraz da olsa Yunanistan'a şans veriyoruz. Çünkü hem Portekiz hem de İspanya önünde Komşu'yu izlemiştik. İyi defans yapıyor, hızlı çıkıyorlardı. Oyuna tempo katamayan Fransızlar karşısında şansları olabilirdi. Bir de Otto Rehhagel faktörü vardı. Kurt taktisyenin neler yapacağını tahmin etmek zor değildi. Zidane'e ve Pires'e kelepçe, Henry ve Trezeguet'yi havasız bırakma, başlıca silahları...
Yukarıya yerimize çıkıyoruz. Tribünlerde Fransa-Yunanistan maçı havası yok. Etrafta daha çok İngiliz ve Portekiz bayrakları var. İngilizler gruptan 2. çıkacaklarını düşündükleri için bu çeyrek finale bilet almışlar. 1. olunca değiştirme şansları da kalmamış. Eee, hazır Lizbon'dayken de bu maçı kaçırmamışlar. Bir gece önceki hüzünlü mağlubiyetin yarasını futbol seyreder sarma amacındalar ama öyle bir 45 dakika izliyorlar ki bu onların yaralarına tuz basmak gibi oluyor. Sen o kadar futbol oyna; elen, elalem tribünleri uyutsun, turnuvaya devam etsin... Adalet mi bu? Sanki yüzbin baloncuk yutmuş gibi şişiyor içleri.
Onlar da utandı
Zaten 36. dakikada bu işkenceye fazla dayanamayarak başlıyorlar tezahürata "England, England...." Portekizliler'den cevap geliyor anında "Portugal, Portugal..." Sahadaki Fransız ve Yunan futbolcular da oynadıkları oyundan utanmış olacaklar ki biraz hareketleniyor kalan 8 dakikada.
37'de Fyssas nefis bir şut çekiyor. Kaleci olduğunu bu turnuvada yeniden hatırlayan Barthez aynı güzellikte çıkartıyor topu. Koca bir ilk yarıdan bu kadar... Unutmadan 15. dakikada Fransa ceza sahasındaki karambolde Katsouranis'in vuruşunun Barthez'den sekip direğe çarptığını da belirtelim. Ama görünüşe göre alan memnun, satan memnun. İki takım da gol atamamış belki ama gol de yememişler. Yanımdaki İtalyan gazetecilerle biraz ilk yarıyı değerlendiriyoruz. Ama pişman oluyoruz. Bir dokunup, bin ah işitiyoruz. "Trapattoni" diyorlar başka bir sözcük söyleyemiyorlar. Yaraları çok büyük.
Henry tatile çıktı
Bütün bir devre arası 15 dakika boyunca "Ne olur biraz futbol?" diye adeta dua ediyoruz. Allah dualarımızı önce Santini'ye sonra da Rehhagel'e iletmiş olacak ki ikinci yarıda oyun biraz daha hareketli başlıyor. Fransızlar bir-iki atak yapıyorlar ama ciddi bir tehlike yaratamıyorlar. Zidane biraz asılıyor maça. Gallas sağdan bindiriyor ama o kadar... Henry ve saz arkadaşları tatildeler.
Yanımdaki İtalyanlar'a "Yunanlılar şimdi atacak" diyorum. Gülüyorlar. Hani Portekiz-İngiltere maçına gittik ya, hemen futbol uleması olduk. Derken Zagorakis sağdan akmaya başlıyor. "Akmak" diyorum çünkü başka bir tarifi yok. Önce Lizarazu'yu bakkala yolluyor. Ardından da mükemmel bir pas veriyor. Bunun adı pas, çünkü böyle adrese teslim orta olmaz. Turnuvanın başından bu yana dikkatimizi çeken Charisteas yükselip topu 90'a asıyor: 1-0. Yanımdaki İtalyanlar şaşkın, ben daha şaşkın. Hemen şirketi kuruyorum. İstanbul'a dönünce fal bakmaya başlayacağım.
Hakeden kazandı
Santini, Wiltord ve Saha'yı sahaya sürüyor. Ama yine hiçbir ses yok Fransızlar'dan. Turnuvanın kesin favorisinin maskesi düşüyor sonunda. İngiltere maçında sıçramış, Hırvatistan karşısında son şanslarını kullanmışlardı. Komşu Yunanistan ise çekirgeyi sıçratmadı. Artık Platini ne der bu işe bilmiyoruz. 2002'ye ilk turda, 2004'e ikinci turda veda... Fransa galiba artık takımını saçından tırnağına değiştirmeli.
Yunanistan mı? Hani şu 2006 yolundaki rakibimiz... Bana kalırsa onlardan hiç ama hiç bahsetmeyelim. Çünkü moralimiz bozuluyor. Maşallah taş gibi takımlar. Portekiz'de hakettiklerini söke söke aldılar.